Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Hamdi Ulukaya, Kübra Par'a konuştu

        HT GAZETE / Kübra PAR

        FOTOĞRAFLAR: Süreyya DERNEK

        1.4 milyar dolarlık servetinin çoğunu bir hayır kurumuna bağışlayacağını açıklayan Hamdi Ulukaya, bu ‘çılgın’ kararın arka planını Kübra Par’a anlattı.

        O hayatı film gibi olan adamlardan. Erzincan’ın İliç İlçesi’nde Kürt bir aşiret liderinin oğlu olarak doğdu. Babası bölgenin ileri gelenlerindendi ama çok zengin değillerdi. Ankara Siyasal’da okurken çıkardığı ‘İliç’in Sesi’ adlı politik dergi yüzünden gözaltına alındı. İçeride ne yaşadığını hiçbir zaman anlatmadı ama çıkınca ülkeyi terk etmeye karar verdi. Babasının cebine koyduğu 3 bin dolar ile Amerika’nın yolunu tuttuğunda ne dil biliyordu ne de kimseyi tanıyordu. En iyi bildiği iş, aile mesleği mandıracılıktı. Dil okuluna devam ederken New York’un kuzeyinde bir çiftlikte işe girdi. Biraz para kazanmak için babasının yaptığı beyaz peynirlerden birkaç galon getirip sattı. Çöpe attığı bir ilan hayatını değiştirdi. O kâğıt parçasında küçük bir yoğurt fabrikasının satılacağı yazıyordu. Krediyle satın aldığı fabrikada Amerikalıların damak tadına hitap eden süzme yoğurt üretmeye başladı. Chobani kısa sürede Amerikalıların en sevdiği yoğurt markası haline geldi. Hamdi Ulukaya da 8 yılda ülkenin sayılı milyarderleri arasına girdi. Kişisel serveti 1.4 milyar doları bulan bu adam aslında bir keşiş gibi yaşıyor. Röportaj yapmak için sözleştiğimizde “Ne de olsa zengin, lüks yerler sever” diye düşünerek, İstanbul’da yeni açılan zenginler kulübü Soho House’da buluşmayı önerdim. Reddetti. İstiklal Caddesi’ndeki Suriye Pasajı’nda buluşmak istediğini söyledi. Gittiğimde pasajın arka koridorundaki salaş çaycıda beni bekliyordu. Snob değildi. “Zenginim ama çok mütevazıyım” pozlarına girmiş gibi de değildi. Olduğu gibiydi. Samimi, rahat, içten, sıcak...

        Hâlâ Erzincanlı, hâlâ Kürt... 3 bin dolarla gittiği Amerika’da, daha 42 yaşında sayılı milyarderler arasına giren bu Anadolu çocuğu, şimdi servetinin yarısından fazlasını bir hayır kurumuna bağışlamaya karar verdi. Bugün Amerika’da dünyanın en zengin 2 adamı, Bill Gates ve Warren Buffet ile kameraların karşısına geçecek ve “Giving Pledge” adı verilen mektuba imza attığını açıklayacak. Giving Pledge, dünyanın en zengin insanlarını mal varlıklarının büyük bir bölümünü hayır işlerine bağışlamaya davet eden bir kampanya. 2010’da Warren Buffett ve Bill Gates tarafından başlatılan bu kampanyaya bugüne kadar 132 milyarder imza attı. Hamdi Ulukaya da şimdi bu kervana katılan ilk Türk oldu. Kampanyaya katılanlar bir niyet mektubu yazarak mal varlıklarını hangi hizmet doğrultusunda bağışlayacaklarını açıklıyor. Kimi bilinen yardım kuruluşlarına aktarıyor, kimi de kendi yardım kuruluşunu kuruyor. Hamdi Ulukaya da TENT (Çadır) adını verdiği yeni hayır kuruluşuyla tüm dünyadaki mültecilere yardım eli uzatacak.

        "ZENGİNLEŞTİM AMA ARTIK DAHA SOLCUYUM"

        Niye mal varlığınızı bağışlıyorsunuz? ‘Ferrari’sini Satan Bilge’ olmaya mı karar verdiniz?

        Oh my God! (Kahkahalar) Hayır, benim Ferrari’m yok! Aslında bu yaptığım yeni bir şey değil, sadece bir duyuru. Chobani markasının DNA’sında başından beri insanlara yardım var. Varoluş sebebimiz bu...

        Çok mu iyi bir adamsınız?

        Hayır, çok iyi bir adam değilim ama mantıklıyım. Hayatını neye harcayacaksın? Tutkun ne? Sahip olduğum çok büyük bir para... İnsanın temel ihtiyaçları vardır. Yemek, ev, araba, aile... Bunları kısa zamanda halledebilirsin. Sonra hayatta bir sebebinin olması lazım. Sırf insanlar “Ne kadar da büyümüş” desin diye zamanımı boşa harcayamam.

        Sizinki hayatta bir anlam arayışı yani...

        Evet... Erzincan’dan ayrılırken bir gün girişimci olacağım aklıma gelmezdi. Sosyalist gelenekten geliyorum. Bizim anlayışımızda para kirlidir. Halktan koparsın. Ayrıca kendimi kravat takıp toplantılara giden bir işadamı olarak hayal etmiyordum. Amerika’da bunun farklı olduğunu gördüm. n

        Neydi farklı olan?

        Siyasal’dan ayrılıp Amerika’ya gittiğimde ne yapacağımı bilmiyordum. Dil okuluna devam ederken New York’un kuzeyinde bir çiftlikte işe girdim. Sonra babamın ürettiği peynirleri ithal etmeye başladım. “Satıp okul harçlığımı çıkarırım” diye düşündüm.

        Harçlığınızı çıkarmakla kalmayıp 8 senede Amerika’nın sayılı milyonerleri arasına girdiniz. “Şimdi varımı yoğumu bağışlıyorum!” noktasına nasıl geldiniz?

        Bu verme olayı da değil aslında. Yaşama sebebimin bu olduğunu düşünüyorum. Yıllarca bu işi yaptıktan sonra, beni sabah yatağımdan kaldırıp daha fazla çalışmama motive edecek tek şey ihtiyacı olan insanlara faydalı olabileceğimi bilmek.

        Şirketi daha da büyütmek yerine neden bağış yapıyorsunuz?

        42 yaşında doyum noktasına mı ulaştınız? Hayır, daha yapmak istediğim çok şey var. Ama ben dünyayı da değiştirmek istiyorum. “Yoğurt üreterek bunu nasıl yapabilirsiniz?” diye sorabilirsiniz. Ne devletler, ne hükümetler... Ancak çevresine, topluma açık olan iş dünyayı değiştirebilir.

        "KOBANİ OLAYLARINDAN SONRA İHTİYACI FARK ETTİM"

        Chobani markası altında bir yardım vakfınız zaten vardı. Neden yeni bir vakıf kurdunuz?

        Somali’deki kıtlık için gıda yardımları yapıyorduk. Kobani olaylarından sonra bir açık fark ettim. Kamplardaki şartları gördüm. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne (UNHCR) parayı ağırlıkla devletler sağlıyor. UNHCR’ye yardım yaptım. Meğer bugüne kadar özel şahıs olarak en büyük desteği ben yapmışım, açığı düşünebiliyor musunuz? Savaştan kaçan insanları sadece doyurmak yetmez, hayatlarını yeniden kurabilmeleri için bir sistem kurmak lazım. Değişik bir bakış açısıyla olayın vahametini anlatıp “Daha faydalı nasıl olabiliriz?” diye düşündük ve sonuçta TENT fikri doğdu.

        Ortadoğu odaklı mı çalışacaksınız?

        Hayır. Filipinler’de ve Tayland’da da mülteci sorunu var. Çok daha geniş bakıyorum.

        Neden Türkiye’deki mülteci sorununu çözmekle başlamıyorsunuz?

        Bizim odağımız dünya. Meseleye milliyetçi bir gözle bakmıyorum. Yerellik bitti artık. Burada bir vakıf kuracaktım ama bürokrasi engel oldu. Yine deneyeceğim. TENT mutlaka Türkiye’de de kurulacak.

        "YENİ GİRİŞİMCİLER UÇLARDA YAŞIYOR"

        Hep böyle mistik, inançlı bir adam mıydınız?

        Kadere inanırım ama “Parayı verip cennete gideyim” düşüncesinde değilim. Dünyaya gelişimizin bir sebebi olduğunu düşünürüm. Warren Buffet ve Bill Gates de “Niçin yaşıyoruz?” diye kendine sormuş. “Varlığımızı hayır işlerine bağışlayarak farklılık yaratabiliriz” diye düşünmüşler. Buffet’ı sokakta görseniz milyarder olduğuna inanmazsınız. Bill Gates de öyledir.

        Bu yeni moda mı? Zenginler artık klasik burjuva hayatını kenara bırakıp daha bohem mi yaşıyor?

        Yeni girişimci modeli çok daha rahat. Kalıpların dışında, uçlarda yaşıyorlar. Bir gün hamburger yiyip diğer gün en pahalı restoranlara gidiyorlar. Zaten hayatın içinde değilsen ne olup bittiğini fark edemiyorsun. Aslında bu Amerika’da hep vardı ama şimdi daha ‘cool’ oldu.

        Bill Gates ve Warren Buffet ile arkadaş mısınız?

        Hayır ama Bill Gates ile tanışıyoruz. Beni bu kampanyaya katılmaya o davet etti. Hayır işleri yaptığımı biliyorlardı. “Gel sesli yap, başkalarına ilham vermiş olursun” dediler.

        "CEKET BİLE GİYMEM"

        “Ofiste ayrı bir odam yok, tüm ekibin arasındayım. Her dakika ortada konuşuyoruz. Böyle daha enerjik oluyorum. Amerika’da ceket bile giymem. Kargo pantolon, tişört üstüne Chobani şapkamı takar, işe öyle giderim. İnsanın kendi gibi olması çok önemli.”

        "OBAMA BİZİM YOĞURDU ÇOK SEVER"

        Obama’nın girişimcilik elçisiymişsiniz. Aranız nasıl?

        Çok iyi! Chobani yoğurdunu çok sever. Beyaz Saray’a ziyaretçiler yesin diye Chobani’yi götürdüğümüzde çalışanlar gelip çalıyormuş! (Gülüyor)

        Bill Gates gibi işadamlarıyla bir aradayken eziklik hissediyor musunuz?

        Hayır, burada dost olmak için burjuva kültürüne sahip olmaya gerek yok!

        Türkiye’deki burjuvalarla arkadaşlığınız var mı?

        Buradan pek arkadaşım yok. Sadece Muhtar Kent iyi dostumdur. Erzincan’daki arkadaşlarımla ilişkim hiç kopmadı. Çocukluk arkadaşım Sezai, Erzincan’da doğduğumuz kasabada öğretmenlik yapıyor. Buluştuğumuz zaman hiç ayrı yerlerde yaşamıyormuşuz gibi sohbet ediyoruz. Bir girişimcinin nereden geldiği, nerede oturduğu değil, ne yaptığı önemlidir.

        "TÜRK YOĞURDU TUTMADI"

        Chobani logosu altında neden Türk değil de “Yunan yoğurdu” yazıyor?

        Hayır, bu türün adı bu. Yunanistan yoğurdu.

        Türk yoğurdundan tam olarak farkı ne?

        Bu süzme yoğurt. Türk yoğurduna göre daha tatlı ve 60 gün boyunca kıvamını koruyor. 150 gramının içinde 15 gram protein var. Az miktarda yemek yetiyor.

        Türk stili yapmayı denediniz mi?

        Ben denemedim ama deneyenler oldu. Lokal kaldı, pek başarılı olmadı.

        "YENİ TREND SESSİZ OLMA"

        Bizde yardımın gizlisi makbuldür. Türkler görgüsüzlük olarak karşılar mı bu yaptığınızı?

        Evet öyle ama bu yeni trend “Sessiz olma” diyor. Dünyamızın pek çok sorunu var. İşadamları hiç bu kadar popüler olmamıştı. Özellikle Amerika’da bir girişimciysen rock star gibisin. Herkes seni dinliyor, seni izliyor. Bu yönünle insanlara daha fazla etki yapabilirsin. Kapitalist sınıfla halk arasındaki uçurumlar kalkar. Eğer amaç insanlığı iyi bir yere getirmek olursa “Kapital kötüdür” anlayışı da değişir.

        Peki, bu kadar zengin olduktan sonra hâlâ “Solcuyum” diyebiliyor musunuz?

        Kesinlikle şimdi daha solcuyum! Ekonomiye acayip güveniyorum. Business’ın bu hali dünyayı değiştirebilir.

        "EVLİ DEĞİLİM ÇOCUĞUM YOK"

        Kaç kardeşsiniz?

        6 kardeşiz. Diğer kardeşlerim de erkek. Peynircilik yapan var, çiftçi olan var.

        Aileniz hâlâ Erzincan’da mı?

        Annem ve babam vefat etti. Elazığ’da, İstanbul’da yaşayanlar var.

        Ailenizden “Niye bağışlıyorsun, biriktirsene?” diye itiraz eden olmadı mı?

        Aksine memnun oldular. Gurur duyuyorlar. Evli değilim, çocuğum yok. Olsa bile, kendi aileme para saklamak gibi bir kötülüğü yapmazdım. Benim için en büyük güzellik, Erzincan’dan, Ankara Siyasal’dan, New York’tan geçtiğim bu hayatta öğrendiklerim... Dedelerim ve babam ağaydı ama ben çalışarak bir yerlere geldim. Bir gün çocuğum olursa onun da bu yollardan geçmesini isterim.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ