Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Sevgili okurlar, benim bir otomobil manyağı olduğumu zannederim fark etmişsinizdir. Bu durum çocukluğumdan beri böyle. Her türlü otomobili seviyorum ama eski otomobillere olan düşkünlüğüm biraz daha fazla. Benim gibi otomobil manyaklarını bir araya getiren birkaç büyük organizasyon var dünyada. Ancak bana göre bunlardan ikisi çok özel. Bunlardan biri her yıl ABD-California’da düzenlenen Peeblebeach diğeri ise yine her yıl İngiltere’de düzenlenen Goodwood Festival of Speed. Bu hafta sizlere Goodwood Festival of Speed’i anlatmak istiyorum. Niye diye soracak olursanız çünkü geçen hafta oradaydım ve dünyanın en güzel otomobilleri arasında şekerci dükkânına düşmüş çocuk gibiydim. Goodwood Festival of Speed, her yıl İngiltere’de West Sussex’teki Goodwood Şatosu’nun bahçesinde düzenleniyor. Bahçe dediysem, öyle böyle bir bahçe değil. Goodwood Şatosu’nun bahçesinde bizim İstanbul park gibi bir yarış pisti, bir küçük havaalanı var. Kilometrelerce karelik dev bir arazi. Öyle ki, Rolls Royce’un yeni fabrikası da Goodwood arazisi içinde. Ancak şatonun sahibi Lord March arazisinde fabrika binası görmek istemediği için, Rolls Royce fabrikası araziye gömülmüş ve çatısı da çimle kaplanmış vaziyette ama konumuz bu değil. Arazinin içindeki eski bir şato çok şık bir butik otel olarak hizmet veriyor. Dev arazide bir yandan çiftçilik, bir yandan hayvancılık yapılıyor.

        KİM BU LORD MARCH?

        Goodwood arazisinde yarış pistinin yanı sıra bir de 18 delikli golf sahası ve bir uçuş okulu da mevcut. Lord March bunların tamamını Goodwood Estate Company adı altında şirketleştirmiş ve 550 çalışanı ile yılda 800 bin kişiyi değişik vesilelerle Goodwood arazisindeki etkinliklerde konuk ediyor.

        Goodwood Şatosu’nun ve haliyle çevresindeki milyonlarca metrekarelik arazinin sahibi Lord March ya da kullanılan adıyla Charles Gordon Lennox 61 yaşında bir delikanlı. Şu sıralarda 2. evliliğini yaptığı Janet Elizabeth Astor ile evli. Janet Hanım da 3. Astor Vikontu’nun kızı. Lord March’ın ilk evliliğinden 1 kızı, ikinci evliliğinden ise 3 oğlu bir kızı var. Vârisi şu sıralar 22 yaşında olan büyük oğlu Charles Henry. Parası çok aklı ise benimkinden hallice gibi olduğu için kafayı sanata, fotoğrafa ve otomobillere takmış vaziyette.

        Lord March, tüm İngiliz soyluları gibi Eton College’da okurken 17 yaşında okulu bırakıp ailesine haber vermeden kaçıyor. Nereye mi? Ünlü yönetmen Stanley Kubrick’in yanına. Bir süre Kubrick’e asistanlık yapıyor. Sonra aile işleri ile uğraşmak için geri dönüyor. Aile işi dediğim aslında çiftçilik. Goodwood’da 48 milyon metrekarelik alanda çiftçilik yapılıyor. 16 milyon metrekarelik alanda ise organik tarım ve hayvancılık. Anlayacağınız bizim Lord Mach aslında bir “Ağa” ama İngiliz ağası. Babası 10. Richmond Dükü’nün ölümünden sonra şatoya yerleşerek Lord March unvanını alan Charles Gordon Lennox bir yandan fotoğrafçılıkla uğraşırken, bir yandan da dedesinin 1948 yılında kurduğu ve İngiltere’nin pek çok tarihi otomobil yarışına ev sahipliği yapan Goodwood Circuit denilen yarış pistini de canlandırıyor.

        GOODWOOD FESTIVAL OF SPEED NASIL DOĞDU?

        Çok iyi bir fotoğraf sanatçısı olan Lord March’ın birkaç yıl önce St. Petersburg Devlet Müzesi’nde bir sergisi açıldı. 2014’te ise çalışmaları Moskova Bienali’nde sergilendi. New York ve Londra’da da önemli galerilerde sergileri oluyor sık sık. Bu arada Lord March İngiliz Yarış Otomobili Kulübü’nün başkanı ve ülkedeki neredeyse tüm otomobil kulüplerinin ya üyesi ya da yönetim kurulunda.

        Lord March, babasının ardından işin başına geçince en büyük hayali olan dedesinin 1948 yılında şatonun arazisi içine kurduğu Goodwood Circuit’i canlandırmak için harekete geçiyor. 3.8 kilometrelik Goodwood pistinde yeniden yarışlar organize etmek istiyor. Ancak 3 yıllık uğraşına rağmen gerekli izinleri alamıyor ve resmi bir yarış organize etme hayali suya düşüyor. Bunun üzerine aklına parlak bir fikir geliyor. Burada özel bir yarış ve otomobil festivali düzenlemek. Bunun için kolları sıvıyor ve 1993 yılında ilk Goodwood Motor Festivali’ni düzenliyor. Dünyanın kayda değer tüm otomobil koleksiyonerlerini, otomobil meraklılarını, eski ve yeni otomobil yarışçılarını, otomobil meraklısı ünlülerini, eski ve yeni tüm yarış otomobillerini ve otomobil dünyasının kayda değer tüm otomobillerini buraya davet ediyor. Bu arada Goodwood’da düzenlediği bu festivalin Formula 1 yarışları ile çakışmamasına da özen gösteriyor. Goodwood Festival of Speed çeyrek yüzyıla yaklaşan bir süredir büyük bir başarıyla organize ediliyor. Her yıl davetlilerin yanı sıra 150 bini aşan kişi biletle Goodwood’a gelerek bu festivali izliyor. Festival kapsamında eski otomobillerin katıldığı bir tırmanma yarışı, bir orman rallisi ve bir de süper otomobiller yarışı organize ediliyor. Yarışların büyük bölümü Goodwood yarış pistinde değil, arazi içindeki yollarda yapılıyor. Yarışların yanı sıra Cartier tarafından düzenlenen bir de Concours d’Elegance yani eski otomobiller arası güzellik ya da şıklık yarışması yapılıyor.

        1930’ların Maserati’leri, 1900’lerin başından Alfa Romeo Formula 1 araçları. Lotus’lar, Mc Laren’in ilk Formula 1 otomobillerinden son modellerine kadar geniş bir seçkisi, Jaguar’ın, Aston Martin’in efsanevi modelleri yan yana dizilmişlerdi. Yapılmış en güçlü Formula 1 otomobili olan 1.5 litre motorlu 1500 beygirlik Brabham BMW Formula 1 araçlarının neredeyse tamamı oradaydı. Birkaç adet Lancia Stratos göz alıyordu. Silver Arrow Mercedes’ler, Dünya hız rekorunun o dönemki sahibi bir başka Mercedes sıradan bir otomobilmiş gibi bir sundurmanın altında bekliyordu. De Dion- Bouton bile vardı. Concours d’Elegance’ların vazgeçilmezi Talbot’lar, Ford GT40’lar, bir adet McLaren P1, bir adet BMW 507 ve birkaç adet BMW 503. Hiç görmediğim bir Napier. Hepsi piste çıkmak, yarışmak için bu güne özel hazırlanmış derme çatma pistlerde bekliyorlardı. Bir yandan motorlar büyük bir gürültü ile çalışırken, bir yandan neredeyse otomobillerle yaşıt sürücüler ve mekanikler motorlarda son ayarları yapmaya çalışıyorlardı. Ortalık benzin, yağ ve egzoz kokusuyla otomobil manyaklarını mest ediyordu. Biz bu otomobiller arasında kendimizden geçerken kimi markalar da otomobillerin geleceği olarak görülen elektrikli ve hidrojenli modellerini tanıtmaya çalışıyor, bazı küçük ama çok özel güçlü araçlar üreten atölyeler de broşürlerini dağıtıyorlardı. Goodwood’da hidrojen fuelcell’le çalışan iki araç dikkatimi çekti. Bunlardan biri fütüristik bir prototipti ama Toyota’nin fuelcell’li Mirai’sinin satışa sunulmuş olması önemliydi. İlgi çeken bir diğer yeni otomobil ise milletin nedense pek bir meraklı olduğu Tesla’nın yeni Tesla 3’üydü.

        MAZDA MX5’E MAKYAJ YAPTIM

        Karşımda ise MX5’in proje başkanı Nobuhiro Yamamato oturuyordu. Masashi Nakayama ve Yamamato’ya Mazda MX5’i daha şık gösterecek bir iki öneride bulundum ve bunları çizdim. Yamamato bana ters ters baktı ve şöyle dedi: “Ne işe yarayacak bu?” “Güzel görünecek” dedim. “Tamam güzel görünüyor da, bir işe yaramayacak. Boşuna” dedi. “Ama daha güzel görünüyor” dedim. “Kabul daha güzel görünüyor ama bir işe yaramayan güzellik gereksiz bir güzelliktir. Önemli olan hem işe yaraması hem güzel olması” dedi. Bunun üzerine ben de önerdiğim birkaç dış detayın işlevsel olması için yeni öneriler yaptım. “Böyle bir işleve gerek yok” dedi. Mesela bunun motorun soğutulması için iyi olacağını söyledim. “Motor zaten soğuyor, gereksiz” dedi. Böylelikle Japon otomobil felsefesini ya da Mazda felsefesini anlamış oldum. MX5’in daha büyük bir motorla 3 litrelik daha güçlü bir motorla ya da 2 litre turbo bir motorla yapılıp yapılmayacağını sordum. Yamamato San, “Yapılmayacak” dedi. “Niye?” dedim. “Çünkü bu bir keyif otomobili yarış otomobili değil. Gerek yok. 2 litre 150 beygir bu otomobil için çok keyifli. Fazlası lüzumsuz” dedi. Sustum ve şef tasarımcı Nakayama ile sohbete geçtim. Otomobil çizimleri yaptık ve gelecek konseptleri konuştuk. Bu arada benim oracıkta mönünün arkasına çizdiğim bir otomobil resmini çok beğendi ve imzalatıp aldı, cebine koydu. CEO Jeff Guyton’la ise daha çok otomobilin geleceği üzerine konuştuk. Mazda’nın otonom otomobiller konusunda fazla bir çalışması olmadığını iddia ettim. “Evet yok. Çünkü kimsenin yaptığı ciddi bir şey yok” dedi.

        ALTYAPI OLMADAN OTONOM ARAÇ HAYAL

        Guyton şöyle devam etti: “Tüm markalar başkalarının ürettiği lisansları alarak otomobillere monte ediyor ama hiçbiri otonom değil. Otonom için gereken birçok şey var. Her şeyden önce uluslararası anlaşmalar, tüm üreticilerin üzerinde anlaşacağı bir ortak bilgisayar dili, kamunun hukuksal düzenlemeleri ve otonom sürüşe göre hazırlanmış altyapılar gerekiyor. Bunlar olmadan otonom sadece hikâye. Bugün biz de istesek bu lisansları alır otomobillerimize takarız ama bu tüketiciyi kandırmak başka bir şey değil.”

        ELEKTRİKLİNİN İŞİ ZOR

        Elektrikli otomobilin çok parlak bir geleceği olduğunu da düşünmüyor. Guyton bu teknolojinin çevreci olduğuna da inanmıyor. “Sonuçta o enerjiyi bir yerde üretiyorsunuz ve çevreye zarar veriyorsunuz. Dünya siz o enerjiyi nerede ürettiğinize bakmıyor, sonuçta kirlilik aynı kirlilik” diyor. Buna karşın işten patlamalı motorların verimliliğinin artırılmasının çevreye daha büyük hizmet olacağını düşünüyor. “İçten patlamalı motorlarda şu an tekerleğe dönme enerjisi olarak harcanan enerjinin sadece yüzde 30’u gidiyor. Biz şimdi bunu yüzde 35’e çıkardık. Bunu yüzde 50’ye çekeceğiz 5 yıl içinde. Asıl çevrecilik bu. Bunu 70’lere çekmek lazım” diyor. Ben de bunun üzerine “Çok yakıt harcayan Wankel motorda niye hâlâ ısrarlısınız o halde” diyorum. Artık Wankel motorlu otomobil üretmiyor Mazda ama lisans onlarda ve hâlâ çalıştıklarını biliyorum. “Çünkü çok hafif ve küçük bir motor. Eğer tüketim sorununu aşabilirsek çok daha az metal harcayarak çok daha güçlü motorlar yapacağız. Sadece otomobil değil. Mesela çok elektrik üreten ama küçücük jeneratörler üretebileceğiz” diyor. Konuşurken aklıma bizdeki yerli otomobil tartışmaları geliyor. Cadillac’tan aparma, Saab’tan bozma otomobilimizi düşünüyorum. Gülüyorum. Japonlar niye güldüğümü anlamıyor. Onlar da gülüyor kibarca.

        FERRARİ 275 GT LUSSO 3 MİLYON DOLARA SATILDI

        Goodwood’da her yıl bir de otomobil müzayedesi yapılıyor. Ünlü Bonhams’ın düzenlediği auction’da bu yıl yine şahane otomobiller vardı ama süper şahane bir otomobil yoktu. En yüksek fiyata bir Ferrari 275 GT Lusso satıldı. Fiyat yaklaşık 3 milyon dolar oldu. Antik otomobil fiyatları son yıllarda çok hızlı yükselmiş olmasına rağmen son iki yıldır bir duraklama söz konusu. Bunun en önemli nedeni büyük ihtimalle Avrupa’da bir türlü bitmek bilmeyen ekonomik kriz ortamı, ABD’de de artık eski harcama iştahının olmaması ve ABD kökenli üçkâğıtçı broker’ların artık korkmaya başlamış olmaları. Ama yine de 10 yıl önce 40 bin dolara almayanı dövdükleri bir Lamborghini Countach’ın bugünkü fiyatı 450-500 bin dolarları buluyor. 2000’lerin başında en iyi durumda olanı 70 bin dolar olan bir Dino 246 şimdi 600 bin dolara satılıyor. Goodwood’daki 2. günümde Mazda’nın Southampton yakınlarında şatodan bozma bir otelde verdiği akşam yemeğine katıldım. Bir yanımda Mazda’nın yönetim kurulu üyesi ve Japonya dışındaki pazarların CEO’su Jeff Guyton diğer yanımda ise Mazda’nın tasarım ofisinin başındaki Masashi Nakayama vardı.

        FAVORİM ‘MİURA’ DA ORADAYDI

        Bu sayfada gördüğünüz bazı otomobiller, benimle birlikte gördüğünüz yeşil renkli Lamborghini Miura ki, benim en sevdiğim otomobillerin ilk üçünden biridir, kırmızı Lamborghini Espada (Türkiye’de bir tane Kahraman Sadıkoğlu’nda vardı) ve 1930’lu yıllardan kalma prewar Rolls Royce’lar bu güzellik yarışmasının katılımcılarıydı. Festival sırasında ayrıca dünyanın pek çok büyük üreticisi dev stantlar hazırlıyor ve otomobillerini tanıtıyor bazı özel modellerin lansmanlarını yapıyorlar. Mesela bu yıl Mazda MX5’in “Retractable roof” yani açılabilir hard top tavanlı olanının ve şahane görünen speedster prototipinin tanıtımları Goodwood’da yapıldı. Ben özellikle ön camsız speedster MX5’in hastası oldum. Goodwood’da her yıl olduğu gibi bu yıl da muazzam otomobiller vardı. Ferrari’nin 225S’i, 375MM’i, 500 TRC’si, 312P’si, 512S’i, Dino’su dikkat çekiyordu. Bunların yanı sıra Formula 1 araçları da dahil olmak üzere envai çeşit Ferrari vardı.

        OTOMOBİL SEVERLERİN CENNETİ

        Concours d’Elegance yani eski otomobillerin güzellik yarışmasına katılan araçlar arasında1930’lu yıllardan kalma savaş öncesi Rolls Royce’lar da bulunuyordu.

        Klasik hayranlarının harcama iştahı azaldı ama 10 yıl önce 40 bin dolara almayanı dövdükleri bir Lamborghini Countach’ın bugünkü fiyatı 450-500 bin dolarları buluyor.

        Otomotiv meraklılarının buluştuğu Goodwood’da düzenlenen festivalin Formula 1 yarışları ile çakışmamasına da özen gösteriliyor.

        Diğer Yazılar