Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Kadir Kaymakçı Hakem 'yabancı' olacaksa yorumcu da 'yabancı' olsun

        Futbolda şiddet bize özgü bir şey değil elbet! İşte son birkaç ayda Avrupa’da yaşanan şiddet olayları:

        Atina'da Aralık ayında voleybol maçında taraftarları arasında çıkan olaylarda bir polis memuru ağır şekilde yaralandı. Yunanistan Hükümet Sözcüsü Pavlos Marinakis, olaylar bir voleybol maçında çıkmış olmasına karşına sporda şiddetin ‘merkezi’nin futbol statları olduğunu belirterek futbol maçlarının 2 ay boyunca seyircisiz oynanacağını açıkladı.

        Yine aralık ayında Fransa’da Nantes-Nice maçında bir taraftar bıçaklanarak öldürüldü. Nantes antrenörü Jocelyn Gourvennec çok üzgün olduğunu açıkladı: “Ailenizle birlikte bir futbol maçına gidiyorsunuz ve maçtan sonra ölümle yaşam arasında kalıyorsunuz. Bunu nasıl olabildiğini aklım almıyor! Bu kabul edilemez. Oyuncular da bu durumda etkilendiler, soyunma odasında sadece bu konuyu konuştular, çok duygulandılar...”

        Fransa İçişleri Bakanı Gérald Darmanin geçen sezon futbolla ilgili olaylarda 100'den fazla polis memurunun yaralandığını açıkladı.

        İngiltere’de Ocak ayının son günlerinde West Bromwich Albion ile Wolves arasında oynanan FA Cup maçında 81. dakikada tribünde olaylar çıktı. Taraftarlar birbirine girdi, sahaya atlayanlar oldu. Futbolcular soyunma odasına gitti maç 38 dakika durdu. Yaşları 16 ila 58 arasında değişen 6 kişi polise bayrak direği ile saldırmak dahil çeşitli suçlardan tutuklandı. West Brom. konuyla ilgili açıklama yaptı: “Olaylara karışanlar haklarında açılan soruşturma dışında kulüp tarafından da tribüne girememe cezasıyla cezalandırılacak.”

        Bunlar sadece birkaç örnek... Bunlar gibi onlarca haber var...

        Ancak bu olayları bizden ayıran bir şey var... Biz de ‘suçlu’ yok... Bizde herkes ‘haklı!’

        HERKESİN HER ZAMAN ‘HAKLI MAZERETİ’ VAR

        “Her şeyde olduğu gibi profesyonel futbolda da mazeret iyi olduğu sürece suçun önemi yoktur.” Eduardo Galeano’nun bu sözünü canlı canlı yaşıyoruz son birkaç aydır. Kulüp başkanları saha ortasında hakem dövüyor, seyirciler ellerinde bıçakla sahaya iniyor, futbolcular seyircileri tekmeliyor... Ve herkesin bunları neden yaptıkları konusunda ‘son derece haklı(!)’ mazeretleri,

        her mazereti savunan da bir ‘taraftar’ grubu var: “Hakem hep aleyhimizde karar veriyor”, “Futbolcular saha ortasında sevinip tahrik ediyor”, “Taraftar saha içinde üzerimize geliyordu bizim ki nefsi müdafaa...”

        Halil Umut Meler’in saha ortasında Ankaragücü başkanı Faruk Koca tarafından yumruklanmasının ardından İngiliz The Guardian gazetesinde 12 Aralık 2023 günü Emre Sarıgül imzasıyla çıkan yazının son cümlesini hatırlıyorum: “Eğer ciddi önlemler alınmazsa Ankara’da yaşanan olaylar kısa sürede unutulacak ve yeniden yaşanacaktır. 2016’da bir Trabzonspor taraftarının Fenerbahçe maçının 89. dakikasında hakeme saldırdığını kim hatırlıyor?”

        Emre Sarıgül’ün söylediği 2016'daki olay diğer tüm olaylar gibi ‘unutuldu’ ve 17 Mart günü yeniden yaşandı!

        2016’da sahaya girip hakeme saldıran o taraftarın 17 Mart 2024’te tribünde olduğuna eminim ama ispatlayamam!

        Futbolda tarih bize hiçbir şey öğretmiyor maalesef ‘loop’a alınmış tek bir sezonu yaşayıp duruyoruz adeta...

        BİZ GAZETECİLERİN HİÇ Mİ SUÇU YOK!

        Tüm bu şiddet olaylarında haklı çıkmak için bulunan ‘iyi mazeretler’in başında hakemler geliyor. 10 gün önce yaşananların ardından gazete köşelerinde, TV’lerde ‘futbol yorumcuları’ndan en çok duyduğum şey maçları ‘yabancı hakemlerin’ yönetmesi!

        Neredeyse her unsuru ‘eğri’ olan futbolumuzda her maçtan sonra hakemleri konuşmak deveye ‘boynun niye eğri’ demek gibi geliyor bana!

        Yabancı teknik direktör, yabancı futbolcu, yabancı sportif direktör, yabancı hakem hocası, yabancı hakem yorumcusu... Hepsi denendi geldiğimiz noktada saha ortasında futbolcularla taraftarlar yumruk yumruğa birbirine girdi.

        Geçtiğimiz günlerde sevgili Serdar Ali Çelikler, “Belki de yabancı TFF başkanı atanmalı” diyordu.

        İşte tam da bu noktada ben çuvaldızı birazda kendimize batırmamız gerektiğini düşünüyorum.

        Tüm bu gergin ortamın oluşmasında bizim, ‘gazeteciler’in, hiç mi suçumuz yok!?

        Teknik direktör yabancı, futbolcular yabancı, hakemler yabancı, TFF başkanı yabancı olacak ve bu ‘futbolu’ yerli ‘futbol yorumcuları’ mı değerlendirecek...

        ‘Muhabiri’ oldukları kulüplerin ‘en fanatik’ taraftarından daha taraflı yorumlarla sosyal medyada yangına körükle giden futbol yorumcuları ‘bizden’, futbolumuzun diğer tüm unsurları yabancı olunca her yer güllük gülistanlık olacak öyle mi!?

        Belki de sahada oynanan oyunu konuşmak için ‘dışarıdan gözlere’ ihtiyacımız var. TV’de, gazetede, sosyal medyada yabancı ‘futbol yorumcuları’ mı denesek bir sezon... Bakalım değişen bir şey olacak mı?

        Hakem yabancı oluyor da yorumcu niye yabancı olmasın!

        TİCARİ REKABET ARTTI SPORTMENLİK AZALDI

        Futbolda şiddet tek başına ‘biri’ne bağlamak doğru değil, saha içinde ve daha da çok saha dışındaki birçok unsurun bir araya gelmesi sonucunda ortaya çıkan bir şey bu... Tam da bu noktada Roland Benedikter’in “Avrupa’da futbolda şiddet neden artıyor?” başlıklı yazısındaki şu satırlar önemli bence:

        “Futboldaki şiddetin temelinde birçok önemli unsur yatıyor. Birincisi ‘zamanın ruhu!’ Siyaset uzmanlarına göre bir belirsizlik çağında yaşıyoruz . Siyasette, kültürde, dinde, demografide, teknolojide ve ekonomide sistemik krizler eş zamanlı yaşanıyor. Pek çok alanda aynı anda gerçekleşen bu ‘derin’ değişim, kavranması zor, birbirine bağlı temel geçişlerden oluşan bir ağ yaratıyor.

        Sonuç olarak pek çok insan artık kendini yetersiz, rahatsız, güvensiz ve dolayısıyla daha saldırgan hissediyor. Özellikle gelir düzeyi düşük veya daha az eğitimli olanlar, sosyal ve ekonomik açıdan sömürülenler arasında bir ‘kontrol kaybı’ hissi var.

        Bu orta sınıftakileri giderek daha fazla etkiliyor. ABD’de Nisan 2023'te yapılan bir ankette, seçmenlerin yüzde 72'sinin ABD toplumunun ‘kontrolden çıktığına’ ve bu nedenle karşı önlemlerin alınması gerektiğine inandığını söylüyor. Bu durum futbolu da etkiliyor. Artan futbol şiddeti bu daha geniş eğilimlerin bir belirtisi olarak görülebilir.

        Son yıllarda futbol giderek ticarileşti. Sporda artan ticari rekabetle oyunun ruhu temelden değişti. Ne pahasına olursa olsun kazanmaya öncelik verilince sportmenlik ortadan kalktı. Futbolda şiddet aynı zamanda sosyo-ekonomik döngüleri de takip ediyor. Ekonomik sıkıntı zamanlarında artıyor, ekonomiler düzeldiğinde azalıyor.”