Ekmeleddin İhsanoğlu Habertürk'e konuştu!
"Arkamda milletin gücü var, diğer tüm iddialar fanteziden ibaret"
ÖZEL RÖPORTAJ - Kübra PAR /HABERTÜRK
Fotoğraflar: Ece OĞULTÜRK
“Önce kim bu adam?” dedik, ismini doğru hecelemeye çalıştık. Sonra “Dinci mi? İslamcı mı? Atatürk’e düşman mı? Yeterince laik mi? Başörtüsüne karşı mı? Arkasında Amerika ve Aydın Doğan mı var?” tartışmaları başladı… “Tayyip Erdoğan karşısında hiç şansı yok” diyenler de oldu, “İşte aradığımız adam bu” diyenler de…
Herkesin merak ettiği o isimle, Ekmeleddin İhsanoğlu’yla buluştum, aklımızdaki onlarca sorunun cevabını almaya çalıştım. Ekmel Bey gerçekten hoşgörülü ve mülayim bir insan. Sorularımın her birine titizlikle ve toleransla cevap verdi. En sert soruların karşısında “Beni çok sıkıştırıyorsun” deyip güldü, ama kesinlikle sinirlenmedi. İtiraf edeyim, muhafazakâr görüntüsünün arkasından umduğumdan daha renkli ve neşeli bir kişilik çıktı…
Bu yağlı güreş değil, medeni bir yarış. Adaylar milletin karşısına çıkıp nasıl bir cumhurbaşkanlığı düşündüklerini, programlarını, nasıl hizmet edeceklerini anlatacaklar. Sonra karar milletin… Bunun ötesinde bir şey söylemek istemiyorum.
Adaylığınıza dair şaibeli yorumlar yapılıyor. Arkanızda Cemaat, ABD ya da başka derin güçler, gizli destekçiler mi var?
Arkamda en büyük derin güç var! Milletin gücü… Kimler aday gösterdi, ilan edildikten sonra destek halkaları nasıl genişledi, hepsi şeffaf… Partiler ismim üzerinde anlaşmış. Bunun dışındaki tüm iddialar fanteziden ibaret…
Peki, Aydın Doğan’ın adayı olduğunuz doğru mu?
Böyle şeyler söylemek insanın aklına saygısızlık! Bir kişi sizi sevebilir, aday olmanızı isteyebilir ama bu sizinle ilgili bir siyasi projenin içinde yer aldığı anlamına gelmez. 2007 senesinde de adım ortaya çıkmıştı. O zaman kesin olarak teşekkür edip reddetmiştim.
Ya Kemal Derviş’in aracılık ettiği ve Kemal Kılıçdaroğlu’yla onun vesilesiyle görüştüğünüz iddiası?
Böyle bir şey yok. Kemal Derviş “Sayın İhsanoğlu’nu tanırım, ama ben teklif etmedim” Diye açıklama yaptı zaten. O bunu söyledikten sonra gerisi boş laftır…
Miting yapmayacakmışsınız…
Mübarek ramazan ayında miting yapmak, insanları sıcakta sürüklemek ne kadar doğru? İftardan sonra, sahurdan önce mi yapacaksınız? Ama biz illerimize ilçelerimize gidiyoruz, kanaat önderleriyle buluşuyor, halkla kucaklaşıyoruz…
Seçim kampanyasını nasıl finanse edeceksiniz?
Bu seçimde adaylara yardım yok. Bağış toplayabilirsiniz ama alacağınız bağış kişi başı 9 bin lirayı geçmeyecek… Seçim kanunu bir kişi için yapılmış gibi…
“ERDOĞAN’LA CANLI YAYINA ÇIKMAK İSTERİM”
Tayyip Erdoğan ile canlı yayına çıkmayı düşünür müsünüz?
Gayet tabii isterim. Cumhurbaşkanını halkın seçmesi bir yenilikse bunun gereği adayların bir araya gelip açık oturuma katılması ve halka kendi fikirlerini açıkça söylemesidir.
Selahattin Demirtaş’ın adaylığına nasıl bakıyorsunuz?
Hakkıdır. Kendisiyle görüştüm, gerçekten çok saygı değer bir politikacı ve çok centilmen bir insan.
Seçilemezseniz önümüzdeki yıllarda siyasete katılmayı düşünür müsünüz?
Her vaktin bir ezanı vardır.
Kürt meselesine ve Çözüm Süreci’ne demokratik bir perspektiften baktığınızı açıkladınız. Kırmızı çizgileriniz var mı?
Elbette hükümetlerin öncülüğü ve inisiyatifi olacaktır ama süreç tek partinin görüşü doğrultusunda ilerlememeli, Meclis’te uzlaşma, halkın bütününde kabullenme olmalı. Cumhurbaşkanı da bunu himaye eden, kolaylaştıran ve destek veren bir pozisyonda olmalı.
Kürt meselesinin çözümünde Cumhurbaşkanına aktif bir rol atfediyorsunuz. Peki, icracı Cumhurbaşkanlığı tartışmalarına yaklaşımınız nedir?
Elbette aktif olmak lazım. Cumhurbaşkanlığı yan gelip yatma yeri değildir. Orası büyük sorumlulukların olduğu bir makam. Fakat bunu kendi takdirinize göre mi yoksa Anayasa’nın hükümlerine göre mi yapacaksınız? Halktan aldığınız gücü kendi siyasi programınız için mi yoksa 76 milyonun menfaati için mi kullanacaksınız? Taraf tutan değil, bütün taraflara kucak açan bir Cumhurbaşkanı olmak istiyorum. Çok aktif olmak lazım ama bu aktiflik ters istikamette olursa ülkenin hayrına olmaz.
“CHP’DEKİ TARTIŞMALAR BİTTİ, ARTIK KENETLENME VAR”
CHP ve MHP seçmenleri arasında adaylığınızı benimsemeyenler var. Özellikle CHP’de ciddi sayıda seçmenin oy kullanmaya gitmeyeceği söyleniyor…
Halk Partisi içinde farklı düşünenlerin olması gayet normal. “Falan olmasın, filan olsun” diyenler oldu, bu tartışma yapıldı ve bitti. Şimdi kenetlenme var.
Taban ne kadar ikna oldu?
En büyük kenetlenme tabanda… Mesela Alevilerin desteklemeyeceğine dair çok şey yazıldı çizildi, fakat Alevi kardeşlerimizle ve kanaat önderleriyle yaptığımız temaslarda bunun satıhta köpük olduğunu gördük. Bu tartışmalar artık bizi meşgul etmiyor.
Son iki haftada ağırlıklı olarak CHP’nin ulusalcı tabanına yönelik mesajlar verdiniz. Peki, AK Parti’nin muhafazakâr seçmeninden ne kadar umutlusunuz? Sizi desteklerler mi?
Herhangi bir tabana karşı özel hareket içinde değilim, şu partinin bu partinin değil, herkesin Cumhurbaşkanı olacağımı söylüyorum. Halkın teveccühü gün geçtikçe artıyor.
Babanız Mehmed İhsan Efendi Cumhuriyet’in ilanından bir yıl sonra Mısır’a gitmiş. Babanızı ve en yakın arkadaşı Mehmet Akif’i ülkeyi terk etmek zorunda bırakan bir düşünce sisteminin adayı olmanız tuhaf bir kader değil mi?
Bu noktada yanlış bir bilgiyi düzeltmek isterim. Rahmetli babam 22 yaşında Mısır’a tahsilini tamamlamak için gitti. İstiklal Marşı’mızın yazarı Mehmet Akif Bey ile babam arasında nesil farkı vardır. Adaylığım konusuna gelince, ben herhangi bir düşünce sisteminin adayı değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı adayıyım. Bütün partilere, bütün siyası görüşlere eşit mesafedeyim.
Babanız yaşasa adaylığınıza ne derdi? CHP desteğiyle aday olmanıza tepki gösterir miydi?
Babam şuura, şûraya önem verir, fikir ve eylemde mutabık desteği koşul olarak addederdi. CHP’nin dışında toplumun büyük bir kesimini kapsayan diğer siyasi partilerin desteği karşısında adaylığıma destek verirdi.
Bir de meşhur Kuran meali hikâyesi var… Mehmet Akif neden mealin yakılmasını istemiş? Babanızın yakmayıp sakladığı doğru mu? 18 yaşındayken vasiyeti sizin yerine getirdiğiniz söyleniyor…
Babam ulemadan olduğu için, Akif Bey’in ona çok güveni vardı. Kuran meali üzerinde çalışırken de ona danışırdı. Bu olay da, benim içimde yarattığı hicran ve hüzün de artık tarihe mal olan bir hadisedir. Buna ilave edecek bir şeyim yok…
Türkiye’de laik hassasiyetleri olan insanlar da muhafazakârlar da size şüpheyle bakıyor. Bu iki kesimin beklentileri birbirinin zıttı iken her iki kesimi de nasıl ikna edeceksiniz?
Fikirlerini açıkça yazmış, söylemiş bir insanım. Beğenmeyenler olabilir ama ters yorumlarla zıtlıklar yaratmak isteyenlere itibar etmemek lazım.
“Abdullah Gül gibi bir aday” benzetmesi de yapılıyor. AK Parti tabanından oy çalabilmek için aday gösterildiğiniz eleştirisine ne diyorsunuz?
Bunu söyleyenler oklarını Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’e mi yoksa bana mı yöneltiyorlar? Demokrasiyi oy çalmak gibi göstermek hakarettir.
2007’de ya da herhangi bir dönemde AK Parti’den adaylık teklifi aldınız mı?
Bunun cevabı tarihe mal olacak bir şeydir. Konuşmak istemiyorum.
Dindar mısınız? Dünürünüz sizi hiç namaz kılarken görmediğini söyledi. Espri miydi?
Namazı, orucu, haccı, zekâtı, bütün farzları yerine getiren bir insanım, ama bunun üzerine konuşmayı gereksiz buluyorum.
Ailenizin diğer üyeleri nasıl bir hayat benimsiyor? CHP’li akrabalarınız var mı?
Gelenek ve göreneklerini muhafaza eden, çağdaş ve modern dünya görüşüne sahip bireylerden oluşan mutlu bir ailem var. Farklı siyasi partilere sempati duyan akrabalarım var.
Herkesin Cumhurbaşkanı olmayı vaat ediyorsunuz. LGBT-İ bireyleri, ateistler gibi farklı cinsel ya da inançsal tercihleri olan kesimleri de temsil edecek misiniz?
76 milyonun Cumhurbaşkanı olacaksanız, bir milletin bütünlüğünü temsil edecekseniz bu realiteyi görmezlikten gelemezsiniz. Burada iki hususa dikkat etmek lazım; hukuki mevzuat ve halkın anlayışı. Kanunlara bakmak, halkın bu konudaki hassasiyetlerini de göz önünde bulundurarak dengeyi bulmak lazım.
17 ARALIK VE PARALEL DEVLET
Türkiye uzun süredir 17 Aralık operasyonu ve “paralel devlet” iddiasıyla çalkalanıyor. Paralel yapının varlığına inanıyor musunuz? Gülen Cemaati’ne bakışınız nasıl?
Türkiye’de siyasi partiler destek arayışı içinde cemaatleri oy ve prestij kaynağı olarak görmüştür. Bu son hadiselerde ise münasebetin farklı boyut kazandığı söyleniyor. Mesele yargıya intikal etmiş, iddialar ve karşı iddialar var. Bunun karşısında objektif bir açıklama yapmak hayli zorlaştı. Yargı sürecinin bir an evvel bitmesini bekliyoruz. Benim herhangi bir cemaat ile intisabım yok.
Daha net cevaplar duymak istiyoruz… Sizce 17 Aralık operasyonu bir yolsuzluk soruşturması mıydı yoksa hükümete karşı komplo muydu?
Meclis bir soruşturma komisyonu kuruyor. Yargıya intikal etmiş bir konu… Polemik içerisine girmek istemem. Şüphesiz ki herhangi bir yolsuzluk iddiasının üstünü kapatmamak lazım. Aksi halde toplum içeriden çürür.
“BALYOZ VE ERGENEKON HUKUKUN İFLASIDIR”
Ergenekon ve Balyoz davalarına nasıl bakıyorsunuz?
Bu davalar Türkiye’de adaletin perişan halinin turnusol kâğıtlarıdır, hukukun iflasıdır. Bir mahkemenin verdiği kararı başka bir mahkeme bozuyor. Her şeyi birbirine karıştırır hale geldik. Pozisyonlar, yasalar ve mevzuat sürekli değiştirilirse o zaman keşmekeş olur. Türkiye’nin bunu aşması lazım. Öte yandan elbette darbelere karşıyım. İster silah zoruyla ister post-modern darbe olsun… 28 Şubat’ta kendi küçük menfaatlerini kollamaya çalışanların aksine ben mücadele verdim ve sonunda kürsümü ve kariyerimi feda ettim. Bu yüzden darbe konusunda kimse bana laf edemez!
“EŞİME DE BANA DA BÜYÜK MİRAS KALDI”
Mal varlığınızı açıkladınız. “Çok parası varmış, nasıl kazanmış?” diye merak edenler var…
Gerek miras yoluyla gelenler, gerek bizim kazandıklarımız... Babam zengin bir insan değildi ama dedem zengindi, mirasının dörtte biri bana intikal etti. Eşim de babasından önemli bir miras sahibi oldu. 35 sene uluslararası kurumlarda çalıştım. Kitaplar yazdım, eserlerim çeşitli dillere tercüme edildi. Eşim bunları çok iyi değerlendirdi. Saklayıp üstünü örtmeden üzerimizde ne varsa yazdık.
Yemekle aranız nasıl?
Yemeği severim ama sağlık bakımından az yerim. Oruç da sağlık açısından çok faydalıdır. Sadece Ramazan’da değil başka günlerde tuttuğunuz zaman da iyi olur. Türk mutfağının milliyetçisiyim. Fransız ve İtalyan yemeklerini de severim. Tatlı ve tuzluyu bir araya getirdikleri için Uzakdoğu mutfağını pek sevmem. Ama bizim hanım suşi sever!
“CEM YILMAZ’I ÇOK SEVERİM”
Elit zevkleriniz var mıdır? En büyük lüksünüz ne?
Seyahati severim. Son 9 senede 62 defa devriâlem yaptım, 100’e yakın ülkeye gittim. Bir de bana “Tanınmıyorsun” diyorlar! (Gülüyor…)
Müzikle aranız nasıl?
Hem klasik Türk ve sanat müziğini hem de Batı müziğini çok severim. Mozart’ı, Strauss, Brahms’ı dinlerim. Wagner’i fazla sevmem! Türkiye’de olduğum zamanlar İstanbul Filarmoni ve Ankara Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın konserlerini takip ederim. Yurtdışında olduğum zaman opera ve baleye gitmekten büyük zevk duyarım. Türk bestekârlarından Adnan Saygun'u, Ulvi Cemal Erkin'i ve Ferit Anlar'ı; klasik Türk müziğinden de Dede Efendi'yi, Itri'yi, Arif Bey’i, Şevki Bey’i ve Münir Nurettin'i severim. Klasik cazı da çok severim. İstanbul Caz Festivali’ni mutlaka takip ederim. Bunlar birbiriyle bağdaşan şeyler. İki kültürü birbiriyle zıtlaştırmak bizim tarihimizi yanlış anlamamızdan kaynaklanıyor.
En son hangi konserlere gittiniz?
Bu sene Gönül Paçacı Hanım’ın rahmetli Kâni Karaca’nın ölümü münasebetiyle Dolmabahçe Sarayı’nda verdiği konsere ve Zorlu Center’da Rossini’nin Fatih Sultan Mehmet operasına gittim.
“KIŞ UYKUSU DAHA KISA OLSA İYİ OLURDU”
Sinemayı takip ediyor musunuz?
Evet, ediyorum. En son Nuri Bilge Ceylan’ın “Kış Uykusu” filmini seyrettim.
Nasıl buldunuz?
Çok güzel, çok enteresan bir film… Büyük şehirden uzakta, Ürgüp’te bir otelde cereyan ediyor. İnsanlık hislerinin inceliklerini, derinliklerini, tezatlarını, gösteriyor. Diyaloglar çok güzeldi, fakat ritim biraz ağırdı. Belki biraz daha kısa olsa daha geniş kitleye hitap etmesi bakımından iyi olurdu. Tabii uluslararası bir yarışmada ödül almasını çok takdir ediyorum.
Popüler kültürle aranız nasıl?
Cem Yılmaz’ı çok severim. Bilhassa açık havadaki şovlarını… Birkaç kez gittim. Bence Cem Yılmaz 21. yüzyılın tulûatını sahneliyor.
Resimle aranız nasıl?
Çok büyük bir koleksiyonum var. Maalesef yurtdışından evimize yeni geldiğimiz için henüz yerleştiremedik.
(Ekmel Bey hat sanatına çok meraklıymış.Duvarında Mehmet Nazif’in bir eseri asılı)
Koleksiyonda kimler var?
Daha çok yabancı ressamlar... Renoir, Picasso, Rembrandt, Van Gogh falan yok, mütevazı bir koleksiyon! (Gülüyor…) Ama hat koleksiyonumda, Mustafa Nazif Bey’in, Hamit Bey, Sami Efendi, Necmettin Bey, Hasan Çelebi, Kemal Batanay gibi çok önemli hattatların eserleri var.
Sporla aranız nasıl? Hangi takımlısınız?
Beşiktaş’a karşı biraz meyilim var. Dünya Kupası’nı izlemeye pek zamanım olmuyor.
Huysuz titiz taraflarınız var mı?
Zaman kavramına karşı çok hassasım. Seyahat ettiğimde de ofisimle sürekli temas halindeyimdir. Kol saatimde iki kadran var, biri her zaman bulunduğum şehrin, diğeri gittiğim şehrin saatini gösterir.
“SOYADIMI DA ÇOK ZOR ÖĞRENDİLER!”
Adaylığınız açıklandığında “Kim bu Ekmeleddin İhsanoğlu” diyenler oldu. Yeterince tanınmamanın dezavantajını hissediyor musunuz?
Bu biraz mübalağa ediliyor. Ben tanınmayan biri değilim. 1980’den beri önemli kamu görevlerinde bulundum. 9 sene ikinci en büyük uluslararası teşkilatın başkanı olarak görev yaptım. Önceki gün Trabzon’da çarşıda yürürken 80 küsur yaşında yaşlı bir teyze “Şu Ekmeleddin değil mi?” dedi, gelip sarıldı. Mesele bitmiştir yani…
İsminizi kim koymuş?
Babam koymuş. 14. yüzyılda Bayburt'ta yetişen büyük bir bilim adamının adıymış. Bana çocukluğumdan beri Ekmel derler.
Sosyal medyada yapılan yorumlara gülüyor musunuz?
Soyadımı da çok zor öğrendiler! (Gülüyor...) Bunlar hoş şeyler aslında...
“İLAHİYATÇI DEĞİLİM, FİZİK VE KİMYA DOKTORASI YAPTIM”
İlahiyatçı olduğunuz zannediliyor ama aslında kimya okumuşsunuz…
Üniversitede fizik ve kimya çift ihtisas yaptım. Master ve doktoramı da fizik ve organik kimya üzerine yaptım. Doçentliğim sırasında 1970’lerde İngiltere’de reaksiyon kinetiği ve saniyenin binde biri zaman diliminde iyon değişimleri üzerine çalıştım. Sonradan Osmanlı bilim tarihine yöneldim, 30 senede 20 ciltlik külliyat yazdım. Nâzım Hikmet’i, Tevfik Fikret’i, Yahya Kemal’i, baba dostu Mehmet Akif’i, Necip Fazıl’ı tercüme ettim.
GENÇLİK VE GEZİ
Söylemleriniz hep orta yaş ve üstüne yönelik. Gençlere ne vaat ediyorsunuz?
Gençleri daha iyi anlamak, sürekli çocuk muamelesi yapmamak lazım. Onlarla diyalog kurarsanız bu, memleketi de ileri götürür.
Gezi olayları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu olaylarda can kaybı olması hepimizi derinden üzdü. Gezi olayları, taleplerini ifade etme bakımından gençlerimizin duyarlılıklarının gelişmiş toplumlar düzeyinde olduğunu gösterdi. Ancak ne yazık ki olayların devamında aşırılıklar yaşandı ve konu amacından saptırıldı. Yanlış yönetişim de konuyu tırmandırdı. Gençlerimizi bire bir dinlemenin uzlaşma ve barış getireceğine inanıyorum.