İnsanları dondurup sonra diriltmek mümkün mü?
Gelecekte tekrar diriltilmek için dondurulan insanlar...

İnsanları dondurup yıllar, hatta yüzyıllar sonra uyandırma düşüncesi uzun zamandır gündemde. Peki, bir süre sonra uyanacak bu insanları ne tür sorunlar bekliyor olacak?

BBC Türkçe'nin haberine göre; Bugün ABD ve Rusya'da üç merkezde 300 kişi dondurulmuş halde bekletiliyor. Kriyoprezervasyon ya da dondurarak saklama işlemi kalp durduktan hemen sonra yapılıyor.

Hücreler ölmeye başlamadan bu insanların beyin dokuları, vitrifikasyon denen buzsuz dondurma yöntemiyle muhafaza edilir. Bu kişiler yasal olarak ölü sayılır, ama kendileri konuşabilse bedenlerinin ölü olduğunu kabul etmeyecek, sadece bilinçlerinin yerinde olmadığını söyleyecektir belki de.

Bu insanları yeniden hayata döndürmenin mümkün olup olmadığını kimse bilmiyor. Ama çoğu insan belirsizliğin kesin ölümden çok daha iyi olduğuna inanıyor. Bugün 1250 kişi bu şekilde dondurulmak için bekliyor. Bunun için Oregon, Avustralya ve Avrupa'da yeni merkezlerin açılması planlanıyor.

İkinci kötü ihtimal - Michigan'daki Kryonik Enstitüsü başkanı Dennis Kowalski "Donmak başınıza gelebilecek ikinci en kötü şeydir diye bir söz vardır bizim alanda" diyor. "Hayata geri döneceğinizin garantisi yoktur, ama gömülür ya da yakılırsanız bunu asla öğrenemeyeceğiniz kesindir."

Konuya yabancı olanlar bunun bilim kurguya özgü olduğunu düşünüyor. Ama birçok araştırmacı dondurulan insanların yeniden hayata dönmesi konusunda ümitli.

Bir süre önce bir ekip dondurulmuş tavşan beynini canlandırmayı başarmıştı. Birkaç hafta donmuş kalan beyin çözüldükten sonra beyinde sinir kavşağı olarak bilinen sinapsların eski haline döndüğü görülmüştü. Ama tavşanın kalbini yeniden çalıştırmaya uğraşmadı ekip.

Merkezi California'da olan ve yaşla ilgili hastalıklara tedavi yöntemlerini araştıran Sens Araştırma Vakfı kurucularından Aubrey de Grey dondurulduktan sonra yeniden hayata dönmenin bir süre sonra yaygınlaşacağına inanıyor. "Sanıldığı kadar tuhaf değil. Ciddi hastalıkları olan insanlara yardım eden bir sağlık hizmeti olarak görüldüğünde fazla korkunç gelmeyecektir" diyor.

Ama geçmişte yaşamış ve yeniden hayata döndürülen bu insanlar açısından olay, gözlerini açıp mutlu sona ulaşmak gibi basit olmayacaktır. Yabancı oldukları bir ortamda, yabancı insanlarla yeni bir yaşam kurma sorunuyla karşı karşıya olacaklar.

Uyum sorunu - Bu sorunun derinliği ne kadar dondurulmuş kaldıkları, ne tür bir topluma döndükleri, orada tanıdıkları olup olmadığı gibi faktörlere bağlıdır. Bunların cevabı da bugün için birer spekülasyondan ibaret.

Hastalıkları önleme, yaşlanmayı geri çevirme gibi teknolojilerin kullanıma girmesi 100 yıldan fazla alırsa, bugün dondurulmuş kişiler uyandıklarında etrafında hiçbir sosyal destek bulamayacaktır. Buna çözüm bulmak amacıyla Kowalski gibileri ailece dondurulmayı tercih ediyor.

Fakat Kowalski, tek başına kalsa bile dondurulduktan sonra hayata geri döndürülen kişilerin de tıpkı başka ülkelere göçen mülteciler gibi, ortak geçmişi ve deneyimi olan insanlarla bir araya gelip hayatlarını sürdürebileceğine inanıyor.

Bu tür insanların ihtiyaçlarını belirlemek için Kryonik Enstitüsü, dondurma ücreti olarak alınan 28 bin doların bir kısmını hisse ve tahvillere yatırarak edindiği fonları kullanıyor.

Ama belki de kyonikler uyandırıldığında ne paraya ne de çalışmalarına gerek kalacaktır. Gelecekteki toplumun bolluk içinde yaşayacağını öngören Kowalski, "Daha geri bir topluma evrilme halinde insanların yeniden uyandırılmasını düşünmek mantıklı gelmiyor" diyor. - Ancak daha eşitlikçi bir bolluk toplumu bile olsa, kendi döneminden kopmuş, topluma yabancılaşmış, tanıdığı herkesi ve her şeyi kaybetmiş bir insanın uyum sorunu ve yoğun bir travma yaşaması normaldir.

'Dayanıklı varlık' - Hatta bazıları sadece kafasını dondurmuş olabileceğinden onların yeni bir vücuda uyum gibi ayrı bir sorunu da olacaktır. - Philadelphia'da psikoterapist olan Jeffry Kauffman bu insanların "Ben kimim?" sorusunu yoğun biçimde hissedeceğini söylüyor. - Fakat New Yorklu antropolog Abou Farman insanın "her duruma uyum sağlayabilecek" dayanıklı bir varlık olduğuna inanıyor.

Kowalski de geri ülkelerden gelişmiş ülkelere taşınan insanların yeni ortamlarına kolay alıştıklarını, kaza ya da çatışma sonucu bedensel bütünlüğü bozulan insanların da yaşamaya devam ettiğini belirtiyor.

Fakat bunun psikologlar için yeni bir alan olduğu kesin. Depresyon gibi travma da birçok farklı biçim alabilir. Ama farklı biçimlere bakılarak bazı öngörülerde bulunulabileceğini söylüyor Kauffman.

Önemli bir sorun da geçmişten gelen bu insanların günün insanıyla kuracağı ilişkilerdedir. Kauffman bunun zor olacağını, günün insanının onları "hayalet" gibi görebileceğini söylüyor. - Fakat Grey herkesin bir başkasını tuhaf görmesinin bugün de söz konusu olduğunu ve 100 yıl sonraki insanın da değişmiş olacağını vurguluyor.

Ölümsüzlük düşüncesi - Kauffman, beynin duyumsal organlar ve diğer vücut duyularıyla birlikte işlev gördüğünü, felç nedeniyle bedensel hislerini yitirmiş insanların da hala bedensel imajlarını koruduğunu söylüyor. Bedeni olmaksızın bilinçli olma hali ise insana tümüyle yabancı, hayalet hissi yaratan ve öngörmesi zor bir durum olarak değerlendiriliyor. -

Bir diğer sorun da ölümsüzlük düşüncesi. Yeniden canlandırılan beyin bir anlamda ölümü yenmiş olacak, temel psikolojik ve felsefi sorunları barındıracak, varlık ve oluş algısını değiştirecek bir olgu olarak görülüyor. - Ayrıca işlerin beklendiği gibi gitmemesi halinde ölüm seçeneğini açık tutan ve buna karar verecek yetkili kişinin ya da kurumun belirlenmiş olması da gerekir.

Bütün bu belirsizliklere rağmen dondurulup yeniden hayata döndürülmek isteyenler var. Kowalski'nin sözleriyle bitirecek olursak: "Tümüyle yok olma ve hiçlik karşısında beyni bilgisayara yükleme olanağı varsa en azından bunu denemek isteriz. Hoş bir şey olabilir bu."

TEKRAR DİRİLTİLMEYİ BEKLEYEN DONDURULMUŞ İNSANLAR! - Cryonics, 'çok düşük ısılarda' insanı dondurarak, bozulmadan bir tank içinde muhafaza etmektir. Bu alanda hizmet veren ünlü bir kuruluş olan Cryonics.org'un giriş sayfasında 'geleceğinize hoşgeldiniz' yazıyor!

Şu anki prosedür, insanların ölümlerinin hemen ardından dondurularak projeye dahil olacakları belirtmesi ve ölümünün ardından da sıkı bir belirsizliğe dayanıyor.

Projenin temel mantığı günümüz için tedavisi mümkün olmayan hastalıkların, geleceğin medikal yöntemleri ile tedavi edilebilmesi içindir.

ABD'nin temelini atan Benjamin Franklin'den, dönemin ölümü erteleme üzerine çalışmalar yapan ünlü tıp araştırmacılarından Jacques Dubourg'a 1773 yılında iki satırlık şöyle mektup yazmıştır.

"Keşke insanları dondurup ileride uyandıracağımız bilimsel bir metot mümkün olsaydı. Bu sayede Amerika'nın 100 yıl sonrasını bir günlüğüne görebilmeyi, ardından ölmeyi bile kabul edebilirdim. İleride bilimimizin bunları da başaracağından hiç şüphem yok."

Daha sonrasında ise bu bir hayal olmaktan çıktı ve dondurularak bir nevi ölümsüzlüğe ulaşmanın deneyleri yapılmaya başlandı.

12 Ocak 1967: Dondurulan ilk insan James BedfordCryonics Enstitüsü'nde dondurulan ilk insan, Kaliforniya Üniversitesi'nde psikoloji profesörü olan James Bedford'dur.

O şartlarda cryonics işlemi şimdiki altyapıya nazaran daha az gelişmiş olduğu için, Bedford'un bedeni hala dondurulmuş olarak saklansa da, bazı hücrelerinin zarar gördüğü söyleniyor.

Yaşananlardan sonra, cryonics ile ilgilenenler insan dokularına zarar vermeyecek dondurma yöntemleri üzerinde çalıştılar. İlerleyen zamanlarda ise 9 insan daha donduruldu.

1979, cryonics için facia senesi oldu! Enstitüde saklanan dokuz bedenin çözüldüğü yetkililer tarafından anlaşıldı. Saklanan bedenler feci bir şekilde çürümüştü.

Sonradan anlaşıldı ki, Cryonics Enstitüsü'nün enerji izolasyonu tam altı senedir çalışmıyordu ve bundan dolayı soğutma sistemi çökmüştü!

Dr. Paul Segal'in deneyiDr. Segal köpeği Miles'ı dondurup tekrar diriltmeyi başarmış ve bu deney dondurulmaya inanan insanlar için o günden beri büyük bir ispat olarak sayılıyor.

1977'de kurulan Alcor, cryonics alanında o günden bugüne lider şirket olarak biliniyor. Bunun ile beraber bu piyasa da 2 3 şirket daha var.

Bu şirketlerle anlaşmış, ölmüş ve donmuş halde bekleyen ise en az 230 insan bulunuyor. Öldüğünde dondurulmak üzere anlaşmaya imza atmış insan sayısı ise 1000'i geçmiş durumda.

Kontrol dışında veya Amerika dışında ölürseniz diye isteğinize bağlı olarak size bileklik veya kolye veriyolar. Ölümünüz durumunda bedenin acil bir şekilde nereye gönderilmesi gerektiği belirtiliyor. Bu bileklikte, 'defnetmeyin, otopsi yapmayın' yazıyor.

Merakla beklenen soru: Bu işlem kaç para?Bu hizmeti veren merkezlerden Cryonics.org'un internet sitesinde 'Hayat paha biçilemez!' yazıyor. Yani slogandan anlaşılıcağı üzere birazcık pahalı..

Piyasada bu işi en ucuza yapan şirket Bütün bedeni dondurup saklamak için 28 bin dolar ücret talep ediyor.

Dünyanın bir numaralı cryonics devi olan Alcor ise beden saklama işlemi için 150 bin dolar fiyat biçiyor.

Tabi bir de tüm bedeni dondurma dışında eğer uyandırıldığınız günün teknolojisinde bir hücreden beden yapılabileceğine inanıyorsanız, siz öldükten sonra kafanızı kesiyorlar ve sadece başınızı dondurtabiliyorsunuz. Bunun maliyeti de Alcor şirketinde ortalama 80 bin dolar.

Türkiye'nin ilk cryonicsistlerinden birisi Çerkez Ethem'in yeğeni, Güner Kuban şuanda anlaşmaya imza atmış durumda, yani öldükten sonra dondurulmayı bekliyor.

ÖLÜMÜN BİR GİZEMİ DAHA ÇÖZÜLDÜ - Ölümün gizemlerini hücresel düzeyde çözmeye çalışan bilim adamları, yaşamın bir anda sona ermediğini, sanılanın aksine bir süreç içinde vuku bulduğunu ortaya çıkardı.

Bilim adamları, nefes alıp vermenin ve kalp atışının durması olarak tanımlanan ölümün ardından vücuttaki her bir hücrenin kendi ölüm sürecini başlattığını keşfetti.

Hastaların tekrar hayata döndürülmesi uygulamaları ile ilgili New York Bilimler Akademi'sinde düzenlenen bir konferans, çok sayıda bilim adamını bir araya getirdi.

New York Eyalet Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Dr. Sam Parnia, konferansta yaptığı konuşmada, "Kişi, artık nefes almadığında ve kalbi durduğunda ölü kabul ediliyor.

Eskiden bunu değiştirmek için hiç bir şey yapılamayacağı düşünülüyordu. Oysa yeniden canlandırma alanındaki son gelişmeler, kişinin kalbi durduktan saatler sonra bile tekrar yaşama döndürülebileceğini gösterdi" dedi.

Parnia, hücre düzeyindeki ölüm sürecinin saatler sürebildiğini ve geri çevrilmesinin mümkün olduğunu belirtti.

Columbia Üniversitesi Nöroloji Bölümü'nden Dr. Stephan Mayer ise "Eskiden kalbin tüm vücuda kan pompalamayı durdurmasından sonra kişinin oksijen ve gerekli besin maddelerinin eksikliği nedeniyle birkaç dakika içinde kalıcı beyin hasarına

uğrayacağına inanılıyordu. Oysa kalp durduğunda, ölüm süreci daha yeni başlamış oluyor.

Oksijen ve besin maddeleri yokluğuna bağlı beyin hasarı da çeşitli evrelerde meydana geliyor. Kalbin durmasından sonraki saniyeler içinde beyin aktivitesi etkileniyor ancak besinsiz kalan hücrelerin kendi ölüm sürecini başlatmaları dakikalar alıyor" dedi.

Pennsylvania Üniversitesi'nden Dr. Lance Becker, "Bir kişinin hücrelerine oksijen gitmediğinde hücrelere artık ölme vaktinin geldiği işaretini veren sinyaller gönderiliyor. Bilim, bu sinyalleri 'bekleyin' şeklinde değiştirme olanağına sahip" diye sundu.

Beyni ve kalbi saatlerce sessiz kaldıktan sonra herhangi bir beyin hasarına uğramadan tekrar yaşama dönen insanlar olduğunu hatırlatan Dr. Becker, bu vakalardaki en önemli etkenin vücut ısısının düşmesi olarak tanımlanan hipotermi olduğuna işaret etti.

Hipoterminin beynin oksijen ihtiyacını azaltarak ve hücre düzeyindeki ölüm sürecini durdurarak beyni koruduğuna işaret eden Becker, "Yine de sınırlar var.

Beden soğutma teknikleri kalp krizi geçiren bazı hastaların yaşama geri dönmesini sağlarken bazılarında hasar öylesine büyük ki geri dönmek için çok geç oluyor" dedi.

Ölümden geri dönmede, hastanın kalbi tekrar çalıştırıldıktan sonra nasıl tedavi edildiği ve hipoterminin ardından bedenin nasıl ısıtıldığının da büyük önem taşıdığının altını çizen Becker,

"Bize hasta oksijensiz kalmışsa oksijen vermemiz ve kan basıncı düşükse yükseltmemiz gerektiği öğretiliyor.

Oysa kalbin yeniden çalıştırılmasının ardından verilecek fazla miktarda oksijen, nörolojik hasarı artırıyor. Bu nedenle beyne giden oksijenin miktarını kontrol etmek hastanın tekrar yaşama döndürülmesinde büyük önem taşıyor" dedi.

Parnia ise kalp krizinin ardından hastanın tekrar yaşama döndürülmesi ve tedavi edilmesinde hipoterminin öneminin yıllardır bilinmesine rağmen hastanelerin hipotermiyi standart uygulama olarak kullanmadığına işaret etti.

Parnia, vücut ısısının düşürülmesi ve oksijen miktarının azaltılması ile hastanın herhangi bir beyin hasarına uğramadan yaşama geri dönme şansının artacağını belirtti.

Hayata geri döndürme işlemlerinin etik yanına değinen Mayer, "Beyin hasarı ile ölüm hakkında, yeterli bilgiye sahip değiliz

Hastanın ne kadar nörolojik hasara uğradığını ve bu hasarın geri çevrilip çevrilemeyeceğini de her zaman kesin bir biçimde kestiremiyoruz.

Bu nedenle hastayla ilgili alınılacak acil kararlar, aslında devam edebilecek bir hayatın sona ermesine yol açabilir" ifadelerini kullandı.

ÖLDÜKTEN SONRA O SES NEDEN ÇIKIYOR? - Öldükten yaklaşık 30 dakika içerisinde, vücutta refleks diye bir şey kalmıyor. Gevşeyen kaslar dolayısıyla ağız ve göz kapakları açık kalıyor. Boşaltım sistemi tamamen gevşiyor, idrar ve sperm akıntısı oluşuyor.

Ölümden itibaren ortalama 10 saat içerisinde vücut kaskatı oluyor. Adrenalin salgılanılan bir anda; yani heyecanlı veya mücadele verildiği sırada ölüm gerçekleşmişse, vücut aynı anda katılaşmaya başlıyor.

Kiloluların iç organları daha geç soğuyor. Çocukların ve zayıfların vücudu ortalamadan daha çabuk soğuyor.

Ölümün gerçekleşmesinden 24 saat sonra vücut çürümeye başlıyor. Solunumun durması bakteriler için işaret oluyor ve çalışmaya başlıyorlar.

İlk çürüyen organ ise göz, beyin, mide ve bağırsaklar. Ceset şişman ise daha çabuk çürürken, bebekler ve tuzlu suda boğulanlar daha geç çürüyor. En geç çürüyen kısımlar ise kalp, mesane, böbrek ve rahim. Rahmin çürümesi aylarca sürüyor.

İlk çürüyen yer olan mide ve bağırsaklarda bakteriler yoğun çalıştıkları için hızla gaz ortaya çıkıyor. Bu gaz, karın bölgesinin şişmesine sebep oluyor. Derinin üstü yanık gibi su toplarken, vücutta biriken sülfür yüzünden renk siyaha dönmeye başlıyor.

Derinin çekilmesi ve çürüme yüzünden tırnaklar ortaya çıktığı için uzadığı sanılıyor. Vücudun ölmesiyle tüm eylemler bittiği için tırnak ve saç uzaması söz konusu değil.

Mezardan gelen sesler çürüme sürecinin bir sonucu. Günden güne şişen karın patlıyor ve göğüs çöküyor. Bu olay mezar üstünden duyulabilecek kadar sesli olabiliyor.

Kasların kemiklerden sıyrılıp dökülmeye başlama zamanı 40. güne rastladığı için, halk arasında ızdırabın azalması inancıyla hayır amaçlı yemek veriliyor.

Bakteriler içten yok ederken, dışarıdan da et sineği göze ve burna larva bırakıyor. Bu sinekler yiyecekleri bitene kadar burada kalıyor ve ölüyor.

Daha sonra ölen bu sinekleri yemek için başka böcekler geliyor. Geriye kemikler kalana kadar bu istila devam ediyor. Kaynak: Mynet

Nehir kenarında bedeni çok iyi korunmuş halde bulunan köpek cesetleri bilimadamları için büyük bir önem taşıyor.

Bilimadamları donmuş tarih öncesi köpeklerden alınan dna'ları analiz ederek gen haritalarını çıkardı.

Şimdi ise o dönemde yaşamış olan köpek türünün tekrar hayata getirilmesi planlanıyor.
REKLAM advertisement1