"Herkesin tansiyonu bir gün yükselecek!"
Prof. Dr. Bingür Sönmez ile kalbimizi tüm yönleriyle masaya yatırdık...
PINAR CEBECİ / HABERTURK.COM
pcebeci@haberturk.com
Sıcak havaların kendini göstermeye başladığı şu günlerde, özellikle kalp hastaları büyük risk altında! Sık sık manşetlerde gördüğümüz ve ölümle sonuçlanan ani kalp krizlerinin özellikle spor yapan genç yaştaki insanlarda görülmesi, sıcaklarda kalbimizi nasıl korumamız gerektiği sorusunu akıllara getiriyor... Sıcak havalarda kalbimizi nasıl koruyacağız? Kalp hastalarının sporu nasıl olmalı? Kalp yogası nedir? Kalp hastalarının sıcak havalarda dikkat etmesi gerekenler neler? Prof. Dr. Bingür Sönmez anlatıyor...
“KALBİN YAZ VE KIŞ AYARI ÇOK FARKLI”
-Aşırı sıcakların yaşandığı günler geldi çattı. Kalp hastalarının bugünlerde nasıl yaşaması lazım? Nelere dikkat etmeleri gerekiyor?
İdrar söktürücü kullanan bir kapak hastası, kışın kullandığı kadar ilacı yazın kullanırsa çok su kaybeder. Çünkü yazın ter yoluyla da çok su kaybedebilir. Bu yüzden idrar söktürücü ilaç kullananlar mutlaka kardiyoloğuyla görüşerek daha az idrar söktürücü kullanmak zorundadırlar. Koroner kalp hastalığında ise bunun tam tersi bir durum ortaya çıkıyor. Koroner kalp hastalarının kan akışkanlığının çok olması lazım. Dolayısıyla çok su kaybedilirse, kan koyulaşırsa pıhtılaşma riski çok artar. O nedenle koroner kalp hastalarına çok su içmelerini öneriyoruz. Bu oran 2,5 - 3 litre kadar olmalı. Yoksa basit bir düşük tansiyonla hemen koroner darlık olan damarda pıhtılaşma olabilir. Tüm kalp hastaları için geçerli olan ‘güneş yasağı’na uymaları lazım. Güneşin dik geldiği 11 ila 16 arası güneşte olmayacaklar. Yüzmeyi çok tavsiye ediyoruz kalp hastalarına, ama bunu yaparken kıyıya paralel olacaklar. Açıklara doğru yüzmeyecekler. Çünkü en ufak bir yorgunlukta, en basit panik halinde bile ciddi sorunlar ortaya çıkabilir. Onun için kıyıya paralel olduğu sürece istedikleri kadar yüzsünler diyoruz. Güneşlenmek içinse tercih etmeleri gereken saat; sabah 8-11 arası öğleden sonra da 16’dan sonraki saatler geçerli olmalı. Yürüyüş konusuna gelince de, sabah ve akşam saatlerinde gölgede olmak kaydıyla yürüyebilirler. Ama hiçbir zaman kışın yürüdükleri kadar yürümemeliler.
“BEN NASILSA SAĞLIKLIYIM SPOR YAPMAMA GEREK YOK, SONRA DA BEN KALP HASTASIYIM SPOR YAPAMAM Kİ!”
-Kalp hastasının yaptığı sporla sağlıklı birinin yaptığı spor aynı değil tabiiki. Ama son zamanlarda sağlıklı insanların spor yaparken kalp krizi geçirip hayatlarını kaybetme vakaları oldukça fazlalaştı. Kalp için spor mu yoksa spor kalp için de lazım mı?
Spor yapmak birçok hastalığı önleyici bir aktivite! Çocukluktan itibaren yapmaya başladığınız spor sayesinde kalbinizi korursunuz ama 40 yaşından sonra başlarsanız neyi koruyacaksınız? Spor çocukluk yaşından başlamalı. Ama ileri yaşlarda spor yapmaya karar verdiyseniz yapmanız gereken iyi bir kardiyologla kontağa geçmek. Mutlaka iyi bir rehabilitasyon uzmanı size bir program yapacak. Hemen ilk gün 45 dakika koşarsanız bu hayal kırıklığı olur. Hemen ilk gün tenis maçı oynamak isterseniz bu doğru değil. İyi bir kardiyologla kontrol, hemen arkasından iyi programlanmış k 6 ay ya da 1 yıllık, mümkünse giderek artan spor yapmak doğru olan!
-Spor demişken kalp yogasından da bahsedelim biraz. Siz hastanenizin bünyesinde kalp yogası yaptırıyorsunuz hastalarınıza biliyorum. Peki nedir bu kalp yogası? Hastaya yararı nedir?
Kalp yogası aslında bir mucize değil. Yoga 5 bin yıllık bir geçmişi olan bir olay. 5 - 6 yıldır hastanemizde kalp yogası adı altında yeni bir yoga şekli uyguluyoruz. Yoga aslında birtakım akrobatik hareketlerin içerdiği bir filozofik olay…
-Nasıl yapılıyor?
Biz ameliyattan 3 - 4 hafta sonra hastalarımızı çağırıyoruz, onlara filtre edilmiş bir yoga uyguluyoruz. Sandalyede otururlarken, boyun, kalça, bel hareketleriyle doğru nefes almalarını öğretiyoruz. Aktivitenin sonunda da 10 - 15 dakikada derin gevşeme yöntemini uyguluyoruz. Ondan sonrada derin meditasyon yaparak ajite olan insanları, A tipi insanları yani hızlı hızlı konuşan, merdivenleri 2’şer 3’er çıkan, kavgacı, adrenali yüksek olan insanları yavaşlatıyoruz. En büyük sorun bu zaten! Stres ve vücutta bulunan fazla adrenalin! Bunu azaltırsanız hedefe ulaşmış oluyorsunuz. Ailelerden geri dönüşler alıyoruz, mesela diyorlar ki; “arabada giderken cam açık olurdu, her gelene küfrederdi, söverdi el kol sallardı. Şimdi camı kapatıyor, güzel güzel gidiyor, kötü sollayan biri olursa ’galiba acil işi var adamın’ diye kendi kendine konuşuyor.” Yoganın en büyük avantajı, toplu bir tedavi olması! İnsanlar o gün birbiriyle konuşuyorlar, sosyalleşiyorlar. Çünkü ameliyattan sonra hastalarda depresifleşme durumu çok yaşanıyor. ‘Ben ameliyat oldum, bu damarlar beni daha ne kadar götürür, kaç yıl yaşarım, tekrar ameliyat olabilir miyim’ gibi depresif düşüncelere kapılıyorlar. Ama bu grupların içine girdiklerinde görüyorlar ki, insanlar hayatlarına devam ediyor, hiçbir eksik yok, her şey yolunda. Hem grup terapilerinden faydalanıyorlar hem de derin meditasyonla hızlı kişilikleri yavaşlatıyoruz. Ayrıca sağlıklı olan herkes kalp yogası yapabilir.
“HERKESİN TANSİYONU BİR GÜN YÜKSELECEK!”
-Kalp hastalıkları denince akla gelen önemli konulardan biri de ‘yüksek tansiyon’. Ama tansiyon pek önemsenmiyor gibi...
Maalesef bu konuda çok duyarsızız! Türk Kardiyoloji Derneği’nin yaptığı bir çalışma var; yoldan geçen insanların tansiyonunu ölçtüler, yüzde 51’in üzerinde insan, hiç tansiyonunu ölçtürmemiş! Hayatı boyunca insanlar tansiyonunu hiç ölçtürmemiş! Hâlbuki 20 yaşından sonra insanların tansiyonlarını ölçtürmeleri lazım. 40 yaşından sonra ise sık sık tansiyonlarını ölçtürmeleri lazım. Herkesin tansiyonu bir gün yükselecek. Hiç kimse normal tansiyonla yaşamını sürdüremez. Çünkü damarların bir elastikiyesi var ve zamanla bu bozuluyor. Onun için, sağlıklıyım ihtiyacım yok demesin insanlar, gelecek yıl belki ondan sonraki yıl ama mutlaka tansiyonları yükselecek. Burada tuz yine çok önemli! Tuzu en aza indirmek lazım. Tansiyon hastalarının tamamen tuzsuz yemeleri lazım! Hiç tuz atmayacaklar, sebzelerden, etten diğer yiyeceklerden gelecek olan tuz onlara yeterli. Bizim Türk toplumu olarak en büyük sıkıntımız ekmekteki tuz oranı! Ekmekteki tuz oranı gerçekten çok yüksek! Bakanlık bu konuda da çalışmalar yapıyor. Ekmekteki tuz oranını düzeltebilirsek çok büyük yol almış olacağız. Çünkü aşırı ekmek tüketen bir toplumuz.