Baykal: Başörtüsü eşlerin ayıbını örtmez

ALİ DİBO İŞİNDEN KAÇAMAZSINIZ

AKP iktidarında Türkiye’de her türüyle yolsuzluğun canlandığını kaydeden Baykal, “Enerji yolsuzlukları, gümrük yolsuzluklarından bir şey çıktı mı? Ne oldu gümrüklerdeki yolsuzluklar? Kapıkule’de 20 euro bahşiş alan bir memur hapise atıldı, gerisi ne oldu? Gebze’deki yolsuzluk ne oldu? Ali dibolar ne oldu? Kaçamazsınız bu Ali Dibo işinden kaçamazsınız” diye konuştu. Ali Dibo ile ilgili Başbakan Erdoğan’ın “bunlar ufak şeyler” dediğini anımsatan Baykal, “Başbakanın ilgisini çekmesi için ancak Oferler’in göstereceği ilgi düzeyinde mi yolsuzluk olması lazım?” diye sordu.

HESAP SORMAYAN NAMERTTİR

Baykal bunları dile getirdiğinde Erdoğan’ın çıkıp, “En büyük Ali Dibo Yuvacık Barajı” dediğini anımsatırken, şöyle konuştu:

“Eğer öyleyse bir an bile tereddüt etmeyin, bu olayın aydınlığa kavuşturulması için her şeyi yapın. Eğer bu Yuvacık barajı ile ilgili milletvekili dokunulmazlığını kaldırmazsanız namertsiniz, namert. Eğer kendinize güveniyorsanız. Derhal kaldırın. Biz kendimize güveniyoruz. Bizde ‘yolsuzluk yapan bizim adamımızsa yolsuzluğun üzerini örtelim’ diye ber anlayış yoktur. Eğer bir kuruş milletin hakkını yemişse hesap sormayan namerttir.”

YOLSUZLUĞUN SACAYAĞI

Baykal, 3 Kasım seçimleri öncesi Başbakan Erdoğan ile bir televizyon programına çıktıklarını ve dokunulmazlıkların kaldırılması sözünü verdiklerini anımsatırken, “Ama aradan 4 yıl geçti dokunulmazlığı kaldırma niyetinde olmadığınız ortaya çıktı. Yolsuzluğun sacayağında haramzade işadamı, açgözlü bürokrat ve ahlaksız siyasetçi vardır. Bu sacayağının kırılacağı yer ahlaksız siyasetçi ayağıdır” dedi.

AB ÜYELİĞİ GKRY TARAFINDAN REHİN ALINMIŞTIR

AB sürecinin 17 Aralık 2004 tarihinde Ankara Anlaşması’na ek protokolün hükümet tarafından imzalanmasıyla çıkmaza girdiğini anlatan Baykal, “Türkiye’nin bu süreçte AB üyeliği Güney Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından rehin alınmıştır” dedi.

BAYKAL’IN ÇANKAYA KRİTERLERİ

Baykal, Anayasa’da cumhurbaşkanlığının çok özel, saygın bir yeri bulunduğunu, Anayasal sistemin kurumların uyum içinde işletilmesinin, Türkiye’nin temsil edilmesinin ve anayasanın sahiplenilmesinin gerçekleştirileceği en önemli sorumluluk noktası olduğunu anlatırken, bu sorumluluk noktasına gelen insanın doğal olarak toplumun tüm kesiminin ilgisini çekeceğini söyledi.

Önümüzdeki yıl elbette Anayasa’nın öngördüğü şekilde bir cumhurbaşkanlığı seçimi gerçekleştirileceğini, elbette cumhurbaşkanının Anayasa’nın öngördüğü şartları karşılayan birisi olacağını, ama Anayasa’nın şartlarının karşılanmasının en uygun cumhurbaşkanının ne olması sorusuna en iyi cevabı vermeye yetmeyeceğini belirterek, şöyle dedi:

“Anayasa’nın şartları yerine getirilmelidir ama mesela benim anlayışıma göre halkıyla ilişkisini, ordusuyla, yargısıyla olması gereken bir zemine oturtmamış bir insan cumhurbaşkanı olmamalıdır. Kendi askerine ‘askerlik yan gelip yatma yeri değildir’ diyen bir insan cumhurbaşkanı olmamalıdır. Mesela kendi vatandaşına bir talep önüne koyduğu zaman ‘ananı da al git’ diyen bir insan cumhurbaşkanı olmamalıdır. Mesela Türkiye’ye eyaletler sistemi öneren bir insan cumhurbaşkanı olmamalıdır. Türklük bir alt kimliktir diyen bir insan cumhurbaşkanı olmamalıdır. Mesela Atatürk’ü anlayamamış, sevememiş bir insan cumhurbaşkanı olmamalıdır. Anıtkabir’de sap gibi duruyorlar diyen bir insan cumhurbaskanı olmamalıdır. Hikmetyar’ın önünde diz çöküp fotoğraf çektirmiş bir insan, El-Kaide’ye kefilim diyen bir insan cumhurbaşkanı olmamalıdır. Kıbrıs konusunda cumhurbaşkanına ‘sana mı soracağız’ diyen bir insan cumhurbaşkanı olmamalıdır.

Cumhurbaşkanı ve muhalefete ‘aç tavuk kendisini buğday ambarında görür, üç koyunu güdemeyenler’ diyen bir insan cumhurbaşkanı olmamalıdır. Danışmanı kendisi hakkında ‘onu kullanın, yoksa lavabodan aşağı süpürün’ diyen bir insan cumhurbaşkanı olmamalıdır. Dokunulmazlıkları kaldıracağız deyip kaldırmamışsa, harem ile harimin farkını bilmiyorsa o insan cumhurbaşkanı olmamalıdır. Hakkında bunca itiraz varken ‘cumhurbaşkanlığıma karşı çıkanlar harimine giriyorlar’ diyen bir insan cumhurbaşkanı olmamalıdır. Villa yapmak için orman arazisini tahrip ettiği için 11 ay ceza almış, hakkındaki yolsuzluk dosyaları TBMM raflarında bekletilirken hesabını verememiş bir insan cumhurbaşkanı olmamalıdır.

Aklanda gel denilecek bir insan cumhurbaşkanı olmamalıdır. Bir önceki meclis başkanına onun gelişi aslında hilafetin gelişidir dedirtecek bir insan cumhurbaşkanı olmamalıdır. Yargıtay’a Diyanet’e sor diyen, AİHM’e ulemaya sor diyen bir insan cumhurbaşkanı olmamalıdır. Oferler’in talimatıyla TBMM’den kanun çıkartılmasını destek veren bir insan cumhurbaşkanı olmamalıdır. Doğru dürüst bir mal beyanı yapamayan bir insan, çocuklarına işadamı arkadaşlarının parasıyla Avrupa’da okuma imkanı veren bir insan cumhurbaşkanı olmamalıdır.”

BAŞÖRTÜSÜ EŞLERİN AYIPLARINI ÖRTMEYE YETMEZ

Baykal, eskiden işadamları, devlet adamlarının eşlerine hediye veriyor diye şikayet edildiğini, şimdi ise işadamlarının siyaset adamlarına “haraç” verdiğini ifade ederken, “Oferler hakkında İsrail’deki bir gazete ‘Oferler gittikleri ülkede hükümetleri maymuna çevirir’ diyordu. Şimdi Türkiye’de İstanbul’un mimari düzenine belediye değil Oferler, Arap şeyhleri karar veriyor” dedi.

Başörtüsünün sadece saçları örten bir örtü olduğunu kaydeden Baykal, “Başörtüsü eşlerin ayıplarını örtmeye yetmez” dedi.

SÖZLERİM GERÇEKLERİ VE İNANCIMI AÇIKÇA ORTAYA KOYMAKTADIR

Baykal’ın bu sözleri üzerine AKP milletvekilleri tepki gösterdi. AKP’liler masalara vurarak Baykal’ı protesto ederken, oturumu yöneten Başkanvekili İsmail Alptekin, “Sayın Baykal, siz deneyimli bir siyaset adamısınız ve genel başkansınız. Son cümlenizi geri alın” diye müdahale etti. Baykal’da “neden son sözüm?” diye sorunca Alptekin, “O sözünüzün açıklanması lazım” diye konuştu. Bunun üzerine Baykal, “Çok açık. Sözlerim gerçekleri ve inancımı açıkça ortaya koymaktadır” yanıtını verdi. AKP sıralarından Baykal’a yönelik tepkilerin sürmesi üzerine İsmail Alptekin oturuma 5 dakika ara verdi.

Verilen aranın ardından konuşmasına devam eden Baykal, “Herhalde parlamentodaki görüşmenin duygusal gerilim ortamı içinde benim söylediğim sözü bazı arkadaşlarımız ya yanlış anladılar ya çarpıttılar. Bir duygusal tepki ve birikim içinde parlamento görüşmeleri tıkanmak durumunda kaldı” dedi. Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:

SÖZLERİM HANIMEFENDİYE YÖNELİK BİR SAYGISIZLIK İÇERMİYOR

Bir defa şunu herkesin bilmesini isterim. Ben siyasi tartışmalara ailenin, eşlerin herhangi bir şekilde karıştırılmasını kesinlikle reddeden bir anlayış içindeyim. Ailenin, eşlerin karıştırılmasından şahsen rencide olurum, bunu çok yakışıksız, ayıp sayarım, bütün yaşamım boyunca insanların eşlerinin, ailelerinin siyasete karıştırılmasına karşı çıktım ve bu anlayışımı şu anda da bozmam, bundan sonra da bozmam mümkün değildir.

Benim sözlerim sayın başbakanın anlayışı, kişiliği ve onun siyaset anlayışına ilişkindir. Kendi anlayışımı ifade ettim, bunun dışında ailevi bir tartışmaya dönüştürmem kesinlikle kabul edebileceğim bir şey değildir. Ben kimsenin eşinin başörtüsüyle meşgul değilim ben cumhurbaşkanı olacak insanın zihninin içiyle meşgulüm. ‘Eşlerin başörtüsü ayrı bir iştir, o siyasetçinin ayıbını örtmez’ dedim. Benim sözlerim kimsenin eşine, sayın hanımefendiye yönelik bir saygısızlık içermiyor, bunu net bir şekilde ifade ediyorum.”

Baykal, bir insanın başbakan olması cumhurbaşkanı olması için şart olmadığını, ama anayasaya inanması, halkına, vatandaşlarına, anayasal kurumlara karşı nazik, sevecen bir tutum içinde olmasının şart olduğunu kaydederken, “Bu şartı yerine getirmeden biz partizanca, kişisel baskılarla bu önemli seçimi, önünü, ardını, sonunu düşünmeden sonuçlandırırsak anayasadaki yeminimize ihanet etmiş oluruz. Bunu kimse söylememişti demeyin ben şimdi söylüyorum” diye konuştu.

BAYKAL'IN SÖZLERİNE BÜYÜK TEPKİ GELDİ

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın bütçe konuşmasındaki “Başörtüsü sadece saçları örten bir örtüdür, başörtüsü eşlerin ayıplarını örtmeye yetmez” sözleri Genel Kurul’da büyük tartışmaya neden oldu.

Bu sözler üzerine ayağa kalkan AKP’liler yuhalayarak ve sıralara vurarak Baykal’ı sert şekilde protesto etti. TBMM Başkanvekili İsmail Alptekin, “Sayın Baykal siz deneyimli bir siyaset adamısınız ve genel başkansınız. Son cümlenizi geri alın” dedi. Baykal da, “Neden son cümlem” deyince Alptekin “O sözünüzün açıklanması lazım” karşılığını verdi. Baykal da, “Çok açık. Sözlerim gerçekleri ve inancımı açıkça ortaya koymaktadır” dedi.

AKP’li ve CHP’li milletvekillerinin birbirlerine üzerlerine yürümeleri üzerine, TBMM Başkanvekili İsmail Alptekin, oturuma 5 dakika ara verdi.

AKP’lilerin “sözlerini geri al” diyerek Baykal’a doğru yönelmesi üzerine CHP’li milletvekilleri Baykal’ın etrafında “koruma çemberi” oluşturdu.

AKP Grup Başkan Vekili Eyüp Fatsa, olayların büyümesini önlemek için AKP’lileri yerine oturtmaya çalıştı. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Kültür Bakanı Atilla Koç ve Devlet Bakanı Beşir Atalay da, AKP’li milletvekillerini sakinleştirmek için çabaladı. Gül’ün, AKP’lilere “Oturun yerinize” tepki göstermesi dikkat çekti.