Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem İstanbul Habertürk meteoroloji mühendisi Hüseyin Öztel uyardı: 13-15 Ağustos'a dikkat! | Son dakika haberleri

        18 Temmuz’da İstanbul’daki şiddetli sağanak beraberinde sel getirdi, sokaklar adeta Venedik’e dönüştü. Yaşanan felaketin boyutunu en iyi anlatan, Habertürk meteoroloji mühendisi Hüseyin Öztel’in “1.60’tan kısa olanlar dışarı çıkmasın” sözleriydi. Aradan 9 gün geçmişti ki bu sefer de ceviz büyüklüğünde buz parçalarının tepemize indiği dolu yağışı ile altüst olduk. Üstelik bu ikinci yağış konusunda kimse yeterli uyarıyı yapmamıştı. Bir kişi hariç... Habertürk Gazetesi’nin genel yayın yönetmeni Selçuk Tepeli’nin meteoroloji merakını tüm çalışanlar bilir. 4 gün öncesinden hepimizi uyarmış, “O gün arabayla çıkmayın, camı kırılabilir” demişti.

        REKLAM

        1.60 esprisiyle gündeme oturan Hüseyin Öztel ile bu sözlerine içerleyen herkesin intikamı için buluştum.

        Sohbete Selçuk Tepeli de katılınca bakın neler oldu...

        BOYUM 1.82...’

        Hüseyin Bey, geçen haf­taki yoğun yağışta “Boyu 1.60’tan kısa olanlar dışarı çıkmasın” demiştiniz. Par­don ama sizin boyunuz kaç?

        1.82 civarı... (Gülüyor)

        Ayıp değil mi? 1.60’tan kısa olanlardan ne istediniz?

        Sel ve su baskını seviye­sine bakınca, insanın en azın­dan önünü görebilmesi lazım. Valilik sel esnasında, “Özel taşıtınızla dışarı çıkmayı ter­cih etmeyin” diye uyarı yaptı. “Tercih etmeyin” demek ayrı, “Dışarıya adım atma­yın, evden çıkmayın; çok kötü su baskını olabilir” diye uya­rının şiddetini artırmak ayrı bir şey. Böyle yapılması gere­kirdi. Televizyonda o yorumu yaptığımda bir otomobil ters dönmüş, suda yüzüyordu. Su en azından 1.5 metre kadar yükselmiş ki tavan yüksekliğinin tamamını aşıp lastikleri yerden kesmiş.

        REKLAM

        Türk halkının ortalama boyu malum, sözlerinizden alınanlar da oldu. Size tepki geldi mi?

        Gelmez mi? “Buna siz mi karar veriyorsunuz?” diyenler oldu ama bu yüzde 1’lik bir tepkiydi. Türk halkının yüzde 99’u havadan sudan konuş­mayı ve mizahı sever. Zaten sonrasında çok daha güzel espriler yapıldı. Ümit Boyner, altında palet olan bir topuklu ayakkabı fotoğrafı koyup “1.60’dan kısa olanlar üzülmesin” yazmıştı. “Mar­kete çıkıyorum. 1.60’dan kısaların ihtiyacı olan bir şey var mı?” diye soran da vardı.

        Eski kız arkadaş­larından intikam almak istedi” diyenler olmuş.

        Öyle bir şey yok. Zaten kimin hangi boyda olduğunu hatırlamıyorum! (Gülüyor) Bir sonraki yağışta “Bu yağışta ne diyeceksiniz?” yazanlar oldu. “Dolu yağışı esnasında koca kafalar kendine dikkat etsin” diyecektim ama olum­suz tepki alır diye açıktan söylemedim! (Gülüyor)

        REKLAM

        Önemli olan o sözü doluyu gördükten sonra değil öncesinde söylemenizdi. 9 gün arayla iki felaket yaşadık. İkinciyi siz de tahmin edemediniz...

        Evet, 28 Temmuz’da gerçekleşen olay, daha ölümcül sonuçlara yol açabilecek bir felaketti. Dolu tanesinin 9 santimetre çapında olduğunu düşünürseniz, bu bir elma büyüklüğü demektir. Bir de gökyüzünden o süratle inince insanın ölümüne bile sebep olabilir. Bunun şakası olmaz.

        Niye tahmin edemediniz?

        O yağışın Marmara Deni­zi’nden aldığı enerji miktarını modeller göstermedi. Yağışın Çanakkale’den yavaş yavaş İstanbul’a geldiğini radarla takip edebiliriz. Uydu görün­tülerinde fırtınalı bir havanın olacağı görülüyordu ama dolu tanelerinin iriliği hakkında ne Meteoroloji Genel Müdür­lüğü’nde ne de farklı bir haber kanalında bu boyutta herhangi bir tahmin yoktu.

        SELÇUK TEPELİ: 1.60, uyarının hakkını veren bir ifadeydi. Bizde tek sorun havayı oku­yamamak değil, okuduktan sonra millete hakkıyla aktara­mamak. Meteoroloji mühen­disleri akılları sıra uyarı yapıyorlar. Ama klişe laflarla uyarı olmaz, gelen şeyi anlat­man gerek. Ben ilkinde arkadaşlara, “Salı sabahı işe şnorkelle gelin” dedim. 1 hafta öncesiydi... İkincisinde de “Dışarı çıkmayın; camınız, kafanız kırılır” dedim. Sen de “1.60’tan kısalar dışarı çıkma­sın” dedin. Ancak sen olduk­tan sonra söyledin. Ama sen de haklısın, kolay değil. Sen meteorolojiyle evlisin. Benim sevgilim gibi... (Gülüyor)

        REKLAM

        HÜSEYİN ÖZTEL: Doğru, mes­leğe dönüşünce heyecanı kahboldu. Gerçi öncesinde de sel beklendiğini söylemiştik.

        SELÇUK TEPELİ: Ama aynı şey değil. Neden meteoroloji mühendis­leri bunu fark edip de “Kaçın abi” demezler? “Balkanlar’dan soğuk hava geliyor” demek veya “Gök gürültülü sağanak yağış bekleniyor” demek bir uyarı değildir. O gök gürül­tülü sağanak yağış değildi ki, o yaşadığımız filmdi be karde­şim! “Kum çuvallarını hazırla­yın, sokağa çıkmayın” gibi bir şeyler söylemeleri lazım...

        İSTANBUL’DA POYRAZ KESİLİRSE BİR ŞEYLER TERS GİDİYOR DEMEKTİR’

        Tahminler konusunda Türkiye’ye has bir eksiklik var mı?

        HÜSEYİN ÖZTEL: Dolu yağışının boyutu tahmin edilemedi ama o yağışın yağmur cin­sinden miktarı ve fırtına kuvveti söylenebildi. Bu iki nokta uyarı yapılabilecek seviyedeydi. Ama rüzgâr biraz daha kuvvetli esti. İstanbul’da 150 kilometreye ulaşan bir rüzgâr vardı. Biz fır­tınanın kuvvetini ve dolu yağı­şının çapını tahmin edemedik.

        REKLAM

        Selçuk Bey tahmin etmiş. Hatta yazarımız Nagehan Alçı’ya “Çıkma, arabanın camı kırılır” demiş. Nasıl tahmin ettiniz acaba?

        SELÇUK TEPELİ: Ben aileden çiftçiyim. Böyle bir şeyle uğraşıyorsan işin çoğunlukla havaya, suya, kara, doluya, Allah’a kalmıştır. Şu anda insanların geleceği en net görebildiği alan mete­oroloji. Müthiş bir yatırım, acayip bir teknoloji var. Gerçi ben de o günkü tahminimde dolu yağışını 70 kilometre yanılmayla görmüşüm. Silivri üzerin­den kente gireceğini düşündüm ama Büyükçekmece üzerinden çıktı karaya.

        Ceviz büyüklüğünde dolu yağacağını nasıl tahmin ettiniz?

        SELÇUK TEPELİ: Çok sıcaktı. Acayip bir nem vardı. O hafta vapur seferleri aksadı. Ajanslar sis nedeniyle olduğunu yazdı. Sis yok ki! Bu tabloya kuzey-kuzeybatı yönünden bir soğuk gelir ve böyle bir nemle karşılaşırsa büyük bir hava olayı yaşanır. Buraların huyu böyle.

        REKLAM

        Bu açıklamaya itirazınız var mı?

        HÜSEYİN ÖZTEL: Hayır ama şunu ekleyebilirim: İstanbul’da poyraz eksik kalırsa Marmara Denizi’ndeki nem şehri çok fazla boğuyor. Poyraz kesilirse o zaman bir şeyler bekleyebilirsiniz. Olaydan önceki 2 akşam hava sakindi, esmedi. Rüzgârın, denizin sıcağını öteleyebilecek bir enerji eksikliği vardı.

        13-15 AĞUSTOS’A DİKKAT’

        9 gün arayla böyle iki felaketin olması tesadüf mü? Tekrarlanabilir mi?

        HÜSEYİN ÖZTEL: Ağustosta sıcaklıklar çok yükselecek. 13-15 Ağustos arasındaki 3 günü takip etmek lazım. O günlere soru işareti koyup 4 gün sonra tekrar konuşmamız gerekiyor.

        Üçüncü bir felaket olur mu yani?

        HÜSEYİN ÖZTEL: Denizlerin soğuma sürecine gireceğiz. Hem ısındığında hem soğuduğunda problem yaşanıyor. İstanbul 3 denize de komşu. Aslında İstanbul en çok mayıs ve eylül aylarında sel yaşıyor. Kesin tarih vermek için önümüzü biraz görmemiz gerekir.

        REKLAM

        HABERTÜRK’TE İSTASYON KURABİLİRİZ’

        Dolu ceviz büyüklüğündeydi. Buluttan çıktığında bunlar daha büyük parçalar mıydı?

        HÜSEYİN ÖZTEL: Tam aksine, dolu tanesi yağmaya başladığında belki de bir küp şekerden daha ufak halde başlıyor ama aşağı doğru indikçe katlanarak büyüyor. Daha sonra yerçekimi ve rüzgârdan hangisi galip gelirse sonucu belirliyor. Yerçekimi galip gelirse dolu tanesi yere düşüyor, düşey rüzgâr daha kuvvetliyse bir tur daha atmaya başlayıp tekrar çıkabildiği seviyeye çıkıyor. Çıktığı esnada da tekrar büyüyor. Bir dolu tanesini ortadan ikiye bölersek, tıpkı ağacın gövdesi gibi katman katman olduğunu görebiliriz. Bu da o bulutun içerisinde kaç tur attığını gösteriyor. Dolu tanesinin 9 santimetre çapında, yumruk büyüklüğünde olması en az 7-8 defa 10 kilometrelik mesafeyi tur attığını gösteriyor. Böyle ciddi bir yağışın İstanbul’da bir örneğini görmedim!

        REKLAM

        Başka bir metropolde yağsaydı yine aynı sonuç ortaya çıkar mıydı?

        HÜSEYİN ÖZTEL: Buna benzer bir yağış 1 hafta sonra Viyana’da olunca sözü “İstanbul’da da olur, orada da olur”a getirdiler. Ama orada farklı bir durum vardı. Viyana’da akarsu yükseldi. Burada sular birikip kot farkının en alçak olduğu yerde birikinti halinde akıyor. Bir de İstanbul’un kanalizasyon sistemi ile atık su sisteminin aynı borudan gittiği söyleniyor. Mazgallardan taştığında kirli, hastalıklara sebep olabilecek bir durum olduğu iddiaları da var.

        SELÇUK TEPELİ: Her tarafı deniz olup da bu kadar sorun yaşanan bir şehir bulmak kolay değildir. Bir sorun olduğu çok açık.

        Yeni açılan Avrasya Tüneli her iki yağmurda da kapatıldı. Normal mi bu?

        HÜSEYİN ÖZTEL: Onlar da denemiş oldular.

        SELÇUK TEPELİ: Ama yaptıktan sonra!

        REKLAM

        Kullandığınız aletler, çalıştığınız bir laboratuvar ortamı var mı?

        HÜSEYİN ÖZTEL: DSİ ya da MGM’de çalışan bir personel olsaydım gözlem yapabilirdim. Ama ekran önünde, spiker olduğunuzda iş değişiyor. 2-3 model var, onlara bakıyorum.

        Bizim için en güveniliri hangisi?

        HÜSEYİN ÖZTEL: Türkiye ve Doğu Avrupa için ECMWF daha güvenilir.

        SELÇUK TEPELİ: Habertürk’te bir laboratuvar kurabilir miyiz?

        HÜSEYİN ÖZTEL: Çatımız müsait ama rüzgârı 8 ve 6 metrede de ölçmek lazım. 2. kattan bir sistem kurulabilir.

        SELÇUK TEPELİ: Benim Kızılderili yöntemlerim, senin de bilimsel yöntemlerinle dünyaya meydan okuruz.

        Pencerenin önüne plastik rüzgârgülü mü koyacaksınız?

        HÜSEYİN ÖZTEL: Siz dalga geçin, zamanı gelince ben de sizinle dalga geçerim. “40 kilodan aşağı olanlar dışarı çıkmasın, uçabilir. Cebinize portakal koyun” diyebilirim! (Kahkahalar...)

        REKLAM

        ÖZTEL’DEN HAVALI TÜYOLAR

        Sabah saatlerinde tozu toprağı kaldıran biraz kirli gibi bir hava varsa giysilerinize dikkat edin, alttan yukarı esen bir rüzgâr olduğu için kısa etek giyiyorsanız pilileri uçabilir. Tabelalar, saksılar yerinden oynayabilir.

        Eminönü taraflarına bakıp denizi görebiliyorsanız, güney­batıya doğru sabah kızıl bir gökyüzü varsa yağış olabilir. Eğer bu kızıllık akşam ise ertesi gün yağış olma ihtimali azdır .

        Kuzeydeki karabulutlara bakıp orada bir soğuma olduğunu, oranın serinleyeceğini anlayabilirsiniz. “Akşam Sarıyer’e giderken üzerime ince bir yelek alayım” diyebilirsiniz.

        Lodos aksiyon demektir. Estiği günün peşinden yağış beklenebilir. Koku, kirlilik de olabilir.

        EYYAM-I BAHUR SICAKLARI GELECEK Mİ?

        Gazetemizin cuma günkü sürmanşetinde, bu hafta eskilerin eyyam-ı bahur diye tabir ettiği ciddi bir sıcak dalgası geleceği iddia edildi. Ne diyorsunuz?

        REKLAM

        HÜSEYİN ÖZTEL: Bunu Kandilli’den de söylediler. O iddiayı ortaya atan, “Asıl dolu yağışı akşama geliyor” diyen kişiydi. Gerçekleşmedi. Ben her zaman biraz daha temkinli gidiyorum.

        SELÇUK TEPELİ: Ben de tarihe geçecek bir sıcak beklemiyorum ama arkasındaki sel ihtimalini görebiliyorum. Ayın 11-12’si hareketli olacak gibi duruyor.

        HÜSEYİN ÖZTEL: Buraya gelmeden Alman modellere baktım, Hans abi öyle bir şey demiyor. İddialaşmak istemiyorum. Yağış, rüzgâr yönü gibi şeyler son günlere kadar kolay kestirilemiyor. Ama 11-12 Ağustos tarihlerinde bir soğuma yaşanacak. Üstelik bu soğuma, çok ısınmış bir havanın peşinden gelecek. 13-15 Ağustos’ta fırtına gelebilir.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ