Seyircinin oylarıyla yönetilen oyun
Bilsardotta Salonu'nda sahnelenen Dövüş Gecesi oyununun yönetmeni Murat Daltaban'la bir röportaj yaptım
GÜLENAY BÖREKÇİ / HT PAZAR
Seyirci oylarıyla yol alan ve yön değiştiren, hatta “demokratik sistem simülasyonu” olarak tarif edilen bir oyun bu. Ve tam da yerel seçimlere denk gelmesi röportajı daha da ilginç hale getirdi...
Tiyatro topluluğu DOT’un seyirci oylarıyla yol alan ve yön değiştiren, hatta “demokratik sistem simülasyonu” olarak tarif edilen yeni oyunu Dövüş Gecesi insana önce kaçınılmaz olarak bugün yapılan yerel seçimleri sonra da televizyon ve sahne dünyasının dökülmeye her an hazır ışıltısını hatırlatıyor... Zaten oyun sahne içinde sahne, perde arkasında perde, beş oyuncu ve bir sunucudan oluşuyor. Oyunun içinde kimin oyundan atılacağına, kimin kalacağına karar verense girişte eline verilen elektronik bir cihaz aracılığıyla bizzat seyirci. Karanlıkta bir yandan cihazın tuşlarına dokunarak oy veriyor, bir yandan da modern seçim sisteminin tuzaklarını keşfetmeye çalışarak “neye göre oy veririz”, “bizi belli bir adaya oy vermeye iten şey nedir”, “seçmen ve adaylar arasındaki ilişkinin derininde ne yatar” gibi seçim sürecine dair kritik bazı sorulara cevap arıyoruz. Bilsardotta Salonu’nda, 1890’ın katkılarıyla sahnelenen Dövüş Gecesi’nin yönetmeni Murat Daltaban’la bu hafta bir röportaj yaptım. İşte seyirciyi de performansın aktif bir parçası, dahası olup bitenlerin yegâne sorumlusu haline getiren oyunla ilgili konuştuklarımız...
- Dövüş Gecesi’nde bir sunucuyu ve aralarından seçim yapmamız gereken siyasi ideolojilerden, ekonomik programlardan, dini inançlardan bağımsız 5 partiyi seyrederken, seçim denen şey “show business”ın bir parçasıymış gibi geldi bana...
Haklısınız. Sadece sahnede 5 parti yok. 5 farklı hayat biçimi, 5 insan arasından seçim yapıyor seyirci. Ama bu kadarıyla bile beklenmedik sonuçlara ulaşılıyor. Alexander Devriendt sahneyi bir boks ringi olarak tasarlamıştı aslında. Bense sahnelerken daha farklı bir yorumu tercih ettim. Seçim denen şey, söylediğiniz gibi “show business”ın bir parçası. Bu yüzden oraya kırmızısı çok baskın bir perde ekledim. Şu bile yeterli buna ikna olmak için: ABD’nin en tartışılan başkanlarından Ronald Reagan eski bir Hollywood aktörüydü. Oyunun başındaki “Ormandaki Ayı” hikâyesi onun seçim propagandası için hazırlanan reklam filminden alındı mesela.
-Ne deniyordu tam olarak?
“Ormanda bir ayı var. Birileri görüyor, birileri görmüyor. Bazılarına göre ehlileşmiş, bazılarına göre kötücül ve tehlikeli. Kimin haklı olduğundan kimse tam olarak emin değilse, o ayı kadar kuvvetli olmak daha emniyetli bir yol sayılmaz mı? Tabii orada gerçekten bir ayı varsa.” Ormandaki ayı, Sovyetler’i simgeliyordu, Reagan da insanların en derin şüphelerini, korkularını harekete geçirmişti. Başkan olmasını buna borçluydu. Her neyse, ben de sahnede manipülasyon ve imitasyonun had safhada olduğu bir ortam yaratmaya çalıştım ve bunların, etkilenmeye zaten çok açık kişiler olan seçmenleri nereye taşıyabileceğini göstermeyi denedim. Siz 6 dediniz ama oyunda 7’nci bir karakter var; seçmen. Seyirciler çıkıp giderse ya da kalır ama oy vermeyi reddederlerse oyunun ilerlemesi mümkün değil.
‘BİR SÜRÜ SEÇİMİNİZ ASLINDA YÖNLENDİRME OLABİLİR’
- Manipülasyona açık kişiler dediğiniz seçmenler farkında olmadan nereye gidiyor? İşte orası çok sert. Bir labirent var; girdikleri noktayla çıktıkları nokta aynı. Onlara bir enstrüman veriliyor, seçsinler diye. Oy hakları var, yok değil. Ama enstrümanı ellerine aldıkları andan itibaren, karşılarındaki 6 oyuncunun manipülasyonu da başlıyor ve böylece seçmen sürüklendikçe sürükleniyor... Seyirciler seçimlerini adayların yarattıkları illüzyonlar içinde yapıyor. Finalde seçmenin kendini getirdiği noktayı hatırlayın, çok acıklı değil mi?
- Kesinlikle. Üstelik oyunda seyirciyi mutlu edecek bir final şansı yok gibi, var mı?
Yok. Ama tabii bu bir tiyatro oyunu, gerçek hayatta işler bu kadar sert olmak zorunda değil. Veya öyle mi, bilmiyorum. Seyirciye şunu söylüyor bu oyun: Siyaset arenasında akılla yaptığınızı zannettiğiniz bir sürü seçiminizde aslında dışarıdan yönlendirmelerle hareket ediyor olabilirsiniz ve belki de hiç tahmin etmediğiniz halde gösteri toplumunun bir parçasısınız. İşler bu kadar basit olabilir, lütfen bunun üzerine düşünün...
- Seyirci olarak seyrettiğinizde ne hissettiniz?
İnsan çok vahşi bir dünyayla karşı karşıya olduğunu hissediyor. O vahşi dünya kendi katkılarıyla yaratıldığı için de huzuru kaçıyor, canı sıkılıyor. Demokrasi, oy verme sistemi, çağdaşlık, entelektüel seviye; hepsi darmadağın oluyor ve geriye ilkel güdüleriyle hareket eden bir canlı kalıyor...
- Sonuçta kazanan her zaman çoğunluk ve bunun tek tek şahıslar olarak bizi mutlu etmesi zor...
Aynen öyle.
- Atılan karakterlerin sırası her gece değişiyor mu? Kesinlikle. Seyirci profiline göre... Seyirciler her gece aynı değil ki atılan oyuncuların sıralaması aynı kalsın.
- Dövüş Gecesi zorlu bir çalışma. Oyunun ilerlemesi için seyircinin oylarına göre belirlenen sayısız kombinasyon var. Oyuncular da bu olası kombinasyonları gözeterek çalışmış ezberlerini. Bu açıdan gerçekten bizi zorlayan ama çalışırken de çok zevk aldığımız bir oyun oldu.
- Son sorum şu: Dövüş Gecesi’ni sahnelemeye seçimlerden 2 hafta önce başladınız ama aylarca hatta önümüzdeki sene devam edecek. Risk değil mi bu?
İnsanlar, “Yeter, seçimleri hatırlamak bile istemiyorum” derse ne olur? Eğer seçim sonrasında seyirci sayısı azalırsa görmek isterim. Seyirci sayısındaki iniş çıkışlar ve dalgalanmalar da ilgimi çekiyor. Sırf bu oyunda değil, her oyunda... Hele bu, bence hiç zamana ve mekâna hapis bir oyun değil. Bu oyunun mekânı ve Türkiye’yle ilişkisi benim için bir nevi sosyoloji laboratuvarı... Seyirci seçim sonrasında başka bir zihinle, başka bir deneyimi tecrübe etmiş olarak gelecek. O yüzden seçimler olsun, bitsin ama ben sonrasında yaşanacakları da merak ediyorum açıkçası.
Benzeri Dallas dizisinde yaşanmıştı
Dövüş Gecesi öncelikle elbette bugün yapılan, yapılmakta olan yerel seçimleri ama ondan da önce simülasyon kavramının yaratıcılarından Baudrillard’ın Siyah Anlar’ında okuduğum bir şeyi hatırlattı bana. Bir zamanların unutulmaz televizyon dizisi Dallas’ın sezon finallerinden birinde JR vurulmuştu. Derken yapımcı firma Lorimar, dizinin irili ufaklı bütün oyuncularıyla ayrı ayrı JR’ı vurma sahnesi çekileceğini açıkladı. Bununla da kalmayacak, yeni sezonun ilk bölümü, bütün bu oyuncularla her türlü olasılık düşünülerek sayısız farklı kombinasyonla çekilecekti. Böylece JR’ı vuran kişi kim olacaksa onu canlandıran oyuncu bile önceden gerçeği bilmeyecek ve kimsenin sırrı basına sızdırma ihtimali olmayacaktı.