Yoğun bakım hastasını taburcu etmekte sıkıntı var
Sağlık Bakanlığı verilerine göre yoğun bakım servislerinde yatan hastaların yüzde 28'i yoğun bakım tedavi sürecini tamamlamış ancak taburcu edilemeyen hastalardan oluşuyor. Bu konuda çözüm palyatif bakım merkezleri kurulması...
Hayat kurtaran yoğun bakım ünitelerinin de sorunları var. Ama bu sorunlar çözümsüz değil. Konuyla ilgili gerçekçi girişimler hastalar, bu servislerin çalışanları ve hasta yakınları için ‘umut’ demek. Koru Ankara Hastanesi Yoğun Bakım Sorumlusu Anestezi ve Reanimasyon Uzmanı Dr. Selçuk Bilgin, bu konuya ilişkin sorunlara ve çözüm yollarına dikkat çekiyor.
EN DİKKATLİ TAKİP GEREKTİREN HASTALAR
Yoğun bakım üniteleri kadro, donanım ve yatırılan hastaların ağırlığına göre 1, 2 ve 3. seviye olarak gruplanıyor. En ağır hastaların bulunduğu 3. basamak yoğun bakım ünitelerinde kapsamlı tedaviler uygulanıyor ve 2 hastaya bir hemşire düşüyor. 1. ve 2. seviye yoğun bakımlarda, tedavileri biten hastaların bakımları hastane normal servislerinde sürdürülürken, bu hastaların bazen doğrudan evlerine taburcu edildikleri belirtiliyor. 3. seviye yoğun bakım hizmeti almış hastaların durumları daha dikkatli takip gerektiriyor.
PALYATİF BAKIM MERKEZLERİNE İHTİYAÇ VAR
3. derece yoğun bakım almış ve artık yoğun bakım ihtiyacı olmayan hastaların yoğun bakımdan çıkarılmalarında sorunlar yaşanabiliyor. Monitörizasyon, enteral veya parenteral beslenme, yakın nörolojik takip, damar yoluyla çoklu antibiyotik tedavisi gibi nedenlerle normal servislerde takip edilemeyecek hastaların sevk edilebilecekleri uygun merkezler olmaması bu grup hastaların taburcu edilmelerini engelliyor. Bu durum ülkemizdeki yoğun bakım yatak sıkıntısının baş nedeni olarak gösteriliyor. Sağlık Bakanlığı verilerine göre yoğun bakım servislerinde yatan hastaların yüzde 28’ini yoğun bakım tedavi sürecini tamamlamış ancak taburcu edilemeyen bu hasta grubu oluşturuyor. Uzm. Dr. Selçuk Bilgin, “Bu hastaların tedavilerinin devamı için ‘palyatif bakım merkezlerine’ (uzamış yoğun bakım hastanesi) ihtiyacımız var” diyor.
Yoğun bakım servislerinin en önemli sorunları
* Eğitimli ve tecrübeli hemşire istihdamının yetersiz olması.
* Yardımcı personel yetersizliği.
* Yoğun bakım sürecini tamamlayan hastaların tedavilerine devam edecekleri merkezler olmaması nedeniyle bu servislerden taburcu edilememeleri.
* Uygunsuz antibiyotik kullanımı sonucu dirençli enfeksiyonların artması.
* 10 yıldır artmayan SGK ücretlerinin artan maliyetleri karşılayamaması.
Hastanız uyuyor görünse bile onunla konuşun
Hasta uyuyor gibi görünse veya şuuru kapalı bile olsa yakınlarının buna aldırmadan kendisiyle konuşmasının pozitif etkileri olduğuna inanılıyor. Hastaların konuşulanlara yanıt veremeseler de yakınlarını duyabilecekleri ve varlıklarını hissedebilecekleri belirtiliyor. Yoğun bakım ünitesini ziyaret eden hasta yakınlarının enfeksiyon kontrolü amacıyla özel bir gömlek giyerek ellerini alkol bazlı özel bir sıvıyla dezenfekte etmeleri de olmazsa olmazlar arasında yer alıyor. Aynı dezenfekte işleminin yoğun bakımdan çıkışta da yapılması öneriliyor.
Hasta yakını olmak hasta olmak kadar zor
Yoğun bakım ünitesinde yatan bir hastanın yakını olmak bu ünitede tedavi olan hastanın yaşadığına yakın bir stres yaşanmasıyla eşdeğer görülüyor. yoğun bakım ekibinin bir diğer amacının da sadece serviste tedavilerini sürdüren hastalara değil onların yakınlarına da destek vermek olduğu belirtiliyor. Hasta yakınları bu zorlu süreçte yoğun bakım ekibinin önemli bir parçası olarak görülüyor. bu nedenle hastalarının tedavisi süren hasta yakınlarının da yeterli dinlenme ve beslenmeye mutlaka dikkat etmeleri, bunu yapmamaları halinde onlara en çok gereksinim duyulduğu anda hastalarına destek olacak güçten yoksun kalacakları belirtiliyor.
Hasta yakınları aralarında sözcü seçmeli
Yoğun bakım çalışanları ve hasta yakınları arasındaki sorunların en büyük bölümü iletişim eksikliğinden kaynaklanıyor. Yoğun bakım servislerinde sağlıklı ve karmaşadan uzak bilgi alışverişi için iletişimin sürekli aynı kişi üzerinden yürütülmesi tavsiye ediliyor. Hasta yakınlarının belirleyeceği bir sözcü aracılığıyla yürütülen iletişim, yanlış anlamaları ve bilgi kirliliğini önemli ölçüde azaltıyor.
Gürültü varsa nedeni de var
Yoğun bakım üniteleri günün her saatinde aydınlık, hareketli ve gürültülü oluyor. Bu durum doktor, hemşire ve sağlık destek personeli gibi çalışanların 24 saat boyunca kesintisiz hasta bakımı ve tedavisi gerçekleştirmelerinden kaynaklanıyor. Yoğun bakım ünitesindeki en önemli gürültü kaynağının kullanılan cihazlar olduğu belirtiliyor. Bunların hayat kurtarıcı özellikleri bulunuyor. Hasta yatakları, hastaların hayati verilerini sürekli takip eden ve gerektiğinde alarm vererek tıbbi ekibi uyaran monitörlerle donatılıyor. Bu monitörler sayesinde hastaların kalp atımları, kan basınçları, vücut ısıları, kandaki oksijen oranı gibi hayati bulgular sürekli izleniyor.
Ceyda ERENOĞLU / GAZETE HABERTÜRK