Torino'lu Şaban'dan Mücahit Hakan'a...
Bildiğim Hakan Şükür'ün asla "Şaban" olmadığı.. Özay Şendir yazdı..
Hakan Şükür Temmuz 1995'te İtalya'nın Torino Takımı'na transfer oldu.
Dört ay sonra Türkiye'ye dönünce rakip takımların tribünleri ona "Torino'lu Şaban" sıfatını taktılar.
Bu sıfata uzunca bir süre ben de inanmıştım...
Yıllar sonra Halil Özer'in "Galatasaray'ın Efendileri" kitabını okurken orada Fatih
Terim'in kuyusunu kazmaya başlayan Hakan Şükür'ü tanıdım.
Sonra Ersun Yanal'ı yiyip bitiren Hakan'ı gördüm.
Erman Toroğlu daha geçen ay Hakan Şükür yedek kaldığında Galatasaray yedek klübesinin ne kadar huzursuz bir yer haline geldiğinden söz etmişti.
Çok değil bir hafta sonra Hakan Şükür'ü eleştiren Nonda Galatasaray'da kadro dışı kaldı.
O yüzden Hakan Şükür'e "şaban" demek bana hep kuzu postuna giren kurtu hatırlatıyor.
O Hakan Şükür bugün yine gündemde...
Hakan, Zaman Gazetesi'ne verdiği röportajda derbi maçının Kutlu Doğum Haftası'na rastladığından söz edip Peygamberimize layık bir gençlik yetiştirmekten söz etmiş.
Bu yazıya başlamadan önce saatlerce düşündüm.
Eğer Hakan Şükür kadar ünlü bir başka futbolcu, Cumhuriyet Gazetesi'ne röportaj verip "Derbi Ulusal Egemenlik haftasına rastlıyor.Mustafa Kemal'e layık bir gençlik yetiştirmek gerekir" deseydi ne yapardım?
Bu olayı isteyen istediğine inanır,isteyen istediği fikri dile getirir deyip geçmek
mümkün.
Ya da, spor, siyasete ve dine alet edilemez deyip her iki söyleme de karşı çıkmak gayet tutarlı bir tavır.
Düşündükçe beni rahatsız eden şeyin söylenen cümle değil söyleyen kişi olduğunu fark ettim.
Eski Türk filmlerinde "abilerim,ablalarım" diye dilenen çocuk mimikleriyle konuşan Hakan Şükür çoğu zaman yaptığı gibi yine minareyi saklayacak bir kılıf bulmuş.
Açıklamanın tamamını okursanız Hakan Şükür'ün bir yerde maçta kavga
çıkmasın,taraftarlar tribüne silah değil güllerle gelsin dediğini görürsünüz..
Hakan Şükür'e "Kutlu Doğum Haftası" dışında kavga,kıyamet normal mi diye sorsanız o yine ağlayan çocuk ifadesiyle "Büyüklerim bilir" der.
Aslında büyükler birşey bilmez,usta bir satranç oyuncusu olan Hakan belki sezon sonunda bitecek sözleşmesini,belki Avrupa Şampiyonası'na gidecek Milli Takım kadrosunu düşünmüş ve gereken yerlere selamını bu sözlerle çakmıştır.
Yeşil sahalarda muhafazakar tek isim Hakan Şükür değil.
Bu cümleyi futbol oynarken Ertuğrul Sağlam,Okan ya da kaleci Ömer kursa rahatsızlık duymazdım.
Muhafazakar ya da bir başka fikre inanan futbolcuların bugüne kadar siyasi
kimlikleriyle öne çıkma çabaları olmadı.
Bir tek Fenerbahçeli Kemalettin İşçi Partili olduğunu açıklamış ve o yıl da
takımdan gitmişti.
O zaman Hakan'ın çıkışlarının sebebi ne,"Mücahit" ünvanı almak mı?
Yoksa kimilerinin Atatürk'ü her konuda kendilerine siper etmesi gibi Hakan da
inancını mı kendine siper ediyor?
Doğru cevabın hangisi olduğunu bilmiyorum,bildiğim Hakan Şükür'ün asla şaban olmadığı...