Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        "Eğer o bana geri gelseydi, yine karşılaşsaydım onunla, 'hayır' diyemezdim bu defa..." Bu replik Belçika'daki Theater Onderhetvel'in kurucusu Mesut Arslan'ın Türkiye'de sahnelediği ikinci oyun olan 'Oda ve Adam'dan. Eric De Volder'in yazdığı, Şaban Ol'un Türkçe'ye çevirdiği ve Engin Hepileri ile Nergis Öztürk'ün rol aldıkları oyun; 18'inci Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında seyirciyle buluştu. "Replik oyundan" dedim ama aslında çoğumuzun hayatının merkezinde bu ya da buna benzer replikler var. Ve tıpkı oyundaki gibi; aşkın yalan halinin dört bir yanını sardığı 'bir dünyada, birlikte dans edebileceği insanla karşılaşan ama bilinçaltındaki aşk katili kalabalığın etkisiyle piste çıkmayan veya çıkamayan erkekler ve kadınlar... Oyundaki karakterlerin adlarını bilmiyor olmamız bundan... Sahnedeki kadın ve adam, bu dünyada aşktan yana şanslı olan ama bu şansı kullanamayan hatta bilinçsizce harcayıp pişmanlıkla aşk yaşamaya başlayan herkesi temsil ediyorlar.

        KOPARDIĞIMIZ KANATLARI ÖZLÜYORUZ

        Oyun, hâlâ seven kalbin pişmanlıkla dansını son derece yalın bir metin ve ortak bir dille anlatıyor. Kalplerini tam 12'den vuran bir aşkı ıskalayan ve aradan yıllar geçmesine rağmen birbirlerini unutamayan kadın ile adam, iç hesaplaşmalarını aynı cümlelerle yapıyor. Sık sık kullanılan ışık oyunları, oyunun anlatımına hem fark hem de renk katıyor. Kendilerini el ele yaşamak yerine el gibi yaşamaya mahkûm etmiş bir çiftin içine düşmüş aşk kelebekleri, seyirciyi kendi kelebekleriyle buluşturuyor.

        Aşkın kelebek etkisi var; gerçekse ufacık bir kıvılcımı bile dünyayı sallayabiliyor. "Beynimde, vücudumda kelebekler uçuşuyordu birbirimize dokunduğumuz an" diye sayıklıyor sahnedeki kadın ve adam. Onlar, kendi aşklarının katili rolüne soyunup birlikte öldürdükleri o kelebekleri anarken, çoğumuzun bir kelebek koleksiyonuna sahip olduğumuz gerçeğiyle yüzleşiyor insan. Ah bu son pişmanlıklar! Ah "Canım" deyip başının tacı edemediği aşkı kendi elleriyle bir canavara dönüştüren insanoğlu... Kadın ve adam, sahneden bir ağızdan "Canım, canım, canavarım" diye haykırırken, salonda gizli bir kanon onlara eşlik ediyor. Çünkü kendine bile itiraf edemese de çoğunluk içinde kelebeklerin kanat çırpmasını özlüyor. Bir zamanlar kendi elleriyle kopardığı kelebek kanatlarıyla yeniden buluşmayı düşlüyor...

        AŞKIN KURGUSU KURGUSUZLUK OLMALI

        Engin Hepileri ve Nergis Öztürk sahnede harikalar! Engin aylar önce bu oyunun hazırlıklarını bana anlatırken, içindeki tiyatro âşığı rengârenk kelebek, dışarı çıkmış dans ediyordu. Her zamanki gibi dupduru bir performansla sahneydi Engin, her zamanki gibi "Burası benim ait olduğum yer, yuvam" dedi. Engin sahnede rol kesmiyor, büyük aşkı tiyatroyla içinden geldiği gibi dans ediyor. Dolayısıyla da her seferinde seyirciyi aşka getirmeyi başarıyor. Nergis Öztürk'ün de ondan geri kalır yanı yoktu. Özellikle çocuksu bir şımarıklıkla yaşadıklarına isyan ettiği sahnelerde, salona buram buram kadın kokusu yayılıyordu. Gerçek aşkla bir kez buluşmuş ve vedalaşmış her kadının üzerine bulaşan o koku... Kırgın, hırçın, çocuksu ve her şeye rağmen coşkulu...

        'Oda ve Adam'ı tiyatro eleştirmeni dostum Yaşam Kaya'yla birlikte izledik. Çıkışta oyun hakkında sohbet ederken, "Çok kadınsı bir metindi. Aşktan yana en pişman erkek bile kendisiyle bu kadar çok konuşarak yüzleşmez. Böyle cümleler kurmaz. Acısını içine atar ve yoluna bakar" dedi. Bendeniz de anında gürledi: "Anlattığın erkekle adamın farkı! Erkek dediğin gibi davranabilir ama adam olan yaşamaya korktuğu aşkın en azından suretiyle yüzleşebilendir." Hangimiz haklı bilmiyorum, önemi de yok! Hayatta da oyunda da tek haklı var; o da aşk! Belki de oyunun başında da söylendiği gibi her şeyi yeniden kurgulamak gerekiyor. Aşkın hiç kurgusuz yaşandığı bir kurgu yaratmak! Kelebekler, kelebekler; onların kanat sesleri olmadan eksik hayat! Keşke kadın-erkek hepimiz adam olup sahip çıkabilsek kalplerimize yuva kuran o kelebeklere... Bir ümit işte...

        Diğer Yazılar