EGEA HATCHBACK: Rakipleriyle boy ölçüşecek kadar özenli
Ne yalan söyleyeyim, FIAT’ı uzun süredir otomobil gündemimden düşürmüştüm. İtalyanların bu büyük, köklü ve bir zamanlar şahane otomobiller üretmiş olan markası, uzunca bir süredir içimizi gıcıklayacak bir otomobil ortaya koyamamıştı.
Bu yüzden de geçen yıl Autoshow fuarında gördüğüm Egea, FIAT açısından heyecan verici bir haber olarak markanın yeniden iyi ve güzel otomobiller yapmaya başlayacağının müjdecisi gibiydi.
Çünkü FIAT ve TOFAŞ yöneticileriyle her sohbetimizde kuş serisinden sonra özellikle de 1980’lerin ikinci yarısında ürettikleri Doğan’dan bu yana gençlerin de hoşuna gidebilecek hiçbir icraatları yoktu. Tempra’lar eh işte kıvamındaydı. Tipo ve Uno’lar da ondan hallice.
Bravo gibi nispeten keyifli otomobiller ise Türkiye’de üretilmiyordu ve zaten onun da sona ermesinin ardından marka iyiden iyiye filo satışlarında çok önemli bir paya sahip olsa da Fiat avantajı dışında mutluluk verici bir durumu yoktu.
Tamamen Türkiye’de geliştirilen Egea işte bu yüzden FIAT için “rönesans” niteliğindeydi.
Gerçekten de Egea seri üretime geçer geçmez büyük bir talep gördü ve tam anlamıyla “yok satmaya” başladı.
Gerek Türkiye’de gerekse Avrupa pazarında talep patlaması oluşturdu.
Gerçi Avrupa’da Egea adıyla değil Tipo olarak pazarlanıyordu ama sonuçta bizim ürettiğimiz bir otomobildi. Tipo adıyla pazarlanması ise tamamen maliyetle ilgili bir tercihti.
Tipo, İtalya’da ve diğer Avrupa ülkelerinde tanınan bir modeldi ve büyük bir tanıtım bütçesiyle yeni bir model yaratmak yerine bilinen bir modelin adıyla satışa çıkarmak tamamen “duygusal” bir tercih olarak yapılmıştı.
Kimbilir belki de bu “yok satmanın” etkisiyle olsa gerek, Egea’nın sedan modelini denemek mümkün olmadı. Ancak hatchback modelinin piyasaya çıkmasıyla beraber “Ben bunu denemek” istiyorum dedim.
Tofaş yöneticileri de bu talebime hayır diyemediler ve birkaç hafta önce bir Egea Hatchback’i yolladılar.
Şunu peşin peşin söyleyeyim Egea, Linea’dan sonra çok modern ve çok güzel bir otomobil olarak ortaya çıkmış.
Dış görünüş, kalite ve dizayn olarak çok çok iyi. Yandan, Alman ve Fransız rakipleriyle bire bir boy ölçüşecek kadar güzel ve özenli.
Arkadan görünümü ise çok iyiden de iyi.
Stoplar çok şık. BMW 1 serisini anımsatıyor ama daha iyi bir dizayna sahip.
Arka bagaj kapağı ve camı çok modern ve sportif tasarlanmış. Üzerindeki rüzgârlık bölümü sportif bir hava vermiş.
Ön görünüş de aslında güzel. Farlar şık, sinyaller ve sis farları göz alıcı duruyor. Ancak ön taraftaki tek göze çarpan kusur ön ızgara. Biraz daha şık ve kaliteli olmasını bekliyor insan. Arabanın genel havasının altında kalmış. Şık jantlar ızgarayla kaybedilen puanları geri kazandırıyor Egea’ya.
Egea’nın motoruna gelince.
Asıl güzellik orada.
1.6 litre multijet motor 120 beygir gücünde. Güç az derseniz buna yanıt olarak 320 nm’lik muazzam tork geliyor. Bu torkla motor o kadar kudretli bir hale gelmiş ki, ilk kalkışlarda ve vites değişimlerinde akselerasyon kesintisiz sürüyor. 6 ileri manuel vites kutusu motorla uyumlu ama 7 ileri bile olsa olurmuş gibi bir his veriyor.
Egea’nın kullanımına gelince...
Yağ gibi otomobil denir ya, tam öyle.
Geniş camlar ve büyük aynalarla çok güzel bir görüş açısı sunuyor.
Güçlü tork sayesinde sık sık vites değiştirmek gerekmeden yol alabiliyor ve farklı süratleri aynı vites içinde yaparak kent içinde çok rahat ilerleyebiliyorsunuz.
FIAT’LARDAKİ EN BEĞENDİĞİM SÜSPANSİYON
Motor bir dizel için oldukça sessiz ve titreşimi az. Hatchback araç, çok tok bir şasiye sahip. Fazlasıyla rijit. Bunu virajlarda ve bozuk yollarda çok iyi anlıyor ve otomobile saygı duyuyorsunuz. Süspansiyon, hayatımda bir FIAT otomobilde gördüğüm en iyi süspansiyon diyebilirim. Gövde yapısı nedeniyle olsa gerek viraj kabiliyeti çok yüksek. Limitlerde alınan virajlarda kafadan biraz savruluyor ama kontrol dışı bir savrulma değil. Tehlike yaratmıyor. Disk frenler de oldukça başarılı.
Yani anlayacağınız, modern bir otomobilden ne bekliyorsanız hepsini sunuyor ve tüm bunları en lüks, en donanımlı modelinde 79 bin lira gibi kabul edilebilir bir fiyata yapıyor. Zaten bu yüzden olsa gerek yok satıyor.
İÇ MEKÂN ÇAĞ ATLAMIŞ
İç mekân ise Linea’dan sonra gerçekten çağ atlamış. Tam bir modern otomobil görüntüsü var içeride.
Göstergeler çok şık. Çift bölgeli havalandırmanın kontrol butonları ve işleyişi çok havalı. Klima sistemi son zamanlarda gördüğüm en iyi ve en güçlü klima diyebilirim.
Orta konsolun üzerindeki büyük ekran, bir önceki E kasa ve G kasa Mercedes’ler gibi dışarıda duruyor ve iç mekâna Mercedes havası veriyor. Konsola gömülü olanını tercih ederdim ama bu da hiç fena durmamış aslında.
Otomobilin bilgisayar donanımı da kusursuz.
Gösterge tablosundaki küçük ve orta konsoldaki büyük ekrandan otomobilin tüm verilerine ulaşmak mümkün.
Bunları hem direksiyondan, hem de orta konsol göstergesindeki dokunmatik ekrandan kontrol edebiliyorsunuz.
Yazılımlar basit ve rahat, arayüzler çok kullanıcı dostu.
Deri koltuklar ise hem konforlu hem güzel görünümlü hem de otomobilin iç mekân havasını sınıfının üzerinde bir noktaya taşıyor.