Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan G20 Zirvesi sonrası açıklamalar
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, G20 Zirvesi sonrası basın toplantısında konuştu.
Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkan satır başları şöyle;
2008 krizinin büyüme üzerindeki etkilerinin azaldığı bir döneme giriyoruz. Bununla birlikte ekonomik ve siyasi gelişmelerden kaynaklanan aşağı yönlü hareketlerin küresel istikrarı tehdit ettiği konusunda üye ülkeler olarak hem fikiriz. Para ve maliye politikalarda gerekli adımları atma konusunda mutabık kaldık.
Şayet kararlı olursak, 2020 sonrasın-da yüzde 2'lik büyüme hedefine ulaşacağımıza inanıyoruz. Finans sektörünün krizlere dayanıklılığını arttırmak konusunda değerlendirmeler yaptık.
Geçtiğimiz 1 yılda tüm dünyayı sarsan terör saldırılarına hep birlikte şahitlik ettik.
Zirvenin en önemli konularından biri terörle mücadeleydi.
Türkiye olarak Antalya zirvesinde ortaya koyduğumuz kararlılığa dikkat çektik. Hiçbir ülkenin terör tehdidinden uzak olmadığını söyledik.
Terör örgütleri karşısında ilkeli, tutarlı bir duruş sergilenmesi gerektiğini söyledik. Terör örgütleri arasında çifte standartı bırakmadan bu konuda mesafe kat edemeyeceğimizin altını çizdik. Terörizmle mücdele eylem planına elimizden gelen desteği vereceğiz.
Terör karşısında ilkeli ve kararlı bir tutum beklediğimizi tekrar ifade etmek istiyoruz.
G20 zirvesinde Alman polisinin yaptığı fedakarlığı ortaya koymamak mümkün değil.
Alman polis teşkilatına teşekkür ediyorum. Türkiye dünyanın en cani terör örgütleriyle mücadele ediyor. Ancak bu mücadeleyi tek başına sürdürmek zorunda kalıyor.
"FETÖ MİLİTANLARI BATI ÜLKELERİNİ KENDİLERİNE LİMAN GÖRÜYOR"
PKK'lı teröristler Avrupa'nın her yerinde yaşıyor, haraç topluyor, koruyor, kollanıyor.
Bunun en acı örneklerinden birini ülkemizden kaçan FETÖ'cüler konusunda da yaşıyoruz. FETÖ militanları Batı ülkelerini kendilerine liman olarak görüyorlar.
Bu tablonun halkımızı rencide ettiğini özellikle belirtmek isterim. Türkiye olarak, şu gerçeğin bilinmesini arzu ediyoruz.
Sınırlarımızın hemen yanıbaşında, teröristlerin silahlandırılmasına ve desteklenmesine kesinlikle sessiz kalmayacağız. Meşru müdafaa hakkımızı kullanmakta tereddüt etmeyeceğiz.
Dün bölgede dağıtılan silahların yarın başka ülkelere dönmeyeceğinin garantisi yoktur. Ümit ederim yeni acılar yaşanmadan, terörü ve terörün finansmanını engellemenin yollarını buluruz.
Mülteciler konusunda, açık kapı politikasını Suriye krizinin ilk günlerinde devreye soktuğumuzu ifade ettik. Şu ana kadar 3 milyonu aşkın Suriyeliyi ülkemizde misafir ediyoruz. Yaptığımız harcama 30 milyar dolara ulaşmış durumda. Dünyanın hiçbir ülkesinin böyle bir şey yapması mümkün değildir. Bunları yaparken, AB'nin bize verdiği söz 3+3, 6 milyar avrodur. Ancak bize şu anda ulaşan 800 milyon dolardır. Proje gelmedi diyorlar, proje uygulandı nasıl gelecek? Buyursunlar, Kilis'e, Antep'e, Mardin'e gelip görsünler.
Zorla yerinden edilen insanlara sağladığımız hizmetlerin sürdürülebilir olması için uluslararası toplumun yük paylaşması gerektiğini özellikle söyledim.
G20 bildirgesine göçün kaynağına yakın ülkeler başta olmak üzere, bu ülkelere yardım edilme taahhüt edilmiştir. Türkiye olarak bunun takipçisi olacağız.
Türkiye, AB ile vardığı anlaşma kapsamında 3 milyon Suriyeliyi ve yüzbinlerce Iraklıyı barındırırak göç dalgasını kesmiştir. Ege Denizi'ndeki mülteci trafiği bitmiştir.
Buna karşılık AB verdiği sözleri tutmamış, aksine tam üyelik görüşmelerini çıkmaza sokmuştur.
Ne yazıkki Avrupalı dostlarımız, ölüm kalım meselesi olan göç konusuna kayıtsız kalmıştır. Sığınmacılar için ülkemizde inşaa ettiğimiz kampların eşi benzeri yoktur. Onları insan onuruna yakışır merkezlerde misafir ediyoruz. Ülkemizdeki mültecilerin her türlü ihtiyacı ile ilgili çalışmaları yürütüyoruz. Bugüne kadar 30 milyar dolara yakın yaptığımız harcama, uluslararası toplumdan hiçbir destek görmemiştir.
Cerablus, Rai ve Dabık'ta ÖSO ile birlikte oluşturduğumuz bölgelere 100 bine yakın Suriyeli dönerek yerleştirmiştir. Şu ana kadar 3000'i aşkın DEAŞ'lı etkisiz hale getirilmiştir. Suriye'nin ve Irak'ın toprak bütünlüğüne saygılı adımlar atacak ve destekleyeceğiz.
Diğer taraftan henüz bu bölgedeki terör sorunu çözülememişken, Körfez'de yeni krizler istemiyoruz.
Katar'a yönelik suçlamaları haksız bnuluyor, yaptırımları desteklemiyoruz. Kardeş kavgasının kazananı olmaz.
Körfez'deki bütün kardeşlerimizin güvenliği kendimizinki kadar önemlidir. Bu konuda Suudi Arabistan başta olmak üzere, tüm tarafların anlaşması gerektiğini düşünüyoruz. Kışkırtmalara asla prim verilmemesi gerektiğini söylüyoruz. Krizin büyümemesi için tüm diplomatik araçları kullandık. Bundan sonra da gerekli tüm adımları atacağız.
Afrika ile ilişkilerin geliştirilmesi, bu yılki G20'nin en büyük kazanımı olmuştur. Bundan büyük bir memnuniyet duyuyoruz. Türk firmalarını, tarım, enrji ve ulaşım gibi alanlara yönelmeleri için teşvik ediyoruz.
Ben buradan tüm gelişmiş ülkelere, Somali, Kenya, Etiyopya'yı etkileyen kuraklığa karşı harekete geçmeye çağırıyorum. Bu insanlık dramına kayıtsız kalmamalıyız. Türkiye yaraların sarılması için elinden geleni yapmaktadır. Şu ana kadar insani yardımlarda 2016 rakamlarında ABD 6.3 milyar dolar, Türkiye 6.2 milyar dolar, İngiltere 6 milyar dolar yardım gerçekleştirmiştir.
İklim ve enerji konularını da özellikle görüştük. Bizler, müzakerelerin yapıldığı dönemde imzayı attık ancak dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Hollande'ın bize verdiği söz vardı. Bu söz, gelişmekte olan ülkeler için oradaki mali yaptırımların karşılanacağıydı. Bizler de bu gerçekleştirilerse bu parlamentodan geçer, gerçekleşmezse parlamentodan geçmez dedik.
Dolayısıyla ABD'nin durduğu konumdan sonra, bizim de konumumuz parlamentodan geçmeyeceği yönündedir.
Kıbrıs meselesinin adil ve kapsamlı bir şekilde çözülmesi için Türkiye hep gayret göstermiştir. Ancak gayretlerimize rağmen, Kıbrıs konferansı sonuçsuz kaldı.
Türkiye samimi tavrı hak ettiği karşılığı görmedi. Sonuçtan büyük üzüntü duyuyoruz. Kıbrıs'ta BM parametrelerinde ısrar etmenin anlamı yoktur.
Şubat 2014'te 7 madde Güney Kıbrıs tarafından kabul edilmiştir ancak bu 7 maddeden de şu an vazgeçmişlerdir. Türkiye, sorunun çözümüne katkı sağlama tavrını sürdürecektir. Eğer olmazsa, B planı, C planı da devreye girebilir.
(Deniz Yücel'in tutukluğuyla ilgili gelen bir soruya yanıt olarak): Basın mensupları herhalde sınırsız özgürlüğe sahip değildir. Basın mensupları da suç işler. Öyle olursa da yargı gerekli değerlendirmeyi yapar. Ben şiir okuduğum için cezaevine girmiş bir insanım. O yüzden fikir özgürlüğünü iyi bilirim. Bu noktada çok hassasım. Bütün yasalarımız bu şekilde hazırlanmıştır. Basın mensupları dediklerinizin çoğu teröre yardım ve yataklık yapmıştır. Yargı bu konuda gerekli kararları verir.
"KONUŞMAMA İZİN VERMEYENLER ÖZGÜRLÜKTEN BAHSEDEMEZLER"
Almanya'da 3 milyon soydaşım var. Onlarla bir salon toplantısı yapmak istedim. Ancak Alman yönetimi buna müsaade etmedi. Buna tahammül edemediler.
Bunu hangi özgürlük anlayışıyla bağdaştıracağız. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'na konuşma izni vermeyenler, özgürlüklerden bahsedemezler.
Bu bir siyasi intihardır. Şu anda bir telekonferansla bile konuşma arzumuza dahi tahammül edememişlerdir. Ancak PKK'nın dağdaki eşkiyalarına müsade etmişlerdir. Onları polis kordonu altında yürütenler, buradaki meşru derneklere müsaade etmiyorlar.
Türkiye'de böyle bir yasak yok. Bakın şu anda Türkiye'de sözde bir Adalet Yürüyüşü var. Halbuki bunu yapanlar, parti içerisinde genel başkan adayı olmak isteyenlere izin vermiyorlar. Bu tür gariplikler yaşıyoruz.
Referandum konusuna Irak'ın yarınları açısında doğru bakmıyorum. Bunu sayın dostum Barzani'ye ilettik. Bunun yanlış bir yol olduğunu söyledik. Bunun bedelini ödemek zor olacaktır. Şu anda hangi konumda olduklarını bilmiyorum. Temenni ederim ki bundan vazgeçerler. Bunda direnmeleri onlara kaybettirir diye düşünüyorum. Bizim için Irak'ın birliği, beraberliği bizim için önemlidir.
Bizim muhattabımız her zaman insandır. Eğer bizim sınırlarımızda, bizi tehdit eden bazı oluşumlar olursa biz bu oluşumlara haddini bildiririz. Kuzey Suriye'de bir Kürt devletine müsade etmeyiz. Oradan ülkemize olan tehditleri asla affetmeyiz. Fırat Kalkanı Harekatı bunun bir ifadesidir. Gaziantep'te DEAŞ'ın saldırısında 53 vatandaşımız şehit oldu. Ölenlerin neredeyse tamamı Kürt'tü. O andan sonra sabretmedik. Cerablus'a girdik. 2000 kilometrekarelik bir alanı DEAŞ'tan temizledik. Afrin konusu bizim için hep bir tehdittir. Bu tehdit olduğu sürece biz angajman kurallarını uygulamak suretiyle gerekli dersleri vermeye edeceğiz.
Eğer Irak'ta bölünme başlarsa, bir taraftan Türkmenler bir taraftan Araplar başlar. Irak paramparça olur. Bunun bir de mezhebi boyutu var. Bir taraftan Haşdi Şabi kendine yer arıyor. Öbür taraftan Sünniler var. Bu parçalanmaya müsade mi edelim? Şu ana kadar Barzani'ye en büyük desteği biz verdik. Ama diyoruz ki bölünmeyin, birlikte bereket vardır.
(Selahattin Demirtaş ile ilgili soru üzerine): Teröristleri cezaevlerinden bırakma yetkisi bizde değildir. Söylediğiniz kişi bir teröristtir. Öyle bir teröristtir ki, bütün Kürt kardeşlerimi sokağa döküp, 53 Kürt kardeşimi öldürten bir teröristtir. Bunlar bizim arkamızda PKK var, YPG var diye meydan okuyan kişilerdir.
"BİZE VERİLEN SÖZ TUTULMADIKÇA PARLAMENTODAN GEÇEMEZ"
Aslında onlar da tam desteklerini yenilemiyorlar. Herkeste bir sıkıntı var. Açıkça Macron ve Merkel'e söyledim. Bize verilen söz tutulmadıkça parlamentodan geçemez.
İnsan hakları savunucusu dediklerinin benimle ilgili yapmış oldukları açıklamanın neticesi ne oldu? Neticesi benim 4 ay 10 gün hapiste yatmış olmamdı. Yaptığım sadece bir şiiri okumaktı. Söyledikleriniz Büyükada'da niye toplanmıştı? Onlar adeta 15 Temmuz'un devamı niteliğinde bir toplantı için bir araya gelmişlerdir. Gelen istihbarat üzerine gözaltına alınmıştır. Buradan bir yargı süreci başlayabilir. Onların yapmış oldukları çağrıyı, şu anda da yapıyorlar. Siz de bu soruyu sorarak bu çağrıya destek veriyorsunuz. Ama benim bir tasarrufum yok. Kararı yargı verecektir.