Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Dağlıca saldırısının ardından önemli açıklama
Cumhurbaşkanı Erdoğan A Haber'de katıldığı programda konuştu. Erdoğan'ın gündeminde Hakkari Dağlıca'da çok sayıda şehit verdiğimiz PKK saldırısı var
ATV ve A Haber ortak yayınında konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, terör örgütü PKK'nın Dağlıca'da düzenlediği mayınlı saldırı sonucu şehitler ve yaralı askerlerin olduğu bilgisinin gelmesi üzerine, "Tabi şu anda bu konuyla ilgili Genelkurmay Başkanımızın izahatları hakikaten üzücü. Temennim odur ki şu anda yapılacak açıklama ve onun ardından da tabi oradaki devam edecek olan mücadele çok daha farklı çok daha kararlı olacaktır. Hepimizin başı sağolsun. Milletimizin başı sağolsun, Allah sabırlar versin" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
DAĞLICA SALDIRISI
"Herşeyden önce üzüntülüyüz. Genelkurmay, valilik ve oradaki kolordu komutanı ile görüşmelerimiz devam ediyor. Bir güvenlik toplantısı yapılıyor Ankara'da.
Üzüntülüyüz, çalışmalar devam ediyor. Başımız sağolsun.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hakkari'deki terör saldırısına ilişkin, "Her şeyden önce tabi, üzüntülüyüz. Şu anda Silahlı Kuvvetlerimiz, Genelkurmay, Dağlıca'yla, Hakkari ile gerek Valimiz, gerekse oradaki kolordu komutanı kendileriyle görüşmeler devam ediyor. Öyle zannediyorum ki kesin netice an be an alınabilir. Şu anda Sayın Başbakan'ın da Ankara'ya dönüşüyle birlikte Ankara'da bir güvenlik toplantısını yapacaklar. O ana kadar da herhalde kesin neticeleri almış olurlar. Bu kesin neticeyi aldıktan sonra durumu açıklayacaklar. Tabi şu anda orada hava şartları vesaire, o da çok çok kötüymüş ve bu kötü hava şartları altında orada böyle bir mücadele var ve Dağlıca'da yapılan bir temizlik neticesinde böyle bir olay gerçekleşiyor. Oradaki zırhlı araçlarla ifade edildiği kadarıyla mayınlarla kurulmuş olan tuzaklar neticesinde bir olay burada art ardına oluşuyor. Tabi şu anda bu konuyla ilgili Genelkurmay Başkanımızın izahatları hakikaten üzücü. Temennim odur ki şu anda yapılacak açıklama ve onun ardından da tabi oradaki devam edecek olan mücadele çok daha farklı çok daha kararlı olacaktır. Hepimizin başı sağolsun. Milletimizin başı sağolsun, Allah sabırlar versin" dedi.
O ana kadar da herhalde kesin neticeleri almış olurlar. Bu kesin neticeyi aldıktan sonra durumu açıklayacaklar. Tabi şu anda orada hava şartları vesaire, o da çok çok kötüymüş ve bu kötü hava şartları altında böyle bir mücadele var ve Dağlıca'da yapılan bir temizlik neticesinde böyle bir olay gerçekleşiyor.
Oradaki zırhlı araçlarla ifade edildiği kadarıyla mayınlarla kurulmuş olan tuzaklar neticesinde bir olay burada ardı ardına oluşuyor. Tabi şu anda bu konuyla ilgili Genelkurmay Başkanımızın izahatları hakikaten üzücü. Temennim odur ki şu anda yapılacak açıklama ve onun ardından da tabi oradaki devam edecek olan mücadele çok daha farklı çok daha kararlı olacaktır. Hepimizin başı sağolsun. Milletimizin başı sağolsun, Allah sabırlar versin."
"400 MİLLETVEKİLİ ALACAK BİR SİYASİ PARTİ OLSAYDI DURUM ÇOK FARKLI OLURDU"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "400 vekil verin, bu iş huzur içinde çözülsün" sözlerinin bugünkü çatışmalı ortama geçilmesinde etkili olduğu iddialarının sorulması üzerine ise şu şekilde konuştu: "400 hedefini gösterme, aslında yeni bir anayasanın inşası noktasında, böyle bir hedefi hangi parti alırsa alsın, yeni anayasayı kurabilirsin ve bu yeni anayasayla birlikte de Türkiye'de atmak istediğimiz 'yeni Türkiye' adımını rahatlıkla atabilelim. Buna yönelik bir hedeftir bu. Buna yönelik hedefin yanında şunu da görmek lazım; Parlamento'ya girme gayreti içerisinde olanların Parlamento'ya 80 milletvekili ile girdikleri halde, Parlamento'da daha zayıf oldukları döneme kıyasla yaptıkları tahribatı ne ile izah edeceğiz? Biliyorsunuz 6-7-8 Ekim olaylarını yaşadık, ardından, bir Suruç olayını yaşadık, Diyarbakır olayını yaşadık. Burada başka bir yere fatura kesmenin bir anlamı yok. Bunlar hep bir dayanışmanın, bir yardımlaşmanın neticesinde ülkemizde bir terör belasının estirilmesinden başka birşey değildi. Terörü estirmek suretiyle buradan rant elde ediyorlar. Yaptıkları şey hep bu. Eğer 400 milletvekilini alabilecek veya bir anayasayı inşa edebilecek sayıyı bir siyasi parti yakalamış olsaydı durum bugün çok daha farklı olurdu. Her şeyden önce bir yeni Türkiye hareketini, adımını atmak için böyle bir şey çok çok önemliydi.
Bakın şimdi diyelim ki ben, başbakanımıza ben hükümeti kurmayla ilgili görev verdim. Ve CHP ile görüşmeler yapıldı. Ki CHP ile mutabık kalınabilseydi, iki partinin sayısı bir anayasayı inşa etme noktasında yeterli bir sayıydı. Ama maalesef belli yerlere takılmak suretiyle bu olmadı. Daha sonra MHP ile görüşmeler oldu. O tabii belki anayasayı kurmaya yeterli değildi ama en azından millete gitme bir referandum noktasında böyle bir imkanı sağlayabilirdi. Fakat MHP ile de böyle bir anlayış görmedik. Bir taraftan teröre karşı olduğunu söyleyeceksin, teröre karşı olduğunu söyleyenler kalkıp da elini vücudunu taşın altına koymayacak. Şimdi böyle bir milli duruş olamaz. Maalesef bunlar da yaşandı. Ondan sonra da ben anayasanın bana vermiş olduğu yetkiye dayanarak suratle ülkeyi seçime götürmenin gayreti içinde oldum. Malum siyasi parti bölücü terör örgütünü arkasına almak suretiyle zaten oy devşiriyor. Bunu da kendileri açık açık söylüyorlar. Biz sırtımızı nereye dayıyoruz diyorlar? 'YPG'ye, PYD'ye, PKK'ya dayıyoruz'. Bunları açık açık kendileri söylediler. Eşbaşkan söylüyor bunu üstelik. Bunun söylendiği bir Türkiye'de bunlarla siz parlamenter demokrasiyi nasıl yaşayacaksınız, bunlarla nasıl ülkemizde huzur ortamını inşa edeceksiniz. Öyleyse yapılması gereken nedir? Tabii ki hükümet, tabii ki güvenlik güçlerimiz ellerinden ne geliyorsa bunları yapacaktır. Burada cumhurbaşkanına değişik şekilde hakaretler, her türlü şeyleri söylemek, bunlar tabii ki milletimiz tarafından takdir ediliyor, milletimiz bunlara notunu veriyor. Musluklardan kan akıtanların kim olduğunu milletimiz gördü. Bunlar kandan besleniyor zaten, o kan olmasa bunların yapacağı hiçbir şey yok. Bunları hep gördük. Temenni ederim ki milletim bunun takdirini gayet iyi yapar ve ona göre adımını da atacaktır."
"(AYDIN DOĞAN) UTANMADAN SIKILMADAN BANA MEKTUP GÖNDERİYORLAR"
Yayının ikinci bölümünde ise "400 milletvekili alabilseydi bir siyasi parti, bugün durum çok daha farklı olurdu" sözlerinin sosyal medyada ve başta Hürriyet gazetesi olmak üzere bazı gazetelerin internet sitelerinde çarpıtıldığını söyleyen Melih Altınok'un sorusu üzerine Erdoğan, "Bu medya manipülasyonunun ve ahlaksızlığın tam bir daniskası. Burada bir üzüntünün içerisinde olması gerekirken buradan acaba kendilerine nasıl bir rant elde edebilirler bunun gayreti içerisindeler. Bu akşam böyle bir tablodan (Dağlıca'daki terör saldırısı) medet ummak, böyle bir tabloyu kalkıp o 400 milletvekili ifademle buluşturmak, bunların ne kadar insani olmaktan nasip olduğunu ortaya koyuyor, karakter yoksunu olduğunu ortaya koyuyor. Bunu hangi gazete olursa olsun, hangi medya olursa olsun. Ondan sonra utanmadan sıkılmadan bunlar bana mektup gönderiyorlar. 'En büyük grup' dediğimiz Sayın Doğan bana mektup gönderiyor. İşte 'ben şöyle yaptım, böyle yaptım. Hiçbir zaman size karşı olumsuz davranmadım. Size ahlaki noktada herhangi bir yanlış yapmadım. Şudur, budur vesaire. Geçenlerde de biliyorsunuz bunun bir tane başköşesinde yazanı var. Günlerce gazeterlerde falan da tartışıldı. Sonra 'ben böyle bir şey yapmadım, etmedim' falan filan. Her şey orada çok açık, net belli. Kalkıp ne diyor 'ben bunu söylemek istemedim'. Manevra yapıyor. 'Paralel'in başındaki o da manevra yapıyor. Bundan sonraki süreç, hepsi yargıda ortaya çıkacak. Birisi izine gitti bakın, bir ay yok. Öbürü de yakında izne giderse şaşma. Ama bunlar nereye giderse gitsin biz yargıdan bunları takip edeceğiz" ifadelerini kullandı.
SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI NEDEN İLAN EDİLİYOR?
Terör saldırılarının artış göstermesini nasıl değerlendirdiği sorulan Erdoğan, "Çözüm süreci bunlar tarafından ihanetle değerlendirildi. Çözüm sürecini bunlar adeta Güney Doğu'da kısmen Doğu'da kendileri için silah stoklama süreci olarak değerlendirdiler. Ve çok ciddi bir silah stoklaması var. Ve burada bu süreç içerisinde güvenlik güçlerimiz herhangi bir çatışmaya girmeyelim dediler ama daha sonra anladık ki bu süreçte bunlar bunu yaptılar. Şimdi valilikler vasıtasıyla diyelim her hangi bir ilde veya ilçede 15 gün sokağa çıkma yasağını ilan ederken niye ilan ediyor? Evlerde durum nedir bunu görecek. Kimler var kimler yok onu görecek. Bunları yapmaya mecburuz ve yapacağız. Ve şuan da bunlarda devam ediyor" şeklinde konuştu.
"SEÇİMDE BÖLGE HALKINI TEHDİT ALTINA TUTMAYA YÖNELİK ADIMLAR"
Terör örgütünün seçim öncesi yapılan ve yoğunlaştırılan bu saldırılarla neyi hedeflediği sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Gidilecek seçimde yine bölge halkını tehdit altında tutmak suretiyle buralardaki oy potansiyelini korumaya yönelik atılan adımlardır bunlar. Şimdi örneğin; vatandaşlar ne yaptılar? Yürüdüler. Artık elinizi yakamızdan çekin dediler. Şimdi mesele benim Güney Doğu'da Kürt vatandaşım bunu genişletmesi lazım. 'Çekin yakamızdan elinizi, biz sizi tanımıyoruz. Çünkü siz bizim haklarımızı korumadınız, tam aksine bizim evlatlarımızı siz sürekli olarak ölüme götürdünüz. Dağa kaçırdınız.' Bunlar hep Kürt vatandaşlarımızın çocukları. Diyarbakır'da analar ağladı niye çocukları kaçırıldığı için, kızları kaçırıldığı için. Ve bu ağlama hala devam ediyor. Tüm bu gerçekleri görmemiz lazım. bölücü terör örgütü kendine böyle bir yöntem seçmişse bunu diğer vatandaşlara bu korkuyu salmak için bunu yapıyor. Ve bununla birlikte de öyle bir yöntem kendine belirliyor ki 'ben burada halk desteğini kaybettiğim anda benim halim nice olur'. Temenni ederim ki halkımız onun bu durumunu görmek suretiyle karanını verir ve iradesini sandığa yansıtır" dedi.
"PKK'YA KARŞI HEM HAVADAN HEM KARADAN HAREKAT..."
Kandil'e yönelik yapılan son operasyonların önceki yıllarda yapılan operasyonlara karşın daha etkili olduğu ve bunun nedenini neye bağladığı sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bir defa bu çok çok farklı. Burada gerek IŞİD örgütüne yönelik, gerek içerideki içerideki bölücü terör örgütü PKK'ya yönelik, gerek DHKP-C'ye yönelik şuanda emniyet güçlerimizin yoğun bir çalışması var. Ve bunları yoğun bir şekilde yaptıkları gibi biliyorsunuz şuana kadar yani teröristlerin özellikle ölüsü noktasında çok ciddi rakamlara ulaşıldı. Bu sayı binlerle ifade ediliyor. Ve öyle zannediyorum ki artarak devam edecektir. Aynı IŞİD ile ilgili orada tabi belli bir merkezden verilen koordinatlar çerçevesinde IŞİD'e yapılan müdahaleler vardır ve o koordinatlarda bizimde hava kuvvetlerimiz gereği neyse yapmaktadır. Yani olay bizim sınırlarımızda tehdit unsuru ne ise bu tehdit unsurlarına karşı kararlı şekilde yapılan bir harekattır. Öbür tarafta da yine PKK'ya karşı bunlar sadece hava olmayacak. Hem hava, hem kara aynı kararlılıkla devam edecek. Tabi sıkıntılarımız olmayacak değil, olacak. Ama bu sıkıntılara rağmen bu süreci kararlı bir şekilde devam edecektir.
"ASKERİN DE POLİSİN DE VURMA YETKİSİ VAR"
Terör örgütüne yönelik sınır içerisinde yapılan operasyonlarda asker ve polisin pasif kaldığı eleştirilerine de yanıt veren Erdoğan, "Bu iddiaların hepsi aslı astarı olmayan doğru olmayan ifadelerdir. Bir kere polisin de askerin de vurma yetkisi vardır. Hele hele silahlı bir terör örgütü mensubunu gördü mü indirir. Tunceli hadisesi bunun en güzel örneğidir. Orada silahlı gördü ne yaptı hemen onu indirdi. Nusaybin de ne oldu? Gördü ve indirdi. Bu yetki var. Yok ifadesi kesinlikle yalandır. Bu konuda askerimizin de polisimizin de yetkisi var. Böyle bir şey olduğunda bu yetkisini de kolaylıkla kullanabilir. Artık bu süreç farklı bir süreçtir hele hele son iç güvenlik kanununda da çok daha farklı bazı yetkilerle donatıldı. Maskeliler, molotoflular bunların hepsi görüldüğü yerde hemen anında gereği yapılır" diye konuştu.