Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nasuhi Güngör Barışa yolculuk ve Kalkınma Yolu

        Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve beraberindeki heyetin, Irak ziyaretine dair değerlendirmelere devam edelim.

        Bu kapsamlı ziyaretin birikmiş sorunlara dair önemli boyutları var elbette. Terörle mücadele, enerji alanında yenilenmiş işbirliği hamleleri ve güvenlikle bağlantılı olsa da Irak Kürtleriyle yeni bir dönemin kapısını açmak.

        Ancak geleceğe dair ve aynı zamanda küresel ölçekte en büyük ilgiye neden olan proje Kalkınma Yolu. Türkiye ve Irak’ın merkezinde olduğu, BAE ve Katar’ın da sürecin ortağı olarak yola çıktığı bu projenin, Asya’dan Avrupa’ya oluşturacağı hareketlilik olağanüstü sonuçlar üretmeye aday.

        “TÜRKİYESİZ KORİDOR OLMAZ”

        Başlıktaki bu cümle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ait. Buradaki vurgu, farklı koridor alternatiflerinin Türkiye’yi devre dışı bırakmasına gösterilen tepki.

        Kısa hikayesi şöyle. Hindistan’da gerçekleşen G–20 zirvesinde ABD-AB ortak desteğiyle bir proje açıklandı: IMEC, açık haliyle Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru. Hindistan’dan başlayıp Körfez ülkelerinden İsrail'e ve oradan Avrupa’ya giden bir hat. Ancak Türkiye ve Irak bu koridorda yer almıyordu. İki önemli nokta. Öncelikle bu G-20 zirvesine Rusya ve Çin katılmadı. Dolayısıyla bu Çin’in kuşak projelerini hedef alan bir adımdı. İkincisi, G-20 üyesi Türkiye’nin yukarıda aktardığım itirazı. Gazze'deki sürecin bu projeyle ilgisi de dikkate değer bir başlık.

        Kalkınma Yolu, Türkiye-Irak hattında geliştirilen, elbette tarihsel kodları olan bir proje. Tam bir yıl önce Irak Başbakanı Muhammed Şia Es-Sudani’nin ülkemizi ziyaretiyle gündeme oturmaya başladı.

        FAV LİMANI CAN DAMARI

        Projenin iki ayağından birisi Basra vilayetindeki Fav Limanı’nın yapımı. Devamı ise bu limandan Türkiye’ye giden demiryolu ve karayolunun inşası. Fav’ın yapım süreci 2025’te tamamlanacak. Ortadoğu’nun en büyük limanı ve muazzam kapasitesiyle ticaretin ve iki kıtanın ortak can damarı olacak.

        İşin Türkiye tarafında ise Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı uzun zamandır önemli çalışmalar yürütüyor. Teknik komiteler çalışıyor. Şu not önemli; burası sadece yol değil, aynı zamanda haberleşme ve boru hatlarının da güzergahı olmaya aday.

        Bakan Abdulkadir Uraloğlu’nun Irak’tan yaptığı açıklamadan kısa bir bölüm aktarayım: “Kalkınma Yolu Projesi ile artık Fav Limanı'ndan Londra'ya kadar kara ve demir yoluyla Avrupa'nın her ülkesine kesintisiz ulaşım sağlayacağız. Fav Limanı'ndan yola çıkacak bir geminin Süveyş Kanalı üzerinden Avrupa’ya ulaşması arasında geçecek olan zaman ile Kalkınma Yolu üzerinden aynı yükün Avrupa’ya ulaşması arasında 15 günlük bir kazanım süresi sağlanacak.”

        Türkiye’nin merkezinde olmasının yanısıra, hız ve kolaylıklar açısından da bu projenin ciddi üstünlükleri var. Mesela, IMEC projesindeki denizden karaya, karadan tekrar denize devam eden hattın dezavantajlarına sahip değil.

        ÖNCE VE MUTLAKA İSTİKRAR

        Böyle bir projenin oluşturacağı ekonomik hareketliliğin, işin ana ortakları başta olmak üzere bölgede büyük değişimlere neden olacağı çok açık. Türkiye-Irak ilişkilerinde yeni bir dönem açarken, Körfezle olan bağlarımızı yeni bir boyuta taşıyacak. Rusya'nın Ukrayna sonrasında Avrupa'ya yönelik enerji kısıtlaması dikkate alınırsa, burada ortaya çıkacak enerji işbirliğinin kimi ne kadar ilgilendireceği ortada. Değerli komutan Mehmet Okkan'ın Habertürk ekranında dikkat çektiği "Alman Cumhurbaşkanının Türkiye ziyaretinin zamanlaması" bu yönüyle gerçekten manidar.

        Öte yandan öncelikle Irak’ta siyasi istikrarın sağlanması, güvenliğe dair temel sorunların minimuma indirilmesi gerekiyor. Bağdat-Erbil dengesi bu bakımdan da hayati önemde.

        Bir haftadır diplomatik koridorlardan bu ziyaretin kodlarına dair notlar aldım. Bir: "Türkiye’nin Irak Türkmenlerinin haklarını kuvvetli biçimde masaya koyması; tarihsel bağların yanı sıra, onları bu sürecin parçası kılmayı ve diğer yandan da istikrara katkı sağlayan boyutlar kazandırmayı hedefliyor." İki: "Bir dönem Bağdat’ı yöneten siyasi akıl olan Irak Sünni Araplarının da istikrar ve kalkınma sürecinde yer alması için Türkiye’nin gayretleri devam ediyor. Her durumda şunun altını çizmek lazım. Ankara’nın Irak ve bölge politikaları, barışın ve istikrarın tüm coğrafyada adil katılım ve temsiller üzerinden yapılmasını hedefliyor."

        KİMLER RAHATSIZ OLABİLİR?

        Hattın Basra’dan Türkiye’ye uzandığı alana bakılırsa, PKK’dan IŞİD’e kadar pek çok tehdidin varlığı zaten ortada. Ancak asıl sorun, bölgenin istikrarından çok kaos halinde olmasından beslenen aktörlerin verebileceği zarar. Milis güçlerin bu tür süreçlere zarar verebilme potansiyeli her zaman var. Ülke ismi yazmaya gerek kalmayacak kadar açık bir manzara var karşımızda.

        Türkiye bu rekabetlerden çekinip yoldan geri dönen bir ülke değil artık. Doğal coğrafyasında hareket ve harekat kabiliyetini yükseltiyor. Ancak bu tür büyük projelerin hasılasını paylaşma konusunda da daima istekli. Bölgesel aktörlerin de, küresel ölçekte Kalkınma Yolu’na ilgi gösteren güçlerin de bunu görmesi gerekiyor.

        Tüm dünyanın kaderini etkileyecek "koridorlar rekabeti"de Türkiye'yi avantajlı kılan sadece hattın özellikleri değil, bu adil paylaşım yaklaşımı.