Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan İncirlik Üssü açıklaması
PYD'ye silah yardımı olacak mı? İncirlik Üssü kullanılır mı?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Paralel yapı veya paralel devlet yapılanması ulusal güvenliğimizi tehdit eden unsurlardan bir tanesidir. Bu ay yapılacak olan Milli Güvenlik Kurulu toplantımızda ulusal güvenliğimizi tehdit eden unsurlar gündemimizde yerini alacaktır" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Afganistan'ın başkenti Kabil'e gerçekleştirdiği günübirlik resmi ziyaretin ardından İstanbul'a dönüşünde uçakta gazetecilere ziyaretini değerlendirdi ve soruları yanıtladı.
IŞİD'e karşı mücadele sürdüren koalisyon güçleri adına ABD'nin İncirlik Üssü'ne ilişkin resmi bir talebi olup olmadığı sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin Suriye'de yaşananlar üzerine koalisyon güçlerine 4 tane talep ilettiğini anımsattı. Bunların ''uçuşa yasak bölge, güvenli bölge, eğit-donat ve müdahalenin rejime karşı da yapılması'' konuları olduğunu dile getiren Erdoğan, ''Bunlar olmadığı sürece Türkiye olarak bizim orada yer almamız mümkün değil'' diye konuştu.
"PYD ŞU ANDA BİZİM İÇİN PKK İLE EŞİTTİR, O DA BİR TERÖR ÖRGÜTÜDÜR"
Erdoğan, son günlerde "PYD'ye silah desteği verme" görüşünü dile getirenlerin olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"PYD'ye verilecek silah desteğiyle IŞİD'e karşı burada bir cephe oluşturmak… Tamam da PYD şu anda bizim için PKK ile eştir, o da bir terör örgütüdür. Bir terör örgütüne kalkıp da bize dost olan NATO'da beraber olduğumuz Amerika'nın böyle bir desteği, açıktan açığa söyleyerek bizden 'evet' ifadesini, yaklaşımını beklemesi çok çok yanlış olur, böyle bir şeyi bizden beklemesi mümkün değil, böyle bir şeye de biz 'evet' diyemeyiz.
İncirlik meselesi ayrı bir mesele. İncirlik'te bizden istenen ne? O henüz belli değil. Bunu gördüğümüz anda değerlendiririz. Bizim güvenlik birimleriyle otururuz bunları konuşuruz, uygun gördüğümüz bir şey varsa buna 'evet' deriz ama uygun değilse buna 'evet' dememiz de mümkün değil."
"GÜVENLİ BÖLGE BİR İŞGAL HAREKETİ DEĞİL"
"Güvenli bölge bir işgal hareketi değil ki güvenli bölge sadece kendi topraklarından kaçıp Türkiye'ye sığınan vatandaşa, Suriyeli vatandaşa kendi topraklarına dönme imkanını verme" ifadesini kullananErdoğan, Suriyeli sığınmacılara kendi topraklarında da olsa güvenli bir bölge temin etmek, onları güvenceye almak gerektiğini kaydetti. Suriyeli sığınmacıların kaldığı kampların da sınır bölgesinde olduğunu anımsatan Erdoğan, güvenli bölgenin de sınır boylarında belli kilometre mesafede yer alabileceğini söyledi.
PYD'YE SİLAH YARDIMI OLACAK MI?
Güvenli bölgeyle alakalı olarak ilgili birimlerin çalışacaklarını, ABD'li yetkililer ile TSK ve Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin bu konuları görüştüğünü bildiren Erdoğan, şöyle devam etti:
"Şu anda bakıyorsunuz, dışişleri bakanları sözcüleri gerek Amerika'da gerek Avrupa'da bir şeyler söylüyorlar, bunların bir kısmından haberimiz var, bir kısmından haberimiz yok ama haberimiz olan konularla ilgili biz o 4 başlığı önemsiyoruz. Buralardan taviz vermek mümkün değil. Hele hele biz PYD'ye silah verelim... Sen şu anda arazide rejime karşı, IŞİD'e karşı mücadele verenlere niye bu güne kadar vermedin bu desteği. Madem böyle bir destek vereceksin arazide şu anda rejime karşı da IŞİD'e karşı da savaş verenler var, onlara ver.
Geçenlerde onlardan bir tanesi 74 kadar lider kadroda insanı biliyorsunuz kendi içinden vurulmak suretiyle 74'ü de kimyasal silahla öldürüldü, hiç duyuldu mu, buna karşı herhangi bir şey söylendi mi? Tam aksine. Şimdi biraz gerçekçi olmamız gerekiyor. Kalkıp da 'PYD' dendiği zaman, ben o zaman bu işten ciddi manada 77 milyonun sorumlusu olarak rahatsız olurum. Tıpkı 'Kobani'ye sahip çıkıyoruz' diyerek ülkemi karıştıranların Kobani dışındaki bölgelerde 250 bin insanın öldürülmesinden rahatsız duymadığı bir tabloyu görüyoruz. Burada Türkiye olarak biz Ayn el- Arap'tan yani Kobani'den ülkemize gelenlere kapımızı kapamadık, kapımızı açtık ve 200 bin insan şu anda ülkemizde. Daha ne yapacaktı bu iktidar? Yapılması gerekeni yaptı."
"VARSA YOKSA KOBANİ, NEDEN? BUNLAR MANİDAR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, IŞİD'in Kobani'den çekildiği bilgisinin kendisine gelip gelmediği sorusuna da "Bilgiler geliyor, alıyoruz bu bilgileri. Bir taraftan çekilirken öbür taraftan belli bir yeri işgal edebiliyor. Bütün bunların dışında, niye illa Suriye, niye illa da Kobani diye sormak lazım. Irak'ın üçte biri gitti, acaba bu üçte birde niye hiç rahatsız değil bunlar. Varsa yoksa Kobani, neden? Bunlar manidar" yanıtını verdi.
İngiltere'nin sadece Irak ile ilgilendiğini, Suriye'deki olanlara kayıtsız kaldığını, bunun da manidar olduğunu belirten Erdoğan, "Biz hep söylüyoruz; şu anda bizim bin 290 kilometre sınırımız var. Bütün dert bizde, kalkıp bu dostlar hiçbirisi 'senin derdin nedir, senin ihtiyacın nedir' böyle bir şey sormuyor. 4,5 milyar dolar harcama yapmışız, bunların hiçbirinden böyle bir şey duyulmuyor. Bize gelen nedir? 200 milyon dolar civarında bir para. BM Mülteciler Konseyi'nden gelen para 20-25 milyon dolar, tek burada aklımda kaldığı kadarıyla Suudi Arabistan'ın bize 50 milyon doları gelmişti, diğerleri irili ufaklı şeyler" değerlendirmesinde bulundu.
ÖCALAN'IN CEZAEVİ KOŞULLARI: HERHALDE KALKIP ÖZEL VİLLA TAHSİS EDİLECEK HAL YOK"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, çözüm sürecinde gelinen aşama ve terör örgütü ele başı Abdullah Öcalan'a yönelik "müzakereci" olması yönündeki talepler ile şartlarında bir değişiklik olup olmadığı sorusuna da şöyle yanıt verdi:
"Ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum olmuş olan bir insan var. Bu insani şartların iyileştirilmesine yönelik yapılması gereken her şeyi bu devlet yapmıştır. Bundan daha ilerisi zaten olamaz. Herhalde kalkıp özel villa tahsis edilecek hal yok. Şu anda orada 2 odası var, 2 odasının dışında televizyonu… Bunların hiçbirisi yoktu, bizim iktidarımız döneminde bunları verdik. Bunun dışında oradaki 5 tane diğer mahkumla görüşebilme imkanı var, bunun dışında daha ne olacak.
"ÖCALAN'A 'BAŞMÜZAKERECİ SIFATI VERİLMESİ ÇOK BÜYÜK TEHLİKE"
Başmüzakereci, vesaire gibi böyle bir şey… Bunlar çok büyük tehlike, çok büyük yanlış. İstihbarat müsteşarımız gidiyor, zaten kendisiyle görüşülmesi gereken konuları görüşüyorlar. Ama son zamanlarda bir şeyler değişti. Şu anda bakıyorsunuz İmralı farklı bir havada, dağ farklı bir havada, Parlamento'daki temsilcileri farklı bir havada, böyle bir ayrışmanın, bölüşmenin olduğu yerde ülkemi karıştıranların hali de ortada. Yarın akil insanlarla Başbakanımız toplantısı olacak, hafta içinde kendileriyle konuşur, görüşürüz. Benim Cumhurbaşkanı olarak kanaatim kesinlikle bugüne kadar olan 11 yıllık tecrübemle budur. Böyle bir genişletilmesi şusu, busu… Ne kadar genişletilecekse zaten genişletilmiş, imkan her şey verilmiş. Sağlık noktasında tedavi falan her şey aksatılmadan yapılıyor."
Erdoğan, bir gazetecinin Öcalan'ın başka bir cezaevine naklinin söz konusu olup olmadığı sorusuna da "Onun sıkıntıları başkadır. Orası cezaevi değil dikkat ederseniz" dedi.
PARALEL YAPIYLA MÜCADELE
Erdoğan, paralel yapıyla mücadelede yeni atılacak adımlar olup olmadığı ve bu yapıla mücadelenin Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'ne girip girmeyeceği sorusu üzerine, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nin en önemli konu başlığının "ulusal güvenliği tehdit eden unsurlar" olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Burada paralel yapı veya paralel devlet yapılanması ulusal güvenliğimizi tehdit eden unsurlardan bir tanesidir. Bu ay yapılacak olan Milli Güvenlik Kurulu toplantımızda ulusal güvenliğimizi tehdit eden unsurlar gündemimizde yerini alacaktır. Ve sonunda zaten müzakerelerden sonra da basın açıklamasında tavsiye kararları vesaire hepsi çıkacaktır. Müzakerelere bağlı olarak tavsiye kararında yerini alırsa o zaman hükümet bu konuyla ilgili Bakanlar Kurulu kararını eğer bu tavsiye kararı istikametinde alması halinde o zaman bu Milli Güvenlik Siyaset Belgesi içinde yerini alır. Kaldı ki Milli Güvenlik Siyaset Belgesi 5 yılda bir yenilenir. Önümüzdeki yıl 5 yıllık süre doluyor, 5 yılda bir tekrar yenilenmesi söz konusu ama burada illa 5 yılda bir beklenmesi kaydı da yoktur. Fevkalade hallerde bunu daha önceye de çekmek mümkündür, içerideki bazı değişiklikleri yapmak mümkündür.
Bu neyi getirir, bu yargının da uluslararası camianın da bu tür olaylara bakışını değiştirir, önemli bir adımdır bu. Dostluk, kardeşlik bağlarıyla birbirine bağlı olduğunu söyleyen ülkeler bu tür şeylerde o ülkenin gerek Bakanlar Kurulu gerekse Milli Güvenlik Kurulu gibi önemli bir kurumunun almış olduğu kararı veya tavsiyeyi gözardı etmezler. Yeni bir süreç şudur; o da yargıdaki süreçtir. Yargıda atılacak olan yeni adımlar var, yeni adımlarla ilgili olarak da birçok şikayet var, biriken dosyalar… Görüyorsunuz birçok şeyler açığa çıkmaya başladı. Şu ana kadar birçok belgeyi veremeyen insanlar artık o belgeleri vermeye başladılar. Bu belgelerin verilmesiyle ben inanıyorum ki yargı çok daha farklı adımları atacaktır. Kararlarını da buna göre verecektir."
AA