Meğer 'Hayata Dönüş' değil Tufan'mış!
Jandarma, planı mahkemeye gönderdi ve 32 kişinin öldüğü kanlı operasyonların ardındaki gerçekler günışığına çıktı...

2000 yılında ölüm oruçlarını bitirme gerekçesiyle yapılan ve 30 mahkum ile 2 askerin ölümüyle sonuçlanan ‘Hayata Dönüş’ operasyonun perde arkasında yaşananlar ortaya çıktı. Operasyondan 11 yıl sonra Jandarma, daha önce bulunamadığını bildirdiği operasyon planını ‘arşiv tasnifi’ sırasında rastlandığını belirterek mahkemeye gönderdi.
Plan, kamuoyuna “Hayata Dönüş” olarak açıklanan operasyona “Tufan” adının verildiğini ortaya koyuyor. Planda, mahkumlara karşı “Tereddütsüz, misliyle mukabelede bulunulacak, zor ve silah kullanılacak” gibi sert ifadeler yer alıyor.
ARŞİV TASNİFİNDE 'RASTLANDI'
Vatan'ın haberine göre biri astsubay 38’i er 39 kişinin yargılandığı ‘Hayata Dönüş Operasyonu’ davasında, mahkemenin ve avukatların peşinde olduğu plan gün yüzüne çıktı. Bayrampaşa Cezaevi’ne düzenlenen operasyonla ilgili davanın görüldüğü Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne daha önce planın “bulunamadığını” bildiren İl Jandarma Komutanlığı, plana arşiv tasnifi sırasında “rastlanıldığı” bildirdi. Mahkemeye İl Jandarma Komutan Yardımcısı Yarbay Selahattin Acara imzasıyla gönderilen yazıda, planın “arşivlenmesi gereken yer dışında olduğu görülmüştür” denildi. Mahkemeye gönderilen yazının ekinde 17 sayfalık plan yer aldı.
EMİR TARİHİ 11 EKİM 2000
Operasyon komutanı da olan dönemin Bölge Komutanı Tuğgeneral Engin Hoş’un imzasını taşıyan plan, Jandarma Genel Komutanlığı’nın 11 Ekim 2000 tarihindeki emri üzerine hazırlandı. 15 Aralık 2000 tarihli planda Jandarma Komando Özel Asayiş Komutanlığı’nın 12 Aralık’ta İstanbul Jandarma Bölge Komutanlığı harekat kontrolüne verildiği bilgisi yer aldı. Bu tarihlerde devlet ile mahkumlarn arasında ölüm orucuna son verilmesi ve F tipi cezaevlerine nakillerin ertelenmesi konularında görüşmeler sürüyordu.
‘CAN KAYBIYLA BİTEBİLİR’
Planda, Bayrampaşa Cezaevi’ne 5 yıldır girilemediği, cezaevine 70 kadar silah ve el bombası sokulduğu ve bunların kadınlar koğusunda saklandığı iddia edilerek “Operasyonun can kaybıyla bitebileceği” belirtildi. Planda “Örgütlerin muhtemel bir müdahalede jandarma tarafından gerçekleştirildiği iddiasında bulunmak üzere örgüt içi infaza tabi tutarak öldürecekleri teröristleri belirledikleri” iddiası da yer aldı. Planda mahkumların nevresimleri örüp, çatıya çıkarak askerlere kızgın yağ dökebilecekleri gibi ihtimaller sıralanırken, operasyon sonrasında Adli Tıp Kurumu tarafından “fazla kullanımı öldürücüdür” tespiti yapılan gaz bombalarının “yoğun biçimde kullanılması” emri verildi.
‘FARZ EDELİM Kİ DİRENDİLER’
2 Skorsky helikopterinin 14 Aralık 2010’da Bölge Komutanlığı emrine verildiği belirtilen planın “Faraziyeler” başlığı altında, Bayrampaşa Başsavcılığı ve cezaevi idaresince ölüm oruçlarına müdahale edilmesi, örgüt lideri durumundaki tutuklu ve hükümlülerin başka cezaevlerine nakledilmesi talebinde bulunulacağı ihtimali yer aldı. Sol örgüt mahkumlarının direnebilecekleri, adli mahkumların eyleme katılmayacağı ifade edilen planda, PKK ve irticai örgütlerin ise tarafsız kalacağı belirtildi. Planda “Vazifeler” başlığı altında “Ölüm orucundaki mahkumları kurtarmak, devlet otoritesini tesis etmek, ateşli, kesici ve delici aletleri ele geçirmek ve sevki istenen tutuklu ve hükümlülerin naklini gerçekleştirmek” sıralandı. Planda jandarma komandolarına cezaevine benzer bir alanda tatbikat yaptırılması da yer aldı.
Planda “Hukuki sorumluluk doğurmayacak şekilde operasyonun bütün safhaları kamera ve fotoğraf makinesi ile tespit edilecek” emri yer aldı. Buna karşın mahkemeye gönderilen yazıda, söz konusu kamera görüntü ve kaydının “bulunamadığı” belirtildi.
Ortaya çıkan “Tufan” adlı harekat planı, operasyonu yöneten jandarma komutanların kim olduğunu ve operasyonun aslında çok önceden planlandığını ilk kez resmi olarak kanıtlıyor. Belgeye göre, operasyonu Tuğgeneral Engin Hoş ile Albay Burhan Engin yönetti.
“GÜVERCİNLER BİLE ZEHİRLENDİ”
Olaydan 10 yıl sonra başlayan Bayrampaşa Cezaevi davasının ikinci duruşması ise dün Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü.
Görev sınırlarını aşarak 12 kişinin ölümüne neden oldukları, 29 kişiyi de öldürmeye teşebbüs ettikleri öne sürülen dönemin 39 jandarma görevlisinin yargılandığı davanın dünkü duruşmasında ifade veren ve Elazığ’dan operasyon için getirilen 10 er, 2006’da verdikleri ifadeleri kabul etmedi. Erler, “Biz cezaevinin dış güvenliğini sağladık. İçeri kesinlikle girmedik, silah kullanmadık” dedi.
Operasyon sırasında cezaevinde olan 8 mağdur ise askerin öldürmek için ateş açtığını, koğuşa alev püskürterek 6 kadın mahkumun yanmasına neden olduklarını, gaz bombalarından güvercinlerin bile zehirlendiğini belirttiler.
KOMUTANLARA SUÇ DUYURUSU TALEBİ
Müdahil avukatlar, altında Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Engin Hoş’un imzasının bulunduğu belgede isimleri geçen Binbaşı Hüseyin Bakar ve Jandarma Komando Özel Asayiş Komutanı Burhan Ergin’in de aralarında bulunduğu 16 subayla ilgili suç duyurusunda bulunulmasını istediler. Mahkeme, bu talebi, suç duyurusuna dava sonunda toplanan delillere göre karar verilmesi gerekçesiyle reddetti.
Mağdur avukatlarından Ömer Kavili, mahkemeye gönderilen planın kopya olduğunu, asıl evrakın gönderilmesi gerektiğini belirterek, “11 yıldır planın peşindeyiz. Mahkemeniz ceza yargılaması yapıyor, ceza yargılaması fotokopi üzerinden yapılmaz” dedi.
Mahkeme bu istemi de evrakın resmi olması nedeniyle reddetti. Adresi tespit edilemeyen er Hasan Köse hakkında tutuklama kararı çıkartanmahkeme, ayrıca Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazı yazılarak dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, İçişleri Bakanı Saadettin Tantan ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş hakkında operasyonla ilgili olarak TBMM’ye gönderilen fezleke olup olmadığının sorulmasına da karar verdi.
Dava sırasında Bakırköy Adliyesi önünde toplanan bir grup, Hayata Dönüş Operasyonu’nu protesto etti. Avukat Oya Aslan, gerçek sanıkların yargı karşısına çıkarılmadığına dikkat çekerek, “Gerçekleri gizleyemezsiniz. ‘Diri diri yakın’ talimatı verenler cezalandırılsın” dedi.
HABERTÜRK