Mevlana'nın olağanüstü kehanetleri! GALERİ
Yüzyıllar önce söylediği her şey bir bir çıktı...

Mevlana 13. asırda atom bombasının tehlikelerinden söz ediyor. Dokuz gezegenin bulunduğunu söylüyor. Oysa bilim bunu ancak 1930 da ortaya koyabildi.
Selçuk Üniversitesi (SÜ) Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Abdullah Öztürk, mezarı vasiyeti üzerine Paris’ten Konya’ya nakledilen, "Mecalisi Sebai", "Fihi Mafih ve Mesnevi"yi Fransızca’ya çeviren Eva De Vitray Meyerovitct’in, Mevlana’nın 13. asırda atom bombasının tehlikelerinden haberdar olduğunu ortaya koyduğunu bildirdi.
Meyerovitct’in manevi oğlu, Selçuk Üniversitesi (SÜ) Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Abdullah Öztürk AA muhabirine yaptığı açıklamada, Meyerovitct’in mezarını, vasiyeti üzerine 17 Aralık 2008’de uzun uğraşlar sonucu Paris’ten alıp Mevlana’nın mezarının bulunduğu Mevlana Müzesi’nin yanındaki Üçler Mezarlığı’na naklettiklerini anımsattı.
İslamiyeti seçen Meyerovitct’in aynı zamanda bir sufi olduğunu ve Müslüman olduktan sonra "Havva" ismini kullandığını dile getiren Öztürk, "Mevlana’nın eserleri Mecalisi Sebai, Fihi Mafih ve Mesnevi’yi Fransızca’ya çeviren Meyerovitct, aslında Mevlana’nın mesajlarındaki şifreleri çözmeyi başarmış ender kişilerden biridir. Pek çok Batılı’nın Mevlana’yı tanıması hatta Müslüman olmasına vesile olan Meyerovitct, verdiği konferanslarda Mevlana’nın eserlerinde işaret ettiği hikmetleri açıklıyordu" dedi.
Öztürk, bugün herkesin Mevlana’yı daha fazla merak ettiğini ve modern yaşamda başa çıkamadığı dertlerine Mevlana ile çözüm yolu bulmaya çalıştığını dile getirerek, "Meyerovitct’in videoya aldığım konferanslarından, Mevlana’yı anlamak isteyenler için, O’nun ağzından bir sunum hazırladım. Görüntülü ve yazılı olarak bu anlatıları paylaşmayı, hem Hazreti Mevlana’nın hem de İslamiyet’in bir batılı gözüyle doğru tanıtımı için çok önemli görüyorum. Meyerovitct; modern bilimin 1930’da ortaya koyabildiği atom bombasının tehlikesini ve 9 gezegenin bulunduğunu Mevlana’nın daha 13. asırda bildiğini ortaya çıkardı" diye konuştu.
Prof. Dr. Abdullah Öztürk’ün hazırladığı Meyerovitct’in Mevlana’yı, Batılı bir aydının dilinden anlatan açıklamaları şöyle: "Fransız dini yetkililerden aldığım bilgilere göre Müslümanlığı kabul edenlerin çoğu aydın kişilermiş. Bunlar bir şeyler arıyorlardı ve aradıklarını, özlemlerini İslam dininde buldular. Çünkü yaradılış efsanesi artık bu özlemleri karşılamıyordu ve maddecilik de onları bütünüyle düş kırıklığına uğratıyordu.
Ben Mevlana aracılığıyla, okulda, üniversitede okutulandan, gazetelerde, televizyonlarda anlatılanlardan çok farklı bir İslam dini keşfettim. Buna "derin bir İslam dini" diyebiliriz. Söylemekten gurur duyuyorum, Mevlana’nın son çevirdiğim eseri benim 10 yılımı aldı. Olağanüstü güzel ve büyük bir eserdir bu... Maddeciliğin bütün kimlik ağırlıklı yanına karşın, sanıyorum batı maneviyata susamıştı.
MESNEVİ, KÖKTEN DİNCİLİĞİ, BAĞNAZLIĞI VE TUTUCULUĞU REDDEDİYOR
Bunun da yaşadığımız dönem için çok önemli olduğunu düşünüyorum. Her yıl Konya’ya gidiyorum ve Mevlana’nın kenti olduğu için O’nu çok seviyorum ve orada olduğum sırada kendimi Konyalı hissediyorum. Kaldı ki benim için İslam ile yakınlaşmayı temsil eden Türkiye’yi de çok seviyorum. Mesnevi’de, kökten dinciliği, bağnazlık ve tutuculuğu, gelenekselliği, kuralcılığı reddeden, çok nitelikli, bütünüyle samimi, hoşgörülü, benim inanışıma uygun bir İslam dini buldum. Türkiye’de çok mutlu oluyorum ve kendimi Türk hissediyorum. Bugün, dünyanın her yanı bilinmektedir. Oysa birkaç yüzyıl önce durum hiç de böyle değildi. Herkes kendi yurdunda yaşıyor, başkalarını tanımıyordu.
Dönemimizin ihtiyacı olan ve tatmin edilmemiş maneviyat ihtiyacı nedeniyle, kabuğuna çekilerek yaşamanın artık mümkün olmadığını düşünüyorum.
Ayrıca bilimdeki gelişmeler evrenin eskiden sanıldığı gibi olağanüstü değil çok şaşırtıcı olduğunu göstermiştir.