Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Ekonomi İş-Yaşam Berat Albayrak Habertürk TV'de soruları yanıtladı - İş-Yaşam Haberleri

        Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Habertürk TV'de Habertürk Televizyonu Genel Müdürü Veyis Ateş'in sorularını yanıtladı.

        Bakan Albayrak'ın konuşmasından notlar;

        O GECE NELER YAŞANDI?

        İnsan hep şu örneği hatırlar. Baba olmadan babaların kıymeti anlaşılmaz lafı gibi. Bunun başka bir fazını yaşadık aslında. Baba olup babaların yaşadıklarını siz yaşayınca bir başka fazını yaşıyorsunuz babalığın.

        Ben de babamızın bizim çocukken yaşadıklarının çok cüzi kısmı olarak adlandıracağım yine darbeyle ilişkilendirilen bir sürecin içinde evlatlarımla işin içinde yaşadığımdan o hissiyeti çok derinden teneffüs ettik. Babaysanız güçlü olacaksınız, sıkıntılı olduğunuzu hissettirmeyeceksiniz. Babaysanız her zaman dimdik ayakta duracaksınız. Onun da değişik versiyonunu hem eşimize hem de evlatlarımıza karşı inşallah yaşamış ve yaşatmışızdır.

        Geriye dönüp o sürece baktığımda Cenab'ı Allah'a hamdolsun böyle sıkıntılı bir süreci şükürler olsun atlattık.

        İLK DUYDUĞUNUZDA HİSSETTİĞİNİZ ŞEY NEYDİ?

        Açık darbe girişimiydi. Birkaç telefon görüşmesinin ardından hiç şüphe duymadık. bu yapının insan psikolojisinde yapmaya çalıştıkları... Hiçbir zaman ümitsizliğe düşmedik. Bunun özelinde bulunduğumuz ortama bize karşı yapılacak operasyon, tüm Türkiye'nin her tarafında insanlara karşı çevrilen silahlar, tanklar, gökten atılan bombalar. Meclis'imizin başına gelenlere rağmen umutsuzluğa kapılmadık. Çok net söylüyorum. Bekliyor muyduk? Bekliyorduk.

        Fakat bu terör örgütünün halka zulüm olarak yapılacak bir kalkışmayı gerçekleştireceklerini bekliyordum. Hassas konu şu; bu yapı, zihin kodları, onlarca yıldır ne için hazırlandığının belki zirvesiydi bu. Onlarca yıl önce sözde bir eğitim, sözde toplumun gelişmesi ideolojisine dayalı gibi yola çıksa da geçmişten bugüne iyi tanıyanların anlattığı mantık hep bu sistematik üzerine yürüdü.

        Nasıl yürüdü?

        Biz topluma eğitim amaçlı okul açacağız. Liderimiz kim? Bediüzzaman Hazretleri. Eğitime ehemmiyet verdi. Biz de okul açalım, bir iki üç tane. Bu okullarda topluma, vatana, millete hayırlı insan evlat yetiştirilemi nosyonuyla yola çıkan 80'lerde. 90'larda yetiştirdiği öğrencilere ve yetiştirdiği talebelere şu nosyonu enjekte eden; öğretmen yetiştirin, çünkü bizim amacımız eğitim, sadece öğretmen olun. Ki tüm Türkiye'ye daha kaliteli nesiller yetiştirelim.

        Sonra 28 Şubat, 28 Şubat'ın özellikle her kesime vurduğu darbe ve eğitim sisteminin çökmesi, meydanın bomboş kalması, bu zatın uçarak ilk fırsatta yurtdışına yerleşmesi ve sürecin çok daha farklı bir fazıyla birlikte başka bir kapının açılması.

        Bu kapının açılmasıyla piyasadaki boşluğu mantar gibi türeyerek, okulların açılmasıyla birlikte domine bir süreç ortaya koydu.

        O öğretmenler mantar gibi türeyecek okulların istihdam ihtiyacını karşılamak için bir araçtı. Biz siyasete karışmayız, biz sadece eğitim için varız diyen, artık 90'ların sonunda artan okulların sayısıyla birlikte, okulların artan öğretmen ihtiyacı tamamlandıktan sonra sıra geldi hukuk yazılacak, işletme, sosyoloji yazılacak, birçok insan kaynağını sahip oldukları okullarla ele geçirmek için sadece kendi okullarıyla değil, kendi okullarının dışında kalan yetenekli ve zeki çocukları da kanca atıp ele geçirmek için dershaneler vesilesiyle, Türkiye'nin her köşesinde üst düzey okullardaki başarılı öğrencileri burs vasıtasıyla, özellikle onlara tahsis edilmiş abiler vesilesiyle nasıl zihinsel ve genetik kodlarını böyle bir canavara dönüştürecek yolculuğun temelini bu şekilde oluşturdular.

        AMAÇLARI DOĞRULTUSUNDA FARKLI DARBELER YAPTILAR

        (BÜTÜN BU YAPIYI GÖRDÜĞÜ HALDE SİZİN DE TEMSİLCİSİ OLDUĞUNUZ MÜKTESEBAT BU YAPIYI HİÇ DIŞLAMADI MI? sorusu üzerine)

        Bunu biraz açmakta fayda var. Türkiye'de muhafazakar kesim fraksiyonları cemaat-cemiyet farklılaşmasına dayalı geniş bir yelpaze olarak baktığınızda bunlar hep ayrıldı tespitine katılıyorum. Tüm farklı bakış açılarına, ayrıntılı resme baktığınızda, genel büyük sıkıntılarda hep ortak hareket etmiş bir camiadan bahsediyorsunuz ama bunlar hep ayrışmış. Tabii, burada kritik nokta şu: Şahsım için söylüyorum bizim en büyük zenginliğimizde bu. Okuma, farklı kaynak çeşitliliği tüm cemaat cemiyetlere yakın olup hepsinin öğretilerini anlamaya çalışma ama hiçbir yere intisap olmadan genel bir anlayış çerçevesinde tüm muhafazakar olan veya olmayan kesimin inançlarına kültürlerine ritüellerine saygı duyan bir profilde yetiştik. Tabii bunun getirdiği en temel unsur, Allah'tan başka kimseye secde edilmeyeceği, kula kulluk edilmeyeceği, Cenab'ı Allah'ın bir insanı yaratırken ki en önemli vasıflarından birinin akletmek olduğunu bilerek yetişmiş olmaktan dolayı sürekli sorgulama süreciyle bu yapıyla olmuştuk.

        Sonrasındaki AK Parti süreciyle ilgili en kritik noktası o işte. 28 Şubat sürecindeki yapılarda herkes sistem tarafından tasfiye edilirken bunların daha da büyüdüğü, daha da güçlendiği, en basidi imam hatipler diyorsunuz, imam hatipler devletin kurduğu kurumlar varken, 600-700 bin öğrencisi varken, yüzde 90'ı neredeyse yasaklar vesilesiyle erimiş gitmiş, bu boşluğu doldurmak için, bu eleştiri hep yapılır Cumhuriyet döneminde de en azından devletin sistemin kontrolünde olan medrese sisteminin tasfiye edilmesi, insanların bu açlığı tezgah altına inecek şekilde kontrol edilemeyen bir yapıyla birlikte Cumhuriyet dönemi sonrası yapıyla ilgili neler yaşandığı hep bahsedilir, bu yapı en önemli kaynak olan insan kaynağını ondan sonraki süreçte çok daha hızlı bir şekilde ele geçirdi.

        Devlette niye bu kadar? KPSS'leri görünce anlıyorsunuz, soruları görünce anlıyorsunuz. Bu hep var. Emniyet istihbaratta o dönemdeki operasyonların bir kısmının içinde bunların olduğunu anlıyorsunuz. Ama bu öyle bir yapı ki tespiti çok zor. Çünkü müthiş bir takıyeci mantıkla her kılıfa, kıyafete, kalıba giren bir yapı. İçki içiyor, onu içiyor, bunu yapıyor. Askeriyede tespit edilemesin diye yazın denize gittiğinizde subaylarla eşlerinize affedersiniz standart bir deniz kıyafeti yerine açık olan bir kıyafet giydirin diye verilen talimat var. Biz bunları duyardık. Aman tespit edilmeyin, kapalı deniz kıyafeti giydirirseniz yanlış anlaşılır, aman. Şimdi bu yapı, tespiti bilinmeyen, bilinen, bu çerçevede sahip olduğu veya içeride çöreklenmiş olan istihbari ayaklarıyla, soruları veren, rakip olarak gördüğü kişileri nasıl elimine veya tasfiye ettiğiyle ilgili süreçler zaman içerisinde ortaya konan, her türlü şeyi kazanmak için mübah olarak gördüklerinden dolayı dehşet bir canavara her geçen gün dönüşen bir yapı. İnsan zaman içinde şunu daha fazla müşahade ediyor. Yapılar kurumlar... Bu bağımsız o cemaat, bu cemiyet, şurada bir arkadaş, burada bir arkadaş değil. Tüm birimlerini bölgesel veya coğrafi merkezlerle koordine edip, tüm bu koordinasyonun en tepede senkronize bir şekilde yönetildiği, bu yönetim ve sistemin mantığının ilkokul mezunu bile olup olmadığı şüpheli bir adamın yönettiği yapının bu topraklardan olup olmadığı, böyle bir kültürde, böyle bir sistematik yönetim mantığının geçmiş referansı olup olmadığı aslında en önemli soru. Dolayısıyla böyle bir sistem bu coğrafyada olan bir sistem değil. Yüzlerce yıllık yapıda böyle bir yönetim sistemi yok.

        Böyle bir sistematik işleyiş yok. Milli değil. Bir insan başka bir insanla iletişime geçtiğinde inancımız gereği, bu diyalog çerçevesinde olan söyleme inanırız. siz benim ismim "Veyis" dediniz. Ben de kabul ettim. Veyis dedim size. Ama ben ne bileyim siz gerçek isminizi gizlediniz, Ahmet'miş. Müslümanım dediniz Hıristiyanmışsınız. Hıristiyanım dediniz meğer Müslümanmışsınız.

        Olduğunuzdan farklı görünerek, bulunduğunuz ortamlarda farklı bir niyetlerle iş yaptığınız... Hukukta da beyan esastır. Hukukta da suç işlenene kadar suç değildir. Suç işleme potansiyeliniz var. Bu fiili olarak hayata geçecek ki bazı şeyler ortaya çıksın. Ama karşınızda öyle bir yapı var ki, bir noktada yakalıyorsunuz hemen laf ebeliğiyle başka bir noktada "ben öyle söylemedim, orada değildim, öyle yapmadım...". Şimdi bu niyet çerçevesinde uzun yıllar her yerde suistimal edip her yerde kullandılar. Kendi bekledikleri vakte saate kadar. Her bir süreçte kendi amaçları doğrultusunda farklı darbe çeşitlerini ortaya koyana kadar.

        En sonuncusunda fiili darbe girişimini de hayata geçirene kadar.

        "DARBE TİYATROSU" İDDİALARI

        Dün birkaç ortamda daha bunu istişare ettik. Çok net şunu söyledim: Bu söylemin iki tane sözcülüğünü yapan yapı olabilir. Birincisi bu söylemi söyleyenler ya hala o yapıyla ve o yapının arkasından Türkiye'deki sisteme kötü niyetli bir yaklaşım sergileyenler olabilir. Ya da bunu söyleyenler bir akıl tutulması yapıyor olabilir. Siz bir darbe girişimi yapacaksınız, bu sizin kontrolünüzde olacak. Meclise'e bombalar halka top ve tüfekler, Cumhurbaşkanı'na operasyonlar, bu süreci yaşayanlar olarak İstanbul'da yaşananlar... Kontrol dışı bir halk tepkisiyle birlikte müthiş bir çatışma yaşanıyor bu ülkede, kimin öldüğü hangi bombalarla kimin öleceği, bunun bir oyun teorisi olarak düşünülmesi bir akıl tutulmasıdır.

        Hepsinden öte, çok daha güçlü bir tespitle şunu ifade ediyorum: Dünyada üç tane insan bulamazsınız. Böyle bir sözde senaryoyu uygulayıp, velev ki başarılı olsun veya olmasın, çok net söylüyorum, bu topraklarda nesiller boyu vatan haini olarak adlandırılacak, kendileri değil torunları torbaları şeklinde, bir bardak su verilmeyecek bir insan yaftası yemeyi hiçbir beşerin göze alacağına ben inanmıyorum.

        Buna inanacak bir tane de insan olacağına inanmıyorum. Bunun bir senaryo olması... Böyle bir şey olabilir mi? Bunun için böyle bir soruya cevap verme tenezzülünde bile olmamak lazım. Tabii bu resimden çıkan sonuç, bazı ülkeler, bazı temsilciler, bazı manalar çıkarmaya çalışıyor. Kimin dost kimin düşman olduğunu, böyle bir girişime kimin destek verdiğini halkımız çok net görüyor.

        Bu millet ve bu devletle iletişimi olan herkesin dününü, bugününü ve yarınını çok iyi okuması lazım.

        Tıpkı Ortadoğu bataklığının bugün geldiği noktayla herkesi yaktığı gibi.

        Uluslararası toplantılara katılıyoruz herkes sineklerden bahsediyor.

        Ortada büyük bir bataklık var. Her gün sinek üretiyor. Üç sinek beş sinek avladık. Bataklık kurutulmadan teröre karşı ortak hareket edilmeden ortak bir duruş sergilemeden, güvenlik politikalarında barışı söylemde değil eylemde içselleştiren her kurumun koordinasyonu bugün dünden çok daha hayatidir. Bu çok net.

        15 TEMMUZ'DAN ÖNCEKİ TÜRKİYE NEYDİ, 15 TEMMUZ'DAN SONRA NE OLDU?

        15 Temmuz'dan sonraki Türkiye 15 Temmuz'dan öncekine göre çok daha birlik ve beraberlik üzerine kucaklaşan, Türkiye'nin bekaasıyla ilgili vatan sevgisinin herşeyin üzerinde olduğuyla ilgili çok daha güçlü bir manevi iklime kavuşan bir Türkiye.

        Sivas'tan Yozgat'tan telefonlar geliyor o süreç içerisinde Alevi dedeleriyle birlikte gidiyoruz, diğer arkadaşlar var meydanda protesto etmek için. Öbür tarafta basınımızda müthiş görüntüler vardı. Başörtülü veya başı açık, o noktada diğer giyim kuşam kültür bakış açısına sahip tüm Türkiye'de meydanlara inip tüm Türkiye'nin bakış açısı vatanına sahip çıktı. Çok net bunu görmek lazım.

        LİDERLER ZİRVESİ VE “TÜRKİYE'NİN EKSENİ KAYIYOR MU” SORUSU ÜZERİNE

        Dünkü zirve tüm toplumun beklediği, özlediği bir tablo. Bunun devamının ne şekilde cereyan edeceği takip edilecek. ‘Konu vatansa gerisi teferruat’ sözünün ete kemiğe döküldüğü bir dönem olmadı. Geçmişteki darbe girişimlerinden farklı bir konu. Bu kadar net bir zulüm yapıldığı bir dönem yok. Sonuçta Meclis'in kafasına bombalar atılıyor. Kim var bu Meclis'te; tüm partilerin temsilcileri Meclis'te. Tüm Türkiye'ye atılmış aslında (bombalar). Siyasetin de son yüzyılda her zamankinden daha fazla olan birliktelik mesajını artık eyleme dönüştürmesi gereken bir dönemden geçiyoruz.

        Eylemin biçimi anayasa, toplumsal uzlaşı. Bu testi verecek her partiye prim verileceğini düşünüyorum. Bu artık siyasi hesabın ötesinde bir süre. Kolay değil, dostlarımız var, düşmanlarımız var. ‘Dostlarımızı artıralım’ söylemiyle yola çıktık. Bunun hem içerideki bütünleşme tarafı hem dışarıda da var. Ben çok açık net ifade ediyorum. Bu mesele artık Türkiye'nin bugün yaşadığı bilfiil travmanın yurt içi ve yurt dışı tepkileri olacak. İktidar partisi, devlet meselesinin üstüne çıkmış, Türkiye'nin bekası ile ilgili sorunlara mukabele durumu halkımız tarafından kenetlenip takip ettiği bir süreci doğurdu. Geçmişten bugüne kadar önemli ilişkiler tespit ettiğimiz her bir kurum ve şahsa söylüyorum ki bu mesele artık Türkiye'nin meselesidir. Türkiye’de oluşturulacak kardeşlik, müttefiklik hukuku ve bunun neticesi uzun yıllar test edilecektir. Bu artık bir milli meseledir. Bu terör örgütü özelinde bu artık bir siyasi partinin politikası değil 79 milyonun politikası olmuştur. Siz artık bir siyasi hareketle işi yürütüp yürütmemekten öte Tüm Türkiye ile dostluğunu kazanıp kazanmama noktasında tekrar düşünülmesi gerektiği bir süreçten bahsediyorum.

        50 yıllık, Türkiye'nin macerası, batı ile ilişkiler... Türkiye, ABD ya da AB ya da bölgesi ile tüm ilişkileri için geçerli. Müttefiklik ilişkisi için ben söylemiyorum. Bütün ortamlarda bunu görüyoruz. Toplum soruyor Türkiye bugüne kadar ortaya koyduğu her türlü siyasi samimi adım ve gördüğü mukabele ve bundan sonra sürecin nasıl gelişeceği. Bu süreç ve bundan sonraki süreç batıda siyaset pragmatist bir iklim üzerine yapılır. Dünyanın, bölgenin, farklı coğrafyaların bu bölge üzerinde her türlü soruna dayalı netice odaklı adımlarla ilgili müzakeresinde Türkiye'den daha güvenilir bir müttefik arayışı içinde olduktan sonra ülke sayısı yok denecek kadar az.

        GÜLEN'İN İADESİ

        Bir ülke adına konuşmak benim görevim değil. Bugüne kadarki benzer uygulamalara ve bu uygulamalar üzerine bakıyorum. Türkiye'nin bu talebinin gerçekleşmesi ile alakalı tüm bu bilgi bankasına ortadaki delil sepetine baktığımızda kesinlikle ve kesinlikle tüm Türkiye böyle düşünüyor. Dün bir ankette de baktım. Yüzde 95-96 halkımızın verdiği tepki. Muazzam bir rakam. 79 milyonun sokağa çıkması, bu tepkiyi vermesi, bununla ilgili ortak tavır alması halkımızın bütünleşmesi ile ilgili bilimsel bir veri. Sadece ve sadece bu yapının, örgütün ağında olan bu yapının dışında farklı düşünen yok. Ezici çoğunluğun kesin hüküm verdiği bu konuyla ilgili açıklamalar ortada... Resmi olarak, devlet olarak işin prosedür gerekliliklerini yerine getireceğiz. Bundan sonrası bizim işimiz değil.

        KOMUTA KADEMESİNDEN TEREDDÜT VAR MI?

        Olayı çok sıcak yaşıyoruz. Daha 10 binleri geçti gözaltına alınanlar... Çok ciddi bir süreç yaşıyoruz. Sürecin tüm resminin çekilmesi, dinlenmesi, itirafçılar, ek itiraf vermek isteyenler var. Bu süreç çok flu alanların da olduğu bir süreç şeklinde gelişti. Çok açık resmin bir tarafı. Bir de bu sisli ve buğulu alanların da açılması gereken bir süreç. Türkiye bir hukuk devleti olduğu için en önemli kurum yargı. Yargı açısından fedakarca bir çalışma var. Sadece ‘şu ifadeler bir an önce alınsın’ diye günlerdir evine gidemeyen savcılar var. Bu yoğun sürecin çok hızlı bir şekilde neticelenmesi bu resmin ortaya çıkması en adaletli kararın çıkması aydınlanması temennimiz. Bizim siyasetçi olarak yorum belirtmemiz doğru olmaz. Yargı özelinde takip ediyoruz. Duygusal metaforlar hepimizin içinde var. Hüküm verebilmek için biraz daha beklememiz gerekecek.

        TASFİYELER VE YERİNE GELENLER... YENİ BİR TEDBİR OLACAK MI?

        Kriterler hep bir bilimsellik olsun diye sınav sistemi üzerine yürümüştü. Ama sistemi kalbinden ele geçirince sorular vs. hep aynı insan profili ortaya çıkıyordu. Geçen bakanlarımızdan biri entereasn tespitler yaptı. Evlilikleri bile bu noktada takip etmişler. Bir yere gelenlerin evlendirilmesi noktasında... Şu veya bu şekilde hazırlanan listeler tıpkı bu YAŞ öncesi hazırlanan kararlar gibi bakanlıklarda çalışılıyordu. İstihbari kurumların hazırladığı listelerle ilgili zaten süreç bir noktaya gelmişti. YAŞ'ta atılacak adımlar ve tasfiye süreci bürokraside atılacak adımlar gibi. Listeler üzerindeki adımlar atıldıktan sonra şu hassas dengeyi de gözetmek lazım. Bu kurumlardaki bu şahısların kritik suç unsuru teşkil edecek noktaların dışındaki husulara hassas dengeyle hareket etmek lazım ki mağduriyetler yaşanmasın. Hazırlanan istihbaratlara güvenmek durumundayız. Yüzde 100 olur mu inşallah olur. Ama yüzde 100'ün dışında olması da olası. Ben şimdi aydınlandım diyenler de var. Bunun hükmü başka bir şey. Bunun adaleti, inanılması başka bir şey.

        Yeni istihdam konusu şok önemli tüm insanların eşit unsurda değerlendirileceği asgari unsur millilik. Siyasi görüş değil. Kutsalın milli ve manevi değerlerin ve vatan toprağı olduğunun içselleştirildiği değer olduğundan hareketle istihdam politikası izlemek lazım. İnşallah bundan sonraki süreçte böyle ilerler.

        YENİ TÜRKİYE Mİ KURULUYOR?

        Ben bu lafı Ak Parti kurulduğundan beri yeni Türkiye kuruluyor diye söylüyorum. Ak Parti iktidarı çok önemli adımlar attı. Bunun her merhalesinde önemli adımlar attı Türkiye. Darbe sonrası tüm Türkiye ve paydaşlarının birlik beraberlik içinde bir resimle yeni Türkiye'nin bu safhasını birlikte yazacağı bir süreç. Bunun da belki temel ruhu Anayasa olacak. Temel ruhu ülkedeki kardeşlik ruhunun daha da büyümesi ve artması olacak. Onun içindir ki her bir bireye özellikle de siyasi şahıslara, kurumlara çok iş düşüyor. Yeni Türkiye'nin bu manada ayağa kalkması önemli olacak.

        AK PARTİ İÇİNDE BİR ÇALIŞMA VAR MI?

        Şu an benim bildiğim bir çalışma yok. Ama bu yapının sızmadığı bir kurum yok diye biliyorum. Burada esas niyet hususu tüm kurumlar üzerinde adaletli bir bakış içinde bunu yapmaktır. Cadı avı içinde bunu yapmak değildir. Benim duyum aldığım herhangi bir şey yok. Her kurum bakacaktır, değerlendirecektir.

        SİLİVRİ'DEKİ GARDİYANLAR (intiharlar)

        Bu benim şahsi şüphem. Silivri'nin açılması, ergenekon süreci, istihdamın o dönemde yapılıyor olması. Kişisel olarak bir olağan şüphe çerçevesi içinde ifade ettim. Bu yapıdan her şey beklenir. Bu yapıya mensup olmaması üzerinde söylemiyorum. Ama şu dramatik gerçek de insanın aklına şunu getiriyor. Sözde bir dini kisve ile vücut bulmuş bir hareket dinimizdeki en büyük günahlardan biri intiharı nasıl meşrulaştırıyor bu soruyu da akla getiriyor. Değişse aklanırsın dindarsan niye intihar ediyorsun gibi sorular. İnsan hayret ediyor. Ama her musibetten bir hayır çıkarılması için derin hikayeler anlatıyor bu süreç.

        Teyakkuzda olmak lazım. Küresel anlamda büyük bir kırılma var. Bu kırılma ve bu gerginlik ve büyük resimdeki mücadele şiddetini artırarak önümüzdeki beş on yıl devam edecek. Tüm devlete düşen en önemli konu böyle bir fırtınada ayakta kalabilmenin yagane unsuru birlik ve beraberliği ortaya koyabilmektir. Geçtiğimiz 10 yıl içindeki her bir kriz ve bu krizlerde ortaya çıkan bana şunu öğretti her bir krizden daha bir güçlenerek çıkıyoruz. Bu süreç bize yeni bir safhayı öğretti. Ekonomik olarak, siyasi olarak, stratejik olarak Türkiye'nin önünün açılarak daha da güçlendiği bir süreç. Farklı girişimlerle ekonomik olur, istihbari olur... Her türlü şeye açık olmak lazım. Dünyada at izinin it izine karıştığı bir dönemdeyiz. Ortadoğu'da kimin kiminle ilişki içinde olduğu doktora tezlik bir husus. İnsanların hala anlayamadığı o kadar entereasan ilişkiler var ki. Birinin kuyruğuna bastığınızda hangisinin ağzının açıldığından anlıyorsunuz. Dünya ve bölgenin çok zor bir dönemden geçeceğinden hareketle Türkiye'nin ayakta kalması, güçlü durması müttefik olduğu dost ülkelerle sinerji oluşturacak dünyanın barışına samimi olarak katkı yapacağı iklimini her daim dillendireceğiz. Bunu söyleyen herkesle de samimi ilişkilermizi devam ettireceğiz.

        RUSYA İLE İLİŞKİLER

        Rusya devleti ile ilişkilerin normalleşmesi uzun yıllar bölgesel komşuluk, bugüne kadar yaşanan süreçler... Tabii buraya bir parantez açacağım. Akıncı Üssü'nde yaşananlar, havacılıkta yaşananlar bize başka soruları da açacak. Savcılarımız onları da inceleyecek. Bir Uludere konusunu, bir 24 Kasım 'uçak' konusunun da tekrar inceleneceğini düşünüyorum. Hangi anormallikler var sorusunu vatandaşımız zaten soruyor. Bu ayrı bir bahis. Rusya ile ilişkilerin normalleşmesinden sonra ittifakı, ilişkilerin geliştirilmesine biz de olumlu bakıyoruz. Türkiye ve Rusya yüzlerce yıldır bölgede çok önemli ortaklıklarla ilişkilerini daha ileri düzeye taşımış iki ülke.

        İSRAİL İLE İLİŞKİLER

        İsrail ile normalleşme konusu önemli bir adım. Bölge barışı için, Gazze için. Orada yaşayan masum mazlum kardeşlerimiz için... Türkiye'nin şartlarının yerine getirilmesi asgari müşterekti. Bu sürece bölge barışına daha çok katkı yapması çerçevesinde bakacağız. Buna ne kadar fazla iki ülke katkı yaparsa kan ve gözyaşı azalacak. Türkiye olarak bu çerçevede en samimi şekilde katkıda bulunmak için devam edeceğiz. Anlaşmalar onaylandıktan sonraki süreçte her türlü konuyu konuşabiliriz. Üç kriterin karşılanması çerçevesinde.

        Görüşmelere dayalı ajandalar, toplantılar önemli. Bu ajandayı Türkiye’nin öncelikleri noktasında gözden geçirildiğinde devam edeceğiz.

        EKONOMİK PAKET

        Bir kısmı Meclis'ten geçti, vergi barışı ile ilgili kısmı. Darbeden önceki gün. Bir kısmı darbeden sonraki haftayla devam edecek bir süreçti. Turkuaz kart ve teşvik paketi ile ilgili süre. Bu süreç için son kararları alacaktık ama çoğunlukla bitti sayılır. OHAL olsa da olmasa da... OHAL dediğimiz unsur terör örgütü ile hızlı mücadele için oluşmuş bir süreç. Meclis'in mevcut takvimi içinde gelecek. Muhtemelen bu yaz Meclis tatil de olmayacak. Hızlı kararlar almaya devam edeceğimiz bir süreç olarak.

        Bugünden yarına bir takvim söylemek kolay değil. Ama zor olan geçti. Hayatın normalleşmesi diyorsanız, her geçen gün daha da normalleşiyor. Birkaç hafta içinde şekillenecek resim ve OHAL içinde alınacak yasal düzenlemeler ve kararlar takip edecek. Zaten hızla normalleşen bir Türkiye'ye doğru gidiyoruz. Unutulmaz bir süreç. Bu vatanın ne kadar değerli olduğunu gösteren bir süreç oldu. Ben gençlerle ilgili hep şu örneği anlatıyordum. Bu nesil son yüz yıldaki tüm gelişen toplumsal olaylar içinde en kıymetli nesil. Gençlerimiz bu olayda çok önemli bir sınav verdiler. Gençlerimizin de yarın çocuklarına anlatacağı destansı bir hikaye oldu. Bu sürecin daha hayırlı olacağı bir süreç olduğuna inanıyorum.

        Türkiye makro anlamda çok sağlam bir ülke. Potansiyel tehditleri her geçen gün elemine edip rasyonel durumunu daha da güçlendiren bir ülke. Potansiyel tehditlerin piyasa mantığında ne kadar büyük risk olduğu ve bunun fiyatlandığı bir pazar algısının her geçen gün elemine olması, her geçen gün Türkiye'nin demokratikleşme, şeffaflaşma, özgürleşme ekonomik reformları ile büyüme ile iligili iklimin daha da hızlandığı bür süreçteyiz. Makro anlamda, Türkiye'nin mevcut durumuyla ilgili para piyasaları, mali politikaları, siyasi süreç... Üç unsur var. Türkiye'de çok güçlü bir siyasi liderlik var. Türkiye mali politikaları anlamında çok güçlü bir ülke. Mali disiplininden taviz vermeyen Avrupa'daki yüzde 3 açığa rağmen yüzde 1'lerde seyrederek çok başarılı bir performans ortaya koyan bor stoğu yüzde 30'lara düşmüş, cari açığı düşmeye devam eden Türkiye'nin çok ciddi bir şekilde sağlam mali politikalar uygulayan bir ülke. Para politikaları ile ilgili son üç beş ayda bir risk unsuru olarak gösterilen Merkez Mankası, Hazine bununla ilgili atılacak adımlar, bütün bunlara rağmen gerek bu atamalar, yeni yönetim, uygulamalar bununla ilgili Türkiye'de piyasanın önünden giden, piyasanın önünü açan güven telkin eden bununla ilgili yapısal düzenlemeleri de buna göre uygulayan para piyasaları ile ilgili sürecin çok daha güçlü izlediğ bir süreçte bu üç noktanın Türkiye'nin aslında doğru bir pazar olduğu çok açık bir süreç. Buna destek olarak biz yatırım fonları, milli yatırım fonları diyecbileceğimiz bir düzenlemenin yakında geleceği Hazine üzerinde artık ürün çeşitliliğine daha fazla giderek daha farklı enstrümanların da geliştirileceği bir iklime doğru gidiyoruz. Türkiye'nin rekabet içinde olduğu ülkelerdeki yapısal sıkıntılara bakarak Türkiye'nin alternatif bir pazar olduğu çok açık ve net bir şekilde ortaya çıkıyor. Burada en önemli konu güven tesis etmek. Müzmin pesimistlere de sesleniyıorum. Türkiye'nin o pesimist iklim dönemi bitti. Bundan sonrası çok daha hayırlı olacaktır.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ