Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Medya Diziler Erdal Beşikçioğlu Söz Sende'de müjdeyi verdi

        Ünlü oyuncu Erdal Beşikçioğlu, Söz Sende'de Balçiçek İlter'in sorularını yanıtladı. Final bölümüyle televizyon macerası biten kült dizi Behzat Ç., hayatı ve ülke gündemi hakkında çarpıcı açıklamalar yapan Beşikçioğlu, dizinin sevenlerine güzel bir haber de verdi: Behzat Ç. sansürsüz devam edecek.

        İşte Erdal Beşikçioğlu'nun o açıklamaları...

        “BEHZAT Ç. KONUSUNDA CANIMIZI ÇOK SIKTILAR”

        Türkiye'de televizyon çok hakim bir konumda olduğu için bir süre sonra sizin gerçek kimliğinizle yarattığınız karakter kimliğinizi birbirine karıştıyorlar. Bana Behzat Bey dedikleri zaman çok sinirliyorum. Ben Behzat değilim, Behzat da bey değil. Siyasetçiler de bunu yapıyor. Bu konuda bizim çok keyfimiz kaçtı. Siz bir hikaye anlatıyorsunuz, bir karakter yaratıyorsunuz ama bir süre sonra gerçeklik duygularınız sorgulanmaya başlayınca o zaman siz de karakter konusunda geriye çekilip biraz daha göstermeci bir şekilde oynuyorsunuz. Behzat Ç.'nin üç yılına baktığınız zaman oyuncuların oynama biçimi ile ilgili değişikliği açıkça görebilirsiniz.

        “BEHZAT Ç.'NİN BİTMESİNE ÜZÜLMEDİM”

        Behzat Ç.'nin bitmesine hiç üzülmedim. Çünkü 3 senedir bir şekilde evlere konuk olmak için kendimizi zorladık biz. Saat 20:00'de başlayan bir iş 22:00'ye geldi, 23:00'e geldi, ondan sonra da yaş sınırı konuldu. En çok biplenen dizi de Behzat Ç. Suçluların arasında yaşayan bir adamın beyefendi diye konuşması inandırıcı olur mu? Buna o gözle bakmak gerek.

        “BEHZAT Ç. SANSÜRSÜZ OLARAK DEVAM EDECEK”

        Behzat Ç. bitmedi. Televizyonda özgür bir söylem içerisinde olmamız çok güç, bu yüzden bu mecrada istediğimiz işi yapmamız mümkün değil. Son bölümü çektikten sonra Serdar Akar'la 8-10 salonlu sinemalar var, bütün bir yıl boyunca bir salonu bize tahsis etsinler, her ay bir tane Behzat Ç. çekip bu salonlarda sansürsüz olarak seyirciyle buluşturalım diye konuştuk. Serdar Abi, dizinin yapımcısıyla da senaristlerle de konuşacaktır. Ancak hepsinden önce Ankara Yanıyor'u çekip sinemada ne kadar özgür olduğumuzu görmemiz lazım.

        BEŞİKÇİOĞLU'NUN EN SEVDİĞİ BEHZAT Ç. SAHNELERİ

        Beynimdeki bebek sahnesinin çekimlerinin çok zorlu olduğunu ama ortaya özel bir iş çıktığını söyleyen Beşikçioğlu, kendisi için özel olan diğer sahneleri de şöyle anlattı: Canan'la (Ergüder) oynadığımız “Biz de mutsuz olalım” sahnesi, Akbaba'nın en son “Ben oldum cinayet” dediği sahne, birinci ve ikinci sezonun final sahneleri benim için özeldi. Beş Behzat'ın olduğu ve tüm bölümün bir evde geçtiği bölümler de baştan sona güzel işlerdi.

        “DİYARBAKIR'DA 24 SAAT TİYATRODA YAŞADIK”

        Konservatuvardan mezun olduktan sonra Diyarbakır Devlet Tiyatrosu'nda çalışmaya başladım. Orada gerçeklerle karşılaşmak çok farklıydı. 24 saat tiyatronun içinden çıkmıyorduk. Çünkü akşam eve gitmek de sabah tiyatroya gelmek de çok tehlikeliydi. Böyle bir zamanda orada tiyatro yaptık ve salonlar da doldu. Mesleğin ne kadar önemli olduğunu bana Diyarbakır öğretmiştir. 4 yıl orada kaldım, Diyarbakır beni büyüttü.

        “HİZMET ETTİĞİN YERE SAVAŞ AÇTIK DEDİLER”

        Diyarbakır'dan sonra askere gittim. Askerlikte de bana “Senin hizmet ettiğin bölgeye biz savaş açtık, sen de savaşacaksın” dediler ve beni Yüksekova'ya gönderdiler. “Ben sanatçı adamım, savaşmayı bilmem” desem de “Sen oraya lazım olacaksın. Orada moral motivasyonu arttırırsın” dediler. Gitim oraya, herhalde ben burada bir tiyatro yaparım diye düşünürken benden sahne organizasyonu olarak bir tane aç-aç düzenlememi istediler. Aç-aç kadın görmemiş insanların fantezilerini geliştirmek üzere dans eden bir kadını seyretmeleri. Biz de aç-açı düzenledik sonuç olarak.

        “ASKERDEN DÖNDÜKTEN SONRA 2 AY KENDİME GELEMEDİM”

        İlk çatışmada yazın ortasında eksi kırk derecede üşüyor gibiydim. Vücudum seyirmeye başlamıştı. Askerlerden biri o çatışma sırasında “Komutan, sen çok üşüdün, al bu çayı iç” dedi. O çayı içtikten sonra olay tamamen bambaşka bir boyuta ulaştı. Çok entresan bir dönemdi. Siz tiyatro ile uğraşmışsınız, “Ne savaşıyorsunuz kardeşim, barış içerisinde yaşayalım” diyen bir insansınız, birisi geliyor ve “Öldüreceksin onu” diyor. Döndükten sonra iki ay kendime gelemedim. Eve geldiğim zamanlarda da sadece gecenin sesini dinlemek için kampa gidiyordum. Dağda bayırda kalmaktan ona alışmıştım çünkü.

        “AKİLLER ŞEHİT AİLELERİNİ ANLAYAMAZ”

        Beşikçioğlu, Akil İnsanlar Heyeti'nin çalışmalarını ise şöyle değerlendirdi: Akillerle iyi olabilecek bir şey bence mahvedilmek üzere. Oradaki hiçbir akil insan şehit ailelerini anlayamaz. Mutlak barış elbette olmalı ama barışın olması için verilen tavizler de çok önemli. Şu anda bu barış sürecinin pazarlığının ne olduğu bilinmiyor, bence bu çok önemli. Her ne koşulda olursa olsun Cumhuriyet çocuğu olarak yetiştirildik biz.

        “BİRİNİN DE ANITKABİR'İ BEKLEMESİ LAZIM”

        Ankara'yı çok sevdiğini söyleyen Beşikçioğlu, şöyle devam etti: Bir gün bir arkadaşım “Ankara'da ne işin var senin? İstanbul'a gelsene, bak burada boğaz var” dedi. Ben de “Burada da Anıtkabir var. Birinin de onu beklemesi lazım” dedim. Zaten insanlar boğazı ayda 3-4 kere görebiliyor. İstanbul'da hayatının çoğunu trafikte geçiriyorsun, dışarı çıkamıyorsun. Ben de daha net durumlardan hoşlanan biriyim, İstanbul'un karışık durumunu çok sevmiyorum.

        “SUÇLU DEVLET TİYATROLARI DEĞİL SİYASİ İKTİDARLARDIR”

        Beşikçioğlu, Devlet Tiyatroları, Türkiye'de tiyatro ve ödül sistemi hakkında da önemli değerlendirmelerde bulundu. Beşikçioğlu, Devlet Tiyatroları hakkında “ Bu konuda devamlı duyduğumuz şey çalışmayan çok fazla adam olduğu söylemi. Bu doğru değil. Dönem dönem siyasi iktidarlar kurumlara kendi yandaşlarını sokmak konusunda birtakım baskılar yapmış ve bazı adamlar da bu şekilde devlet tiyatrolarına girmiştir. Bunun suçlusu Devlet Tiyatroları değil; dönemin siyasi iktidarlarıdır.” dedi.

        “DEVLET TİYATROLARI KAPANMAYACAK”

        Devlet tiyatrosunun kapatılması söz konusu diyorlar. Bu Anadolu'daki tiyatroyu bitirmek demek. Devlet Tiyatroları Anadolu'da bir markadır. Bazı tiyatrocuların kapatılmayı desteklemesi “Pastada büyük bir pay var, ben özel tiyatro olarak bu payı almak istiyorum” demek. Aldıktan sonra oyunu nerede oynayaklar merak ediyorum. Bu insanlar ezbere konuşuyor. Bence devlet tiyatrolarına bir düzenleme gelecek ama kapanacağına inanmıyorum.

        “İSTANBUL, TİYATROYU BİR TÜKETİM ARACI YAPTI”

        Türkiye'de tiyatro bir tüketim aracı olarak lanse edilmeye başlandı. Bunun öncülüğünü de İstanbul yaptı. İstanbul'da 3-5 arkadaş bir dizide bir araya geliyorlar, bir tane oyun buluyorlar ya da birileri oyun yazıyor, sadece seyirciyle buluşmak için tiyatro yapıyorlar. Oysaki tiyatro bir sanattır, bir felsefesi vardır. İstanbul'da büyük bir yüzde bu sanat kavramını tiyatrodan almış durumda.

        “HER KONSERVATUVARLI OYUNCU DEĞİL”

        Bir Delinin Hatıra defteri ile ülkeyi dolaşırken konservatuvar öğrencilerinin yaptıkları işleri izliyorum. Konya'ya gittiğimde oynadıkları oyunları gördüm. Bir tane klasik oyun yok. Komedi, komedi, komedi... Sahnenin felsefesi ne olacak? Konservatuvar ve dengi okullar YÖK'e bağlı olduğu sürece maalesef bu böyle olmaya devam edecek ve maalesef buralardan mezun olan insanlara oyuncu gözüyle bakılacak. Oysa oyuncu olmak hayatını bu işe adamaktır. Tiyatro sanatçısı olmaktan bahsediyorum, televizyonu herkes yapabilir

        “BU KADAR ÖDÜL OLMASI DOĞRU DEĞİL”

        Ünlü oyuncu ödül törenleri hakkında da “İstanbul'da başka bir tören var, Antalya'da başka bir tören var, Adana'da başka bir tören var. Bu ödüllendirme mekanizması ile Türkiye'de bir film yapıyorsanız ödül almamanız zor. Bu kadar çok ödül olmasını doğru bulmuyorum. Bu ödülü sıradanlaştırıyor. Benim için önemli olan ödülden cok seçici kurul” dedi.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ