Finlandiya'dan Türk dış politikasına övgü
"Türkiye stratejik bağımsızlıkta Cumhuriyet döneminin zirvesinde"
Avrupa Birliği ve Finlandiya dış politikasıyla ilgili düşünce üreten enstitünün "Yeni Stratejik Kimlik Arayışı: Türkiye Bağımsız Bölgesel Güç Olarak mı Ortaya Çıkıyor?" başlıklı raporunda, "dinamik ve iddialı uluslararası aktör" olma hedefine yönelen Türkiye'nin son yıllarda heyecan uyandıran diplomatik faaliyetleriyle Ankara'nın ortaklarında ve komşularında "biraz kafa karışıklığı" yarattığı belirtildi.
Türk dış politikasındaki hızlı değişimin bazı uzmanlarca "Türkiye Batı'ya sırtını dönüyor" şeklinde değerlendirilirken, diğer bir kesimin "Türkiye çok dengeli ve güdümsüz dış politika izliyor" görüşünü paylaştığının anlatıldığı raporda, "Türkiye'de toplum ve siyasetteki derin dönüşümün" Ankara'nın kimliğini ve uluslararası vizyonunu değiştirdiği dile getirildi.
Finlandiya Dış Politika Enstitüsü analistleri Hanna Ojanen ve Igor Torbakov tarafından kaleme alınan raporda şu görülere yer verildi:
"Türkiye, fikir mücadelesini teşvik etmeye mahkum bir ülke olarak sahneye çıkıyor. Ankara'nın son dış politika hareketliliği bu kapsamda. Türk liderleri epeydir yorulmadan Cezayir'den Suudi Arabistan'a ve Rusya'dan Azerbaycan'a dünyanın her yerinde krizlere el atıyorlar. Gittikleri her yerde yeni diplomatik inisiyatifler geliştirme eğilimini yansıtıyorlar, arabuluculuk öneriyorlar, bölgesel güvenlik yapılarını tasarlayıp ilerletiyorlar ve aynı derecede önemli olan ticari bağları güçlendirmeye çalışıyorlar."
Türkiye'nin son dönemdeki tüm bu diplomatik faaliyetlerinin Avrasya ve Orta Doğu kuşağına oturmasının "Ankara'nın geleneksel Batılı müttefikleri Avrupa Birliği, ABD ve NATO'nun" gözünden kaçmadığının ve "ihtiyatlı teşvikle ciddi endişe arasında" karışık hisler uyandırdığının aktarıldığı raporda, "Türkiye'deki yön değişiminin ardından ortaya çıkan kendine güven ve iddianın Batı'nın stratejik amaçlarıyla ne ölçüde örtüşeceğinin ve Ankara'nın Batı'nın "sorunlu" kabul ettiği ülkelerle iyi komşuluk ilişkilerini ne kadar bağımsız işleyeceğinin" Batılı uzmanlarca cevabı aranan en önemli 2 soru olduğu kaydedildi.
-TÜRKİYE'NİN YENİ STRATEJİK KİMLİĞİ-
"Türkiye'nin stratejik yönelimindeki değişimin sadece AK Parti elitlerinin dini bağları, arzuları ve güç tutkularıyla yönlendirildiğine inanmak, kesinlikle olayı çok büyük ölçüde hafife almak olacaktır" denilen raporda, Türkiye'deki dönüşümü sürükleyen tarihi dinamikler "Anadolu'daki görülmeye değer ekonomik kalkınma, ekonomik dinamizme ve kültürel muhafazakarlığa sahip iddialı taşralı sosyal aktörlerin ortaya çıkışıyla artan yeni toplum önderleri ve seçimle gelen yetkililerin ve hükümetin rolünün artması" şeklinde sıralandı.
Bu gelişmelerin toplumunun ulusal kimlik bilincinde, Türkiye'nin Müslüman komşularıyla benzeşme ve özdeşleşme sonucunu doğuran dini hassasiyetlerin güçlenmesi gibi önemli değişikliklere yol açtığı belirtilen raporda, "Türkler'in artık ülkelerini sadece Avrupa prizmasından algılamaya daha az istekli oldukları ve mevcut jeopolitik konumlarında (kendilerine) daha fazla güven duymaya başladıkları" tespiti yapıldı.
Finlandiya parlamentosunca kurulan dış politika enstitüsünün Türkiye analizinde, "Bunlara ilaveten Türkler artık Cumhuriyet öncesi tarihlerini, özellikle de Osmanlı imparatorluk geçmişlerini daha coşkulu kucaklıyorlar. Tüm bu değişimlerin Türkler'in modern dünyaya bakışlarını ve ülkelerinin buradaki yerini algılayışlarını şekillendirmemesi düşünülemez. Türkiye'nin yeni vizyonunun kilit unsurları, Ankara'nın uluslararası stratejisinde bir taraftan ABD'yle ilişkiler, AB'ye üyelik ve NATO üyeliği dahil Batı boyutunu zayıflatırken, diğer yandan Türkiye'nin Orta Doğulu komşularıyla ve Orta Asya cumhuriyetleriyle bölgesel hattın göreceli olarak güçlendiriyor" denildi.
Türkiye'nin stratejik bağımsızlığını güçlendirme çabalarının kavramsal çerçevesinin, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun "Stratejik Derinlik" kitabında çizildiği anlatılan raporda, "Davutoğlu'nun stratejik derinliği, Türk dış politikasının sadece Batı yerine farklı alternatif eksenler üzerine inşa edilmesi altın fırsatını sunuyor. Son yıllarda Türkiye'nin aktif dış politikasının temeli bu kavrama (stratejik derinlik) dayanıyor" görüşlerine yer verildi.
Raporda, Türk dış politikasındaki değişimi basite indirgeyerek "Orta Doğululaşma" teziyle açıklamanın "safça bir yaklaşım" olduğu dile getirilerek "Ankara kaygan stratejik çevresini istikrara kavuşturmak ve her an yangın yerine dönmeye müsait bölgesindeki olumsuz gelişmelerin iç istikrarını olumsuz etkilemesini engellemek istiyor. Pragmatik olan AK Parti liderleri bölgesel istikrarı, ekonomik ve siyasi açıdan kazan-kazan yaklaşımıyla görüyor. Ankara için istikrarlı bir Orta Doğu, güvenli jeopolitik çevre ve Avrupa'dan talebin gerilediği küresel kriz döneminde Türk malları için değerli bir pazar anlamına geliyor" denildi.
Raporda, yeni Ankara'yı anlamak için Kafkaslar'daki diplomatik girişimlerinin de çok yakından izlenmesi gereğine değinilerek Karadeniz ve Hazar Denizi arasındaki dağlık bölgenin, bölgesel aktör Türkiye açısından "son derece büyük jeopolitik önem taşıdığı" vurgulandı.
"Türkiye'yi Orta Asya'daki enerji zengini ve Türk kökenli uluslara bağlayan stratejik bir koridor olan Kafkasya'da" Ermenistan, Azerbaycan ve Türkiye arasındaki sorunları çözmek için "büyük pazarlığı" başlatan Ankara'nın, bunu başarması halinde, "bölgenin jeopolitik ve jeoekonomik dengelerini bütünüyle değiştireceği ve belirgin şekilde stratejik olarak kazançlı çıkacağı" kaydedildi.
-BATI YENİ TÜRKİYE'YE ALIŞMAKTA ZORLANACAK"
Finlandiya Dış Politika Enstitüsü'nün Türkiye analizinde, "Bugünün Türkiyesi dünyanın 17'nci büyük ekonomisi, G20 üyesi ve BM Güvenlik Konseyi üyesi. Özetle bugünün Türkiyesi, stratejik bağımsızlıkta tüm Cumhuriyet geçmişinin en yüksek noktasına ulaştı. Kendine daha fazla güveniyor ve daha iddialı" tespiti yapıldı.
Analizde, Batı'nın, sağlanan dönüşümle ortaya çıkan bu yeni Türkiye'ye "alışmakta zorlanacağı" ifade edildi.