Boğaz’ın dört manevi bekçisi ve İstanbul’un popüler türbeleri
Türk toplumunda türbelerin yeri ayrı. En çok türbenin bulunduğu şehir de İstanbul. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Köse'yle türbe inanışını, İstanbul'daki popüler türbeleri ve Boğaz'ın manevi bekçilerini konuştuk
Aslı ÖZTÜRK / HT GAZETE
İstanbul’un en popüler türbelerinden olan Eyüp Sultan Hazretleri Türbesi restorasyon gerekçesiyle yaklaşık 4 yıldır ziyarete kapalı. Konuyla ilgili “mağduriyet” hisseden insanların sayısıysa gittikçe artıyor. Yakın zamanda türbenin son halini görmek için yaptığım ziyarette gerçekleştirdiğim sohbetlerde türbenin kapalı olmasından dolayı oldukça kızgın olan birçok kişiyle (özellikle de kadınlarla) karşılaştım ve “Dileğimiz var, dua edeceğiz” cümlesini defalarca kez işitim. İnsanların dua etmek için bu denli sabırsız şekilde somut bir merciye ihtiyaç duyuyor olmaları ilgimi çekti ve konuyla ilgili derin çalışmaları bulunan Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Köse’yi aradım. Türbelerin kutsallaştırılmasından popüler dindarlığa, İstanbul’un türbelerinden Batı kültüründeki türbe inanışına kadar türbelerle ilgili her şeyi konuştuk.
-Öncelikle siz, dua etmek için bir türbeye ihtiyaç duyulması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Halk inancına göre türbe, Allah’ın sevgili kullarının, velilerin canlılıklarını devam ettirdikleri, ses verdikleri yerdir. Türk toplumunun yarıya yakın bir kısmı türbe ziyareti yapmaktadır. Eski zamanlarda denizciler, İstanbul Boğazı’nın dört manevi bekçisi olduğuna inanırlarmış. Bunlar Üsküdar’da Aziz Mahmut Hüdâi, Beşiktaş’ta Yahya Efendi, Beykoz’da Yûşâ Hazretleri ve Sarıyer’de Telli Baba imiş. Bu, insan-mekân ilişkisinde mekânın nasıl kutsallaştırıldığını gösteren önemli örneklerden biridir.
-Türbeler de kutsallaştırdığımız mekanlardan biri mi?
Kutsallaştırmaya dayalı bu unsurlar halk dindarlığı veya popüler dindarlığın birer parçasıdır. Popüler dindarlık, dinin öğretilerinin halk kitlelerince yeniden şekillendirilmesidir. Bu şekillendirmenin renklerini, toplumun psiko-sosyal ihtiyaçları ve dini algılama düzeyi belirler. Artık, dinin temel öğretilerini içeren kitabi dinin ötesinde, kültürel şartlar ve yaşam biçimleri devrededir.
-Popüler dindarlıkla ilahiyat Fakültelerinin ve Diyanet İşleri’nin söylemi arasındaki farklar ne?
Hayatın diğer alanlarında nasıl popüler kültür dediğimiz şey üretiliyorsa, din alanında da aynı tür üretim kalıpları geçerli. Ortada kaçınılmaz bir sosyolojik durum var.
İlahiyat fakültelerinin ya da Diyanet İşleri Başkanlığı’nın genel söylemi ile halkın anlayışı pek uyuşmuyor. Bir ilahiyatçı, türbe ritüellerinin İslam’ın özüne aykırı olduğunu söylediği zaman halk kitlelerini karşısında buluyor. Diyanet İşleri Başkanlığı türbe ritüellerinin birçoğunu “hurafe” veya “batıl inanış” olarak değerlendiriyor.
-Türbelerde yapılan ritüeller sentez mi yani?
Orta Asya’dan, Şamanizm’den getirdiklerimizi, Anadolu’da bulduğumuz Helen kültürü kalıntılarıyla buluşturup İslam şemsiyesi altında türbelerde icra etmeye başlamışız. Bu neye benziyor? Türk sanat müziğinin orijinal sazlarına yeni enstrümanlar ekleyerek, onun yüzlerce yıllık gelenek içinde oluşturduğu formel usullere başka unsurlar katarak popüler müzik yapmaya benziyor.
-Diğer İslam ülkelerine kıyasla Türkiye’deki türbe sayısı daha çok. Bunun sebebi nedir?
Türk toplumundaki türbe fenomeninin bir “toplumsal hafıza” ürünü olduğu, toplumun Anadolu’yu yurt edindiği günlerden itibaren Anadolu’yu kendine mal etme çabasının dini bir uzantısı olduğu söylenebilir. Ayrıca türbeler dini olduğu kadar milli karakter de arz ederler. Bayraksız türbe neredeyse yok gibidir. Türbeler yeşil ile kırmızının buluştuğu yerlerdir. Türbe örtüsünün rengi olan yeşil ile bayrağın rengi olan kırmızıyı birlikte barındıran mekânlardır.
-Bir röportajınızda türbeleri Güzin Abla’ya benzetmişsiniz.
Ziyaretçiler, türbede “manevi bir ortamda olma hissi yaşayarak huzur bulduklarını, günahkârlık duygularının hafiflediğini, iç sıkıntılarından kurtulduklarını, kaygı ve umutsuzluk duygularından sıyrıldıklarını ve bu tür yerleri ziyaret etmenin kendilerini yücelttiğini” söylemektedirler. Dolayısıyla, ziyaretin getirdiği bu genel psikolojik etki yanında, dilekte bulunmak kişiyi özellikle rahatlatmaktadır. Ayrıca Türkiye’de camiler umumiyetle kadınlara açık değildir. Erkekler beş vakit namaz, cuma namazı, bayram namazı veya en azından bir yakınlarının cenaze namazı için bir şekilde camiye gitmekte ve kutsal mekânda bulunma hissini yaşamaktadırlar. Kadınlar için bu imkân ya yoktur ya da sınırlı veya problemlidir. Dolayısıyla, kadınlar camilerde elde edemedikleri bu imkânı başka bir mahalde, türbelerde bulmaktadırlar.
-Batı’daki türbe algısı nasıl?
Ülkemizdeki türbe algısıyla hemen hemen aynı içeriği arz eder. Buralarda yatan kişiler de, aynen ülkemizdeki türbelerde yatan veliler gibi özel kimselerdir. İnsanlar bu mekânlara genelde hastalıklara çare bulmak, çocuk istemek ve iyi bir gelecek dilemek gibi amaçlarla gitmektedir.
-Benzer ritüeller var mı?
Birçok Batı ülkesinde adak adama ve ağaçlara çaput bağlama ritüeli bizdeki gibi yaygındır. Hatta ağaç isimleri bile, “peri ağacı”, “cadı ağacı”, “adak ağacı” gibi isimler taşımaktadır. İtalya’nın Palermo kentinde Azize Rosalia isimli bir türbe var. Bu türbenin de tıpkı bizim kültürümüzdeki gibi hastalıklardan, özellikle bulaşıcı hastalıklardan koruduğuna inanılıyor. Yani burası bir şifa türbesi. İngiliz Jeolog Buckland burada kazı yapmış ve mezardaki kemiklerin bir keçi iskeleti olduğunu ortaya çıkarmış. Ama insanlar buranın kutsallığına inanmaya devam etmiş.
-Peki siz bu ritüelleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Orta Asya’dan getirilen animizm, atalara tapınma, ölüler kültü, tabiat kültü, ateş kültü, kurban kültü, bereket ve yeniden doğuş kültüne ait unsurları, mistik ve büyüsel kalıntıları görebiliriz. Bugün ziyaret ritüellerinde birbirinden çok farklı unsurların yer almasını ve bunların İslam’la bağdaştırılamamasını, Şamanizm’in bu karma yapısında ve büyüsel içeriğinde aramak gerekir. Mezarlara bırakılan bağlanmış düğümler ve birbirine geçirilmiş veya bağlanmış ağaç parçaları gibi büyüsel nitelik taşıyan ritüeller bunlara örnek verilebilir. Türbelere yönelik inanç ve ritüellerin “şamanist” kültürlerden özellikler taşıdığını gösteren birçok benzerlik vardır. En önemli benzerlik de şaman inancı ile veli inancının neredeyse aynı mahiyette olmasıdır. Velilere atfedilen mucizevi kabiliyetler şamanlara atfedilen özelliklerle aynı mahiyettedir.
HANGİ RİTÜEL NE İÇİN?
-Taş yapıştırma: Türbe duvarına ev sahibi olmak için taş yapıştırılır. Ancak daha başka dilekler için de yapılabilir. Taş, duvara yapışırsa dileğin kabul olunacağına inanılır.
-Mum yakma: Dilek kabulü için genel bir ritüeldir.
-Mendil vb. küçük hediyeler bırakma: Dilek kabulü için genel bir ritüeldir.
-Makara dolama: Evlenebilmek için mezar taşına makara ipi dolanır.
-Türbeyi tellerle süsleme: Evlilik ve geçimsizliği düzeltmek için yapılır.
-Çaput bağlama: Dilek kabulü için genel bir ritüeldir.
-Tel kesme: Kısmet açmak için.
-Kilit açma: Kısmet açmak için.
-Bez beşik bağlama: Çocuk talebi için.
-Kâğıt bırakma: Kâğıda dilek yazılarak türbeye bırakılır.
-Elbise bırakma: Çocuk isteyenler türbe üzerine bebek giysisi bırakır. Hasta yakınları hastalarının elbisesini getirerek türbe üzerinde bir müddet bekletir ve elbiseyi götürüp hastaya giydirir.
-Şeker, bisküvi, çikolata vb. dağıtma: Dileği gerçekleşenler teşekkür için tekrar gelerek şeker vb. dağıtırlar.
-Tuz bırakma: Dilekleri yerine gelenler türbeye tuz getirerek kapı eşiğine veya pencerelere tuz dökerler.
TÜRBE İSTATİSTİKLERİ
Prof. Köse türbe ziyaretlerinin dindarlıkla olan bağını “Dindarlık seviyeleri, din algıları, eğitim durumları, sosyo-ekonomik durumları ne kadar farklı olursa olsun, bu mekânlar insanları birleştirmekte, buluşturmaktadır. Türk halkının tümüne mal olmuş bir olgudur. Kendisini dindar olarak tanımlayanlarla dindar olarak tanımlamayanların türbe algılarının çok fazla değişiklik arz ettiğini söyleyemeyiz” cümleleriyle özetliyor. Köse’nin ayrıca kişilerin türbe ziyaretlerinin sebebini tespit edebilmek için yaptığı bir araştırma da mevcut. Araştırmaya göre insanların türbe ziyaretlerinin ilk sebebi sadece dua etmek, ikinci sırada ise dilekte bulunmak yer alıyor.