Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar 1976 Almanya doğumlu Ayta Sözeri, Kayıp Şehir dizisinde travesti Duygu karakterini canlandırıyor. Gerçek hayatında da bir trans birey. Sıkı bir insan hakları aktivisti. Onu daha önceden başka dizilerde, sinemada, tiyatroda görmüştük, bol ödüllü bir oyuncu

        HEJA BOZYEL / HT PAZAR

        1976 Almanya doğumlu Ayta Sözeri, Kayıp Şehir dizisinde travesti Duygu karakterini canlandırıyor. Gerçek hayatında da bir trans birey. Sıkı bir insan hakları aktivisti. Onu daha önceden başka dizilerde, sinemada, tiyatroda görmüştük, bol ödüllü bir oyuncu olduğunu biliyorduk. Ama galiba bugüne kadar bu kadar çok merak etmemiştik kim olduğunu...

        Bu bir röportaj değil. Bir senaryo ya da hikâye hiç değil. Ünlü bir oyuncu ve bir trans birey olan Ayta Sözeri ile geçirilmiş bir akşam üstünden kalan izlenimler diyebiliriz. O akşam üstünden sonra uzun süre kendime gelemedim. Ayta Sözeri, hafızamda Kıbrıs'ta sahne alan efsane bir şarkıcıydı önce. Sonra "oha" dedirten bir oyuncu olarak çıktı karşıma. Gerçekten tanıştığımdaysa o da bir kardeşim oldu. Çok şey konuştuk. Bu sayfadaysa "Kayıp Şehir"i ve dizi sözleşmesinin izin verdiği kadarını okuyacaksınız...

        Ne zaman geldiniz Almanya'dan?

        80'lerin başında geldik, İzmir'e yerleştik. Üniversiteye kadar İzmir'deydim. O zamandan beri ailem de orada.

        Nasıl başladınız oyunculuğa?

        Hayatım boyunca oynadım. Bazen kendimi bazen başka insanları... Mesela bir erkeği oynadım yıllarca. Şarkı söylemek istiyordum, sesimin çok güzel olmasını istiyordum. Okulda koroya alınmayınca tiyatro koluna girdim. Sonra üniversite dahil büyük oyunlarda oynadım, ödüller aldım. Sesimin güzel olduğuna inanıp sahneye çıkmaya başladığımda Melek Baykal ile tanıştım. Beni izlemeye gelmiş, beğenmiş. "Seni bir bölüm oynatalım" dedi. O zaman Hayat Bağları dizisiyle başladım oyunculuğa.

        'HAYALİMDEKİ BÜYÜK OYUNCULARLA OYNADIM'

        Başta küçük rollerdeydiniz sonra bir anda sinemaya geçtiniz...

        Her şey belki de olması gerektiği gibi ilerledi. Doğal bir oyuncuyum ben, konservatuvarlı değilim. İşletme fakültesi mezunuyum. 5 yıl Levent Kırca tiyatrosunda oynadım, o zaten başlı başına bir oyunculuk eğitimi oldu. Birlikte oynamayı hayal ettiğim büyük oyuncuların birçoğuyla kamera karşısına geçtim. Hepsinden bir şey öğrendim.

        Ama isminizi trans birey rolleriyle tanıdık. Güneşi Gördüm filminde Tuana, Teslimiyet'te Aygül... Bir oyuncu olarak sürekli aynı rolleri oynamaktan rahatsız olmuyor musunuz?

        Heteroseksüel kadın rollerinde de oynadım birçok kez. Trans bireyi oynamak aslında beni korkutmuştu. Acaba sadece kendimi mi oynayacağım diye endişelenmiştim. Sonra fark ettim ki aslında hepsi farklı farklı karakterler. Hiçbiri bana benzemiyor.

        İşin bir de duygusal yönü var. Zaten kendi hayatınızda yaşadığınız ya da en azından şahit olduğunuz olayların çok benzerlerini tekrar tekrar bu rollerle yaşamak kolay olmasa gerek...

        İki kere yaşadım bu dediğini. Biri dizide arabadan atıldığım sahne. Çünkü birçok arkadaşımın başına geldi bu. Onları dinlediği zaman insanın tüyleri diken diken oluyor. Bir de babamın öldüğü sahne. Ben de gerçekten babam öldüğü zaman üzülmeyeceğimi düşünüyordum. Ama öyle olmuyormuş. Şair "Sizin hiç babanız öldü mü" diyor ya... Çok farklı bir şeymiş. Babamın öldüğünü telefonda öğrendiğim andaki hislerimi dizide neredeyse aynı şekilde yeniden yaşadım.

        'BİZİ ÖTEKİLER DE ÖTEKİLEŞTİRİYOR'

        Arkadaşlarınız dizi hakkında ne düşünüyor?

        Başta arkadaşlarım benim için izliyorlardı diziyi. Taraflı bakıyorlardı. Her şeyden önce aktivizm için seyrettiler. İzledikçe hikâyenin içine girdiler, o zaman ben ben olmaktan çıktım, Duygu oldum. Sadece Duygu karakteri değil; dizinin tamamının bir şey yapmaya çalıştığını fark ettiler.

        Dizi sadece trans bireylerle ilgili önyargıları işlemiyor...

        Bütün "öteki"lerin dizisi aslında. "Öteki" hiç sevmediğim bir kelime. Bize öğretilmiş. Öteki denince herkesin aklına trans bireyler geliyor. Oysa çingeneler yani Romanlar, siyahiler, Doğulular da öteki. Bir yere ait değilsen ötekisindir. Sen Karadenizli'yken de öteki olabilirsin Çerkezken de. Ama translar ötekinin de ötekisi. Bizi öteki olanlar da ötekileştiriyor. Bu nedenle biraz daha ağır yaşıyoruz. Diziyse herkes gibi yaşadığımızı gösteriyor. Biz de yemek yiyoruz, uzaydan gelmedik, farklı şeyler yapmıyoruz. Sadece hayat bize başka yollar sunduğu için hayata başka türlü tutunuyoruz. Gökçe Bahadır için de seyreden arkadaşım var, İlker Kaleli için de Nick Xhelilaj için de Nazan Kesal için de... Ama herkes Kayıp Şehir'i seyrediyor.

        'Seks işçiliği yapmadım'

        Bu dizi birçok anlamda iyi bir adım oldu ama "Keşke şunu da anlatabilsek" dediğiniz konular var mı?

        Şu anda çok iyi şeyler işliyoruz. Başka yerlerde ya kavga eden, hapse giren, pazarlık yapan ya da fazla karikatürize trans bireyler görüyoruz. Bizse sadece hayatı anlatıyoruz. Sanki translar 24 saat kavga ediyor, işe çıkıyor gibi gösteriliyor. Öyle değil ki hayat...

        Tamam sizinle ilgili her şeyi izliyoruz ama gerçek işinizi yaptığınızı görmüyoruz. Zehra karakteri kuru temizlemede çalışıyor, onu ütü yaparken izliyoruz. Sizi ya da seks işçisi olan Aysel karakterini (Gökçe Bahadır) çalışırken görmüyoruz. Bunun özel bir nedeni var mı?

        Bu benimle ilgili değil. Senaristlerin kararı. İnsanlar ne iş yaptığımızı ve nasıl yaptığımızı zaten yıllarca gördü. Artık bunu görmek istemiyorlarmış. Ayrıntıları izlemek istiyorlar. Ayrıca ne Aysel ne ben çalışmak istemiyoruz ki.

        Transların önünü açtığınızı düşünüyor musunuz?

        Kapıyı açmak değil de aralamak diyelim. "Daha önceden bu kapı kilitliydi" demiyorum. Ama birçok trans birey arkadaşım oyunculuk eğitimini nereden alabileceğini soruyor. Ayrımcı olmayan kurslara yönlendirmeye çalışıyorum. Bu çok güzel bir şey. Bize öğretilen normal düzen içinde, daha hayatın içinden bir iş yapmak istediğinden bahseden arkadaşlarıma cesaret verdiğimi düşünüyorum. Süpermen değilim ki, sadece yeteneğimi kullanabileceğim bir yerde olmak için sebat ettim. Seks işçiliği yapmadım.

        'Bir seri katili oynamak isterdim'

        Neredeyse her oyuncunun hayali bir hayat kadınını ya da trans bireyi canlandırmaktır. Siz hangi rolü oynamak isterdiniz?

        Ne kadar şanslıyım ki hayat kadını olan bir trans bireyi canlandırıyorum! Bu zor bir soru. En çok bir seri katili oynamak isterdim sanırım. Hannibal gibi, zeki bir katil.

        Erkek rolü gelirse?

        Eğer yapabileceğim bir rolse denerim. Niye olmasın ki?

        Şarkıcılık yönünüz de var. Albüm çıkarmayı düşünüyor musunuz?

        Şarkıcı olmak için geldim İstanbul'a ama kendimi bambaşka bir dünyada buldum. Albüm yapmak isterim tabii ama henüz kesin bir şey yok. Kız kardeşim kadar sevdiğim müzisyen bir kadın var. Bana bir göz kırptı. Albüm olmasa bile belki bir düet olur...

        'Annem umarım izliyordur'

        Dizi trans bireylerin aileleri için de önemli. LİSTAG (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Travesti ve Transseksüel Aileleri İstanbul Grubu) sizinle iletişime geçti mi?

        LİSTAG her zaman desteklediğimiz, toplantılarına gitmeye çalıştığımız, derneklerimden çıkmış bir topluluk.

        Anneniz izliyor mu diziyi?

        Umarım izliyordur. Annemle bu konuları çok konuşmuyoruz. Bana biraz böbürlenmek gibi geliyor "Anne diziyi izliyor musun, beni gördün mü" demek. Konu arasında laf açılırsa konuşuruz. Dizi önceden 22.30'daydı; annem yaşlı, o saatte uyuyor olabilir. Şimdi 20.00'de, izliyordur. Her Türk kadını gibi dizi takip etmeyi çok seviyor. Yüz yüze geldiğimizde eleştirileri olacaktır. "Çok kilo almışsın, o kadar kısa giyme" gibi şeyler söyleyecektir.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ