Türkiye'nin siber güvenliği zayıf diyemem, çünkü...
Antakyalı Melih Abdülhayoğlu, 18 yaşında ayrıldığı Türkiye'ye, dünyanın en büyük siber güvenlik şirketlerinden Comodo'nun patronu olarak döndü. Hedefi "dünyaya Türk mühendisine para ödetmek", ama yolu zor çünkü "Türkiye'nin siber güvenlik karnesi zayıf bile değil, karne yok, daha okula başlanmamış. Türkiye'ye siber ordu lazım"
Meltem ERSOY / GAZETE HABERTÜRK
Melih Abdülhayoğlu, Antakya’da doğmuş, ortaokul ve lisede 2 kere sınıfta kalmış, zar zor okulu bitirip üniversite için İngiltere’ye gitmiş ve orada attığı tohumlarla bugün dünyanın en çok satan dijtital sertifikasyon ürününün sahibi olan Comodo’yu kuran kişi. Halka arza hazırlandığı için kendisi rakam söylemiyor ama değerleme yapanlar 2 ilâ 5 milyar dolar arasında rakamlar telaffuz ediyor. Siber güvenlikte dünyanın en önemli şirketlerinden biri haline gelen Comodo’yu 18 ay önce ODTÜ Teknokent’te kurduğu şirketle Türkiye’ye getiren Abdülhayoğlu’nun hedefi büyük: Dünyayı Türk mühendislerine para öder hale getirmek. Yolun zor olduğunu, hatta İngiliz eşinin deyimiyle “dertsiz başına dert aldığını” biliyor. Abdülhayoğlu, Türkiye’nin siber güvenlik karnesini ve Comodo’nun planlarını anlatıyor:
İnternette yüzde 100 güvenlik mümkün mü?
Yüzde 100 güvenlik hiçbir zaman yoktur. Evinizde kapı var, kırılabilir. Ama herkes kıramaz. Güvenlikte yüzde 100 garanti yoktur, sadece olan tehdide göre önlem alırsınız.
"TÜRKİYE KASPERSKY İLE KORUNAMAZ, SAÇMALIK"
Türk kurumlarına ve şirketlerine de hizmet veriyorsunuz, Türkiye’nin siber güvenlikte karnesi nasıl?
Türkiye’nin karnesi bile yok. Karne için okula başlamış olmanız lazım. Bakın dünya yeni bir dünya artık. Şu an internet devriminin içindeyiz. Eskiden havada, denizde, karada savaş olurdu. Buna uzay eklenmişti. Siber de yeni eklenen alan. Ülkelerin kendilerini korumaları gereken 5 alandan biri siber dünya. Türkiye olarak siber güvenlikte çok açığımız var. Artık bir ülkeye zarar vermek için sınırına saldırmazsınız, borsasını bir hafta düşürün, banka sistemini, elektrik sistemini çökertin istediğiniz kaos olur. İnsanoğlu internete çok bağlı. Bu bağlılık aynı zamanda bir zaaf. Korumayı hem kriminal seviyede hem de devletler seviyesinde sağlamak lazım. Kriminal seviyede şirketler üçkâğıtçılığa karşı koruma sağlamalı. Bazen yapılıyor, bazen yapılmıyor. Peki devletler seviyesinde koruma sağlayacak Türk askeri nerede? Bize Türk siber ordusu lazım. Gidip Kaspersky kullanarak Türkiye’ye koruyamazsınız, bu saçmalıktan başka bir şey değil. Rus şirketidir Kaspersky, Rus devletiyle bilgi paylaşıyordur, zorundadır. Her şirket var olduğu ülkenin devletiyle çalışmak zorundadır. Bitti. Soru işareti yok. Biz de bu ekspertizi Türkiye’ye vermeye çalışıyoruz.
"HACKER EKİBİMİZ VAR"
Abdülhayoğlu, “Yetenekli hacker arkadaşları yanımıza alırız, şirketler bizden hizmet istediğinde önce onların açığı nedir, ortaya koymak için bu arkadaşlar araştırma amaçlı ve kontrol altında bu şirketleri hack eder” diye konuşuyor.
"HÜKÜMETLER DE GELİŞMİŞ VİRÜS SATIN ALIYOR"
Virüs satan şirketlerin müşterileri genelde kimler oluyor?
Herkes olabilir. Hatta hükümetler de virüs alır. Hükümetlere virüs satan 2 tane büyük şirket var. Bir tanesi Alman, biri de İtalyan. Gelişmiş virüsler satıyorlar. Wikileaks’te bu şirketlerin görüşmelerinin kayıtları çıktı. Bu adamlar ürünlerini satmak için hükümetlere gidip sunumlar yapıyor, virüslerini anlatıyor. Bu sunumlarda demişler ki “McAfee yakalayamıyor, Symantec yakalayamıyor, Kaspersky yakalayamıyor.” Comodo’yu sorunca da “Comodo’yu geçemiyoruz” demişler. Bu konuşmaların kayıtları Wikileaks’te çıktı. Bu kendi dokümanlarında var. Bu kayıtlar bizim satışlarımıza yaradı tabi.
"SIRF MÜHENDİDS BULAMADIĞIMIZ İÇİN MECBURAN ŞİRKET AÇAÇAĞIZ"
ODTÜ Teknokent’te 18 ay önce şirket kurdunuz, aldığınız yoldan memnun musunuz? Hedefiniz ne?
2.5 yıl öncesine kadar Türkiye ile pek ilgim yoktu. 18 yaşımda ayrıldım Türkiye’den. Her şeyi İngiltere’de öğrendim, 18 yıl yaşadım. Sonra ABD’ye gittim. Bu sürede kendimi tanıtırken teknoloji sektöründe bir Türk’ün olmasını garipseyen tepkilerle karşılaştım. “Ucuz kebap yaparsınız, ucuz tatil yerisiniz ama teknolojiyle alakanız ne?” dediler hep. Hoşuma gitmiyordu. Belki ben bunu değiştirebilirim dedim ve Türkiye’ye yatırıma geldim. Bunun için hükümet, akademi ve sanayinin birlikte çalışması lazım. Bu ekosistemi yaratalım ki Türkiye’den teknoloji malı çıksın. Türkler cep telefonu için ABD’li, televizyon için Japon, araba için Avrupa mühendisine para veriyor. Kimse Türk mühendisine para vermiyor. Portakal satarak mı kalkınacağız? Şirketim açısından baktığımda Türkiye benim için çok ufak bir pazar. Bu pazarda olmasam da olur. Ben Türkiye’ye Türk teknolojisi çıkarıp dünyaya satmak için geldim. Ben dünyaya Türk mühendisine para verdirteceğim, hedefim bu. Korugan’ı böyle yaptık, Almanya’ya sattık. Türkiye’de temel sorun özgüven eksikliği. “Google yapar, Microsoft yapar, biz yapamayız” mantık bu. Ben Türkiye’ye Bayi AŞ diyorum. Birileri yapsın, biz alıp satarız diye bakıyoruz. Şu an Teknokent’te 220 kişiyiz, 200’ü mühendis. Hedefimiz 2 binlerdi, ama mühendis bitti Türkiye’de. Şaka değil, gerçekten bulamıyoruz. Ben bu hafta bunun için Türkiye’ye geldim, satın alma yapacağız mecburen, mühendis sayısını artırabilmek için. Elinde 2-3 bin mühendis olan şirketlerle görüşüyoruz, sadece mühendis için satın alma yapabiliriz.
"ANTİVİRÜS ENDÜSTRİSİ ÜÇKÂĞITÇI"
Antivirüs endüstrisi tam güvenlik sağlayabilir mi?
Bugün antivirüs endüstrisi olarak bilinen endüstri çok kötü ve pazarlamaya dayanan bir endüstri. Sizi koruyamayacak olan, ama size “Ben sizi koruyabilirim” diyen bir endüstri. Onun için standardı ve garantisi yok, pazarlamanın beyin yıkaması var. Antivirüs sizi korumaz, siz enfekte olduktan sonra olan enfeksiyonu temizler. Yani reaktif bir teknoloji. Bence antivirüs endüstrisi üçkâğıtçı. Oysa biz sizi koruyabiliriz.
Sizin farkınız ne?
Ben virüssüzlük garantisi veriyorum Diyorum ki, “Para konuşur, enfekte olursanız paranızı vereceğim.” Koruma pazarını değiştiriyoruz. Bizimki antivirüs değil, yeni bir teknoloji. Bu sayede de 85 milyon bireysel, 600 binin üzerinde kurumsal müşterimiz var.
3 ŞEHİR EFSANESİNİ YANITLADI
- Hacker’lar mahkemeye verilmiyor, işe alınıyor.
“Doğru ama şöyle: Hacker olmak çok zor değil. Bazı araçları (tool) kullanarak çok kolay hack yapabilirsiniz. Biz o araçları kullanan değil, yazan arkadaşları isteriz.”
- Apple ürünü Mac’lere virüs bulaşmaz.
“Yanlış, internete bağlı her yere virüs bulaşabilir. Mac’ler sırf az kişide olduğu, hacker’ların ağzını sulandırmadığı için saldırmakla pek kimse uğraşmıyor.”
- Antivirüs programları bilgileri hükümete verir.
“Doğru, her antivirüs şirketi hangi hükümetle çalışıyorsa bilgilerinizi paylaşır, buna mecburdur. Kaspersky ise Rus, McAfee ise ABD’de vardır bilgileriniz. ”
"OKULDA 2 KERE SINIFTA KALDIM"
Abdülhayoğlu, “Çok kötü bir öğrenciydim, her yıl 6 zayıf getirirdim. Ortaokul ve lisede 2 kere sınıfta kaldım. Ama eve gidip elektronik devre yapardım. Bana uygun ekosistemi İngiltere’de buldum” diye konuşuyor.