Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        "AİLEM 520 yıldır burada. Bazen televizyonda geri zekâlının teki bana soruyor çünkü. Ben de diyorum ki, 'Ben 520 yıldır buradayım. Sen kaç yıldır buradasın?..' Jenny, kitabında bunu yazabilirsin: Bu millet/ulus bugün sana mülakat veren, 82 yaşına gelmiş bu adama aidiyet duygusunu hiçbir gün tattırmadı. Evet, hep pozitif düşündüm ve birçok olumlu şey yaşadım, ama duygularım açısından her zaman bir yabancı olarak kaldım, çünkü bana her gün yabancılığımı hissettirdiler."

        Bu sözler son günlerde acımasızca hedef haline getirilen işadamı, iyilik adamı, İshak Alaton'a ait. Türkiye'deki değişimi en iyi yakalayabilen akademisyenlerden biri, Amerikalı antropolog Jenny White'ın kaleme aldığı yeni kitabı "Muslim Nationalism and the New Turks"ten alıntıladım. Boston Üniversitesi'nde ders veren White, son 25 yıldır Türkiye'ye gidip geliyor. Mükemmel Türkçe konuşuyor. Ümraniye'de gecekondu mahallesinde yaşadı. Siyasal İslam'ın yükselişini oryantalist ezberler ve önyargılı bakış yerine sosyal ve kültürel kodlar üzerinden irdeleyip analiz etti. AK Parti'nin neden üç dönemdir iktidarda olduğunu merak edenlere, White'ın 2002'de yayınlanan "İslamist Mobilization in Turkey" kitabını okumalarını tavsiye ederim.

        White yeni kitabında ise Türkiye'nin en can yakıcı sorusuna, yani "Türkler kim?" sorusuna cevap vermeye koyuluyor. Kemalizm'in ürettiği ve 1930'lu yıllarda düpedüz faşizan renge bürünen "Türk" kimliğinin evrimini çok partili sisteme geçiş, darbeler, Özal'ın ekonomik devrimleri ve askeri vesayetin eritilmesi üzerinden değerlendiren White, "üçüncü cumhuriyet" dönemine girildiğini savunurken vardığı sonuçlardan biri şu: "Türkiye'de siyaset eski (ordu, yargı, İstanbul sermayesi vs.) muktedirler ile yeniler (İslami partiler, cemaatler, Anadolu kaplanları vs.) arasında süregelen güç mücadelesi tarafından şekillense de her iki tarafın paradoksal biçimde temel benzerlikleri, refleksleri var. Her iki kesim Türk olmanın Müslüman olmayı gerektirdiği inancını paylaşıyor. İktidarlarını nüfusun yarısını oluşturan kadınları 'aile', 'annelik', 'iffet', 'onur' gibi kavramlarla dizginleyerek ataerkil düzen üzerinden kurmayı sürdürüyor. Sünni Müslüman olmayanı 'öteki', 'yabancı', hatta 'düşman' görme refleksleri yerli yerinde duruyor."

        Dindar politize kadınlarla yaptığı sohbetlerini aktaran White, Türkiye'nin demokratikleşmesinde bu kesimin kilit rol oynayabileceğini savunuyor. Çünkü "iffeti" tartışılmaz kadının vereceği mesajlar, ağırlıklı olarak muhafazakâr olan toplumda daha bir kıymet taşıyor. Bu bağlamda son günlerde Kürt sorununa ilişkin demokratik çıkışlarıyla dikkat çeken Yeni Şafak yazarı Hilal Kaplan'ı, "Kilisede dua ediyor" gibi sözde karalamalarla itibarsızlaştırma gayretleri hiç de sürpriz değil. (Bu vesileyle kendisine tekrar geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.)

        En kısa zamanda Türkçe'ye çevrilmesi gereken, çok azını aktarabildiğim White'ın çalışması neredeyse her yönüyle Türkiye'ye ayna tutuyor. "Sünni, Müslüman, milliyetçi Türk" tanımına sığmayan milyonlarca vatandaşımızı, Kürtleri, Alevileri, Ermenileri, Musevileri, eşcinselleri ve her nevi ötekiyi nereye koyacağımız sorusunu net ve objektif bir dille dayatıyor. Tüm gayretlere rağmen Kürtler, Aleviler ne din ne de Kemalizm ile asimile edilebildi.

        White'ın ifade ettiği gibi "yeni Türkler"in kurdukları "üçüncü cumhuriyet" güçlü görünse de temelleri kırılgan. Ancak yeni, demokratik bir Anayasa ve gerçek anlamda bağımsız yargı, Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana Türkiye'yi zehirleyen kimlik, aidiyet ve eşitlik sorununa çözüm getirebilir. Ve ancak bu sayede İshak Bey de, Hrant'ın görmeye ömrü vefa etmediği, kendisini bu milletin parçası hissetme ve hissettirilme muradına erir. Bunu bu topraklarda yaşayan herkese borçluyuz.

        Diğer Yazılar