Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ödüllü oyuncu Benicio Del Toro’nun dünyanın en zenginlerinden biri olan, uyuşturucu kartel lideri Pablo Escobar’ı canlandırdığı “Escobar: Kayıp Cennet”, Kolombiya’nın ufak bir kasabasının, nasıl yerle yeksan edildiğini anlatıyor. Halkına zulüm yapan Pablo Escobar’ın skandalını perdeye taşıyan film, kapitalizm gerçeğini gözümüze sokuyor. Daha çok para kazanabilmek için toplumu kötüye kullanan Escobar, pis işlerini asla kendisi yapmıyor, elini pisliğe bulaştırmayarak paçayı sıyırdığını sanıyor. Ama insanları zehirleyerek en büyük pisliği yapıyor. Fakir olmanın acısına dayanamayan Escobar, yasal yolları çiğneyerek, zenginliğe ulaşmaya çalışıyor. Öyle ya da böyle ulaşıyor, ama birçok insan onun yüzünden can veriyor. Escobar kendini kahraman olarak gören bir halk düşmanı! Başka ne olabilir ki?

        Kolombiya deyince akla ilk ne gelir? Tabi ki uyuşturucu kartelleri… Şimdi kahve gelir derdik, ama maalesef kahve ticaretinden daha sıkıntılı bir durum var ortada. Yıllardır uyuşturucu nedeniyle tonlarca para kazanan ülke, ticaretin beşiği olma konusunda en üst sıralarda yer alıyor. Özellikle marihuana satışında rekor kıran ve bunu tüm dünyaya pazarlayan ülke, zehirli üretimin tadını çıkartıyor. Kötü nam salan ülke hakkındaki gerçekler,maalesef içler acısı, bunun değişmesi,şimdilik mümkün gözükmüyor. Çerçevenin sınırları bu şekilde çizili…

        Peki, bu uyuşturucu ticareti nasıl yapılıyor? Uyuşturucuyu ülke dışına çıkarmak için, kaçak olarak çalışan mültecilere avantajlı teklifler sunuyorlar, teklifi kabul edenler de birkaç paket uyuşturucu yutarak, illegal yollarla sınır dışına çıkıyorlar. Yıllardır bu şekilde yapılıyor bu iş! Bunları anlatmamızın tek sebebi var, o da “Randevu Film Festivali”nin açılışında izlediğimiz “Kayıp Cennet” filmi. Gerçek bir hikâyeden yola çıkan film, 1990’lı yıllarda Kolombiya’yı ortadan ikiye ayıran, bir uyuşturucu kartel örgütünün başı olan Pablo Escobar’ın derinliklerine iniyor. Filmdeki Pablo Escobar uyuşturucudan elde ettiği para ile ufak bir Kolombiya kasabasına hastane kurmak için planlar yapıyor. Kurup kurmadığı konusunda belli bir netice yok. Halkın karşısında konuşan, halka demeç veren senatör Pablo Escobar’a herkes övgüler yağdırırken Escobar, saman altından su yürüterek kara para kazanıyor ve kendisine yakın olan herkesi öldürmeye çalışıyor.

        ESCOBAR KİMDİR, NELER YAPMIŞTIR?

        Kötü parayla iyilik yapmak ya da yapılan kötülükleri silmek ne derece mantıklı? Kara paranın hayır getirmediğini bilmeyen yok zaten. Ama varmış meğer… Halk bilmiyor, Pablo Escobar’ın halkı için savaştığını düşünenler feci yanılıyor. Kendini sevdirmeyi ve inandırmayı her minvalde başaran Pablo Escobar’ın foyası, ne zaman ortaya çıkacak diye sorular yağdırmaya başlıyoruz. Filme yansıtılan Pablo Escobar’ı kısaca özetledik, şimdi sıra geldi Escobar’ın detaylı hayat hikâyesine…

        Uyuşturucudan elde ettiği kazançla ‘Forbes’ dergisinde, dünyanın en zengin yedinci adamı ilan edilen Pablo Escobar,Medellin caddelerinde genç bir araba hırsızı olarak, suç işlemeye başlar. Bu tür işlerden sonra kokain gibi uyuşturucu işlerine girişir ve muazzam bir uyuşturucu imparatorluğu kurar. Amerika'nın uyuşturucu trafiğinin %80'ninde onun payı olduğu söylenir. Politik kariyer için, önüne çıkan herkesi ezip geçen Escobar, yolları arşınlayarak, Kolombiya Meclisinde üye olarak seçilir ve artık elinde muazzam bir güç vardır, iki hayat yaşayan Escobar,‘Dr. Jekyll ve Mr. Hyde’ misali bir karakterin izinden gider sanki…Pablo Escobar örgütü, yaklaşık 200 yargıç ve 1000'i aşkın polisin ölümünden sorumludur. Genç yaşlarda Kolombiya Başkanı olmayı düşleyen Escobar, üniversite okuyamadığı için, pişman olduğunu gizlemeyerek söze şöyle başlar: “Okuyamadım ama onları zehirleyebilecek güce sahibim. Bu her şeyi açıklıyor.” İnsanları zehirlemesinin altında yatan neden de Escobar’ın bu sözünde hayat bulmuş olur. Keskin sirke küpüne zarar diye boşa söylememişler. Kuyruk acısı olan insanlar, kendi acılarını genellikle başka insanlara da yaşatmak isterler, hatta onların çektikleri acıdan mutluluk duyarlar. Onların mutluluğu aynen bu şekilde gelişir.

        Onlar için acı demek, mutluluk demektir. Gözlerini bir saniye bile kırpmadan, acının değerini katbekat arttırırlar, onlara karşı koyan herkesin sonu ya mezardır ya da kodes… Bir şekilde suçları masum insanların üzerine yıkmayı başarırlar, o kadar stratejik oynarlar işte! Dışarıdan çok masum ve iyi niyetli gözükürler ancak, kötücül maceraları, şeytana pabucunu ters giydirmekle başlar. Yardıma muhtaç insanlara yardım ederler ve sonrasında ise insanlardan o yardımın bedelini ödemelerini isterler. Zalimliklerinin ne yazık ki sınırı yoktur. Bir kere onların bataklığına girdiniz mi, kurtulamazsanız.

        SAHİDEN KAYIP BİR CENNET Mİ?

        Filmin detaylı analizine gelince; Kanada’da yaşamaktan sıkıldıkları için,Kolombiyada’ki ufak bir kasabaya yeni bir hayat sürdürmek için gelen mülteci işçiler, ya da iş yapmak için çırpınanlar, kasabanın bir cennet olduğunu iddia ediyorlar. Dışarıdan bakıldığında öyle ama iç sorunlar kasabayı günden güne yiyip bitiriyor. Kasabanın adı da bu yüzden “Kayıp Cennet” olarak anılıyor. Hakikaten de kaybedilen bir cennet gibi. O güzel yeşillikler, o güzel doğa maalesef kötülüklerin altına süpürülüyor, cennet cehenneme dönüşüyor adeta…

        İlk yönetmenlik denemesinde başarıya ulaşan AndreaDiStefano, ana akım sinema çeperlerinde hareket ederek, seyirciye dev perdede acı gerçekleri gösteriyor ki, bilmeyenler de öğrensin. Zihnimizde yüzen taşların yerine oturmasıyla, Escobar ve Kolombiya hakkında daha net bilgiye ulaştığımız film, kapitalizmin nelere mal olduğunu görüyor olduğumuz sorusuna içerik olarak, karşılık verilip verilmediğine düğümleniyor esasında…

        Escobar’a can veren Benicio Del Toro için ise söylenecek çok şey var. Bunlardan önceliklisi; fiziksel olarak Escobar’a birebir benzeyen Del Toro’nun, gerçekten rolünün hakkını veriyor oluşu… Hık demiş de burnundan düşmüş! Sanki Escobar’ın ruhu DelToro’nun bedeninde yaşıyor.

        Bunu burada söylemek yersiz belki, ama bu tarz hikâyelere ihtiyaç var. Parantez açarsak; Bazı olayların geri plana atılmayarak su yüzüne çıkması gerekiyor ki, ülkelerin politik, ideolojik ve ekonomik durumları hakkında detayları bilgilere erişebilelim. AndreaDiStefano, seyirciyi ajite etmeden, gerçekleri gerilim ve aksiyon motifleriyle paketleyerek, seyircinin adeta perde karşısında şok geçirip, ‘bu kadar etkileyiciydi işte’ demelerini bekliyor. Doğru söze ne hacet!

        ESCOBAR KARAKTER OLARAK BİRAZ SÖNÜK KALMIŞ

        Yalnız filmin Escobar’a geniş pencereden bakamıyor oluşu, biraz üzücü. Escobar nasıl Escobar oldu, geçmişinde neler yaşadı, sorularının yanıtlarını ne yazık ki alamıyoruz. Alamadığımız gibi de, bazı olaylar havada kaldığı için, filmin hikâyesini tam olarak anlamlandıramıyoruz. Escobar’ın politik kariyeri ile ilintili, bazı atlanan detaylardan, hiç bahsetmiyoruz bile… Escobar karakter olarak tekdüze ve sönük kalmış! Neyse ki Benicio Del Toro gibi bir oyuncu karşımızda dimdik duruyor, filmi daha fazla didiklemeyelim. Didikleyeceksek de son bir şey aktarıp sonuca geçelim. Uyuşturucu ile ilgili çok fazla türdeş film seyrettik, ama bu film diğerlerine nazaran çok daha kaliteli, öldürme sahneleri (aşırı kanlı) biraz montajlansaydı, ortaya çok daha iyi bir iş çıkardı. Escobar süper bir film değil belki, ama iyi bir film.

        Filmde ele alınan Escobar’a nasıl bir son yazıldığı konusunu, hikâyede göremeyişimiz bize şunu düşündürttü: Herhalde filmin devamı gelecek… Gelecek mi dersiniz? Bize göre yönetmen finalin ucunu açık bıraktı ki, izleyiciler oturup Escobar’ıaraştırsın. Amaç her şekilde yerine ulaşıyor, bu da yeterli zaten!

        Sonuç itibariyle; Escobar filmi, dehşetengiz sahneleriyle, tarihin bilinmeyen sularına dalarak, Kolombiya’nın içler acısı durumunu sert tekniklerle ortaya koyuyor. Film önce Escobar’ıiyi niyetli ve yardımsever, sonra da zalim olarak gösteriyor. Sağ gösterip, sol vuruyor ki, Escobar’aait ne var ne yoksa ifşa olsun! “Güneş balçıkla sıvanmaz” diye boşa dememişler, bu laf Escobar’ı tam anlamıyla tanımlıyor. Ne yaparsak yapalım, hanemize yazılan eksileri temizlememiz pek mümkün değil, çünkü eksiler eksileri doğuruyor. Çıkmaz yola girildiğinde arabayı geri vitese takarak, geri geri gidebilirsiniz, ancak üzülerek söylüyoruz ki, Escobar gibi bir suçluysanız bu imkânsız. Az gidelim uz gidelim dere tepe düz gidelim, ama kötülüklerden uzak duralım!

        Diğer Yazılar