Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Mozilla/5.0 AppleWebKit/537.36 (KHTML, like Gecko; compatible; ClaudeBot/1.0; +claudebot@anthropic.com)
        Haberler Yaşam HT Pazar ‘Şimdi düşündüm de kesinlikle şanslıyım’

        Sema EREREN-Ece ULUSUM/ GAZETE HABERTÜRK-PAZAR

        Bir sonbahar sabahı kartondan yatağı üzerine kıvrılmış bir evsizi gören adam, onun yanına oturup sohbet etmeye başlar. Evsiz, onu tanımasına rağmen neden hayatının kötü gittiğini sakince anlatır. Genç adamı gören hayrete düşer ve fotoğrafını çekmeye çalışır. Sonunda bir paparazzi evsizle dertleşen adamın fotoğrafını çeker ve evsizin yanındaki adama birkaç soru sorar. Ertesi günkü gazetenin manşeti de o sohbetten çıkar: “İyi bir sandviçiniz varsa işte o zaman hayat güzeldir...” Bizim genci hepiniz yakından tanıyorsunuz; Keanu Reeves! Bunca zaman çektiği filmlerle milyon dolarlar kazandı ama kaderin yüzü ona ün dışında pek gülmedi. Ne lüks arabaları var, ne de villaları... Tek derdi yaptığı işin en iyisini ortaya koyabilmek ve kan kanseri olan kız kardeşinin yüzünü güldürmek. 2016’da da sağlam filmlerle karşımıza çıkmaya hazırlanan Reeves, sorularımızı cevaplamayı kabul etti. Üstelik bu haber biz hastanedeyken geldi. İşte tam bir ‘Talihsiz Serüvenler Dizisi’! Reeves’in hayatı, işi ve nicesi hakkındaki söyleşimize buyurun...

        Bugün geldiğiniz nokta herkese nasip olacak bir yer değil, buraya gelmek için nelerden fedakârlık ettiniz?

        Çocukluğumdan beri istediğim şey buydu. Eğitimimi tamamlayamadım ve çok genç yaşta çalışmaya başladım. Kendinizi gerçekten adamanız ve vaktinizin büyük bir bölümünü vermeniz gerekiyor. Fakat ben bu iş sayesinde büyüdüm. Çünkü oyunculuk zamanla üzerinize daha iyi oturuyor, oynadığınız rollerle beraber hayata yeni bakış açıları getiriyor ve büyüyorsunuz...

        Kazandığınız bakış açılarına göre, bir filmin senaryosu elinize geçtiğinde kabul edip etmeyeceğinize nasıl karar verirsiniz? Reddetme ve kabul etme kriterleriniz neler?

        Aslında genel kurallarım yok. Önemli olan incelerken senaryonun sizi içine çekiyor olması. O an o filmde yer almak istediğinizi anlıyorsunuz zaten. Bazen de gelen senaryolar buna sizin adınıza karar veriyor... Aynı karakter çevresinde dönen filmler çektiğinizde, bu durum göz önüne alınarak karar verilebiliyor. İşin aslı, her durumda geçerli kurallar pek olmuyor.

        Hangi rolünüz için çok heyecanlanmıştınız?

        Hepsi için ayrı ayrı heyecanlandım... Yıllar tecrübe getirse de sahne çekilmeye başladığı an hâlâ ilk günkü heyecanı hiss ediyorum. Hiçbir rol kolay ortaya çıkmıyor.

        Onlarca film çektiniz. Geriye baktığınızda sizde uyandırdığı his nedir?

        Kendimi böyle bir kariyere sahip olduğum için çok şanslı hissediyorum. İnsanın geleceğini belirlemede bazen çok söz hakkı olmayabiliyor. 16 yaşımda profesyonel olarak oyunculuğa başladım, 17 yaşında ise evden ayrıldım. Hollywood’a adım attığım 20 yaşındaysa gerçek anlamda oyunculuk hayatım başladı. Bir reklamla başlayan kariyerime bu kadar çok film sığdırabileceğimi o zamanlar hayal bile edemezdim. Şimdi tekrar düşündüm de kesinlikle şanslıyım.

        Bir film yıldızı olmanın havalı bir tarafı var ama seyircinin görmediği bir perde arkası da var. Anlatır mısınız?

        Tabii ki zorlukları oluyor. Mesela bir şehirde hatta bir ülkede sabit kalamıyorsunuz. Zamanınızın büyük bir kısmını setlerde evinizden, ailenizden ve arkadaşlarınızdan uzakta geçiriyorsunuz. Bazen de uzun saatler, hatta role göre aylarca çalışmak, eğitim almak ve kendinizi geliştirmek zorunda kalıyorsunuz. Ama nihayetinde yapmak istediğiniz iş buysa, her şeye değiyor.

        Dünya sinemasıyla aranız nasıl? Türk ya da farklı bir ülkenin sinemasını izliyor musunuz?

        İşim oyunculuk gereği olsun olmasın sinemaya gitmeye bayılıyorum. Bazen bir arkadaşımla bazen de tek başıma... Bol bol film izliyorum, kendime sınır koymuyorum. Mesleğim gereği dünya sinemasını da izliyorum ama size özellikle bir ülke ya da film adı söyleyemeyeceğim.

        ‘MALİKÂNESİ OLMAYAN NADİR ÜNLÜLERDENİM’

        Toplu taşıma araçlarını, özellikle de metroyu kullanmanız basında çok fazla konuşuluyor. Bunun sizce bu kadar şaşılacak yanı var mı? Toplumun içinde olmak oyunculuğunuzu besliyor mu?

        Beslemez olur mu? Bir nevi gözlemi de içinde barındırıyor oyunculuk. Üstelik sade yaşamayı ve topluma karışmayı seviyorum. Malikânesi olmayan nadir ünlülerdenim, yakın koruma kullanmıyorum ve pahalı, şaşaalı kıyafetlerden hoşlanmıyorum. Oyuncu olarak değerim ne kadar olursa olsun metroya biniyorum ve bunu seviyorum. Artık anlamalılar!

        Bir de 3 ülke pasaportu taşıyorsunuz, tam bir dünya vatandaşısınız. Çok kültürlülük yaşamınızı ve kariyerinizi nasıl etkiledi?

        Bu çok hoşuma gidiyor. Rollerimde kendimden bir şeyler bulmamı ve farklı kültürleri tanımamı sağladı. Ben tam bir dünya vatandaşıyım; ailem bunun göstergesi, birçok ırktan genler taşıyorum. Beyrut’ta doğdum, annem İngiliz, babam Çin asıllı Hawaiili ama Kanada’da büyüdüm. Fakat kısaca Kanadalıyım... Dünya vatandaşı olma düşüncesi bile beni mutlu ediyor.

        Türkiye'de çok fazla hayranınız var. Özellikle de Matrix'ten sonra büyük bir hayran kitlesi kazandınız. Onlara ne mesaj vermek istersiniz?

        Türkiye hakkında çok ayrıntılı bilgim olmasa da tarihini ve doğal güzelliklerini sıklıkla duyuyorum ve beni gerçekten etkiliyor. Hayranlarıma beni destekledikleri ve sevdikleri için çok teşekkür ederim. Umarım ilerleyen dönemde bir araya gelme fırsatı buluruz

        ‘NE UNUTULMAZ GÜNLERDİ...’

        Şu sıralar en çok konuşulan konulardan biri saç modeliniz.

        Bu kadar gündem yaratabiliyor olmak beni hâlâ şaşırtıyor. Saç modelime gelince, beğenildiğini umuyorum.

        Çok yakışmış. Tam bir motorcu havası var. Hatırlıyorum da Cannes Film Festivali’ne herkes lüks aracıyla gelirken siz motosikletinizle gelmiştiniz. Çok havalıydı... (Gülüyor.)

        Evet motosiklet âşığıyım. Yıllardır kullanıyorum. O sıralar Fransa’nın neredeyse tamamını motorumla 2 günde gezmiştim. Ne unutulmaz günlerdi. Ama artık hepsine o havayla gidemiyorum....

        Röportajlarınızda hep böyle ince espriler yapıyorsunuz ama iyi bir komedi filminde rol almadınız. İster misiniz böyle bir projede yer almak?

        Doğru tespit! Tabii, iyi bir senaryo gelirse neden olmasın?

        Tiyatro oyunları teklifi için ne diyorsunuz. Bir ara Hamlet’i oynamıştınız. Geri dönüş olacak mı?

        Denedim ama bu konuda pek bir tecrübem olmadığını üzülerek itiraf etmem gerekiyor. Kendimi bu alanda çok fazla geliştiremedim. Ama kesinlikle yer almak istediğim alanlardan biri bu... Tiyatronun kendine has bir ruhu olduğuna inanıyorum ve bu nedenle daha çok zaman ayırmaya çalışıyorum.

        'GECENİN ONUR KONUĞU OLMAKTAN MEMNUNUM'

        Eylüldeki Deauville Festivali’nin kapanış gecesinden bahseder misiniz, nasıl bir gece geçirdiniz?

        Resmi sponsoru, ürünlerini keyifle kullandığım bir marka Kiehl’s tarafından gerçekleştirildi ve bu gecenin onur konuğu olmaktan dolayı mutlu oldum.

        Buradan anlıyoruz ki cilt bakımı sizin için önemli. Kendinize nasıl bakıyorsunuz?

        Özel olarak yaptığım bir şey yok. Dönem dönem filmlere hazırlanırken daha ağır antrenmanlar yaptığım ya da beslenme programlarına uyduğum oluyor ama buna çok kafayı takmıyorum. Yemek istediğimi yiyorum, spor yapmak istediğimdeyse spor yapıyorum.

        'GRUBUN ELEKTRO GİTARİSTİYİM'

        Tercih etmeniz gerekirse yalnızlık mı, kalabalık mı?

        İkisinin de yeri ayrı ama daha çok yalnızlığı tercih ediyorum.

        Eğlence hayatından özellikle mi uzak kalmayı tercih ediyorsunuz?

        Evet, gözlerden uzak bir hayatım olmalı... Oyunculuk hayatım dışında kendime ait özel bir dünyam var. Kimi zaman medyaya yansımasına engel olamıyorsunuz belki ama özel hayatımı gerçek anlamda özel olarak yaşamayı öğrendim.

        İnsanların ve şehrin içinde yaşıyorsunuz ama mesafeli bir duruşunuz var. Günlük yaşamınızda insan ilişkileriniz nasıl?

        Evet, mesafeli bir insanım. Aileme ve arkadaş çevreme oldukça düşkünüm, özellikle kız kardeşimle zaman geçiriyorum. Ama diğer oyuncular gibi eğlence ve gece hayatı üzerine kurulu bir yaşantım yok. Hatta belki biraz tekdüze yaşıyorum, bu da beni mutlu ediyor.

        Ruhunuzu neyle besliyorsunuz?

        Müzik! Bir grubumuz var, hatta birkaç albüm çıkardık. Grubun elektro gitaristiyim. Hatta grubumla çıktığımız turların tadı benim için hep ayrı oldu ve programlarımı onlara göre yapmaya özen gösterdim.

        KANADA MİLLİ TAKIMI KAYBETTİ!

        Keanu Reeves milyon dolarlar kazanan bir aktör olmasaydı Kanada’nın en iyi hokey oyuncusu olacaktı. Kader... Okuldayken uzun süre hokey takımında oynadı. Hatta Kanada Milli Takımı’nda hokey oynama hayalleri vardı, takımın en iyisi olduğu hâlâ anlatılıyor. Fakat bir karşılaşmada Reeves sakatlanınca buz üstündeki kariyeri de suya düştü. Her şeyi bıraktı... Okuldan sonra çeşitli işler denedi. Buz pisti patenlerinin demirlerini parlattı, bahçıvanlık, garsonluk ve en sonunda da tiyatro eğitimi almaya başladı. Kariyerine Kanada televizyonlarında küçük rollerle başladı.

        OJE İÇİNDE UKDE KALDI

        Müzik onun en büyük tutkularından biri. Hatta Dogstar adında bir müzik grubu kurmuştu. Bir ara film çekimini yarıda bırakıp turneye çıktığı için çok eleştirilmişti. Fakat bu grup tamamen bir hobi, bu işten para kazandığı yok... Müzik yapan oyuncu gitar çalarken sağ elini kullanıyor, hem de solak olmasına rağmen... Bir diğer dedikodu da oje merakı. Kiehl’s dostu sanatçı, konserlere tırnağına siyah oje sürüp çıkmak istemiş ama ne olduysa vazgeçmiş.

        ÖNÜ AÇIK BAHTI KARA

        Ünlü oyuncunun sevgilisi Jennifer Syme, ölü doğum yapmasından 2 yıl sonra geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetti ve kızının yanına gömüldü. Kızını ve sevgilisini kaybetmesi Reeves’i çok derinden etkiledi, uzun süre yasını tuttu. Üstelik Reeves’in kız kardeşi de kan kanseri. Söylentilere göre onun için Matrix filmi çekimlerini yarıda bırakıp onunla bir otele yerleşti. Çalışmadığı günler mutlaka kardeşiyle vakit geçiriyor. Bu arada düzenli olarak kanser derneklerine ismi gizli tutulmak şartıyla destek oluyor.

        'KAZANDIĞIM PARA BANA ZATEN ÖMRÜM BOYUNCA YETECEK'

        Ünlü aktör, sette birlikte çalıştığı her insanın adını öğreniyor ve mutlaka halini hatırını soruyor. Hatta anlatılanlara göre Matrix’ten kazandığı 114 milyon doların 80 milyon dolarını “Zaten bu rolü fiyakalı yapan sizsiniz” diyerek özel efekt çalışanlarına ve makyaj personeline dağıtmış. Ayrıca Matrix’in setinde çalışan ve ailesinin durumu kötü olan birine Noel hediyesi olarak 20 bin dolar verdi. O dönem verdiği bir röportajda paraya karşı tutumu hakkında “Para düşündüğüm en son şey. Kazandığım para bana zaten ömrüm boyunca yetecek” diyor.

        Para gerçekten de Reeves için epey geri planda. Çok para kazanmasına rağmen uzun yıllar kiralık, küçük bir evde yaşadı. Yıldızının parladığı yıllarda bir gününü evsiz bir adamla geçirdi. Uzun uzun sohbet etmiş ve onu anlamaya çalışmıştı. Yani gönlü gani gani zengin!

        SİNEMA DÜNYASINDA BAY REEVES

        1991 Kırılma Noktası (Point Break) Keanu Reeves’e aksiyon dünyasının kapılarını açan, yıldız oyuncular Matthew Broderick, Johnny Depp, Val Kilmer ve Charlie Sheen’i geride bırakarak üstlendiği “Johnny Utah” rolüydü. Bu filmle resmen aldı başını gitti.

        1992 Bram Stoker’dan Dracula (Dracula)

        Gary Oldman, Winona Ryder ve Anthony Hopkins gibi demirbaşlarla oynayan Revees’in sınırlarını aşabildiğini gösterdiği film de bu oldu. Korku filmi dünyasına da göz kırptı.

        1994 Hız Tuzağı (Speed)

        Sandra Bullock’un da kariyerinde dönüm noktası1994 yapımı film dünya çapında büyük rağbet gördü. Reeves bu filmden sonra artık tartışmasız bir aksiyon yıldızıydı. Bu filmden sonra Bullock ile sevgili olduğu epey konuşuldu.

        1997 Şeytanın Avukatı (The Devil’s Advocate)

        “Yedek Oyuncular” ve “Şeytanın Avukatı” filmlerinde çalışırken, Gene Hackman ve Al Pacino gibi oyuncular kadroya dahil olabilsin diye kendi bütçesinden gönüllü olarak ödün verdi. 1999 Matrix Reeves’i resmen baştan yaratan film. Yeni bir akımı ortaya çıkaran filmin serisi çıktı.

        2001 Kasımda Aşk Başkadır (Sweet November)

        Sandra dedikoduları gitti, Charlize Theron dedikoduları başladı. Bu filmle Reeves’in romantik filmlerde oynaması gerektiğine kanaat getirildi. Son sahnesinde boynu bükük kalan adamcağıza hangimiz üzülmedi ki? 2005 Constantine Korkuttu... Uzun süre korku filmlerine ara vermişti ama bu filmle hasret gidermiş olduk. Revees aynalı sahnelerde yaralandığında hayranları çok korkmuştu.

        2006 Göl Evi (Lake House)

        Sandra Bullock ile aşk filmi... İkili aksiyondan sonra bu filmle bir araya gelince herkes “Bu sefer sevgili olacaklar” demişti. Romantik mi romantik...

        2015 Yanlış Kapı (Knock Knock)

        51 yaşındaki oyuncunun en son filmi. Gerilim türündeki film, ülkemizde pek tutmadı ama Reeves tarzı ve oyunculuğuyla yıkılıyordu.

        Gelecek filmleri: 2016 Exposed

        2016 John Wick 2: Last Case

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz. Detaylı bilgi almak için ‘Çerez Politikasını’ ve ‘Aydınlatma Metnini’ inceleyebilirsiniz.
        Bu çeviride Google Translete kullanılmıştır. Anlam ve çeviri hatalarından haberturk.com sorumlu değildir.