Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ege Sanayici ve İşadamları Derneği (ESİAD) çarşamba günü düzenlediği Kemal Dervişli genel kurulundan çıkıp Swiss Otel /Büyük Efes’in Balo Salonu’nun merdivenlerinden inerken, Kemal Çolakoğlu’nun oturumu kapatırken söylediği şu sözler kulaklarımda çınlıyordu; bu güne kadar bu kadar uzun sürmesine rağmen (4 saate yakın) katılımcılardan tek kişinin yerinden bile kalkmadığı, başladığımız sayı ile bitirdiğimiz bir toplantıya tanık olmadım...

        Gerçekten de, dünyanın sayılı ve saygın ekonomistlerinden, Birleşmiş Milletler’de çok önemli görevlerde bulunmuş, dünyanın bir çok ülkesinin ekonomik üzenine reçete yazmış, 13 yıl önce yaşadığımız tarihimizin en büyük ekonomik krizine de devrin Başbakanı Bülent Ecevit’in özel ricasıyla müdahale edip bu günkü sağlam ekonomik yapıyı oluşturmuş bir dünya değerini soluksuz izledik, dinledik.

        Merdivenlerden yavaş yavaş inerken, arkamdan birinin daha hızlı inmekte olduğunu fark edip, yolu kenara çekildiğimde, o kişinin Kemal Derviş olduğunu gördüm. Merdivenleri bitiren Kemal Bey, koltuğunun altına kıstırdığı bir demet dosyası ile otelin derin koridorları arasında gözden kaybolurken, yanında ve arkasında tek kişi bile yoktu.

        Seçilirse neler kazanırız?

        Cumhurbaşkanlığı seçim sürecine girdiğimiz şu günlerde, ismi bazı akılcı düşünen insanlarımız tarafından “cumhurbaşkanı aday adayları” arasında dillendirilen Kemal Derviş, “siyasi ve siyaset talihsizi ülkemize cumhurbaşkanı olursa” diye kendi kendime bir değerlendirmeye giriştim. O toplantının katılımcılarının abartısız yüzde 90’ının paylaşacağına inandığım şu sonuçlara vardım;

        Ülkemizin dünyaca tanınmış ve uluslararası saygınlık kazanmış bir cumhurbaşkanı olur.

        Uzlaşıcı ve uzlaştırıcı kişiliği ile, çalkantılı, vurdulu-kırdılı, karşılıklı saygı sınırlarını darmadağın etmiş siyasiler arasında bir denge unsuru olur.

        Bilinerek ve istenerek siyasi bölünmüşlüğe sürüklenmiş, yeniden kahvehanelerinden bankalarına, marketlerinden sivil toplum kuruluşlarına kadar ayrışma içine sokulmuş insanlarımızın, “tek ülke, tek bayrak çatısı” altında kenetlenmesine, aklın ve mantığın ön plana çıkarılmasına ön ayak olur.

        Ülkemizin yönetim zirvesinde, her türlü doyuma ulaşmış, gelecek hesapları olmayan, evrensel değerlere, akla, fikre, mantığa, ölçüye, izana önem veren, şu veya bu şekilde yıpranmamış, yıpratılmamış bir kişi oturur.

        Ülkemiz, hiçbir gruba ve kişiye şu veya bu şekilde kayırma, kollama, diyet ödeme gibi zorunluluğu bulunmayan, buna da asla tevessül etmeyecek örnek bir devlet adamına kavuşur.

        Siyasi ortamın uygunsuzluğu...

        Kemal Derviş, iki saatlik konuşması sırasında, dünyanın önemli bir kuruluşunun en önemli bir kolunun başındayken, her şeyi bir kenara bırakarak Türkiye’deki ekonomik ve siyasi kargaşa içine kendisini neden attığına da laf arasında açıklama getirdi; çok sevdiğim ülkemin bana ihtiyacı olduğunu hissettim... Zaten işi bitince, bu “siyasi ortamda” kendisine yer olmadığını anladığı anda, arkasına bakmadan çekip gitmesini de bilmişti.

        *

        Peki kendisine bir cumhurbaşkanlığı adaylığı teklif edilse, kabul eder mi, etmeli mi?

        İçtenlikle belirtmek isterim ki; Kemal Derviş gibi bir dünya değeri, “boyunun ölçüsünü” almak üzere, kendisini dilinin kemiği olmayan, ölçüyü ve izanı kaçırmış, karşılıklı saygıyı ve sevgiyi çoktan kaybetmiş, çamur atıp iz bırakmayı, öneri yerine eleştirmeyi, vaat yerine karşı tarafın açığı ile ilgilenmeyi “siyasi yol” olarak seçmiş “adaylar ve kayıtsız şartsız taraftarları” arasına atmaz.

        Bir kez daha “vatana hizmet aşkı” ile ikna edilip adaylar arasına sokulsa da, hedef olacağı “çamurlar”a şahsen benim gönlüm razı olmaz.

        Maalesef henüz siyaset kültürü olarak, toplumsal kümtür olarak henüz,bu tür “gerçek devlet adamları”nı özümseyecek durumda değiliz.

        Diğer Yazılar