Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Mozilla/5.0 AppleWebKit/537.36 (KHTML, like Gecko; compatible; ClaudeBot/1.0; +claudebot@anthropic.com)
        Haberler Yaşam HT Cumartesi Bir hayalet müze

        Ece ULUSUM / HT CUMARTESİ

        Yıl 1871; Osmanlı’nın ilk doğa tarihi müzesi kapılarını açıyor. Kurumun başında da Doktor Abdullah Bey. Müzenin içinde neler var neler; böcek türleri, mineraloji ve jeoloji örnekleri, bitki türleri, zooloji koleksiyonu ve nadir kitaplar. Abdullah Bey’in sırf Viyana’dan getirdiği koca koleksiyonda 20 binden fazla parça var, siz düşünün! Müze hem ilk hem de halka açık. Peki şimdi nerede? “Yandı, bitti, kül oldu!”

        10 yıldır sanat disiplinleri ve antropoloji metotları arasında ara disiplin oluşturmak için çalışan Tayfun Serttaş, Paris’teki araştırmaları sırasında Karl Eduard Hammerschmidt’in yazışmalarıyla karşılaştı ve ortaya bir sergi çıkardı. Studio-X’te açılan “Le Musée d’Histoire Naturelle d’École Impériale de Médecine de Constantinople” adlı sergi, İstanbul Doğa Tarihi Müzesi hakkında gelenleri hem şaşırtacak hem de düşündürecek. Hikâyesini Serttaş’tan dinledik.

        Doğa Tarihi Müzesi ve Karl Eduard Hammerschimdt’in hikâyesi nedir?

        Bilim adamı Karl Eduard Hammerschmidt’in (1800 Viyana-1874 İstanbul) çabalarıyla başlıyor. Fransız Aydınlanması’ndan hayli etkilenmiş, entomoloji (böcek bilim) alanında ün kazanmış, Viyana’da binden fazla böceğin metamorfozunu sergilemiş, onlarca hamamböceği alt türüne isimler vermiş, dergilerde makaleleri yayımlanmış... 1848’de bastırılan Viyana Ayaklanması’yla Hammerschmidt önce Macar ordusuna katılıyor, sonra Polonyalı direnişçilerle beraber Osmanlı’ya sığınıyor. Müslüman olup Abdullah Bey ismini alıyor.

        Sonra?

        Bir daha da gerçek ismini kullanmıyor. Aslında bu bir mülteci entelektüelin hikâyesi. Abdullah Bey’in girişimleri Osmanlı bilim çevreleri ve saray tarafından memnuniyetle karşılanıyor. 1870’te Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye-i Şahane’de (Marmara Üniversitesi Haydarpaşa Kampusu) doğa tarihi müzesini kurmakla görevlendiriliyor. 1871’de Osmanlı İmparatorluğu’nun kamuya açık ilk doğa tarihi müzesi, tam adıyla; “Le Musée d’Histoire Naturelle d’École Impériale de Médecine de Constantinople”ü açılıyor.

        Peki müzeye ne oldu?

        Abdullah Bey’in ölümü önemli bir faktör. Fakat daha belirleyici olan İstanbul Darülfünun’unun lağvedilip İstanbul Üniversitesi’nin kurulması. Müzenin tüm koleksiyonu da İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Jeoloji Bölümü’ne devrediliyor. 1918’de büyük vefa Yangını sırasında fakültenin bir kısmıyla koleksiyonun tamamı yanarak yok oluyor!

        Siz müzenin peşine nasıl düştünüz?

        Abdullah Bey’in varlığına emin olduktan sonra... Paris Doğa Tarihi Müzesi’nin mineraloji bölümünde hâlâ bir kürsüsü var. Çünkü Anadolu’dan Paris’e 400’e yakın fosil göndermiş. Karşılığında 900’e yakın parça müzeye bağışlanıyor. Avrupa’da Hammerschmidt olarak edindiği saygınlığı kullanıyor. Örneğin 2 aylığına Viyana’ya dönüyor ve 27 sandık dolusu koleksiyonu İstanbul’a taşıyor. Yalnızca Viyana ziyaretinden 11 bin 891 örnekli mineraloji ve jeoloji, 2 bin 725 örnekli bitki, 5 bin 900 örnekli böcek, 2 bin 500 hayvandan oluşan bir zooloji koleksiyonu ve 249 nadir kitap getiriyor. Yol masrafları dışında Osmanlı’dan finansal destek almıyor. Müzeden geriye kalan tek kanıt niteliğindeki kurumsal yazışmaların tamamı Osmanlı Arşivleri Daire Başkanlığı bünyesinde.

        ‘AZIMSANMAYACAK BİR ÇABA’

        “Bu müze Osmanlı dönemi ilklerinden biri” denilebilir mi?

        Elbette. Üstelik sadece Osmanlı İmparatorluğu için değil, bütün bir İslam coğrafyasında kurulan kamuya açık ilk doğa tarihi müzesidir. O yıllarda Osmanlı’nın sınırlarını düşündüğümüzde, Balkanlar’da da ilk örneklerden biri sayılabilir. O yıllarda İstanbul’da bir doğa tarihi müzesi kurmak, örneğin arkeoloji müzesi kurmaktan çok daha öncü bir tavır. Çünkü doğa tarihi, içinde çok geniş tartışmaları barındıran bir alan. Böyle bir sahneyi İstanbul’a kazandırmak, bugün dahi azımsanmayacak bir çaba.

        Bu sergiyi oluştururken siz nasıl bir yol izlediniz?

        Veriler epey sınırlı olmalı... Benim yaptığım tam anlamıyla bir müze ironisi yaratmak. Ortada bir müze olmadığı gibi o müzeye kaynaklık edecek bir koleksiyon da yok. Sergi aracılığıyla izleyicileri İstanbul’un ilk doğa tarihi müzesine davet edeceğim. Fakat onları bir tarih eleştirisiyle baş başa bırakacağım.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz. Detaylı bilgi almak için ‘Çerez Politikasını’ ve ‘Aydınlatma Metnini’ inceleyebilirsiniz.
        Bu çeviride Google Translete kullanılmıştır. Anlam ve çeviri hatalarından haberturk.com sorumlu değildir.