Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yıl 1972... Türkiye’de kadınlar ilk kez bir araya gelerek, siyasi parti kuruyorlar. Adı, Türkiye Ulusal Kadınlar Partisi. Belki de, dünyada da bir ilk bu.

        Kadınlar Partisi, maddi olanaksızlar nedeniyle 12 ilde teşkilat kuramadığından genel seçimlere katılamadı. 12 Eylül, diğer partiler gibi Türkiye Ulusal Kadınlar Partisi’nin de sonu oldu. Partinin son genel başkanı Mübeccel Göktuna Törüner, askeri darbe sonrasında bir ay evinde gözetim altında tutuldu. Yaklaşık 12 yıl önce Kadınca Dergisi için yaptığım özel röportajda bir araya gelen eski yöneticiler, partiyi yeniden kurmaya karar verdiklerini söylemişlerdi. Ancak bu arzularını gerçekleştiremediler.

        Kadın kuruluşlarının geçtiğimiz Pazar günü Çağlayan’da düzenlediği mitingini izlerken birden yıllar önce yaptığım bu söyleşi geldi aklıma. Prof. Dr. Türkan Saylan’ın, Prof. Dr. Necla Arat’ın, Prof. Dr. Nur Serter’in konuşmalarını dinlerken, “Keşke, Türkiye’de bakanlık, başkanlık koltuğunda onlar otursalar” diye düşünmekten kendimi alamadım.

        Örneğin, yıllarını cüzamla savaşa adayan, hastalığın Türkiye’de kökünü kazımak için Doğu’da ayak basmadık köy bırakmayan Türkan Saylan Sağlık Bakanlığı koltuğuna ne kadar da yakışır! Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı olarak, kız çocuklarına eğitimde fırsat eşitliği yaratmak için yaptığı çalışmalar, onu çok başarılı bir eğitim bakanı yapmaya yeter de artar bile.

        Eğitim ve sağlık sorunlarının çözümüyle ilgili idealleri uğruna Doğu ve Güneydoğu

        Anadolu’dan Karadeniz’e, İç Anadolu’ya kadar Türkiye’yi köy köy dolaşan Türkan Saylan’ın Meclis’teki milletvekillerinin ve kabinedeki bakanların çoğundan daha fazla ülkesinin insanını tanıdığına eminim. Bu özellikleriyle aslında benim gönlümdeki başkabakan adayıdır Türkan Saylan. Bilgisiyle, deneyimiyle, üslubuyla, demokrat yaklaşımıyla, Anadolu’nun en ücra köşelerindeki köylüleri kucaklayan anaç yaklaşımıyla…

        Bana kalsa, Nazar Moroğlu’nu Adalet Bakanı yapmak isterim, Nur Serter’i iç işleri bakanı,

        Prof. Dr. Necla Pur’u çalışma bakanı, Prof. Dr. Türkel Minibaş Doğan’ı ise ekonomi bakanı.. Prof. Dr. Necla Arat’ı kadından sorumlu devlet bakanlığı; Gencay Gürün ya da Yekta Kara’yı da kültür bakanlığı makamlarında görmek isterim.

        Türkiye’nin geleceği kadınlarda. Bugüne kadar siyaset dünyası hep erkeklerin tekelindeydi. Milletvekilliği, bakanlık ya da belediye başkanlığı koltuklarında oturanların neredeyse tamama yakını hep erkeklerdi.

        Erkek politikacıların tercihleri, kararları, kavgaları, yanlışları değil miydi, Türkiye’yi darbelere ya da muhtıralara sürükleyen? Mecliste küfürlü, yumruklaşmalı oturumları yapanlar da erkeklerdi… Televizyonlardaki açık oturumlarda birbirlerine ağza alınmayacak sözler söyleyenler de… Düğünlerde bellerindeki silahla havaya ateş açanlar da…

        İşte, bu açıdan bakıldığında Türkiye Ulusal Kadınlar Partisi’nin programı, sanki bugünün Türkiye’sini anlatıyor:

        “ Atatürk’ün kadın devrimi ilkesinden, insan hakları beyannamesinden, imtiyaz ve cinsiyet tanımayan anayasamızdan günden güne uzaklaşmaktayız. Parlamentoda kadın sayısının seçimden seçime azılışı, bazı görevlerin kadına verilmemesi, siyasi partilerin kadın kolları kurup, kadını oy makinesi haline getirerek ikinci plana atması gibi davranışlar bunu ispatlamaktadır. Kadının pasif kalışı, henüz kalkınmakta olan yurdumuzda, insan gücünün yarı yarıya israfını sonuçlandırmaktır. …….. Bunun içindir ki, kadın partisinin kurulması zorunlu olmuştur. Amacımız, kadının da insan ve vatandaş olduğunu topluma kabul ettirmek, ülkenin kaderine, erkekle eşit katkıda bulunmaktır”

        Yıl 2007… Türkiye Ulusal Kadınlar Partisi’nin kurulduğu tarihten bu yana tam 25 yıl geçmiş… Ne yazık ki, değişen fazla bir şey yok. Hatta, kadın hakları adına, toplumsal yaşam adına daha da kötüye gidildiğine dair gelişmeler var. Öyle olmazsa, kadınların önderliğinde Çağlayan’da sayıları milyonu aşan onca kişi, ellerinde Türk bayraklarıyla toplanır mıydı? Kadınlar, anneler, genç kızlar; iktidara laiklik uyarısı yaparken, muhalefete de, “birleşin” diye haykırır mıydı? Darbesiz demokrasi için seslenirler miydi Meclis’e ve hükümete…

        Kadınların çoğunlukta olduğu bir siyaset dünyası istiyorum artık. Bu nedenle Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği’nin (KADER), başlattığı “oylarımızı kadınları listelerde ilk sıralarda gösteren partilere” vermeye çağıran kampanyasını gönülden destekliyorum. Ancak bu bana yetmiyor.

        Erken seçim kapıda… Ama çoğu seçmen gibi partimi, liderimi arıyorum ben. Parti başkanlığı

        koltuklarından yıllardır vazgeçemeyen; ekonomide, sağlıkta, eğitimde, ulaşımda, tarımda yaşanan sorunlara çözüm üretmek yerine, iktidarken muhalefete, muhalefetken iktidara saldırmaktan başka bir şey yapmayan liderlerden bıktım. Partisinin aynı yelpazedeki diğer siyasi partilerle birleşmesine taş koyan politikacılardan da.

        Sayıları her geçen gün artan diplomalı işsizler ordusunun, işçinin, memurun, çiftçinin gençlerin, kadınların, sokak çocuklarının kısacası toplumun her kesimin sesine kulak veren, sorunlara gerçek çözüm reçeteleri getiren bir siyasi parti ve bir lider gösterebilir misiniz bana?

        Çağlayan’da muhalefet partilerine “Birleşin” diye haykıran kadınlar, sizlere sesleniyorum. Türkiye’nin kadınları olarak yeni bir siyasi parti çatısı altında sizler birleşin lütfen. Sonra kendiniz gibi düşünen Türkiye’nin aydın, çağdaş erkeklerini de alın aranıza. Ve bugünkü partileri çağırın yeni oluşuma. Bakalım, milletvekilliği, bakanlık, parti başkanlığı ve parti yöneticiliği gibi makamları bırakıp da, kaç kişi katılacak aranıza?

        esrakazancibasi@haberturk.com

        Diğer Yazılar