Enerji savaşları ve Türkiye'
Bu köşenin okuyucuları genelde kur spekülasyonları ya da ticaret savaşlarının ayrıntılarını okumaya alışıktır. Ekonomide yeni normal diye kabul edilen “uzun süreli düşük büyüme ve düşük enflasyon” önermesi artık bütün oyuncular için baz senaryo olmaya başladı. Ülkelerin, şirketlerin hesaplarını buna göre yaptığını görüyoruz. Bugünkü konumuz da, yeni normal olarak tanımlanan bu yeni ekonomi düzeninde bir başka iddialı savaşın gerçekleştiği “enerji senaryoları” ve Türkiye’nin bu konuda tezleri.
ENERJİDE DURUM TESPİTİ
Önce Türkiye’nin enerjide bir röntgenini çekelim. Durum nedir? Onu bir anlayalım.
Türkiye’nin toplam petrol tüketimi 2015 yıl sonu itibarıyla günlük 835 milyon varil. Bu rakam 2014’e göre yüzde 14 artmış. Türkiye, dünya toplam petrol tüketimi olan günlük 95 milyar varilin yüzde 0.9’unu tüketiyor. Karşılaştırmak açısından bu rakam İngiltere’nin toplam petrol ithalatının yarısı kadar. Ülkeye giren petrolün büyük kısmı iki büyük hat üzerinden, Irak kaynaklı Yumurtalık boru hattı ve Bakü-Tiflis-Ceylan Hattı’ndan geliyor. İthal edilen petrolün yüzde 42’si Irak’tan, yüzde 20’si İran’dan, yüzde 10’lar seviyesindeki de Rusya ve S. Arabistan’dan geliyor.
Gelelim diğer önemli enerji kaynağımız, doğalgaza. Türkiye’nin 2015 yılı sonu toplam doğalgaz tüketimi yaklaşık 49 milyar m3’tür. Bu rakam da küresel toplam doğalgaz tüketiminin yüzde 1.3’üne tekabül eder. Doğalgaz kullanımında Türkiye Avrupa’da önemli bir oyuncudur. Almanya ve İtalya’nın ardından Avrupa’nın en büyük 3. doğalgaz tüketicisi konumundadır. Tükettiğimiz doğalgazın hemen hepsini ithal ediyoruz. Türkiye’nin toplam doğalgaz ithalatının yüzde 55’i yani 27 milyar m3’ü Rusya’dan. Rus gazı Türkiye’ye iki önemli hat üzerinden giriyor: Batı Hattı ve Mavi Akım. Bu iki hattan gelen doğalgaz, Türkiye’nin GSMH’sinin yüzde 40’ını oluşturan Marmara Bölgesi’nin (aynı zamanda Türkiye’nin toplam doğalgaz tüketiminin yüzde 40’ı bu bölgede) ihtiyacını karşılıyor. İthal etiğimiz doğalgazın yarısını elektrik için kullanıyoruz. Kalan yarısı ise ısınma için sanayi ve konutlarda. Türkiye’nin enerji tüketimini kaynaklara göre ayırdığımızda doğalgazın payı yüzde 30’lar seviyesinde, petrol yüzde 28, kömür ise (ithal artı yerli) yüzde 28’lerde. Hidroelektrik ve yenilenebilir kaynakların toplamı yüzde 7.5’lerde.
TANAP VE YERLİ KÖMÜR
Yukarıdaki resme baktığımızda toplam doğalgaz tüketiminde dünyanın 5. ithalatçısı olan Türkiye bir yandan yerli kömür üretimi ve enerjideki kullanım payını artırmayı hedefliyor diğer yandan ise doğalgazda Rusya’ya olan bağımlılığını azaltacak Azeri gazını getirecek olan TANAP projesinin bitimini bekliyor. Türkiye’nin yakın zamanda açıkladığı enerji strateji raporunda öne çıkan “yerli kömür” projesinin, potansiyel doğru kullanılırsa yıllık 32.5 milyar m3’lük doğalgaz ithalatını ikame edebileceği iddia ediliyor. Bir hesaba göre bu rakam yıllık 7.2 milyar dolarlık tasarruf demek. Türkiye için önemli bir hamle. Ancak burada önemli sorular devreye giriyor. Geçen sene Paris’te imzalanan COP21 anlaşmasına göre kömür başta olmak üzere karbon emisyonu yaratan enerji kaynaklarının kullanılması, kömür arama çalışmalarının ve likit yakıt santrallarının işletilmesi orta vadede zorlaşacak Bazı vergi yaptırımları devreye girecek. Her ne kadar Türkiye, karbon salımı konusunda “black list”te olan bir ülke olmasa da, bu yaptırımlara tabi olmamak için “elini çabuk” tutmak zorunda.
Türkiye’nin enerji savaşlarında bir diğer kozu ise “TANAP” olacak. İlk etabı 2018’de bitecek olan ve 2020 yılında 16 milyar m3, daha sonra 32 milyar m3’e kadar çıkacak olan ve TANAP projesi üzerinden Türkiye’ye giriş yapacak olan Azeri gazı da Türkiye’nin elini güçlendirecek. Gazı getirecek olan Azeri devlet şirketi SOCAR, doğalgazın 6 milyar m3’ünü Türkiye’ye, kalanını ise Avrupa pazarına satmak istiyor. Yakın zamanda Yunanistan’ın gaz dağıtım şirketi DESFA’yı alan SOCAR, bu hamleyle Azerbaycan’dan getirdiği gazı Türkiye, Yunanistan ve oradan da İtalya’ya taşımayı hedefliyor. Bir başka deyişle Avrupa’da son dönemde irtifa kaybeden GAZPROM’un yerini doldurmayı hedefliyor. Yakın zamanda CEO değişikliğine giden SOCAR’ın hem Türkiye hem de Avrupa Enerji piyasası için ortaya koyduğunu dikkatli okumak lazım. Türkiye TANAP ile gelecek gazın elini güçlendirmesinin ardından, SOCAR’ın Avrupa hedefleri için kilit ve üs ülke olma avantajını da enerji oyunlarında yeni bir koz olarak hanesine ekleyebilir. Anlaşılacağı gibi enerji cephesinde de aynı ekonomi dünyasında olduğu gibi oyun sertleşiyor. Türkiye de bu oyunun oynandığı coğrafyanın tam ortasında. Bakalım oyunu nasıl oynayacağız?