Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Golden en fazla bir dakika önceydi, kendi kendime “Sneijder ve Podolski’den başka galibiyet hırsı kimsede yok” diye geçirdim içimden.

        Belki biraz da Yasin. Takımın geri kalanı “Aman yenilmeyelim” derdinde gibi oynuyordu.

        Podolski’nin imkansız golüne kadar da maç berabere bitecek gibi duruyordu.

        Birisi kazanacaksa, o taraf Bursaspor olur diyordu sahadaki görüntü.

        Gol anına kadar geçen haftayı aratır bir görüntüdeydi G.Saray.

        Hani Mustafa Hoca, Kasımpaşa maçından sonra “Daha fazla atamazdık ama daha fazla yiyebilirdik” demişti ya, bu maçta “Hiç atamaz” gibi duruyordu Sarı-Kırmızılı takım.

        Ama ne olduysa oldu, Sneijder ortaladı, Sabri kafa ile şişirdi, Podolski göğsüyle aldı, muazzam vurdu.

        O da ne! Gol oldu. Yemin ederim hiç beklemiyordum bu golü. O kadar şaşırdım ki, sevinmeye başlamam epey bir zaman aldı. Sonrasında Bursa topa daha çok hakim olan taraftı. Ama golü yine G.Saray buldu. Podolski, Sabri’nin önüne bıraktı. Sabri kale içinde karambole yolladı. Burak, Yasin’e çarptırmak suretiyle attırdı. Hiç ummadığım bir maçta 2-0 öne geçtik.

        Sonra yine Podolski rakipleri arasından söktü topu. Vurdular, ittiler düşmedi, ilerledi Burak’a verdi. Burak da şahane bir şekilde önüne çekti ve vurdu. Aaaa, 3-0... Sevinmemek mümkün değil. 60. dakikaya kadar kazanması mümkün görünmeyen bir maçı G.Saray 3-0 kazandı.

        Daha da acayibi gol yemeden maçı bitirdi ki, asıl alışılmadık olan buydu. O kadar ki, uzatma dakikalarında bile gol yemedi G.Saray.

        Belki Bursa’nın hücumda hava toplarında etkili bir adamı olmaması da etkili oldu bunda, belki biraz da savunmanın hafiften toparlanmış olması.

        Maçın tamamına bakarsak aslında Galatasaray çok çok ama çok sorunlu.

        Melo’nun yerine düşünülen Rodriguez’i, futbolu sayılardan ibaret zanneden yorumcular yere göğe koyamıyorlar. Topla çok buluşuyormuş, çok pas yapıyormuş. Peki ya oyunun yaratıcı, rakibi yıpratıcı, savunmada kesici tarafı var mı Rodriguez’de?

        Belki oynaya oynaya öğrenir ama G.Saray’ın böyle bir lüksü var mı rakiplerinden 7 puan gerideyken. Peki ya onun yerine oyuna giren Bilal. Allah aşkına söyleyin oyuna sonradan giren ve daha diri olması beklenen Bilal ne yaptı? Hocası gidince Bilal’in aklı da onunla mı gitmiş diye düşünmeden edemedim.

        Gündüz saatlerinde Sabri’nin sözleşmesindeki otomatik uzatma maddesinin iptal edildiğini açıkladı G.Saray. Akşam sahada Sabri sezonun en iyi maçını oynadı desem yeridir.

        Özellikle hücum oyununda çok başarılıydı Reyiz.

        Selçuk haftalardır idare ediyor gibi oynuyor. Dün de idare etti durumu. Ama Selçuk bu değil. 3. vitesten öteye geçmeyen 6 vitesli bir otomobil gibi son zamanlarda. Sneijder’da ise geçmişte efsane kaptan Bülent’te gördüğümüze benzer bir hırs görüyorum.

        Kazanmamayı kabullenmeyen bir tavrı var. Bugün medyamızın diline dolayacağı “F... off”u da bu hırsla kendi kendine söylüyordu Sneijder.

        Spor müdürümüz Halil Özer benden bugün yazı yazmamı isterken “Mustafa Hoca’nın ilk maçı” bahanesini kullanmıştı. Madem yazmamın nedeni bu, ona da değineyim.

        Ben G.Saray’da henüz bir Mustafa Denizli etkisi göremedim. Hakan Balta’nın sol beke çekilmesi ve Hakan çıkınca yerinde ilk kez Tarık’ın denenmiş olması dışında göze çarpan bir Mustafa Denizli değişimi yok ortalıkta. Belki biraz da kanatların daha iyi kullanılması buna eklenebilir ama o da büyük bir yenilik sayılmaz. 10 günde fazlası da beklenemez belki zaten ama önümüzdeki 2 hafta içinde bazı farklılıklar olmazsa her maç Bursaspor maçı gibi kazanılamaz. Orta sahayı daha hızlı geçen, topu kanatlar arasında daha hızlı aktaran, hücumda kısa pasları daha çabuk yapan, geçmişte olduğu gibi, rakip kanatları tuttuğu zaman ortadan derin paslar atabilen bir G.Saray görmek istiyor insan. Ama en önemlisi kazanmayı çok çok ama çok arzulayan bir takım arıyor taraftar. Bugün bunu en çok isteyenler Sneijder ve Podolski’ydi. Diğerleri de buna katıldığı zaman mesele çözülür.

        Beşiktaş galibiyeti şampiyonluk umutlarının yeniden filizleneceği gündür. O gün kazanırsak tribünler de dolar. Küsen taraftar Beşiktaş galibiyeti sonrası tribüne döner. Bitirmeden bir iki kelime de hakeme edelim. Bir ülkede hakimlik ve hakemlik müesseseleri bittiyse o ülkenin işi zordur. Şimdilik hekimliğimiz ayakta ama onun da geleceği parlak görünmüyor. Dünkü maçın hakemi de hakemlik adına bir umut vermedi. Belli ki hakemliğimiz “F..ed off!”

        Diğer Yazılar