Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem fehmi koru, habertürk, kübra par, röportaj, ahmet hakan, ertuğrul özkök, cemaat, muhafazakar kesim, star, aydın doğan, türk medyası

        ÖZEL RÖPORTAJ - Kübra PAR / HABERTÜRK

        NEDEN KONUŞTUM?

        O farklı bir muhafazakâr, farklı bir gazeteci. İzmirli. Hem imam hatipli hem Harvard’lı. Karşı mahallenin en güçlü kalemi... Ertuğrul Özkök ve Ahmet Hakan gibi gazetecilerle girdiği polemiklerle medya dünyamızın en renkli tartışmalarının göbeğinde yer aldı. Sadece yazılarıyla değil karakteri ve hayatıyla da gündemden hiç düşmedi. Kimi zaman “Yalı satın almış, Aydın Doğan ile arkadaş olmuş, Hürriyet’in başına geçecekmiş” dedikodularıyla kimi zaman da Tophane’de mütevazı bir kahvede başlayıp Hilton’un lüks salonlarına taşınan meşhur fasıl geceleriyle konuşuldu.

        Artık Habertürk’te yazacak. Ertuğrul Özkök “mahalle mi değiştirdi?” diye sormuş. Bu transferin anlamını kendisiyle konuşmalıyım dedim. Aynı gazeteden değilmişiz gibi her şeyi açık açık sordum. Eski mahalledekileri incitmemeye özen gösterdi ama muhafazakârları eleştirmekten de geri durmadı... Beykoz’daki meşhur evinde buluştuk. Yalı değil, gecekondu mahallesinin içine saklanmış denize nazır iki katlı bahçeli bir ev. Dekorasyon şaşaalı değil ama havada biraz muhafazakârlık kokusu var...

        Gazeteciliğe Zaman’da başladığınız zannedilir ama aslında öncesi var...

        İlk imzalı yazım 15 yaşımdayken Gurbet Dergisi’nde çıktı. 70’lerin sonunda Yeni Devir’de yazdım. 1984-85 arasında Milli Gazete’nin genel yayın yönetmenliğini yaptım.

        Zaman Gazetesi macerası nasıl başladı?

        1986’da kurulurken genel yayın yönetmeni oldum. 1 yıl sonra İstanbul’a taşındı. Yayın yönetmeni değişti, ben başyazar olarak devam ettim.

        Başlangıçta Cemaat ile ilişkisi var mıydı?

        Hayır, üç ortağı vardı, aralarında ihtilaf çıktı, sadece Alaattin Kaya kaldı. Alaattin Bey yeni ortaklar arayışına girince Cemaat serüveni başladı.

        Sizin Cemaat ile gönül bağınız var mıydı?

        Muhafazakâr kesim içinde olup da Risale-i Nur ile yolunun kesişmemiş olması mümkün değildir. Toplantılarına katılmıştım tabii ama o dönemde Fethullah Gülen lider değildi. Hiçbir zaman Cemaat’e bağlı olmadım.

        Zaman’dan neden ayrıldınız?

        Yollarımızı ayırmamızı gerektiren nedenler oluştu. Bugüne kadar çalıştığım kurumu hep kendim seçtim. Ayrılmak da bunun bir parçasıdır...

        Yeni Şafak’tan ayrılışınız tatsız olmuştu. Wikileaks’teki iddialar doğru muydu?

        Ankara temsilcisi olarak bütün büyükelçilerle ilişkim vardı ama Edelman yıldızımın barışmadığı nadir büyükelçilerden biriydi. 1 Mart tezkeresine karşı çıktığım için ABD beni kara listeye almıştı. Sonra aramızda bilinmesi sakıncalı bir ilişki varmış gibi bir iftiraya maruz kalınca Yeni Şafak’taki yazıları kestim.

        İbrahim Karagül’ü işten attırmak istediğiniz doğru muydu?

        Hiç yakıştıramadığım bir iftiradır. O vatandaşı hayatımdan tamamen sildim. Böyle bir iftirayı yapabilecek çapsızlıkta bir adam! Şimdi neden olduğunu anlıyorum. Hem gazetenin hem de kanalın yayın yönetmeni oldu.

        Hürriyet’e transfer olacağınız hatta başına geçeceğiniz konuşulmuştu. Teklif almış mıydınız?

        Hürriyet’le eski bir maceram var. Ertuğrul Özkök yayın yönetmenliğinin ilk yıllarında transfer teklif etmişti. O dönem birkaç yazı yazmıştım. Yeni Şafak’tan ayrıldıktan sonra Aydın Doğan sağ olsun grup içerisinde herhangi bir yerde yazabileceğimi söyledi ama teşekkür edip reddettim.

        Ya başına geçeceğiniz iddiası?

        Bunlar benim dışımda konuşulmuş şeyler. Genel yayın yönetmenliğini genç insanların yapması daha doğru. Ben 30’lu yaşlarımda yayın yönetmenliği yaptım zaten, yeniden heves etmek makul gelmiyor.

        O dönem Hürriyet’in başına geçseydiniz bugün nasıl bir Hürriyet ve nasıl bir medya düzeni görürdük?

        Farklı bir Hürriyet olurdu. Daha ilkesel davranan, sayfalarını beğenmedikleri insanları küçümsemek, askerlere selam çakmak için kullanmayan, Türkiye’yi maceraya sürüklemeyen, 28 Şubat’larda, 27 Nisan’larda, Cumhurbaşkanlığı seçimi arifesinde o türden manşetler atmayan bir gazete olurdu. Filikaya dönüşmemiş gerçek bir amiral gemisi olurdu! Ama başta dediğim gibi Hürriyet’in başına geçmeyi hiç düşünmedim.

        Aydın Doğan ile samimi olduğunuz söylenmişti. Şimdi nasıl bir ilişkiniz var?

        Hiçbir gazete patronu ile samimi değilim. Birkaç kez yemek yediğimiz, fasıllarda buluştuğumuz oldu o kadar.

        Star’dan neden ayrıldınız?

        Habertürk’e geçmek için.

        Yönetimle aranızda bir sürtüşme yaşandı mı?

        Hayır, herhangi bir şikâyetleri olmadı. Bir ayağım Habertürk TV’de. “Gel, gazetede de yaz” dediler. Eğer Star gibi bir gazeteden ayrılacaksam en uygunu Habertürk’tü.

        “Star gibi bir gazete”den kastınız nedir?

        Star daha önce yer aldığım gazetelerin hitap ettiği kesime hitap ediyor. Eskiden yayın yönetmenleri “Sen ayrılırsan gazetemiz ne olur?” diyerek durduruyordu. Bu defa açıkça gördüm ki ben ayrılsam da boşluk doğmayacak.

        Habertürk’e geçeceğinizi söylediğinizde tepkileri ne oldu?

        Elbette üzüldüler. Kesin kararlı olduğumu söylediğim için ayrılmamız kolay oldu.

        Habertürk’ü neden tercih ettiniz? Siz mi merkeze kaydınız yoksa merkez mi muhafazakârlaştı?

        Türkiye’de iki merkez var. Biri Star’ın da içinde bulunduğu merkez. O merkez hem siyasi anlamda başarılar elde etti hem de kendi gazetecilerini yetiştirdi. Diğeri Habertürk’ün de önemli bir parçası olduğu merkez. Bu iki merkez birbirinden tamamen bağımsız değil. Habertürk’ün hitap ettiği kesim içinde hem muhafazakârlar hem de farklı dünya görüşünden insanlar var. Öbür tarafta bulduğum rahatlığı burada da bulacağım inancıyla geldim.

        Artık mahalle değiştirdiniz diyebilir miyiz?

        Hayır tam tersine hepimizi aynı mahallede görüyorum. Bu iddiayı Ertuğrul Özkök yazdı. İşin garibi ikimiz de İzmirliyiz. O “Kahramanlar’lıyım diye övünüyor. Ben Güzelyalı, Göztepe çocuğuyum. Şimdi ikimiz de Beykoz’da oturuyoruz. Anlayacağınız mahallelerimiz birbirine yakın!

        Yaşam tarzlarınız da birbirine yaklaşacak mı?

        Onun yaşam tarzı yazılarına yansıttığı kadar mübalağalı değil. Aydın Doğan’ın davetiyle bayramda birlikte Rodos’a gittik. Ertuğrul Özkök kırk yıldır namaz kılan biri gibi bayram namazı kıldı. Özkök kendisini fazla önemsiyor, farklı bir yere yerleştiriyor, o mahalle önemli onun için. Halbuki yetişme tarzımız farklı olsa da mahallelerimiz yakın...

        Peki, sizi bundan sonra Papermoon’larda, Nişantaşı mekânlarında daha sık görecek miyiz?

        Papermoon’a Ertuğrul Özkök’ten daha sık gidiyorum!

        Habertürk’te yazı üslubunuzu değiştirecek misiniz?

        Kendimi olduğum gibi taşıdığım takdirde Habertürk okurlarıyla daha iyi anlaşacağımız kanaatindeyim.

        Ertuğrul Özkök “Ahmet Hakan ve Akif Beki gibi yazsın” dedi. Sinirlendiniz mi? İki isimden de pek hazzetmiyorsunuz...

        İçimden sadece “Olur abicim, baş üstüne” dedim!

        Ahmet Hakan ile yıldızınız neden barışmıyor?

        İnsanlar dostlarını seçerken farklı tercihlerde bulunuyorlar. Dostum değil sadece...

        Kızgın mısınız?

        Kızgın falan değilim. Az önce Papermoon’u sormuştunuz. Onu elinden tutup Papermoon’a ben götürmüştüm!

        Siyasi merkezin yarattığı medyanın başarılı olduğunu söylediniz ama tirajlar tam tersini söylüyor. Onları gerçekten başarılı buluyor musunuz?

        Gazetecilik tüm dünyada sıkıntıda, tek bir kesimin gazetelerini suçlayamayız.

        Ayrıldığınız mahalleye toz kondurmamaya mı çalışıyorsunuz!

        Elbette! Onların çıkardığı gazeteleri başarısız, diğerlerini başarılı görmek doğru değil. Onlar belirli bir mücadelenin parçası haline dönüştüler. Ona oyun oynanmasına karşı gelmek için yayın yapıyorlar.

        Peki, buna gazetecilik diyebilir miyiz?

        Karşı taraf da aynı şeyi yapıyor! Gazeteciliği bir tür hesaplaşma olarak gören sadece bir kesim değil. Habertürk’ü bugünkü özellikleriyle gazetecilik ilkelerine en yakın yer olarak görüyorum. Belli bir odakla irtibatlı olmayan, siyasi bir hesabın parçası olmayan, iktidarı ya da muhalefeti iyi ya da kötü göstermeye çalışmayan bağımsız bir gazete. Teklif geldiğinde böyle bir gazete içinde yer alırsam kendimi daha rahat hissederim diye düşündüm.

        'İktidar, kültürü çok ihmal etti'

        90’larda muhafazakâr kesimde düşünce ortamı daha canlıydı. İktidara gelmek İslamcıların parlaklığını söndürdü mü?

        Doğru bir tespit. İktidar olup güç elinize geçtiğinde farklı bir insana dönüşürsünüz. Muhafazakâr kesimde gücü gördükten sonra bocalayanlar da var, kendini hâlâ mağdur hissedenler de. Sosyolojik bir dönüşüm yaşanıyor.

        İktidara yapılacak en önemli eleştiri kültür siyasetini ihmal etmeleri. Yollar köprüler yapmakla ilgilendiler ama kültürle hiç ilgilenmediler. Yeni yapılan camilere bakın, estetik açıdan çoğu felaket durumda.

        Cumhurbaşkanı seçilirse Erdoğan’ın Gül’den farkı ne olur?

        Erdoğan “terleyen ve koşan cumhurbaşkanı olacağım. Yollar, köprüler kontrolümde olacak” diyor. Nasıl olacağını çok merak ediyorum. İstese ve zorlasa bile daha önceki cumhurbaşkanlarından çok farklı olamaz. Neticede Anayasa’ya uyacağına dair yemin edecek. Anayasa’da yazılanları aşmak istiyor ama mümkün değil. Başbakan kim olursa olsun Gül-Erdoğan ilişkisinden farkı olmaz.

        Gül’ün saf dışı kalma ihtimali var mı?

        Zannetmiyorum...

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ