Huang Chuncai milyonda bir görülen hastalıktan muzdarip!
Huang Chuncai, Çin'de yaşayan ve 4 yaşından beri dünyanın en büyük yüz tümörüne sahip olan kişi... Milyarda bir görülen bir hastalığa sahip olan Chuncai'nin en büyük dileği sağlığına kavuşabilmek
Dört yaşında Nörofibromatozis (NF- değişik sinirler boyunca tümörlerin büyümesine sebep olan ve ek olarak kemik ve deri gibi sinir harici dokuların gelişimini etkileyen genetik hastalıklar) hastalığına yakalanan 40 yaşındaki Huang Chuncai'nin yüzünde 15 kilo tümör var.
Daily Mail'de yer alan habere göre; yıllarca çeşitli çalışmalara ve belgesellere konu olan ve Çin'in fil adamı olarak bilinen Chuncai, dünyadaki en kötü durumda olan kişi olduğuna inanıyor.
Milyonda bir görülen bir hastalığa sahip olan Chuncai, yüzündeki devasa tümörün alınması için dört ayrı operasyon geçirmiş olsa da tümörü büyümeye devam ediyor.
Chuncai'nin ilk ameliyatı 2007 yılında yapılmıştı, bağışlar yardımıyla da üç operasyon daha geçirdi ama sonuç değişmedi.
Prosedürler, dünyanın en büyük yüz tümörüne neden olan şeyin kayıt altına alınmasını sağladı. Fakat yine de görünüşü halen Chuncai'nin dışarı çıkarmasına mani oluyor.
Chuncai, onun görünümüne alışık olan anne, babası ve kardeşleriyle yaşıyor.
Diğer çocuklar tarafından gelen acımasız alaylar, Huang Chuncai'nin eğitime başladıktan sadece birkaç yıl sonra ayrılmasına neden olmuş.
Şimdilerde nispeten normal yaşamaya başladığını belirten Chuncai, kendisini bir canavarmış gibi göstermek isteyen TV programlarına katılmayı reddettiğini söyledi.
"ARKADAN GELİP, BENİ DÜRTÜP HEP O SORUYU SORUYORLAR"
Antalya'da çok nadir görülen bir tür cilt kanserine yakalanan Sibel Oflas (43), yüzündeki yaralar nedeniyle sorulara maruz kalmaktan bıktığı için sadece hastaneye giderken, dışarı çıkıyor. Oflas, Otobüse biniyorum. Arkadan gelip, merakını gidermek için beni dürtüp, 'Yüzünüze kezzap mı attılar' diye soruyorlar. Soru sormasınlar, diye kimseyle göz teması kurmamaya çalışıyorum dedi.
DHA'nın haberine göre; Kastamonu'nun Taşköprü ilçesinde dünyaya gelen Sibel Oflas'ın vücudunda, 8 yaşında siğiller çıkmaya başladı. Bu siğilleri olağan gören Sibel Oflas'ın 30 yaşına geldiğinde ise başında yaralar çıktı. Sağlık güvencesi olmadığı için bir süre hastaneye gidemeyen Oflas'ın birkaç yıl sonra vücudunun farklı bölümlerinde de yaralar çıktı. Bu yaralar üzerine hastaneye giden Oflas'ın 'epidermodisplazya verrüsiformis' adı verilen deri hastalığına yakalandığı anlaşıldı. Dünyada çok nadir görülen bu hastalık sonrası Oflas'ın yaraları, kansere dönüştü. Yüzü neredeyse tamamen yarayla kaplanan Oflas'ın kulağının ve yanağının bir bölümü operasyonla alındı.
"ÖĞRENDİĞİMDE ÇOK GEÇ KALMIŞTIM"
Yıllarca hastalığının ne olduğunu bilmeden yaşadığını anlatan Sibel Oflas, “Araştırma yapan bir yer, iyi bir cerraha ihtiyacım var. Sürekli ameliyat olmam gerekiyor. Son 3.5 yıldır kanserleşme evresi hızlandı. Kim ne dediyse yaptık ama hiçbir sonuç alamadık. Bu öyle bir hastalık ki hiçbir şeye tepki verdiğini görmedim. İlaçların yan etkisini görüyorum ama iyi etkilerini hiç görmedim. Hastalık cilt hastalığını aşıp kanser evresine geçtiği için artık beni çok zorluyor. 3.5 yıldan beri yüzümde kanser başladı. Kirpik uçlarıma kadar ilerledi. Doktorlar da nasıl ameliyat edeceklerini şaşırıyor. İlk başta güneş gören yerlerimde başladı. Güneşin çok zararlı olduğunu çok sonra öğrendim. Güneş yaraların kansere dönüşmesine neden oluyor. 30 yaşıma kadar güneşten korunmam gerektiğini bilmiyordum. Öğrendiğimde de çok geç kalmıştım diye konuştu.
"İKİ PARMAĞIMI ARTIK KULLANAMIYORUM"
Antalya içinde maddi desteğe ihtiyacı olmadığını belirten Oflas, başka şehre ya da ülkeye tedavi için gitmesi durumunda desteğe ihtiyacı olabileceğini söyledi. 10 yıldan beri aynı ilacı kullandığını kaydeden Oflas, ilacın sadece hastalığı baskılamaya çalıştığını aktardı. Oflas, “Elimde kocaman bir yara çıktı. İki parmağımı artık kullanamıyorum. Bu yara için ışın tedavisinin ölümcül olabileceğini söylediler ama elim kesileceğine önce bunu denedim. Işına rağmen yara büyümeye devam ediyor dedi.
"AMAÇLARI, SADECE MERAKLARI GEÇSİN"
Sibel Oflas, hastaneye gitmesi gerekmiyorsa dışarı çıkmadığını belirterek, “İnsanlarımız o kadar meraklı ki otobüse biniyorum. Arkadan gelip, merakını gidermek için beni dürtüp, 'Yüzünüze kezzap mı attılar' diye soruyor. Bir başkası yolda çevirip, 'Yandınız mı' gibi birçok soruya muhatap oluyorum. Kimse ile göz teması kurmamaya çalışıyorum soru sormasınlar, diye ama yine gelip özellikle soruyorlar. Amaçları sadece merakları geçsin. İnsanların bilerek canını acıtmayı seviyorlar diye konuştu.
AYNI HASTALARLA GÖRÜŞMEK İSTİYOR
Türkiye'de bu hastalığa yönelik araştırma merkezleri olmadığını dile getiren Sibel Oflas, aynı hastalığı taşıyanlarla görüşerek, onların deneyimlerini paylaşmak istediğini; ancak onlara nasıl ulaşacağını bilmediğini söyledi. Hastalığının çok ilerlediğini de belirten Oflas, “Bir yıldan beri evimde bir şey yapamıyorum. İki parmağımı kullanamıyorum. Her organ kıymetlidir ama el bambaşka bir şey. Elimi kaybetme olasılığım giderek artıyor. Kanser dönüşümlerinin ameliyatla çıkarılması gerekiyor, yaşam sürem böyle uzatılabilir dedi.
"RİSKSİZ DENEYLERE KATILABİLİRİM"
Uzman ellerde ameliyat olmak istediğini anlatan Oflas, mesleği yeni öğrenen öğrencilerin elinde denek olmak istemediğini söyledi. Oflas, şöyle konuştu: “Deney yapılacak bir hasta değilim. Aynı zamanda yeşil kartlı bir hastayım, fakir hastaların çok fazla hekim seçme şansı olmuyor. Hastalığımın bilincinde olan doktorların benimle ilgilenmesini istiyorum. Araştırma merkezlerine ulaşmak istiyorum. Hayatımı riske sokmayacak ve hatta Sağlık Bakanlığı'nın onaylamadığı ancak güvenilir olan deneylere de katılmak istiyorum.
HASTALIĞIN OLUŞMASI İÇİN 2 ÖZEL NEDEN
Türk Dermatoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Akdeniz Üniversitesi Dermatoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ertan Yılmaz, siğillerin bu hastalığa neden olabilmesi için genetik özel yatkınlık ve bağışıklık sisteminde bozukluk olması gerektiğini belirterek, bu ikisinin çok nadir görülen bir durum olduğunu söyledi. Bu nadir durumda, can sıkıcı tablonun oluştuğunu dile getiren Prof. Dr. Yılmaz, önce çil ve siğillerin ortaya çıktığını kaydetti. Yılmaz, “Bu 2 belirtiyi açıklayınca vatandaşlarımız kaygılanabilir. O kadar kolay olmuyor. Hastalığın oluşması için öncelikle bağışıklık sisteminde özel bozukluk olması gerekiyor dedi.
"GÜNEŞTEN ŞEYTAN GÖRMÜŞ GİBİ KAÇMALARI GEREKİYOR"
Dünyada 600- 700, Türkiye'de ise 15 ile 20 arasında bu hastalığı taşıyan vaka olduğunu bildiklerini kaydeden Prof. Dr. Yılmaz, hastalığın belirtilerini en kötü etkileyen risk faktörlerinin başında güneş ışığı olduğunu söyledi. Prof. Dr. Yılmaz, “Bu insanlar güneşe oldukça duyarlı. Güneşin de etkisiyle kanserler gelişmeye başlıyor. Kanser gelişmişse derhal onların alınmasını sağlıyoruz. Maalesef tedavisi henüz yok.
Bu hastalığı kökten çözecek ilaç da söz konusu değil. Güneşten şeytan görmüş gibi kaçmaları gerekiyor. Güneş koruyucuları yetmez, kapalı giyinmeleri gerekiyor. İlaçların yan etkileri çok fazla ve köklü bir çözüm getirmiyor. Düzenli olarak hekim kontrolünde olmaları gerekiyor. Bu hastalarda kanserin yayılma potansiyeli çok fazla. Işın tedavisinden fayda görmek yerine tam tersi kötüleşme söz konusu oluyor diye konuştu.
50 YIL ENSESİNDE TAŞIDI!
Samsun'da yaşayan 82 yaşındaki Yaşar Can'ın ensesinden yaklaşık 4 kilogram ağırlığında kitle alındı. Operasyonun ardından Can, "50 yıllık birlikteliğimizi sonlandırdık" diyerek espri yaptı.
DHA'nın haberine göre; Samsun´un Çarşamba İlçesi'nde yaşayan 82 yaşındaki Yaşar Can´ın, 30´lu yaşlardayken oluşmaya başlayan kitle, hızla büyüyerek yaklaşık 4 kiloya ulaştı. Doktora gitmeyen Can, kitleyi 50 yıl boyunca vücudunda taşıdı. Kitlenin üzerinde yara çıkınca verdiği rahatsızlıktan dolayı hastaneye başvurdu.
Yapılan tetkiklerin ardından Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Salih Zeki Pişkin, kitlenin alınması gerektiğini belirtti. 3580 gram ağırlığında, 23 santim çapındaki kitle, 2 saat süren başarılı bir operasyonla alındı.
Kitle, patolojiye gönderilirken operasyonla ilgili açıklama yapan Genel Cerrahi Uzmanı Op.Dr. Salih Zeki Pişkin, hastanın genel durumunun iyi olduğunu belirterek, "Yıllarca ihmal edilmiş, yıllarca boynunda gereksiz yere taşınmış, hiçbir zamanda şikayet edilmemiş bir vaka karşısında bizde şaşırdık.
Üzerinde yara oluşmasa yine de hastaneye gelinmeyecekti. Hastamız bunu dert etmemiş zira kalp ve parkinson gibi başka sorunlarla uğraşmak durumda kalmış. Yapılan operasyon ile bir nevi ağırlıktan kurtulmuş oldu" dedi. Yıllardır ensesinde taşıdığı kitleden kurtulan Yaşar Can ise "Adeta hafifledim. Üzerinde yara çıkana kadar beni rahatsız etmiyordu. 50 yılı aşkın benimle beraberdi, artık ayrıyız. 50 yıllık birlikteliğimizi sonlandırdık" dedi.
BİSİKLETE BİNDİ HAMİLE KALDI
27 yaşındayken menopoza giren ve çocuk sahibi olmayacağını öğrenen 43 yaşındaki Kate Mansbridge, bisiklet kazası sonrasında hamile kaldı. Daily Mail'in haberine göre; Kate Mansbridge, 27 yaşında erken menopoza girdi ve çocuk sahibi olmayacağını öğrendi.
Bir kaç yıl sonra Fransa'da bisiklet sürerken bir arabanın çarpması sonrasında bacakları ezilen ve beyninde hasar oluşan Mansbridge, bir daha yürüyemeyecek hale geldi. Hatta doktorlar Kate'in tekerlekli sandalyede yaşamını sürdürmek zorunda kalabileceğini belirtti.
Mucizevi bir şey yaşayan Mansbridge'nın kaza esnasındaki adrenalin artışı üreme hormonlarını tetikledi ve Kate yeniden adet görmeye başladı. Uzmanlar yaşadığı travmanın çok nadir görülen kimyasal değişikliklere sebep olduğunu belirtti.
Kazadan 3 yıl sonra hamile kaldığını öğrenen Kate, hayatının ikinci şokunu yaşadı. Hemşire olan Kate, "Bir taraftan hayatımın en kötü şeyi başıma gelirken aynı zamanda en çok istediğim şeye de vesile oldu" dedi. Kate şimdi 6 yaşındaki kızı Ruby ile mutlu mesut yaşıyor.
KALBİ DIŞARDA ATIYOR!
7 yaşındaki Rus Virsaviya Borun isimli kızın kalbi dışarda atıyor. Borun'un kalbini yalnızca ince bir deri tutuyor, zira küçük kızın kalbi her attığında dışardan kolaylıkla görülebiliyor. Güldüğünde ise yerinden çıkacak gibi oluyor.
Cantrell pentalojisi isimli nadir görülen bu hastalık, bedenin orta kısmında görülen gelişimsel bozuklukların birlikteliği olarak açıklanıyor. Cantrell pentalojisi, bazı vakalarda basit bozukluklarla ortaya çıkarken bazen de ölümcül olabiliyor.
Küçük kızın soğuk iklimde yaşıyor olması ölümcül bir risk oluşturması, annesiyle beraber ABD'nin Florida eyaletine yerleşmesine neden oldu. Anne Dari Borun, kızının tedavi masraflarını tek başına karşılamak zorunda ancak zorlandığı için bir fonda yardım bekliyor.
TÜMÖRLE BERABER GÖZÜNÜ DE ALDILAR
İngiltere'nin Liverpool şehrinde apse olduğu gerekçesiyle diş hekimine giden 22 yaşındaki Ceri Jones’un bir gözü alınmak zorunda kaldı. Ceri Jones’da nadir görülen “et yiyen’’ kanser bulundu ve ameliyata alındı. Ağzının çatısında bir yumru halinde başlayan hastalığın, baş ve boyun tükürük bezlerini etkileyen Adenoid Kistik Karsinoma olduğu ortaya çıktı.
Gazete Habertürk'te yer alan habere göre, 36 saat süren ameliyat sonunda Jones’un tümör ile birlikte sol gözü de alındı. Jones’un çenesinin sol tarafındaki kemikler titanyum metal ile değiştirildi ve kanserin yayılması nedeniyle yüzü yeniden yapılandırıldı. Sonuç olarak Jones, ağzının sol tarafındaki dişlerini kaybetti, sağ bacağından alınan kas ve deri ile ağzına nakil yapıldı.
SURİYE'DE ÇİFT BAŞLI BEBEK DÜNYAYA GELDİ
Suriye'nin İdlib kentinde yaşayan 28 yaşındaki bir kadın, üçüncü bebeğini doğurmak için gittiği hastanede sezaryenle siyam ikizi dünyaya getirdi.
Üçüncü çocuğuna hamile olan Rağde El-Delli'nin (28) sancıları başlayınca eşi tarafından hastaneye kaldırıldı. Ancak çiftin sezaryenle çift başlı bebekleri dünyaya geldi.
Tek vücutta doğan yapışık ikizler, karın ve göğüs bölgelerinden yapışık halde, aynı karaciğeri paylaşarak, gebeliğin 30. haftasında prematüre olarak dünyaya geldi. Naime adı verilen bebek toplam 2 kilo 70 gram olarak doğdu.
Çelikkaya, "Her iki bebeğin de kendine ait göğüs kafesi var ancak karınları tek, tek midesi, tek karaciğeri, tek bağırsağı mevcut. Birçok anomaliler var, makatı kapalı ancak bağırsağı rahime açılı olduğu için şu an gaitasını yapabiliyor. Şu anda acil ameliyat yapmayacağız ama durumu stabil olduktan sonra tekrar değerlendireceğiz. Ameliyat için konseyin toplanması gerekiyor çünkü tek bir branşın yapabileceği bir işlem değil, böylece ayrılıp ayrılamayacağını hep beraber karar vereceğiz" diye konuştu.
Bir ara eşim 7 aylık hamileyken 'ikiz bebek' dediler bize bugün de eşim normal doğum yapacakmış gibi hastaneye götürdük, doğum yaptıktan sonra bunu öğrendik, Allah böyle takdir etmiş, sonra bize 'bu çocuğun Türkiye'ye gitmesi lazım' dediler. Ambulansla Reyhanlı'ya, oradan da buraya sevk ettiler" dedi.
İHA'nın haberine göre; Siyam ikizlerinin babası Fuat Yaserci (30), aslen Halep'e bağlı Azez bölgesinden olduklarını ancak İdlib'te oturdukları belirterek, "Bir kız ve bir erkek olmak üzere 2 çocuğum var. Bu çocuğumuzdan hiç haberimiz yoktu, ta ki doğuncaya kadar.
Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk Cerrahisi Bölümü'nden Yrd. Doç. Dr. Mehmet Emin Çelikkaya ise hastanın akşam saatlerinde kendilerine sevk edildiğini belirterek, siyam ikizlerinin durumunun kritik olduğunu ve bu yüzden yeni doğan yoğun bakım ünitesinde tuttuklarını belirtti.
KÖPEK BALIĞI SALDIRINCA...
Meksika Körfezi'nde yüzerken 1 buçuk metre uzunluğundaki bir köpek balığı tarafından saldırıya uğrayan 17 yaşındaki lise öğrencisi Caitlyn Taylor, korku dolu anlarını anlattı.
Genç kızın ve arkadaşlarının yanından geçen köpekbalığı, talihsiz kızı yakaladı.
Köpek balığı saldırısının ardından hayatta kalmasının şanstan öte bir şey olduğunu söyleyen Taylor, kurtulmak için köpek balığının burnuna tekme attı. Olayın ardından ise talihsiz kızın bacağına 120 ila 140 arası dikiş atıldı.
Caitlyn Taylor, köpek balığı tarafından saldırıya uğradığını Twitter hesabından duyurdu. Yaralı bacaklarının da fotoğrafını paylaşan Taylor, "İyi olacağım, seviyorum sizi" dedi.
YÜRÜYEN ÖLÜLER GERÇEKMİŞ...
Her şey motosiklet kazasından sonra meydana geldi. 35 yaşındaki Warren McKinlay, o kazadan sonra kendisini, öldüğüne inandırdı. Cennete gitmiş olabileceğini düşünmedi ve yeryüzünde yürüyen bir ceset olduğuna inanmaya başladı.
Daily Mail'de yer alan habere göre; İngiltere Braintree, Essex'de yaşayan eski bir asker olan iki çocuk babası Warren McKinlay, tamamen bir hayalet olduğu fikrinin esiri oldu.
"Kazada öldüğüme tamamen inandım ama ruhum bazı nedenlerden dolayı hareket etmiyordu. Yemek yemeyi reddediyordum çünkü bir anlamı yoktu. İnsanlarla konuşmayı reddederek, saatlerce bir odada oturuyordum" dedi.
Kazada beli ve leğen kemiği kırılan McKinlay, araçla ağaca çarptığında beyninin hasar aldığı belirtiliyor. Cotard sendromu adı da verilen yürüyen ceset sendromu teşhisi konulan McKinlay, tam 18 ay boyunca bu rahatsızlıkla yaşadı.
Cotard sendromunda kişi, kendisinin ölü olduğuna inanır ve kendileri ile dünyanın varlığından şüphe duyarlar. Bu hayali fikir, kişinin ölmediğine dair kanıtlar olmasına rağmen, buna inanmamasıyla ilgilidir.
Uzmanlar, cotard sendromu vakalarının tamamının akıl hastası olmadığının, bunun yaralanma veya hastalık sonucu meydana geldiğini açıklıyor.
KAFASINDAKİ YARIK GİDEREK AÇILIYOR!
Kamboçya'dan 6 yaşındaki Pheaktra Pov, kafatasında bir yarıkla doğdu.
Mirror'da yer alan habere göre; Kafasında 10 santimden büyük bir yarık olan minik Pov hastaneye götürüldüğünde doktorlar şaşkına dönmüş ancak onu tıbbi tedavi yapılmaksızın eve göndermişler.
Yarık zamanla hem derinleşiyor hem de daha genişliyor. Pov'un kafasındaki büyük çatlak alnından kafatasının tabanına kadar uzanıyor.
Uzmanlar, ortaya çıkan soruna neden olan şey konusunda emin değiller.
Ancak 40 yaşındaki anne Srey, hamile olduğunu yedi ay sonra anlamış. Sorun çok geç tespit edildiği için ise müdahale edilememiş.
Büyükanne Thorn Hong (67), her hafta sonu Kamboçya'nın Siem Reap eyaletindeki Angkor Watt tapınağına torunuyla giderek yardım topluyor.
Muhtemel tedaviyi denemek ve onu finanse etmek için yardım toplasalar da, doktorlar yapacakları hiçbir şey olmadığını söylüyor.
YEDİĞİ ŞEY HAYRETE DÜŞÜRDÜ!
Hayrete düşüren olay, ismi açıklanmayan bir kişinin çivi yemesinin, arkadaşları tarafından videoya çekilmesiyle ortaya çıktı.
Büyük bir zevkle yediği çivileri sorunsuz bir şekilde yutan adam, akıllara taş-toprak-kil gibi maddelerin yenildiği pika hastalığını akıllara getirdi.
Ancak tedavisi olan pika hastalığının yanı sıra çivi yiyen adamın, çivileri nasıl sindirdiği merak konusu...
Avustralyalı Tylah Durie (16), saç boyasına gösterdiği alerjik reaksiyondan sonra neredeyse kör oluyordu. Saç boyasını kullanmadan önce yaptırması gereken yama testini yaptırmayan Tylah Durie, boyayı kaşına sürdükten yarım saat sonra önce kaşıntı sonra da yanma hissetmeye başladı.
The Sun'da yer alan habere göre; Ertesi gün uyandığında gözleri adeta bir balon gibi şişen kız, çığlıklar içerisinde bağlamaya başladı. "Gözlerim çok şişmişti ve ben sadece çok küçük bir parça görebiliyordum. Gözlerimden iltihap akıyordu" diyen talihsiz kız, "Kimyasal maddeye alerjim olduğunu bilmiyordum" dedi.
Doktorlar, Durie'yi kör olabileceği konusunda uyardı. Yüzünde lekeler oluştuğunu ve bunların çok şiddetli ağrılara neden olduğunu söyleyen Durie, "Gözlerim kum fırlatılmış gibi, kaşlarım ise jiletle kesiliyormuş gibi sızlıyordu" şeklinde konuştu.
Tylah'ın gözlerinin içinde kimyasal yanıklar kaldığını belirten uzmanlar, Tylah Durie'nin kalıcı körlük yaşayabileceğini, saç boyasına bir daha dokunursa ölebileceğini açıkladı.
"Kaşlarımı ve kirpiklerimi boyadımakla, açıklanamayan acılardan geçtim. Bir daha asla kendim boyamayacağım" diyen Durie sözlerine şöyle devam etti:"Bunu iyileştirmek için bir sürü ilaç kullanıyorum ve bu acıyı kimse yaşamasın. Bu yüzden lütfen bir yama testi yapın."
DÖRT BACAKLI, İKİ PENİSLİ BEBEK DOĞDU!
Hindistan'ın Karnataka eyaletinde dört bacaklı, iki penisli bebek dünyaya geldi.
Henüz ismi konulmayan bebeğin anne ve babası, minik oğullarının ameliyat olmasını istemedi ve onu olduğu gibi büyütmek istediklerini söylediler. "O bize Tanrının bir armağanı" diyen anne Lalitamma (23), "Üç yıl önce doğan ilk oğlum sağlıklıydı. Fakir olduğumuz için tedaviyi karşılayacak gücümüz yok" şeklinde konuştu.
Daha sonra fikrini değiştiren anne ve baba, hastane yetkilileri ve aile fertlerinin yardımıyla bebeklerini ameliyat ettirdi. Başarılı bir operasyonun ardından, bebekteki fazla bacaklar ve penis alındı. Bebeğin durumunun her geçen gün daha iyiye gittiği açıklandı.
DÜNYANIN İLK AĞAÇ KIZI...
10 yaşındaki Sahana Khatun, dünyada bir ilk oldu. Bangladeş'in Başkenti Dakka'da yaşayan küçük kız ağaç adam sendromuna yakalandı.
The Guardian'da yer alan habere göre; çene, kulak ve burnunda büyümeye başlayan uzantılar, hastalığın ileri evrelerinde yumrulaşmaya başlıyor.
Dr. Samanta Lal Sen, dünyada yarım düzineden daha az sayıda insanı etkileyen ‘Epidermodysplasia Verruciformis’ hastalığının daha önce hiçbir kadında görülmediğini belirterek, küçük Sahana'nın bu anlamda bir ilk olduğunu söyledi.
Fakir bir işçi olan baba ise, kızının yüzünde çıkan siğilleri dört ay önce ilk çıkmaya başladıklarında çok önemsemediğini belirtti. Ancak süratle ve giderek yayıldıklarını görünce soluğu hastanede aldıklarını söyledi.
Baba Mohammad Shahjahan, "Çok fakiriz. Kızım annesini altı yaşındayken kaybetti. Umarım, doktorlar güzel kızımın yüzündeki şeyleri alıp, onu tedavi edebilirler" dedi.
Geçtiğimiz günlerde ‘ağaç adam’ olarak bilinen Bangladeşli Abul Bajander Bajander'in de doktoru olan Samanta Lal Sen, Bajander'in ellerden ve ayaklarından toplam 5 kilo yumru çıkardıklarını ve hastalığın tekrar etmesini engellemeye çalıştıklarını söylemişti.
‘Ağaç Adam’ olarak bilinen Bangladeşli Abul Bajander 25 yaşındayken tıbbi yardım almak için Bangladeş’in başkenti Dakka’ya gitti.
Çok nadir görülen bir hastalık olan ‘Epidermodysplasia Verruciformis’ ile 16 yaşından beri savaşan Bajander'ın tırnaklarındaki keratin maddesinin artması, vücudunun pek çok yerinde yayılan tümörlere ve siğillere neden oldu.
Hastalığı yüzünden kişisel ihtiyaçlarını dahi kendi kendine karşılayamayan Abul Bajander'ın bu hastalığının sebebi ise; HPV’nin (Human Papilloma Virüs) şekil değiştirmesi.
Şu an tedavisi tamamlanmış olan 28 yaşındaki Bajander, "Ellerimi kullanmam çok zordu çünkü çok ağırlardı. Ellerimi hareket ettirmek için çok çaba sarfediyordum.
Epidermodysplasia Verruciformis tedavisi oldukça zor olan bir hastalık. Uzmanlar, Bajander'in 16 ameliyattan sonra tedavisi başarıyla sonuçlanan ilk hasta olduğunu açıkladı.
Bajander'in doktoru Samanta Lal Sen, ellerden ve ayaklardan toplamda 5 kilo yumru çıkarıldığını ve şu an hastalığın tekrar etmesini engellemeye çalıştıklarını söyledi.
KUM BULAMAZSA DUVAR YİYOR!
Hindistan'ın Varanasi şehrinde yaşayan 78 yaşındaki Kusma Vati, doktorları şaşkına çevirdi.
15 yaşından beri her gün düzenli olarak kum yediğini belirten Kusma Vati, bugüne kadar hiç doktora gitmemiş olmasının nedenini ise kum yemesine bağladı.
Kendisini çok sağlıklı hissettiğini belirten Vati, "Bu yaşıma kadar hiçbir ciddi rahatsızlık yaşamadım. Kum beni güçlü tutuyor" açıklamasında bulundu.
Her gün yaklaşık iki kilo kum tükettiğini söyleyen Kusma Vati, "Kum yemekten zevk alıyorum.
Eğer sahilden getirdiğim kum bitmişse evin duvarlarını ısırıyorum" diye konuştu.
Dişlerinin çok güçlü olduğunun da altını çizen Vati, "Dünyanın en sert taşını getirin onu bile sorunsuz şekilde ısırabilirim" dedi.
9 YILDIR AĞZINA BİR LOKMA BİLE KOYMADI!
Başkent Addis Ababa’nın kenar mahallerinden birinde yaşayan 18 yaşındaki Muluwork Ambaw, 5. sınıfa geçtiği sıralarda yemeyi ve içmeyi bıraktığını söyledi ve "O zamandan bu yana hiçbir şey yemiyorum. En son hatırladığım şey bir öğle yemeği yediğim" diye konuştu.
BAŞKASININ YARDIMI OLMADAN YEMEK BİLE YİYEMİYOR!
7 yaşındaki Ripon Sarker'ın vücudu, çok nadir görülen 'Epidermodysplasia Verruciformis' hastalığı nedeniyle siğillerle kaplanmaya başlanmış durumda.
Mirror'un haberine göre; Bangladeş'in Thakurgaon şehrinde yaşayan 7 yaşındaki Ripon Sarker, ne ellerini ne de ayaklarını kullanabiliyor. Yemeğini bir başkasının yardımı olmadan yiyemiyor, yürüyemiyor. 'Epidermodysplasia Verruciformis' hastalığı yüzünden adeta ağaç adama dönüşüyor.
Ancak ağaç hastalığı olan Ripon Sarker'ın ailesi, küçük oğullarının tedavi masraflarını karşılayacak güçleri olmadığı için onu ilk kez bu ay hastaneye götürdü. 20 Ağustos'ta hastaneye kabul edilen minik Ripon'un tedavisi konusunda doktorlar oldukça umutlu. Ellerinin ve ayaklarının operasyonla düzeltilebileceğini çünkü el ve ayak parmaklarının hala ayırt edilebildiğini ifade ettiler.
Yanık ve Plastik Cerrahi Ünitesi Koordinatörü Doktor Samanta Lal Sen, Ripon'un vücudundaki siğillerin henüz ileri safhaya ulaşmamış olduğunu bu sayede de Ripon'un parmaklarının farkında olduğunu söyledi.
Ripon'un birkaç operasyon geçirmesi gerekebileceğini açıklayan Doktor Samanta Lal Sen, operasyonlara başlamadan önce Ripon'un beslenme düzeninin sağlanması gerektiğini sözlerine ekledi.
ÖMRÜNÜ BİR KOVADA GEÇİRMİŞTİ ARTIK MELEK OLDU!
Nijerya’da sağlıklı bir bebek olarak doğan fakat altı aylıkken sebebi bilinmeyen bir şekilde büyümesi tamamen duran 19 yaşındaki Rahma Haruna hayatını kaybetti.
Rahma'nın kardeşinin sosyal medyada paylaştığı fotoğraf ile tanıdığımız Rahma Haruna'nın ölüm haberini ise foto muhabiri Sani Maikatanga, sosyal medya hesabından paylaştığı bir fotoğraf ile duyurdu.
Rahma; "Ailem bana her zaman yardımcı oluyor. Bunu nasıl mı yapıyorlar, ihtiyacım olan her şeyi bana sağlıyorlar" demişti.
Hayallerini gerçekleştiremeden yaşamını yitiren genç kızın en büyük arzusu; bir gün kendi ihtiyaçlarını alabilmek için tek başına alışverişe çıkabilmekti...
O EVDE AYNA TAMAMEN YASAK!
7 yaşındaki Muhammed Abdelmajeed progeria yani erken yaşlanma hastalığından muzdarip.
Ölümcül ve genetik bir hastalık olan erken yaşlanma hastalığı, minik Muhammed'in hayatını alt üst etmiş.
Anne Sherine Abdelmajeed, Muhammed'in hastalığın ilk belirtisiyle 7 aylıkken karşılaştığını belirterek, doktorların ona 'erken yaşlanma' teşhisi koyduklarını ve çocuk büyüdükçe hastalığın belirtilerinin de artacağını söylediklerini açıkladı.
"Diğer çocuklar gibi yakışıklı olmak isterdim ve öğrenebilmek için okula gitmek isterdim" diyen minik Muhammed şunları söyledi: "Sokağa her çıktığımda insanlar bana garip bir şekilde bakıyor. Bana her baktıklarında gülüyorlar, ben ise eve geri dönüp ağlıyorum"
Muhammed'in ailesi, evdeki bütün aynaları kaldırmış çünkü Muhammed, yansımasını her gördüğünde sinirleniyor ve öfke patlaması yaşıyor.
Minik Muhammed'in kalbi, yaşlı bir insanın kalbi gibi... Bu da demek oluyor ki; Muhammed oyun bile oynayamıyor. Biraz oyun oynamaya kalkarsa hemen tükeniyor.
Suriye'deki savaş nedeniyle 2016'nın mayıs ayında Türkiye'ye sığınan ailenin minik oğulları Muhammed, şunları söyledi: "Okula gitmek istiyorum ama diğer çocuklar beni rahat bırakmazlar.
Ayrıca doktorlardan da bana yardım etmelerini, okula gidebilmem için yüzümü tedavi etmelerini istiyorum. Yüzümün tedavisi için Almanya'ya gitmek istiyorum. Ve bir doktor olmak istiyorum."
YÜZÜNDEKİ 200 GRAMLIK ET PARÇASI YÜZÜNDEN...
Filipinli Angel, ensefalosel yani beyin anomalisi ile doğduğu için yüzünde büyük bir et parçası vardı.
Doğumun ardından bir şeylerin yolunda gitmediğini anlayan Anne Cypres Salon, kızının yüzünü ilk defa gördüğünde dehşete düştüğünü açıkladı.
Beyin anomalisiyle doğan minik kızın burnu sürekli büyümeye başlamıştı. Büyümeye bağlı olarak Angel, son zamanlarda görmekte zorluk yaşıyordu.
The Age'de yer alan habere göre; Angel, uzun süre hapis hayatı yaşadı. Sebebi ise; insanların minik Angel ile dalga geçmeleriydi.
Ameliyat olması gereken Angel için ailenin 8 bin dolara ihtiyacı vardı ama sadece 5,500 dolar biriktirebilmişlerdi.
'Önce Çocuklar' isimli uluslararası yardım kurumu devreye girdi ve Angel'ın ameliyat masraflarını karşıladı. Eylül 2016'da Angel ve babası, kurum yetkilileriyle Avustralya’ya gittiler.
Angel'ın suratındaki 200 gramlık et parçası dört saatlik bir operasyonun ardından alındı. Alınan parçanın ardından, yüzde meydana gelen boşluk, Angel'ın kalça kemiğinden alınan bir dokuyla kapatıldı.
Angel'ın suratındaki 200 gramlık et parçası dört saatlik bir operasyonun ardından alındı. Alınan parçanın ardından, yüzde meydana gelen boşluk, Angel'ın kalça kemiğinden alınan bir dokuyla kapatıldı.
HER ŞEY BİR ASYALIYA BENZEMEK İÇİNDİ...
Asya hayranlığı nedeniyle bir Asyalı gibi görünmek isteyen Xiahn Nishi, bu amacına ulaşabilmek için 10 tane estetik ameliyat geçirdi.
Xiahn Nishi, "Bu şekilde çok daha yakışıklı olduğumu düşünüyorum. Başkaları bu şekilde düşünmese bile..." diyor.
Defalarca bıçak altına yatan Nishi, son durumundan gayet memnun olduğunu söylüyor.
HAMİLEYKEN 10 GÜN SONRA TEKRAR HAMİLE KALDI
Süperfetasyon denen 'hamileyken hamile kalma durumu'nu yaşayan Kate Hill, hamile kaldı ardından 10 gün sonra tekrar hamile kaldı. Kate Hill hamile kaldıktan 10 gün sonra yeniden hamile kaldı. Süperfetasyon adı verilen bu olayı daha da nadir kılan şey ise; çiftin sadece bir kez cinsel ilişkiye girmiş olması. Canlı kalan sperm, ikinci bir yumurtayı daha dölledi. Bu, Kate'nin eşi Peter’ın sperminin 10 gün daha canlı kaldığını gösteriyor.
HAYATINI BİR HAYRANININ DİKKATİNE BORÇLU!
Olimpik yüzücü Mack Horton, ismi belirtilmeyen hayranına teşekkürlerini sundu.
Sebebi ise, hayranının, olimpik şampiyon Horton'ın yıllar içerisinde büyüyen benini fark etmesi...
Horton'u televizyonda izleyen fanı, Mack Horton'ın göğsündeki büyük ve koyu renkli beni fark etti ve yüzme ekibinin doktoruna email attı.
Beni kontrol edilen Mack Horton'ın gerçekten de kanser olduğu tespit edildi.
Kötü huylu bir kanser türü olan melanom teşhisi konulan Mack Horton'ın beni ameliyatla alındı. Horton, keskin gözlü hayranına iyi niyetinden dolayı teşekkür etti.
ACI GERÇEK: HEM GÖRME HEM DE İŞİTME YETİSİNİ KAYBEDECEK!
Onun hikayesi çok farklı... 6 yaşındaki Lizzy (Elisabeth) Myers, yakında görme ve işitme yetisini kaybedecek. Ancak bunların gerçekleşmesinden önceki son isteği Vatikan'da Papa Francesco ile buluşmaktı...
Nadir görülen bir genetik hastalık olan Usher Sendromlu ABD'li Lizzy Myers'nin hayali nihayet gerçekleşti.
ABD'nin Ohio eyaletinde yaşayan Myers ailesi, kızlarının görme ve işitme yetisini kaybetmeden önce hafızasına kaydetmek istediklerini bir bir yerine getirmeye çalışıyor.
Bunlardan birisi de Katoliklerin ruhani lideri Papa Francesco ile bir buluşma idi.
Lizzy, THY'nin sponsorluğunda anne-babası ve kız kardeşiyle birlikte, Papa'nın Vatikan'ın ünlü Aziz Petrus Meydanı'nda binlerce inananla bir araya geldiği Genel Kabul Günü'ne katıldı.
Üstü açık ciple halkı selamlayan ve bir konuşma yapan Papa, daha sonra Lizzy'nin yanına giderek, gözlerine dokundu ve onu kutsadı. Mutlu ve heyecanlı olduğu gözlenen küçük kıza sarılan ruhani lider, onun kulağına bir şeyler de fısıldadı.
ABD basını, Myers ailesinin bir İtalya seyahatine yetecek kadar parası olmadığını yazmıştı. THY yetkilileri de, küçük kızın durumundan ABD basını sayesinde haberdar olmuş ve Lizzy ile ailesi nereye gitmek isterse onlara gidiş-dönüş uçak biletlerini hediye edeceklerini açıklamıştı.
THY Şikago Genel Müdürü Tuncay Emiroğlu, kızın hikayesinden etkilendiklerini söylemişti.
Lizzy'nin babası Steve Myers de, İtalya'dan yana tercihlerini kullanacaklarını açıklamıştı. İtalyan basınına göre Myers ailesi, bir şehir devleti olan Vatikan'ı da topraklarında barındıran Roma'ya 29 Mart'ta geldi.
SAÇLARINI KOPARTIP, YEMEDEN RAHAT EDEMİYOR!
İzmir'de yaşayan, saç yeme hastalığı olarak bilinen trikofaji hastası 3 yaşındaki Azra Nur Tiryaki, özellikle yalnız kaldığı zamanlarda hiç acı hissetmeden yolduğu saçlarını yutuyor.
Ailesi kızlarının takıntılı davranışına engel olmanın yollarını ararken, uzmanlar sorunun yalnızlık duygusu yaşayan çocuklarda ortaya çıktığını söyledi.
Kızdığımı bildiği için benim olmadığım ortamlarda saçlarını koparıp ağzına götürüyor. Saçlarını tamamen kazıttım. O zaman da etrafta bulduğu tüylü cisimleri yemeye başladı. Dışkısında gördüğüm zaman hemen hastaneye koşuyoruz.
Sorunun psikolojik olduğu söyleniyor" dedi. Yabancı cisim soluduğu için küçük kızın akciğerlerine de saç ya da halı tüyü yapıştığını belirten 2 çocuk annesi Yeşim Tiryaki, zaman zaman nefes darlığı, halsizlik ve öksürük gibi şikayetler yaşadıklarını dile getirdi.
Anne Tiryaki, "Bu takıntıdan nasıl kurtulacağımızı bilmiyorum. Azra'nın ağabeyini kıskandığını tahmin ediyoruz. Yaşadığı psikolojik sorun nedeniyle böyle bir tepki verebileceği üzerinde duruluyor. Ama daha büyük sağlık sorunlarıyla karşılaşmaktan korkuyorum" diye konuştu.
TIRNAKLARINDA BİLE ET BENİ ÇIKTI
Bourneville hastalığı veya tüberoz skleroz olarak bilinen nadir görülen bir hastalıktan muzdarip ismi açıklanmayan adamın tırnaklarında bile et ben çıkıyor.
The New England Journal of Medicine'de açıklanan bilgiye göre; 71 yaşındaki talihsiz adama 20'li yaşlarındayken Bourneville hastalığı teşhisi konmuş. Çene, burun ve yanaklarında da et ben çıkan adamın sorununu tamamen çözecek bir tedavi ise yok.
Oldukça nadir görülen kalıtsal bir hastalık olan Bourneville, beyinde, kalpte, böbreklerde, gözlerde, akciğerlerde ve deride iyi huylu tümörlere neden olabilir. Belirtilerin arasında nöbetler, gelişimsel gecikme, davranışsal sorunlar, deri anomalileri, akciğer ve böbrek rahatsızlıkları bulunur.
GÖZÜNÜN BEYAZ RENGİNİ DEĞİŞTİRMEYE KALKINCA...
Kanada'nın Ottawa şehrinde yaşayan 24 yaşındaki Catt Gallinger, gözünün beyaz kısımlarının rengini değiştirmeye karar verdi.
The Sun gazetesinde yer alan habere göre; dört hafta önce gözünün beyaz kısmını mor renge dönüştürmek için ameliyat oldu. 'Sklera modifikasyonu' adı verilen bu yöntem ile talihsiz kızın gözüne mor bir sıvı enjekte edildi.
Gözündeki mor sıvının sızmaya başladığını belirten Catt Gallinger, bu durum karşısında hemen hastaneye gitti. Antibiyotik damlası verilen Gallinger'in gözü ilaca tepki olarak şişerek, kapandı.
Doktorlar farklı bir ilaç denedi ancak Gallinger'in gözünde üç hafta sonra ağrı ve bulanıklık oluşmaya başladı. Ayrıca enjekte edilen mor sıvı kornea çevresinde toplanmaya başladı. Gallinger'in durumuyla ilgili açıklama yapan uzmanlar, kızın gözünü tamamen kaybedebilme riskiyle karşı karşıya olduğunu aktardı.