Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Dünya Avrupa "Ergenekon'un kuyruğu hâlâ Kıbrıs'ta" | Dış Haberler

        GAZETE HABERTÜRK / CEYDA KARAN

        KKTC’nin eski Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ı hiç böyle üzgün ve bedbaht görmemiştim. Talat, 2004 yılında Kıbrıslı Rumların referandumda yüzde 65 oranında oyla “Hayır” diyerek gömdüğü Kofi Annan’ın planı sonrasında yılmamış, adada birleşme ve çözüm için yeni çabalar ortaya koymuştu. 2004 yılında başbakanken başlattığı çabalarını bir yıl sonra 2005’te cumhurbaşkanı olarak sürdürmüş, Güney Kıbrıs’ta bir vakitler yoldaşı olan komünist AKEL’in lideri Dimitris Hristofyas’ın cumhurbaşkanlığına seçilmesi sonrasında da işe yeniden koyulmuştu. Ancak Talat ve Hristofyas’ın BM gözetiminde 2008 yılında yeniden başlattığı müzakereler de sonuç vermedi. Bu süreçte Talat’ın lideri olduğu merkez solcu Cumhuriyetçi Türk Partisi, 2009’daki genel seçimlerle iktidarı merkez sağcı Ulusal Birlik Partisi’ne kaptırırken, 2010’da da Talat, UBP lideri Derviş Eroğlu’na yenildi.

        Bugün Kıbrıs’ta Talat’ın yerini alan Eroğlu ile son sekiz ayını yaşayan Hristofyas arasındaki müzakereler tıkanmış görünüyor. Bir grup gazeteci meslektaşımla birlikte Kuzey ve Güney Kıbrıs ziyaretimiz sırasında görüştüğümüz Talat’ı, işte en fazla da kendi döneminde çözüm ve birleşmenin başarılamamasının sıkıntısı içinde bulduk. Talat’a çözüm ve birleşme sürecinde niçin başarı kaydedilemediği, bugün gelinen nokta, Türkiye ile ilişkiler, ada etrafında yeni bulunan hidrokarbon yataklarının gelişmelere etkisi, adada daha dindar bir toplum yaratma çabaları ve yeniden siyasete dönüp dönmeyeceğini sorduk, şu yanıtları aldık:

        ERGENEKON’UN KUYRUĞU HÂLÂ BURADA

        *Kıbrıs’ta hedef hep şaşıldı. Odak noktası Türkiye olması lazım gibi. Kendi ülkelerini halletmeyip Türkiye’ye yöneldiler. Çaresizlikten o noktaya gitti. Çözüm bunun üzerinden olmayınca da hedefe Türkiye’yi koydular. Ergenekon’un kuyruğu hala buradadır. Türkiye’de bir soruşturma yürütülüyorsa, bunun Kıbrıs ile bağı olmayacağını ben düşünemiyorum.

        Benim dönemimde de bu konuda çok uğraştık, savcılıktan yazı istedik. Gele gele Metal-iş sendikası başkanı Mustafa Özbek’in ifadesi geldi. Türkiye’de MİT elemanları İsrail ile operasyon yapacak, Özbek’ten parayı alacak. Ama soruşturmanın arkası gelmedi.

        Kıbrıs’ı da o anlayış yönetmiştir yıllarca, Türkiye’nin gelenler emir telkin ediliyordu. Hâlâ da öyle. 2004’ten 2009’a kadar bu anlayış kırılmıştı ama yine halk iradesiyle aynı anlayış iktidara gelmiştir. Bunun bir tek çözümü vardır. Usanmadan, bıkmadan halka inmektir.

        Ben Ergenekon’la ne kadar bağları olduğunu bilemem. Belki kendileri organik bir ilişki içinde değillerdir. Ben Türkiye’den gelenler emir telakki edildiği ve o zihniyet egemen olduğu için Kıbrıs’ta askeri kanat daha güçlü olduğu için Ergenekon burada daha fazla görünür oldu dedim.

        Bu işte eğer bir ciddiyet varsa, ben bunun eksik kalacağını düşünüyorum. Kıbrıs’ta çok ciddi bir vesayet rejimi oluştu. Bunun sebebi aslında Türkiye’nin ben yöneteceğim iddiası değil. Ama buradaki iktidar ben niye uğraşayım, fikirler Türkiye’den gelsin bakış açısında. Biz iktidarımız döneminde kendimiz politikalar üretip uyguladık. Ama şimdiki hükümet tam tersini yapıyor.

        ASKERLE SIKINTI YAŞAMADIK

        *Müzakereler sırasında biz askerlerle herhangi bir sıkıntı yaşamadık. Türkiye ile de düzenli olarak istişarelerimiz vardı. Şimdi ise Ankara bu süreçte çok fazla ilgilenmiyor. Çünkü ‘Kıbrıs sorunu yok’. Çünkü ‘gelişme yok.

        * Rum tarafı çözüm ve birleşmeye hazır değildi. Yönetim olarak da hazır değildi, toplum olarak da hazır olmadı. Hristofyas da bu işi sürükleyemedi. İyi bir noktada değiliz. Çözüm için şimdi Rum tarafında yeni bir momentum yaratmak lazım. Belki de önce ‘sopayı gösterip’ havucu yaratmak gerekiyor. Bilemiyorum, bu konuda Rum tarafını ikna etmek kolay değil. Hristofyas örneğin dönüşümlü başkanlığı kabul etmişti ama Rum kamuoyu ayaklandı. Rum siyasetinde popülizm çok önemli rol oynuyor. Aslında bizde de öyle. Siyasette ilke diye bir şey maalesef yok.

        KIBRIS'TA SİYASET EKONOMİYİ YENER

        *Kıbrıs etrafında bulunan petrol ve doğalgaz yataklarının süreçte çok büyük etki yaratabilecek bir durumu henüz ortada yok. Kıbrıslı Türklere karşı büyük bir haksızlık var. Rumlar ‘benim egemenlik hakkım var’ diyor, Kıbrıslı Türklerin de yararlanacağını söyleyip olayı geçiştiriyor. Hangi nimetlerden yararlandılar da bundan yararlanacaklar! Sonuçta önemli olan bu bir zenginliğe yol açasa Kıbrıslıların nasıl etkileneceği, iki halk arasındaki ilişkileri gerer mi? Barış projesini canlandırabilir mi? Bilmiyorum. Kıbrıs’ta siyaset her zaman ekonomiyi yener. Paranın milliyeti de vardır. Özellikle de Güney açısından. Kimlikler hep daha önemlidir. Kuzey’de aynı şey yönetimde var, güneyde ise hem yönetimde hem de halkta var.

        SORUNU GODOT MU ÇÖZECEK?

        *İyimser değilim. Çabalar Kuzey’den gelmek zorunda. Bunu yapacak bir iktidar lazım ama şu anda o da yok. Nasıl iyimser olayım! Kim çözecek bu işi, Godot mu?

        *İki ayrı devletten söz ediliyor. Kuzey ve Güney’in boşanmasından. Bizimkisi Katolik evliliğinden beter bir evlilik. Ama gerçeğimiz bu.

        *Kuzey ile Güney arasında kapıların açılması beklenen faydayı sağlamadı. Şimdi kimlik kartlarıyla geçiş var ama daha çok kuzeyden güneye. İlk başta hücum etmişlerdi, meraktan artık gelmiyorlar. Karşıya dört Türk geçerken, buraya bir Rum geliyor.

        BAKALIM BANA İHTİYAÇ OLUR MU?

        *Benim dönemimde tarihte ilk kez 33 çalışma kağıdı ortaya konuldu, yönetim ve güç paylaşımına dair pek çok meselede mutabık kalındı. Genelde bıraktığım yere geri dönmeyi arzulayan bir insan değilim. Ben istediğim yere geldim ama arzuladığımı gerçekleştiremedim. Bunu Hristofyas’a da söyledim. Şimdilik yeniden ortaya atılma konusunda bir şey düşünmüyorum. Bakalım ihtiyaç olur mu, nasıl bir katkım olur? Bu işi yapabilecek başkaları da var.

        BİZ İMAM MI YETİŞTİRDİK Kİ!

        *Kıbrıs’ta toplumsal doku bozuluyor deniliyor. Ama aksine genelde Türkiye’den gelenler asimile oluyor. Doku bozuluyor ama bu çözümsüzlüğün getirdiği moral bozukluğu, öfkeyle alakalı. Kıbrıs’a muhafazakar bakışla bakıp, Türklerin yaşadığı bir Kuzey Kıbrıs yaratamazsınız. Kıbrıs öyle köktendinci bir yapıya gelmez. Suyu, havası, ada oluşu burada her zaman esnek bir yapı yaratmıştır. Mesela Kıbrıs’ta Kıbrıslı imam yetişmediği için Türkiye’den gönderiyorlar. Cami sayısı da arttı ama boş duruyorlar. Gerçek olan o ki, cenaze namazı kıldıracak bir Kıbrıslı Türk imam var mı? Yok! Biz bunu niye beceremedik diye özeleştiri de yapmalı.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ