Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Dünya Piri Reis'in rotasında ne var? | Dış Haberler

        Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin Türkiye'nin tüm uyarılarına rağmen Doğu Akdeniz'de Amerikan Noble Energy firmasıyla sondaj aşamasına geçmesiyle fitil ateşlendi ve Başbakan Erdoğan süreci başlattı. New York'ta hızla KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile biraraya gelen Erdoğan, Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması'na imza attı.

        Bu jet hamlenin ardından Türkiye, Akdeniz'de bulunan donanmaya ve uluslararası kamuoyuna da yeni hamlenin mesajını vermekte gecikmedi: Sismik araştırma gemimiz K. Piri Reis, hemen Akdeniz'e açılıyor.

        Bu sadece bir mesaj değil aynı zamanda Türk bürokrasisine de, "Gerekeni yapın" emriydi. Ve düne kadar hazırlıklarını sürdüren Piri Reis, bugün öğle saatlerinde "Vira Bismillah" dedi.

        PİRİ REİS, PETROL DENİZİNE Mİ YOKSA SAVAŞ RİSKİNE Mİ YELKEN AÇTI?

        Piri Reis'in rotası ve güzergahı henüz net değil. Fakat Enerji Bakanlığı'na yakın kaynaklardan sızan bilgiler Piri Reis'in sismik araştırma yapacağı bölgeler arasında şu anda Rum Kesimi'nin sondaj yaptığı ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti-Güney Kıbrıs Rum Kesimi ortak alanı olan Leviathan bölgesi de var.

        Bu da Piri Reis'in diplomatik açıdan oldukça gerilimli bir yolculuğa demir aldığını gösteriyor. Peki Piri Reis'i yolda neler bekliyor? Piri Reis bir petrol ve gaz denizine mi yoksa "savaş" riskine mi yelken açtı? Türkiye'nin Doğu Akdeniz Diplomatik Stratejisi, hangi riskleri ve fırsatları içeriyor?

        Türkiye'nin gerçekleştirdiği Piri Reis hamlesi ne anlama geliyor?

        SERAP ÖZGÜN / HABERTURK.COM DIŞ HABERLER SERVİSİ

        Enerji uzmanlarına göre Türkiye'nin son hamlesi gecikmiş bir hamle. Fakat bu noktada da uluslararası diplomasi uzmanları yapılan hamlenin gerekliliğine vurgu yapıyor.

        TÜRKİYE'NİN MESAJI KİME?

        Çünkü pratikte Piri Reis'in yolculuğunun misyonu, bu gövde gösterisini gerçekleştirerek, hem Güney Kıbrıs Rum Kesimi'ne, hem uluslararası kamuoyuna Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de "tanımadığı" girişimlere karşı tüm gücü ve imkanlarıyla karşı koyacağını ilan etmek.

        Uzmanlara göre Türkiye Akdeniz'de gerilimi tırmandıracak uzun bir merdivenin en yüksek basamağına adım attı. Fakat Akdeniz Politikası gereği de atılmak zorunda olunan ve cesaret isteyen bir hamleydi Piri Reis hamlesi. Şimdi ise diğer basamakları da aynı hızda tırmanmak gerekiyor. Bölgede Suriye, Mısır, Lübnan, ABD ve hatta İngiltere'nin faaliyetlerinden söz ediliyor. Bu durumda Türkiye'nin ikinci aşama olarak Akdeniz'deki durumu ve Kıbrıs meselesinde elindeki çok güçlü kozları kullanması gerektiğine dikkat çekiliyor.

        Bunlar arasında en önemlileri, bölgede söz hakkına sahip olan ve İsrail ile gerilim yaşadığı bilinen Mısır, Lübnan gibi ülkelerle karşı anlaşma imzalamak, aynı zamanda da uluslararası enerji pazarında en güçlü ülkelerden biriyle stratejik bir müttefik konumuna gelmek.

        Elbette bu bahsettiklerimiz uzun sürecin sadece satır başları. Bir de Piri Reis'in rotasında bulunan çok önemli ayrıntılar var. İşte uzmanların gözünden bundan sonra Doğu Akdeniz'de yaşanacak süreç.

        DIŞ POLİTİKA UZMANLARI

        Uzmanlar, Piri Reis'in yola çıkışıyla yapılan gövde gösterisinin uluslararası diplomasi dilinde ne anlama geldiğini ve ne gibi sonuçlara yol açabileceğini değerlendirdi?

        FİKRET ERTAN: TÜRKİYE KIBRIS'IN HAMİSİ; BU İŞİN DÖNÜŞÜ YOK

        "Yapmamış olsaydı, bi yerde kendisine karşı yapılan bir harekete sessiz kalmış olurdu, adeta cevap verememiş durumda olacaktı. Yani yapmaktan başka hiç bir çaresi yok" diyen dış politika yazarı Fikret Ertan, "Türkiye büyük bir devlet, karşı taraf tek taraflı bir münhasır ekonomik bölge ilan ediyor. Türkiye'de Kıbrıs Türkleri'nin koruyucusu, hamisi. Onların haklarını da korumak zorunda. Bu nedenle böyle bir çıkış yapmak zorunda. Dönüşü yok bunun. Bir olay çıkar mı, çıkmaz mı o ayrı bir konu ama çıkacağını zannetmiyorum. Zaten Rumların arama yaptığı tartışmalı parsellere girip, girmeyeceğimiz de belli değil. Nereye kadar gideceğimiz belli değil. Ama bir bayrak göstermemiz şart" dedi.

        MENSUR AKGÜN: ÖNEMLİ OLAN PETROL BULUNMASI DEĞİL, TÜRKİYE'NİN İMASI

        Global Political Trends Centen (GPOT) Direktörü, İstanbul Kültür Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Böl. Bşk. Dr. Mensur Akgün, "Piri Reis'in yola çıkması bence sorunlara yol açmaz, eğer petrol varsa çoktan yapılması gerekirdi. Bu kadar beklenilmesine gerek yoktu. Burada önemli olan Piri Reis'in yola çıkması değil, Türkiye'nin bu imada bulunması. Kalkıp da Rumlar o münhasır ekonomik bölgede petrol aranmasına karşı çıkacak değiller. Onların ekonomik bölgelerini ihlal etmedikten sonra, tartışmalı alanlara girilmedikten sonra, zaten üç aşağı-beş yukarı zaten herkes tarafından bilinir, zaten önemli olan sınırlar içinde kalıp, kendi hakkını hukukunu korumaktır.

        HASAN KÖNİ: GEÇ BİLE KALINDI

        Piri Reis'in hareketinin karşı tarafı caydırmak için yapılan bir denge hareketi olduğunu ifade eden dış politika uzmanı Prof. Dr. Hasan Köni, "Biraz geç kalmış bir harekettir. Çünkü bu münhasır ekonomik bölgenin belirlenmesi ilk 1999 yılına gidiyor. Mısır'la yapılan anlaşma 2003 yılında, yani Mısır'ın münhasır ekonomik bölgesi Kıbrıs'ın ekonomik bölgesi 2003 yılında yapılmış. Hatta yapılan anlaşmada şöyle bir cümle de var: "Mısır, Kıbrıs'ın hidrokarbon aramalarına destek vermeyi taahhüt eder. Araştırmalarına destek vermeyi kabul eder".

        Peşinden Suriye ile, Lübnan'la anlaşma yapılıyor, İsrail ile yapılmış. İsrail zaten kendi ekonomik bölgesinde petrol ve gaz çıkarmaya başlamış. Ondan sonra bu 12. bölgede de hareket başlamış. Sene 2011... Türkiye'nin 2011'in Eylül ayında aklı başına gelmiş. Bir heyet gönderecek. Oradaki jeofizik haritalarında bizim tarafta petrol gözükmüyor. Doğalgaz, şöyle bir bölgede. Güney Kıbrıs'ın güneyi, oradan yukarı doğru çıkıyorsunuz Meis Adası, Meis Adası'ndan Rodos...

        Bu üçgeni birleştirdiğinizde bu alanda gözüküyor. Ayrıca Mısır'la Yunanistan arasında da gene Kıbrıs'ın dışında ekonomik bölgeyi sınırlandırma sözleşmesi yapılmış, çok daha önceden. Bu sırada Türkiye'nin bu gelişmelerden haberi yok. Yeni haberi oluyor ama kimin kiminle yaptığı konusunda çok iyi haberleri var. Bunu fotoğraflarla gazeteler veriyor" dedi.

        "MISIR ANLAŞMAYI İPTAL ETSİN"

        Bu hareketin sonuçlarıyla ilgili olarak Prof. Dr. Köni, "Amerika heyecanlanıp 6. filoyu gönderdi mi? Ruslar bir şeyler söyledi. Ama bir hareket var mı? Yunanistan hazır duruma geçti mi? Bir kımıldama yok. Türkiye, "yapsın, kendi kamuoyu önünde böyle bir tavır içinde bulunuyor" şeklinde ele alıyorlar. Ben de şunu söylüyorum: Madem Arap halkları bizi çok iyi karşıladı. Mısır, bizi bağrına bastı. Rum kesimiyle yaptığı anlaşmayı iptal etsin. Gerçekten sevip sevmediğini anlayalım. Birisiyle nişanlısınız, başka bir adamı sevdiğinizi söylüyorsunuz. Nişanı kaldırı atarsın" dedi.

        ENERJİ UZMANLARI NE DİYOR?

        GAZETE HABERTÜRK YAZARI GÜNTAY ŞİMŞEK

        TÜRKİYE’YE ÇOK GÜÇLÜ BİR MÜTTEFİK LAZIM

        Bu Türkiye’nin yaptığı bir gövde gösterisi. Piri Reis, o bölgede sismik tespitte bulunma kapasitesi yeterli olmayan bir gemi zaten. Fakat Türkiye, kendi dış politikası gereği bunu yapmak zorundaydı. Yoksa kendisiyle çelişkiye düşerdi. Sonuç olarak Rum Kesimi’ni Kıbrıs Devleti olarak tanımıyor Türkiye.

        Şu aşamadan sonra Türkiye’ye çok iyi ve uluslar arası diplomaside çok güçlü bir müttefik lazım. Ayrıca bu müttefik ülkelerin enerji gücü bulunan ülkelerden de olması lazım.

        Türkiye’nin Piri Reis hamlesi uluslararası diplomaside sıkıntı yaratabilecek bir hamle. Çünkü kısmen Rum-KKTC ortak alanında da sismik araştırma yapacağı belirtiliyor.

        Sonuçta Rumları Rusya destekliyor. ABD ise zaten desteklediğini açıkça ifade etmese bile gemisini göndermiş durumda Rumların sondaj çalışmasına.

        Daha önce İsrail, İngiliz BP ile bir petrol araması yapmıştı bölgede. Fakat Türkiye, özellikle Rum Kesimi’nin Kıbrıs’ta çözüm konusundaki uzlaşmazlığı tezini kullanarak uluslar arası kamuoyunda kendisine destek bularak, İngiltere benzeri ülkeleri yanına müttefik olarak çekebilir. Yani bu tip ülkelerle ortak bir arama çalışması gerçekleştirilebilir.

        ENERJİ UZMANI NECDET PAMİR

        LÜBNAN-İSRAİL GERİLİMİNİ KULLANALIM

        Piri Reis gemisinin yola çıkışı ile ilgili olarak enerji uzmanı Necdet Pamir, "rotasını, güzergahını çok bilmiyorum. Fakat bizimkilerin çok geç bir şekilde, 10 yıl önceden hazır olan bir anlaşmaydı, kıta sahanlığı anlaşması imzalaması. Zaten KKTC ile Türkiye arasındaki alana bakarsanız orada TPAO’ya verilmiş ruhsatlar var. Bugüne kadar beklenmiş olması yanlış. Büyük olasılıkla o civarda gezinti olacak. Piri Reis, sadece iki boyutlu sismik yapabilecek. En çok da yaklaşık 1200 metre su derinliğindeki deniz tabanına yönelik sismik yapabilecek bir gemidir. Hora gemisi 'out of date' oldu. İTÜ’ye eğitim amaçlı verildi" dedi.

        DONANMANIN ELİNDE DAHA DONANIMLI "ÇEŞME" GEMİSİ VAR

        "Rumların yaptıklarına bakarsanız PGS isimli gemi, Piri Reis’in 10 katı derinliğe erişebilecek kapasiteye sahip" diyen Necdet Pamir, Piri Reis'in ise sınırlı kapasiteye sahip olduğunu söyledi. Pamir, şöyle devam ett:

        "Savunma Sanayi Müsteşarlığı geç olsa da ihaleye çıktı. Benzer bir gemi ama biraz daha derinlere bakacak. Fakat o da henüz inşa ediyor. Bir de Deniz Kuvvetleri’nin elinde Çeşme diye bir gemi var. Bunun donanımları hem Piri Reis’ten hem de yapılmakta olan gemiden daha fazla. Gittiğimiz coğrafyada arama yapacağınız önemli potansiyeller 1500-1600 metre derinlikten başlayıp, Rum Yönetimi’nin hak iddia ettiği çeşitli yerlerde 2000 metrenin üzerinde derinliklerde var. Burada maalesef adamlar sondaj yapıyor. Siz sismik yapacağınızdan bahsediyorsunuz. Çoktan üç boyutlu sismik yapabilecek gemimizi inşa etmiş olabilirdik."

        "TPAO'YU ENİ, PETROBRAS ŞEKLİNE DÖNÜŞTÜRMEK ŞART"

        Necdet Pamir, şöyle devam ett:

        "AB Rumların arkasında. ABD destek olmasa Rumlar bu kadar cesaret edemez.

        Daha evvel bölgeye yine bir arama için 2002’de geldikleri zaman Türk donanması bir kafa gösterdi, hemen bölgeyi terk ettiler. O günden bugüne ne değişti? Rumlar hem Mısır’la hem İsrail’le Lübnan’la, münhasır ekonomik bölge anlaşması imzaladı. Dolayısıyla epey mesafe kat ettiler. Sismiklerini yaptılar, sondaj aşamasına geldiler. Bu iş hiçbir şekilde sıcak çatışmaya gitmez. Zaten sıcak çatışmanın anlamı da yok. Keşke mümkün olsa da, Akdeniz’de de Ege’de de Karadeniz’de olduğu gibi anlaşılabilse. O zaman hiç değilse bu sahalar birlikte geliştirilebilir. Rusya, Ukrayna, Romanya, Bulgaristan, Gürcistan, Türkiye, birbirinden çok farklı dış politika yönelimleri olan ülkeler anlaştılar. Hiçbir sorun olmadı. Fakat Ege’de Doğu Akdeniz’de tükenmeyen sorunlar var. Burayı geliştirme yolunda enerji ve paramızı yanlış şeylere harcıyoruz. Oraya araştırma gemimi, denizaltımı yollayacağıma sondaj ve üretim platformumu yollayabilmeliyim. Yabancı gelmiyorsa ben yollayabilmeliyim. Bundan sonra yapılması gereken bu çalışmalara hız vermek.

        "LÜBNAN'I HEMEN YANIMIZA ÇEKMELİYİZ"

        Lübnanla çok iyi ilişkimiz varsa, Lübnan’ın İsrail ile ilişkileri şu anda çok kötü. Türkiye’yle iyi olduğunu varsayıyoruz. O etkimizi kullanalım. Rumların münhasır ekonomik bölge anlaşması Lübnan Parlamentosu'ndan geçmedi. Uluslararası anlaşma hûviyetini henüz kazanmadı.

        Türkiye’nin diplomatik anlamda hemen Lübnanla bir araya gelip Rumların münhasır ekonomik bölge anlaşması yerine kendi önerdiğimiz anlaşmayı imzalatması gerekiyor. Bu bizim çıkış yolumuz. Çünkü bundan altı ay önce olsaydı aynı anlaşmayı Suriye ile yapmamız mümkündü. Fakat şu anda Suriye ile aramızdaki durum ortadayken bunu yapmamız imkansız. Bu aramayı yapmak için TPAO’yu görevlendiriyorlar. Fakat diğer yandan Türkiye TPAO’yu özerkleştirmeye, aslında özelleştirmeye çalışıyor. Bunu son haline getirdiler. Uygun ortam bekleniyor. Peki hangi TPAO’ya "git şurada araştırma yap” diyeceksiniz. Piri Reis, 9 Eylül Üniversitesi’nde. Yapılmakta olan gemiyi MTA’ya verecekler. Kurumlar birbiri arasında itişip kakışıyor. Halbuki TPAO ihtisas sahibi bu konuda. Strateji eksikliği var. TPAO’yu özelleştirmeyi bırakın dikey entegre bir petrol şirketi haline getirmeniz gerekir. İtalyan ENİ, Brezilyalı PETROBRAS, Norveçli StatOil, Rus LukOil gibi. Fakat biz BOTAŞ’ı bile kopardık TPAO’dan. Bölgedeki ülkeler kimler sorusuna gelince: Noble, Houstan’da yerleşik, fakat İsrailli ortakları ve yöneticileri de var deniyor. Bunun arkasında British Gas de olabilir deniyor. İngiliz’in olmadığı yer olmaz zaten."

        "KONTROLÜ İMKANSIZ BİR SÜRECE GİRMEK MÜMKÜN!"

        Kadir Has Üniversitesi Strateji Geliştirme ve Araştırma Koordinatörü Profesör Dr. Volkan Ediger, Piri Reis'in Akdeniz'de sismik araştırma yapmasıyla ilgili olarak şunları söyledi:

        "Pek birşey olacağını sanmıyorum. Bunu daha önce yaşadık biliyorsunuz. 1974 Piri Reis yerine Hora diye bir gemi vardı. Kıbrıs harekatından sonra Ege'de de buna benzer bir şey ortaya çıkmıştı biliyorsunuz. O dönemde Yunanistan'ın petrol aramalarına karşılık biz de Hora'yı göndermiştik...

        Akdeniz'de sismik araştırma yapmakla pek bir şey olmaz. Uçaklar uçar ve tacizler olabilir. Savaş riski taşıyacağını pek sanmıyorum. Ama bu konuda kehânette de bulunamam.

        Fakat olay ciddi. Neden ciddi? Bu 1974'teki olaydan çok farklı. O dönemde biz sadece Kıbrıs'a müdahale etmiştik. Onun haricinde başka hiç bir sorun yoktu. Şimdi olayın boyutu çok büyük. Yani "Arap Baharı" dedik ve oralara gidip temaslarda bulunduk.

        Bunlar dost-düşman kazandırdı. Yani uluslararası ilişkilerde ne kadar aktif olursan o kadar da dostun ve düşmanın olur. Şimdi olayın boyutu da çok farklı. Önceki olayla tekrar kıyaslarsak arada şöyle bir fark daha var: Ege, iki ülkenin Ege'si. Bir tarafı Yunanistan bir tarafı Türkiye...

        Ama Doğu Akdeniz'de, yukarıdan aşağıya doğru Suriye, Lübnan, İsrail, Mısır ve Tunus'un hakkı var. Dolayısıyla çok miktarda ülke işin içine dahil olmuş durumda. Ayrıca buna bir de uluslararası petrol şirketleri dahil. Yani olayın boyutu bu yüzden çok büyük.

        Akdeniz'deki petrolü bilmiyoruz ama doğalgaz tespiti yapıldı. Özellikle Mısır'ın Nil deltasında yoğun bir şekilde doğalgaz olduğu tahmin edilyor. Keşifler yapıldı ama önemli olan bu keşiflerin miktarının ne olduğu. Bu yapılacak olan sismik çalışmalarla petrolün miktarı asla belli olmaz. Aksi iddia edilirse bu palavra olur. Bu sismik araştırmayla 'petrolün olabileceği yapılar' keşfedilebilir. Camilerin kubbesi gibi petrol ve doğalgazı hapseden yapıların olup olmadığı tespit edilebilir. Zaten Piri Resi'in de yapacağı bir tek sismik araştırmalar. Başka bir şey değil. Bir de o yapılar olabilir fakat içine petrol gelmeyebilir. İlla o yapının olması petrol olduğu anlamına gelmez. Bu bir ön çalışmadır. Daha sonra da ilave edilecektir mutlaka.

        "UZUN BİR MERDİVENİN İLK BASAMAĞINA ADIM ATTIK"

        Özet olarak, kısa vadede çok büyük bir beklentim yok. Fakat Ege ile kıyaslandığı zaman uzun vadede riskin çok fazla olduğu bir olaydır. Dediğim gibi burada birden çok ülke var ve biz bu ülkelerle şu aşamada gerginlik yaşıyoruz. Bu petrol olayları çok tehlikeli olaylardır. Yaşadığımız bu olay uzun bir merdivenin ilk basamağı ve çok hızlı tırmanan bir basamak. Karşılıklı restleşmeyle kontrolü imkansız bir sürece girmek mümkün tabii. Bunun için akıllıca, mantıklı bir yönetim yapmakta yarar var.

        "GÜNEY KIBRIS'TAN EN AZ 1.5-2 YIL GERİDEYİZ"

        "Piri Reis'e herhangi bir müdahale olacağını sanmıyorum" diyen BOTAŞ eski Genel Müdürü Mete Göknel, "Geminin nereye gideceğini tam bilmiyoruz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile bizim aramızdaki sulara mı gidecek yoksa Suriye- Kıbrıs ve bizim aramızdaki bir bölgede mi olacak? Onları bilmiyorum. Yani açılacağı yer belli değil. Hatta Güney Kıbrıs'ın Mısır ve Suriye tarafına bakan, grafikte 2, 3 ve 13. bölgeler KKTC'nin kıta sahanlığına giriyor. Bu bölgelerde bir müdahale olacağını sanmıyorum.

        Güney Kıbrıs Rum yönetimi, 2004'lerde başlamış, tetkiklerini yapmış, yabancı verilerden yararlanmış, 2 sene önce ihaleye girmiş, 2009'da Noble Enerji şirketi ile anlaşma yapmış ve şimdi de arama sondajına başlıyorlar. Biz ise daha sismikteyiz. Sismik ile arama arasında ne kadar hızlı hareket ederseniz edin, en az 1.5 - 2 yıl var. Buralarda bir şey bulunsa bile değerlendirilmesi en azından 1 sene alır dedi.

        "BÖLGEDE MISIR VE SURİYE AKTİF"

        Mete Göknel, sözlerine şöyle devam etti:

        "Bölgede İsrail arama yaptı, buldu. Kendi kıta sahanlığında arama yaptı. İki yerde gaz buldu. Ayrıca bu bölgelerde yapılan çalışmalarda, Server Agency'nin raporlarında ciddi rakamlarla burada petrol ve gazın varlığından bahsediliyor. Bölgede İsrail aktif değil, Mısır'da herhangi bir hareket yok. Suriye ve Mısır aktif Akdeniz'de. Şimdi Güney Kıbrıs aktif olmaya başladı. Şimdi de biz başlayacağız bi yerden. 2002'de İskenderun Körfezi tarafında aramalar yaptık. "Bulundu" deniyordu ama bu haberler kesildi ve çalışmalar Karadeniz'e çekildi. Akdeniz'de faaliyetler kesildi. Konu kapandı malasef. Ondan evvel de oralarda petrol rezervleri umudu var diye haberler çıktı. Bakıyorsunuz göstergeler Doğu Akdeniz'de yoğun bir petrol ve gaz, bilhassa gaz olduğunu gösteriyor. Ama derin, 2 bin metre altında buralar. İnşallah büyük sıkıntılar olmadan oarada paylaşımlar yapılır."

        "YUNAN TACİZİ HEP OLUYORDU AMA BU SEFER DAHA DİKKATLİ DAVRANILACAKTIR"

        Piri Reis Gemisi`nde görev yapan Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Günay Çifçi, kendisinin çok daha önceden programlanmış bir toplantı nedeniyle İsviçre'ye gideceğini, kendisi gidemese de ekibinin gemide olduğunu söyledi.

        Geminin herhangi tehlikeli bir durumla karşılaşacağını sanmadığını dile getiren Günay Çifçi, "Daha önce de TÜBİTAK çalışmaları sırasında, sürekli olarak Yunan tacizine maruz kalıyorduk. Bu normal bilimsel çalışmalarımızda da oluyordu. Bunlar nasıl havada oluyorsa denizde de oluyor. Geçmiş yıllarda sürekli oluyordu. Fakat yine de bilimsel çalışmalarımıza devam ediyorduk. Bu tür seyler olur ama bu sefer daha dikkatli olunacak diye tahmin ediyorum. Herhangi bir şeye maruz kalınacağını düşünmüyorum" dedi.

        "ÇALIŞMA ALANLARI DURUMA GÖRE BELİRLENECEK"

        Çalışma alanlarının da daha belirlenmediğini söyleyen Prof. Dr. Çifçi, "oturup, duruma göre belirlenecek" dedi.

        Şu an için sadece veri toplanacağının da altını çizen Prof. Dr. Çifçi, "çok kanallı sismik arama yapılacak" dedi.

        Ankara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Sertaç Başeren’in hazırladığı haritada, Yunanistan ve Rum Kesimi’nin Akdeniz’de hak iddia ettiği bölgelerle Türkiye’nin sıkıştırılmaya çalışıldığı görülüyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ