Transfer sezonu başladı
Her biri ayrı ayrı borç batağında bulunan spor kulüplerimiz futbolcularına inanılmaz rakamlarla yeniden sözleşme imzalatmaya başladılar. Özellikle, “Galatasaray’da oynar mı, oynamaz mı?” tartışması yapılan Sabri’ye Galatasaray’ın 6 milyon TL yıllık ücret vermesi, yine aynı kulübe Akhisar’dan gelen bir oyuncuya 4 milyon TL’ye yakın ödeme yapılacağının yazılması ile birlikte ben de bugün bu sayfada genç futbolcu kardeşlerime, eşlerine alabilecekleri yeni otomobilleri önermeye karar verdim. Başta Sabri ve Caner olmak üzere umarım kendilerine yapacağım bu önerilere kulaklarını tıkamaz ve eşlerini mutlu etmek için yeni yeni otomobiller almaktan imtina etmezler. Tabii Sabri, yeni sözleşme ile bu sayfadaki otomobillerin tümünü birden eşine alabilir.
MERCEDES G63 6x6
Futbolcularımızın eşleri eğer spor otomobillerden sıkıldılarsa ve artık SUV’lara geçmek istiyorlarsa yine onlara çok uygun bir seçenek var. Mercedes’in ölümsüz G serisinin ekstrem modeli G63 6x6. AMG tarafından geliştirilen bu otomobil 4x4’ü yetersiz ve hatta banal bulanlar için. 6 tekerlekten çekişli. En arkadaki 2 tekerler için ekstradan bir şafta sahip. Bu 6 tekerleği 5.5 litrelik 8 silindirli çift turbo bir motor döndürüyor. Gücü de 536 beygir. 4.1 ton ağırlığındaki bu canavar, Mercedes G serisinin üretildiği Avusturya Graz’daki fabrikada yapıldı. Mercedes otomobilin “az bulunur” özelliğini korumak için üretime son verdiğini açıkladı ama hâlâ sağda solda bulanabiliyor. Nişantaşı ve İstinye Park’taki mağazaların önüne yanaştırıp aldıklarınızı arkasına koyabilirsiniz çünkü arka tarafı kamyonet gibi. Daha da iyisi, sezon sonunda şampiyon olamazsanız, eşleriniz “Bu karar para aldınız yine şampiyon olamadınız” diye öfkeyle tesisleri basan taraftarları bu otomobille yarıp geçer ve sizi kurtarabilirler. Almanya fiyatı 450 bin Euro. Türkiye’de 1 milyon Euro’ya alabilirsiniz.
FERRAİ 488 GTB
Ferrari’nin 458 İtalya’nın yerine çıkardığı bu otomobil bu yılın başında tanıtıldı. Gerçekten çok güzel. Uzun bir aradan sonra Ferrari bir yol otomobiline turbo şarj koydu. Son olarak az sayıda üretilen efsanevi F40’ta ve yine muazzam bir otomobil olan 288GTO’da turbo şarj kullanan Ferrari uzun bir aradan sonra atmosferik motordan vazgeçti. 488 GTB’de kullandığı motorda çift turbo ile 3,6 litreden 670 beygir elde etti. 7 ileri F1 otomatik şanzımanla piyasaya çıkan otomobilin frenleri seramikten. Aşırı ısınan turbolarda savaş uçaklarının egzozlarında kullanılar özel alaşımlar kullanılmış. Sıfırdan 100’e 3 saniyede, sıfırdan 200’e 8,3 saniyede çıkıyor. Tahmini satış fiyatı 1,6 milyon TL civarında olacak ki, Maliye bakanımızın da dediği gibi futbolcular için “çerez” parası. Nişantaşı’nda ve Etiler’de çok şık durur. Şimdiden SS plakasıyla gözümün önünde canlanıyor.
MCLAREN P1
P1 Futbolcu eşlerinin kaçırmaması gereken bir otomobildi aslında. Nasıl oldu da almadılar şaşarım. 375 adet yapıldı ve tamamı satıldı. Ama hâlâ hiç kullanılmamış birkaç tane galerilerin elinde var. Bildiğim kadarıyla Türkiye’ye hiç gelmedi. La Ferrari’nin rakibi. 3.8 litrelik turbo şarjlı motoru 727 beygir üretiyor. Ama bir de McLaren’in geliştirdiği elektrikli motoru da var. O da 176 beygir gücünde. Toplamı 903 beygir. 0’dan 100’e 3 saniyenin altında bir sürede çıkıyor. Son sürati 380 km/s. Kazandıkları parayı sonuna kadar hak eden futbolcularımızın, eşlerine alabilecekleri güzel seçeneklerden biri. İngiltere fiyatı 400 bin sterlin civarı. Türkiye’de 3.5-4 milyon TL’ye alabilirler. Eğer P1 bulamazlarsa fabrika 35 adet de P1 GTR üretme kararı aldı. Yani yarış versiyonu. O da uyabilir. Artık Bağdat Caddesi, Nişantaşı-Florya arasında yarışırlar. Pahalı geldiyse McLaren’in bu yıl tanıttığı 675 LT, 570 S ve 540C gibi daha ucuz seçenekleri de var. 1.5 milyona alınır.
EN BÜYÜK 10 YATIN 9'U ARAPLARIN 1'İ ABRAMOVİÇ'İN
Para ve görgüsüzlük at başı arttıkça dünyanın en büyük yatları listesi de neredeyse her yıl değişiyor. En büyük 10 yatın 9’u Arap Yarımadası’ndaki şeyh ve krallara ait. Araya sızan sadece bir Rus var, Roman Abramoviç. İşte dünyanın en büyük yatları arasına yeni katılanlar:
Adı gibi bir tekne. 7 yıldır büyük bir gizlilik içinde Almanya’ın Lürsenn tersanelerinde yapılıyordu ve sonunda gün ışığına çıkarak dünyanın en büyük yatı unvanını Abromoviç’in Eclipse’inden aldı. 180 metre uzunluğunda, 21 metre eninde, 7 katlı. Ağırlığı 18 bin ton. 2 dizel, 2 gaz türbini motorla 94 bin beygir gücünde. Sabihi ise Abu Dabi şeyh ailesi.
Bildik bir yat. Abramoviç’in sayısız yatlarından biri. 162.5 metre uzunluğunda, 20.5 metre eninde. 13 bin 500 tonluk yat, Almanya’da Blohm Voss tersanelerinde üretildi. 40 bin beygir gücüyle saatte 24 mil yapıyor. Kiralamak isterseniz haftalığı 3.5 milyon dolar artı masraflar.
Adından da anlaşılacağı gibi Dubai Emiri Maktum’un teknesi. Yapımına Blohm Voss’ta başlandı, Dubai’de Platinum’da bitti. 162 metre boyunda. 13 bin 700 ton ağırlığında. 33 bin 800 beygirlik motorlarıyla 26 mil yapıyor.
Umman Sultanı Kabus’un yatı. 155 metre boyunda. 24 metre genişliğinde. 15 bin 850 ton. 22 bin beygirlik motorlarıyla 22 mil sürat yapıyor. Lürsenn yapımı.
SAATLERİN DİLİNDEN ANLAMAK İÇİN...
Saatleri ve özelliklerini yazınca okurlardan gelen mail’ler “Bu ne demek, şu ne demek?” şeklinde olmaya başladı. Ben de çok sorulan bazı özelliklerin ne olduğunu anlatayım bari
Tourbillon: Mekanik saatlerin kalbi veya beyni diyebileceğimiz şey aslında zembereğidir. Basitçe bir yay olarak nitelendirebileceğimiz bu zemberek belirli bir hızda boşalarak, saatin çalışmasını sağlar. Ancak zembereğin boşalma hızı, yer çekimine, kolunuzun hareketlerine, saatin durduğu pozisyona, sıcaklığa ve neme bağlı olarak küçük de olsa değişiklikler gösterir. İşte tüm bunları engellemek ve saatin hassasiyetini mükemmelleştirmek için üretilmiş bir mekanizma olan tourbillon, bugün metalürjinin vardığı seviye nedeniyle artık çok gerekli olmasa da şıklığı ve yapımındaki beceri nedeniyle popüler olan bir özellik haline geldi. Breguet’nin tam 214 yıl önce icat ettiği bu mekanizmayı üreticiler genelde saatlerin kadranında sergilemeyi seviyorlar. Hatta artık çift turbillon’la saatler bile var. Patek Philippe ise tourbillon saatlerinde bu mekanizmayı asla görünecek şekilde yerleştirmiyor. Bence boşa verilmiş para.
Split second: Kadrandaki iki saniye kolu ile aynı anda başlayıp farklı zamanlarda biten etkinlikleri ölçme özelliğine verilen isim. Tuşa bastığınız zaman saniyelerden biri dururken, diğeri yoluna devam ediyor. Tuşa tekrar bastığınızda diğer saniye kolu giden kolu yakalıyor. 1800’lerde bulunan bu mekanizma özelliğini 1923 yılında kol saatine sığdıran ise Patek Philippe olmuş.
Minute repetition: Görme engelliler için Audemars tarafından yapılmış bir icat. Aslında bir çan. Saatin içine yerleştirilen minik çanlar ve bunlara vuran çekiçlerle her dakika başında, her 15 dakikada bir ve her saat başı farklı tonlarda ses elde ediliyor. Böylelikle görmeyen biri de saatler ve dakikalardan kolundaki saat sayesinde haberdar olabiliyor. İsterseniz sadece saat başlarında, isterseniz her 15 dakikada bir çalabiliyor. Giderek popüler olan bir komplikasyon. Benden size tavsiye eğer bir minute repetiton saat alacaksanız pembe altın alın. En iyi ses onda çıkıyor.
FlyBack: Saniye kolu bir tuşa basarak hızla başladığı yere geri dönüyor. Split second ile beraber olduğu zaman daha çok işe yarıyor.