Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya dönüşünde uçakta gazetecilere konuştu

        Selçuk TEPELİ / GAZETE HABERTÜRK

        Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın St. Petersburg’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmesi, bütün dünyanın gözünü diktiği tarihi bir zirveydi. 24 Kasım 2015’te Türk pilotlarca bir Rus savaş uçağının düşürülmesiyle başlayan kriz sonrası gerçekleşen bu ilk görüşmede, ilişkileri kriz öncesinden de ileri taşıma kararı verildi. Suriye konusundaysa iki ülkenin ortak bir hamleye hazırlandığı açıklandı. İşadamları, 100 milyar doların da üzerine çıkarılması hedeflenen iki ülke ticaretinde yeni kararlarla sevindi. Dünya, Türkiye ve Rusya arasındaki yeni ortaklık iklimine kilitlendi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, St. Petersburg ziyaretini özetleyerek söze girdi:

        İLİŞKİLER DAHA İLERİ GİDECEK: 24 Kasım’da yaşadığımız arzu edilmeyen o malum olaydan sonra, Rusya Federasyonu’na bir ziyareti gerçekleştirmiş olduk. G20 çerçevesinde planlıyorduk ama malum hem bölgedeki gelişmeler hem de turizm dahil aramızdaki ikili ilişkileri biraz daha hızlandırma arzusu, daha önce gerçekleşmesini sağladı. Geçen ay bir telefon görüşmemiz olmuştu. Kendisine bir mektup göndermiştim, kendileri de sağ olsun o mektubumuza telefonla yanıt vermişti. Önce hafta içi bir telefon görüşmesi yapmış, bilahare “Ağustosun ilk 15’inde böyle bir görüşmeyi yapabiliriz” diye mutabakata varmıştık. İşte o görüşmeyi St. Petersburg’da gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Yoğun ve verimli bir görüşme oldu. İlişkilerimiz 24 Kasım’dan önceki süreçte nasılsa, şimdi çok daha öteye taşıma arzusundayız. Bu konuda bir mutabakat oluştu. Bu ziyaretin bir milat olduğuna inanıyorum. 24 Kasım öncesinde koyduğumuz bir hedef vardı, malum 100 milyar dolar. Şimdi artık biz hesabımızı 100 milyar doları da aşma üzerine yapacağız. Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey, aramızdaki ifadesiyle ÜDİK diye belirlediğimiz mekanizmayı yeniden başlatalım, dedik. Nitekim bu yılın ÜDİK toplantısını aralık ayında St. Petersburg’da yapmayı kararlaştırdık.

        AKKUYU STRATEJİK YATIRIM: Önemli başlıklardan biri de Akkuyu Nükleer Enerji Santralı. Kendilerinin daha önce bununla ilgili bazı talepleri vardı, ertelenmişti. Maalesef hep bürokrasinin bize yaşattığı sıkıntıları kastediyorum. Başbakanlık dönemimde, “stratejik yatırımlar” diye açtığımız bir başlık vardı. Rusya, Akkuyu’nun stratejik yatırımlara alınmasını istiyordu. Dün akşam Sayın Başbakan ile de tekrar görüştük, mutabık kaldık. Zaten içeriğiyle de tamamıyla uygun. 1 milyar doların üzerinde olması gerekiyor ki bu 22 milyar doları bulacak bir yatırım. Rusya’ya “Sıkıntı yok, stratejik yatırımlar kapsamına alınacaktır” dedik.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan, aralarında Habertürk Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Selçuk Tepeli’nin de olduğu gazetecilerin sorularını yanıtladı.
        Cumhurbaşkanı Erdoğan, aralarında Habertürk Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Selçuk Tepeli’nin de olduğu gazetecilerin sorularını yanıtladı.

        TÜRK AKIMI’NDA SIKINTI YOK: Türk Akımı projesiyle alakalı olarak da kendilerine, “Herhangi bir sıkıntı yok, sadece kendi topraklarımızın üzerindeki yatırımı 50-50 yapalım” dedik. Zaten bizim topraklarımıza gelene kadar denizin altından taşınacak. Sonra o kısmın da 50-50 yapılmasında mutabakat oluştu. Bir diğer konu da savunma sanayiinde işbirliği. Başta Savunma Sanayii Müsteşarı’mız olmak üzere, bu çalışmalar zaten yürütülüyordu. Bundan sonraki süreçte inanıyorum ki çok daha faklı bir şekilde devam edecektir. Toplantıdan sonra Savunma Sanayii Müsteşarı’mıza “Bu görüşmeleri hızlandırın” dedim. Kendileriyle bu konuda yapabileceğimiz birçok yatırımlar olabilir.

        ORTAK YATIRIM FONU KURUYOR: Bir de Türkiye ve Rusya arasında bir ortak yatırım fonu kurulması olayı var. Rusya’da bu var. Bizde böyle bir fon yoktu, şimdi Plan ve Bütçe Komisyonu’ndan 1-2 gün içinde çıkar. Sonra Meclis’imizden geçtiğinde, bizim de yatırım fonumuz oluşmuş olacak. Yatırım fonları kendi aralarında ortak yatırımlara beraberce girebilme imkânını yakalayacak. Fon olarak güçlü bir rakam ortaya çıkmış olacak. Kendi ülkelerimizin yanı sıra kârlı olacaksa üçüncü ülkelerde de rahatlıkla yatırım yapılabilecek.

        UÇUŞLARI VE TARIM ÜRÜNLERİ: Bir diğer konu da turizmle ilgili olarak charter uçuşları. Kendileri zaten müzakere talimatı vermişler. Biz de kendilerine “Bunu biraz hızlandırırsanız memnun oluruz” dedik. Onlar da hızlandırma konusunda hassasiyetlerini ortaya koyacaklar. Bir diğer konu tarım ürünleriyle alakalıydı. “Tarım ürünleri noktasında da hassasiyet göstereceğiz, kademeli olarak bunu da yoğun bir şekilde artıracağız” dediler. Karayolu taşımacılığında daha önce 9 bin olan araç sayısının 40 bin olmasını istemiştik. Burada bu olaylar sebebiyle o da bir kesintiye uğramıştı. Kendilerine onu tekrar hatırlattık. Böylece bunun da aşılmasını istiyoruz. Ve Rusya’daki Türk firmalarında çalışan Türk işçilerine çalışma izni verilmesi noktasında bir sıkıntı vardı. Bunu da kendilerine ilettik, hatta vizelerin tekrar kaldırılması konusunu da gündeme getirdik. “Onu da çalışalım” denildi.

        ÜÇLÜ MEKANİZMA: Bir diğer konu; “Üçlü bir mekanizma kuralım” diyoruz: Türkiye-Rusya-Azerbaycan. Bu konuya Azerbaycan olumlu baktığı gibi, Rusya da olumlu baktığını söyledi. Zira ilk üçlü mekanizma Rusya-Azerbaycanİran arasında vardı. Nitekim bu üçlü zirve orada toplandı. Şimdi biz de dedik ki: “Türkiye-Rusya-Azerbaycan üçlü mekanizmasını kuralım.” Bu konuyla ilgili Dışişleri Bakanı’mız Azerbaycan Dışişleri Bakanı ile konuştu. Biz de Sayın Putin ile de bunu konuştuk, mutabık kaldık. Amaç, bölgedeki siyasi gelişmeleri yerinde, yakından takip etmek. Özellikle şu anda malum Karabağ meselesi var. Bu konularda Türkiye’nin içinde olduğu bir Minsk süreci çok daha farklı neticeler verebilirdi. Ama Azerbaycan dışında sadece 3 ülke bu işin içerisindeydi, Onlar da Rusya, Fransa ve ABD. 23-24 sene oldu, hâlâ bu işi çözmediler veya çözmek istemediler. Tabii bir işgal söz konusu. Bu işgali herkes kabul ediyor. Madem işgal var, bunu niye neticelendirmiyorsunuz? Ama şimdi bazı gelişmeler var. Sayın Putin bu konuda işin üzerine üzerine gidiyor, Sayın Aliyev de bana bunu anlattı. Temennim odur ki daha önce sözü edilen 5 reyon açılırsa, zannediyorum oradaki sorun ciddi manada bir rahatlama sürecine girecektir.

        SURİYE’DE YENİ SÜREÇ: Bir diğer konu Suriye, siyasi geçiş süreci falan gibi bir yaklaşım var. Özellikle Halep’te ciddi sıkıntılar söz konusu. Münbiç olayı var, o ayrı bir sorun. Bir de Kuzey Suriye’deki bazı gelişmeler var. Kendileriyle yaptığımız görüşmede dedik ki: ‘Böyle, böyle... Biz size bir üçlü heyet gönderelim, heyetin içinde istihbarat, asker, diplomat olsun. Bu üçlü heyete karşı siz de bunların karşıtını koymak suretiyle, hemen yoğun bir çalışma yapsınlar” dedik. Heyetimizi hemen göndereceğiz, perşembe günü karşılıklı görüşme yapacaklar. Ona göre de inşallah Suriye ile ilgili sürecin altyapı hazırlıklarını bu arkadaşlarımız belli bir noktaya getirmiş olacaklar. Burada Halep’in insani yardım noktasında sıkıntıları var. Ona yönelik açılan koridorlar var. Bu koridorlar insani yardıma mı yöneliktir, yoksa farklı bazı hedeflere mi yöneliktir? Bunları da arkadaşlarımız çalışmalarıyla ortaya koyacaklar.

        "ÖNEMLİ OLAN BATI'DA NASIL ALGILANACAĞI DEĞİL"

        -Türkiye-Rusya yakınlaşması, iki ülkenin Suriye’deki pozisyonunda bir değişikliğe yol açar mı?

        Suriye ile ilgili konuda tabii biz samimi niyetle adımımızı attık, konuşmamızı, görüşmemizi uzun uzadıya baş başa yaptık Sayın Putin ile. Dediğim gibi bu konuların görüşülmesi için karşılıklı bir heyet oluşturulması kararlaştırıldı. Heyetimiz hemen Moskova’ya gidecek, perşembe günü de görüşme yapılacak. Moskova’dan sonra ikinci bir hamle olacak, bu hamlenin boyutu orada çerçevesi çizilecek olan duruma bakarak oluşturulacak. Bu meselede biliyorsunuz bir Cenevre süreci vardı, ama ondan pek bir şey çıkmadı; bundan sonra ne çıkar, o da çok belli değil. Ama şu var ki Suriye meselesi nedeniyle mağduriyeti olan bir ülkeyiz. Çünkü 950 kilometre sınırımız var. Bu sınır bize sorumluluk yüklediği gibi bir de tehdit oluşturuyor. Şimdi açık, net konuşmak lazım, Kuzey Suriye’de belli bir yapılanmanın endişesini taşıyoruz. Bu açıdan atılacak adımlar önemli. Tabii burayı dünyadaki gelişmelerden bağımsız göremeyiz. ABD’deki seçime varıncaya kadar bu işte alakası var. Dolayısıyla Moskova’da heyetlerimizin yapacakları çalışma çok önemli. Bu bizim çalışmalarımız için de bir altyapı oluşturacaktır.

        -Putin’le bu görüşme acaba ABD ve Avrupa’da nasıl algılanmıştır?

        Önemli olan nasıl algılanacağı değil, ziyaretin verimli geçmiş olması. Ama 15 Temmuz darbe girişimi karşısında Avrupa’dan beklediğimiz düzeyde bir tepki alamadığımızı da bu vesileyle tekrar hatırlatmış olayım. İngiltere AB Bakanı’nı gönderdi. Bazı ülkeler telefonla “Geçmiş olsunG temennisinde bulundu. AB Konseyi Genel Sekreteri Jagland, sağ olsun geldi. Katar çok yakından takip etti. Gerek emir, gerek babası çıktı geldi emirin. Ondan sonra annesi bizzat aradı. Katar Dışişleri Bakanı’nı da gönderdi. Telefonla görüştüğümüz bazı devlet başkanları oldu. Ama biz bu devlet başkanlarının bizzat çıkıp gelmelerini beklerdik. Cuma günü Sayın Nazarbayev geldi. Paris’te Charlie Hebdo olayının, Belçika’daki olayın ardından nasıl tepki verildiğini biliyorsunuz. 15 Temmuz’daki darbe girişimi karşısında da başta Avrupa olmak üzere Batılı liderlerin Türkiye’yle dayanışmalarını çok daha net bir şekilde fiilen de ortaya koymalarını beklerdik.

        "PİLOTLAR KONUSU YARGIDA"

        -Rusya ile yaşanan krizin temel nedeni, Rus uçağının düşürülmesi konusuydu. Düşüren pilotların FETÖ’yle bağlantılı oldukları yönünde iddialar da var. Uçak meselesini görüştünüz mü tekrar?

        Konuyu görüştük. Tabii bu konuda bir bilgi kirliliği de yok değil. 15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrasında içeri alınanlar arasında malum o pilotlardan da var. Şimdi bu pilotlarla ilgili olarak bizim bir değerlendirmeye girmemiz doğru olmaz. Konu yargı sürecindedir. Yargı bu konuyla ilgili ne bir karar verecek veya ne gibi ipuçları yakalayacak, onu bilemem. Tüm bunlar ancak yargı süreci neticesinde ortaya çıkacak. Bunun yanı sıra bir de düşen uçağın pilotunun Suriye tarafında öldürülmesi hadisesi var. Orada pilotu öldürdüğü iddia edilen Türk vatandaşı şu anda bir başka davadan mahkûm. Rus pilotu öldürdüğü iddiasıyla hakkında açılan soruşturma da devam ediyor. Konuyu takip ediyoruz. Bunları da açık ve net olarak kendileriyle konuştuk.

        -Uçağı düşüren pilotlarla ilgili FETÖ iddiaları da var. Öte yanda Rusların neden hava sahası ihlali yaptığı sorusuna dair bir cevap alınabildi mi?

        Onlar onu kabul etmiyorlar. Yani “Birinci uçak hava sahası ihlali yaptı ama ikincisi hava sahası ihlali yapmadı” diyorlar. İkinci uçağın Suriye hava sahasında vurulduğunu iddia ediyorlar. Bununla ilgili olarak da kendilerine bizdeki tüm radar görüntülerini göndereceğiz.

        "PYD VE YPG KONUSUNDA FİKİRLERİMİZ ÖRTÜŞÜYOR"

        -ABD ile aramızda Suriye konusundaki en önemli problem, PYD ve YPG’ye bakış açısı. Bu noktada Rusya ile Türkiye’nin bakış açısında çok büyük farklılıklar var mı, çözüm önerileriniz örtüşüyor mu?

        PYD ve YPG konusunda örtüşüyor. Biz Moskova’da ofis açmaları meselesini de gündeme getirdik. Onun PYD ile alakası olmadığından, onun bir sivil toplum kuruluşu olduğundan söz ettiler. Sayın Putin, bu sayede en azından konudan haberdar oldu. Bunu ilk defa bizden duyduğunu söyledi. Elimizde resimler vardı, kendilerine gösterdik. Konuyu yakından takip edeceklerini söylediler.

        -“Yenikapı ruhu”nun devamı için “Cumhurbaşkanı’nın tavrı bu sürecin devamında daha belirleyici olacak” gibi bir anlayış var. Buna katılıyor musunuz?

        Halkın kahir ekseriyeti öyle görüyor ama siyasi kadrolar Cumhurbaşkanı’nın rolünü pek de öyle görmüyor maalesef. Yenikapı olayı farklı bir olay, farklı bir konsept olarak gelişti. Hakikaten şehitlerimizin ruhu orada bizlerin bir araya gelmesini sağladı. Bambaşka bir ruh o. Temennim odur ki dedikleriniz aynıyla tecelli etsin, bu ruh muhafaza edilsin.

        "TERÖRİST VE DARBECİLER OMUZ OMUZA İŞBİRLİĞİ HALİNDE"

        -“Yenikapı’da HDP ayağı eksikti” eleştirilerine ne diyorsunuz?

        Ben darbeyi yapanlarla, darbecilerle teröristleri birbirinden ayırmıyorum. Benim için darbeci neyse terörist de odur. Ve şu anda teröristler darbecilerle omuz omuza işbirliği halinde çalışıyorlar. Nitekim kaçanların bazılarının Kandil’e gittikleri söyleniyor. FETÖ ile bağlantılı biri de Kuzey Irak’ta yakalandı malum. Bahsettiğiniz partinin neyin uzantısı olduğu da malum. Benim Kürt kardeşlerimi sokağa dökeceksin, sonra 53 tane benim Kürt kardeşim öldürülecek. Biz bu kadar geniş mideli olamayız. Bunun hesabını onların ailelerine veremeyiz. Yasin Börü’nün annesi aynen bana şunu söyledi: “Yasin’imin katili de affedilecek mi?” Ne yaparım onun karşısında? Acıyı çeken o. Düşün, et dağıtmaya gideceksin. Üçüncü kattan 15 yaşında bir çocuk aşağı atılacak, daha sonra da üzerinden geçilecek. Araçla. Dolayısıyla bunların darbecilerden farkları yok. Tüm bunları adaletin tecellisi çerçevesinde söylüyorum. Bize düşen siyasi olarak adaletin tesisidir. Hukukun işletilmesidir.

        -Amerikan yönetimi ve kamuoyu, Yenikapı görüntüsünü anlamış mıdır? ABD siyasetinde bu konuya bakışta bir farklılık bekliyor musunuz?

        Bunu zaman gösterecek. Fakat ben Yenikapı’yı şöyle okudum. Bırakın dünyayı, o meydana gelen insanların çok ciddi bir kısmı bile aslında FETÖ denilen kişinin ne olduğunu belki de o miting günü anladılar. Orada bir zamanlar FETÖ’nun düzenlediği organizasyonlarda yer almış kişiler de vardı. “Bize bu adamın gerçek yüzünü gösterdiniz” diye teşekkür ediyorlar şimdi. “Biz bunun böyle olduğunu bilmiyorduk” diyorlar. Öyle şeyler oluyor ki, bakıyorsun, tanıyorsun, iyi bir dostumuz, ahbabımızdı ama bu olayda yakalanınca iş ortaya çıkıyor. Nasıl aldatmışlar, nasıl kandırmışlar, parasını nasıl almışlar, hangi yollardan girmişler, tüm bunları artık anlatsınlar istiyoruz. O gün Bebek’ten 500 sanatçı teknelerle geldiler. Onlar bile aynı duygular içindeydi. Hepsi Yenikapı’yı adeta bir yeni milat olarak görüyorlar. Ama bu sanatçılarımızı bile zaman zaman aldattılar. Onlara bile çok garip oyunlar oynadılar. Yenikapı hakikaten Türkiye açısından yepyeni bir kapı oldu. Kurtuluş mücadelemiz için yepyeni bir kapı oldu. Birliğimiz, beraberliğimiz için elhamdülillah yepyeni bir kapı oldu. Temenni edelim ki Amerika Yenikapı’da o gün bir araya gelen 5 milyonun, -diğer kentleri de sayarsak- Türkiye genelinde 10 milyonun haykırışını duyar. ABD’nin Türk halkının haykırışını duymasını ve bu zatı bir an önce Türkiye’ye teslim etmesini bekliyoruz. Kendilerine iadeyle ilgili dosyalar da gönderildi. “85 koliyi okumak kolay olmadı” gibi bir bahane ileri sürmezler inşallah.

        ‘AB MÜKTESEBATI GEREĞİ NEYSE YAPARIZ’

        -Türkiye’nin mücadelesi AB kamuoyunda pek anlaşılamıyor. Bu, AB ilişkilerde kırılmaya yol açar mı?

        Her şeyden önce biz Türkiye’yiz, üzerimize düşeni yaparız. AB müktesebatı gereği neyse bunu da yaparız. Biz tabii ki sabrediyoruz ama sabır da bir yere kadar. Önlemlerden hareketle, Türkiye’yi şu anda bir yanlışın içindeymiş gibi göstermeye kalkışmak elbette büyük haksızlık olur. İtalyan Parlamentosu bombalansa acaba ne yapardı İtalya? Alman Parlamentosu bombalansa ne yaparlar? Türkiye’de parlamento bombalandı. Avrupalı yetkililerin buraya gelerek dayanışma içinde olduklarını göstermelerini, olanları bizzat görmelerini beklerdik. Sadece İngiltere’nin AB Bakanı, bir de Avrupa Konseyi’nin genel sekreteri geldi.

        ‘PUTİN ARADIĞINDA DUYGUSALDI’

        -Sayın Putin, 15 Temmuz’da yaşanan olayla ilgili size ne sordu?

        Darbe ile ilgili konuda beni hemen ertesi gün zaten aramıştı. “Orada duygusaldı” da diyebilirim yani. Darbe ile ilgili değerlendirmesinde, anında buna karşı tepkilerini koyduklarını ifade etti. “Bu konu ile ilgili olarak, böyle bir şeyi tasvip etmemiz kesinlikle mümkün değildi. Nedir, nasıl oldu; bunları sormadan, hemen sizi aramak durumundaydık. Çünkü öyle veya böyle, aramızdaki dostluğumuz bunu gerektirirdi. Biz de bunun gereğini bunu yaptık” dedi.

        -Ziyaretin dış politika da dahil Türkiye açısından acaba ne yansımaları olacak?

        Elbette olumlu yansımaları olacak. Malum, sadece seyahatten dolayı dolar 3’ün altına düştü. “Alışverişleri ruble ve TL ile yaparsak daha da yararlı olur” diye konuştuk. Öyle bir durumda mesela dolar daha da düşer. Döviz baskısından, kur baskısından kurtulmuş oluruz. Hem Rusya kazanacak hem biz kazanacağız. Onun için bu çok önemli. Hakikaten geciktirdik, halletmemiz lazım. İnşallah yakında bir KİK toplantısı da olacak. Zaten Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey yıl sonu olacak, orada gündeme getirilebilir.

        ‘İSTİHBARATTA BARDAĞIN DOLU TARAFINI GÖRMEMİZ LAZIM’

        -15 Temmuz gecesinden sonra devletin yeniden yapılandırılması konusunda başta TSK olmak üzere KHK’lar çıkarıldı. Ancak en çok üzerinde durulan konulardan biri istihbarat zafiyetiydi. Gündemde, istihbarat yapılandırmasıyla ilgili KHK var mı?

        Bu konuda MİT bir çalışma yaptı. Şimdi jandarma ve emniyet istihbarat artık İçişleri Bakanlığı’na bağlandığı için bunlarla ilgili olarak da yeni bir düzenlemeye gidiliyor. MİT tabii kendini ağırlıklı olarak daha çok yine dış istihbarata verecek. Ama dış istihbaratın iç istihbaratla hiçbir bağlantısı yoktur denilemez. İçeriden başlayıp dışarıda kovalarsın, dışarından alıp içeride takip edersin. İstihbarat zafiyetinden söz ederken, sıfır hatayla veya sıfır yanlışla çalışan bir istihbarat örgütü zaten yoktur. Dolayısıyla bu meselede bardağın dolu tarafını da görmemiz lazım. Yani bugüne kadar yapılmış başarılı birçok operasyon var. Onun için buradaki hatadan ders alarak, ders çıkararak, nerede hatalar yaptık, ne gibi eksiklerimiz yanlışlarımız var tabii ki üzerinde duruyorlar ve onun için de yeni bir çalışma modelini arkadaşlar bize getirdiler.

        'GERİ DÖNMEMELERİ İÇİN YASA ÇALIŞMASI VAR'

        -Bir taraftan Devlet Denetleme Kurulu, bir taraftan Meclis’in araştırma komisyonlarıyla tüm olup bitenlere, karanlık noktaları ortaya çıkarmak için özel bir çaba sarf edilecek mi? Yoksa sadece bu süreç yargıya mı emanet edilecek?

        Komisyon konusunda sizinle aynı kanaatte değilim. Komisyonlardan pek bir şey çıkacağına inanmıyorum. Bu işin en ideali, ülkemde nerede olursa olsun tüm vatandaşlarımın FETÖ’yle ilgili bilgileri ilgili makamlarla paylaşmaktan çekinmemesidir. Emniyete bildirmeleri lazım, savcılara bildirmeleri lazım... Mesela 15 Temmuz gecesi olan hadise. İsmi Adil olan şahsı kastediyorum. Bakın onu kaçıran gazeteci bizim apartmanda oturuyormuş; komşumuz yani. Görünürde bize saygıda hiç kusur etmezdi. Bunu da herkese söylerdi. Şimdi Adil denilen o şahsı kaçıran adam olduğu ortaya çıktı. Bunların hepsi karaktersiz. Köşesinde sallayıp duran vardı ya şimdi kaçmış olan, o da öyleydi. Gelirdi karşımıza, yok şöyle yok böyle. Kim olduğunu anlıyorsunuz. Köşesinde yazmaya gelince de verip veriştiriyordu. Niye kaçtın gittin? Bu kadar yüreğin vardı o zaman kalsaydın. Onun için ben burada milletimin tutumunu çok önemsiyorum. Şu anda tüm savcılarımızdan Allah razı olsun. Hakimlerimiz bence hata payını minimize ettiler. Hepsi iyi çalışıyorlar. Hukuk içerisinde kalmak suretiyle, atılacak adımlarla birçok kirli paslı işler açığa çıkacaktır. Kurumlarımız, kendi içindeki pislikleri şu anda gayet başarılı bir şekilde ortaya çıkarıyorlar. KHK’ya ek yapmak suretiyle bir daha geri dönme şansları yok. Hükümetin de bir taraftan Meclis’e bunları getirmek suretiyle Meclis’ten de ayrıca yasayla bunu geçirme gibi bir çalışması var.

        'FETÖ MAĞDURLARINA GERİ KABUL İÇİN ÇALIŞILIYOR'

        -17-25’ten önceki dönemde birçok kişi, kurumlarda paralelin mağduru oldular. Bunlarla ilgili herhangi bir düzenleme düşünülüyor mu?

        Hükümetimizin geriye kabul gibi bir çalışmasının olacağını arkadaşlardan duyduk. Üzerinde çalışılıyor. Özellikle silahlı kuvvetlerle ilgili bir çalışma var.

        -Bir de mesela İlker Başbuğ gibi, sanki orduda hiçbir şey olmamış, kimse bir şey yapmamış gibi anlatılıyor...

        Ben isim vermek istemezdim, ama siz verdiniz. Gerek İlker Paşa’nın gerek Edip Paşa’nın askeri liselerin kapatılmasını doğru bulmadıklarına dair yaptıkları açıklamayı doğru bulmuyorum. Kusura bakmasınlar da şu anda bu darbeyi yapanlar kimler? Askeri liselerden gelenler değil mi? Tamam ben kendileriyle çalıştım biliyorum ama, yani niçin biz askeri liseleri bu kadar abartıyoruz ki şu anda? Hulusi Paşa düz lise mezunu. Necdet Özel Paşa düz liseden geldi. Demek ki oluyormuş. Bırakalım da açalım önünü şöyle. Yani bir seçme imkânı da olsun. Tek tipçilikten bir çıkalım. Kurmay subaylığı veya sınıfı niye var? Sınıf subaylığı niye var? O da ortaya çıktı. Neydi o, kurmaylık sadece onlara ait. Silme gidiyor. Ama sınıf subaylığına zaten önem vermiyorlar. Oradan generalliğe giden bir, iki kişi olur diyor. Hepsi nasıl olsa kurmaylıktan gidiyor, öbür taraf hamallık, diyor. Orayla uğraşmaya gerek yok, diyor. Hükümetimizin bu OHAL’de KHK ile aldığı hani şu sınıf subayı-kurmay subay ayrımını kaldırması var ya, bundan sonra hiç olmayacak da tabii belli bir süre sonra tamamen kalkacak ortadan.

        ‘ETÜT MERKEZLERİNİ DE SÜRATLE KAPATMAMIZ LAZIM’

        -170 ülkede faaliyetleri var. Bunlarla ilgili de adım atılacak mı?

        Türkiye’de bunların çıldırdığı nokta neresi oldu? Dershanelerin kapatılması. Ben bunu Başbakanlığımın ikinci, üçüncü senesinde arkadaşlarıma söyledim. Ama dinletemedik. Nabi Hoca’nın döneminde bıçağı vurduk. Telafi kurslarını cumartesipazar başlatmak, iyice bunların altından çıkamayacağı bir şey haline geldi. Bunlar kurs, etüt merkezi yapıyorlar. İsmet Bey’e söyledim. Etüt merkezlerini de süratle kapatmamız lazım. Yurtdışı boyutuyla Maarif Vakfı bitti şu anda. Yunus Emre’yi de Maarif Vakfı gibi kullanmamız lazım.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ