Dosya üç aydır ilgili dairede!
Yargıtay 9. Ceza Dairesi Başkanı Mahmut Acar'ın 'olacak şey değil' dedirten açıklaması!
Dosya üç aydır ilgili dairede, duruşma iki kez sudan sebeplerle erteleniyor ve Yargıtay 1 Ocak'ta tahliye olacağını bile bile 188 kişinin katili, 16 müebbet hapis sanığının duruşmasını 26 Ocak'a bırakıyor.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi Başkanı Mahmut Acar'ın 'olacak şey değil' dedirten açıklaması:
"Başsavcılıktan dosya bize 26 Ekim'de geldi. Tebligatlar çok uzun sürüyor. Postane 1 aydan önce tebligat alamıyor. Bizim kargo ile tebligat yapma imkanımız yok. Yeni avukatlarına tebliğname gönderilecek. Bunlar bizden kaynaklanan gecikmeler değil. Yasalar böyle.
"Hizbullah davası da 1 veya 2 bozma gördü. Yasalar değişiyor, dosyalara yasa bozmaları uygulanıyor. Her bozmadan sonra dosyanın yerel mahkemeye gidip gelişi 1-2 yılı alıyor. Bunların hiçbir dikkate alınmıyor. Eğer tebligatlar tamamlanırsa, 26 Ocak'ta duruşma yapılacak.
"2010 yılında 14 bin karar verdik. Maalesef 27 bin dosya devretti. Arkadaşlarım, insan üstü çabayla çalışıyor. Hak kaybı olmasın diye uğraşıyoruz. Ama dosyalara da belli bir sıra ile bakıyoruz. Herkes UYAP’tan takip ediyor. Sırayı bozmamız mümkün değil".
Hürriyet Gazetesi Yazarı Sedat Ergin'in köşesinden, konuya ilişkin yorumu:
9 YIL SÜREN BİR DAVA
Hizbullahçı katillerin tahliyesinin, evrensel hukuk çerçevesinde artık ertelenemez bir yükümlülük halien gelen tutukluluk süresini azaltma gereğini hiçbir şekilde gölgelememesi gerekiyor.
Peki çözüm ne? Tek bir çözüm var: Türkiye'de yargılamaların süratli bir tempoda görünmesini sağlayacak düzenlemeleri yapmak.
Bu açıdan baktığımızda, Diyarbakır'daki 6'ncı Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Hizbullah davasının tam 9 yıl sürmüş olması Türk yargısı için başlı başına mahcubiyet verici bir performanstır. Bunun 5 yılı mahkemenin yalnızca Adli Tıp'tan CD deşifrelerinin gelmesini beklemesiyle geçmiştir. Toplumun bu kadar hassasiyetle yaklaştığı bir davada Adli Tıp ve mahkemenin bu ölçülerde gecikmelerinin hiçbir inandırıcı izahı olamaz.
YARGITAY'DA ÖNÜNÜ GÖRME SORUNU
Gecikmenin diğer boyutu Yargıtay'la ilgilidir. Hizbullah dosyasının Yargıtay'da geçen mart ayından bu yana beklediği biliniyor. Dosya Yargıtay'daki ilk durağı olan Başsavcılık'tan 9'uncu Ceza Dairesi'ne geçen ekim ayında gelmiştir. Yargıtay yöneticilerinin her seferinde iş yükünden şikayet eden açıklamalarını biliyoruz, önemli ölçüde kendilerine hak veriyoruz.
Ancak iş yükü, neyin önemli neyin önemsiz, neyin öncelikli neyin ertelenebilir olduğu konusunda asgari bir muhakeme yürütme kabiliyetinin kaybolmasının mazereti olamaz.
31 Aralık 2010 tarihinde CMK 252'nci maddesinin yürürlüğe gireceği ve bu tarih adım adım yaklaşırken -ivedilikle bir karar alınmadığı takdirde- Hizbullah katillerinin serbest kalacağı bilindiği halde, bu sonuca kayıtsız kalınmasındaki feraset eksikliğinin hiçbir mazereti yoktur.
Bu sonucun toplumda adalet duygusuna olan inancı nasıl sarsacağını, ayrıca Yargıtay'ın saygınlığına nasıl bir darbe vuracağını 9'uncu Ceza Dairesi üyelerinin öngörmeleri gerekirdi. Yargıtay, bu dosyada ne yazık ki iyi bir sınav vermemiştir.