Fransa seçimleri üzerine...
Fransa'nın önümüzdeki dönem cumhurbaşkanını belirleyecek 2’nci tur seçimler öncesi Paris’teyim.
Başkanlık seçimi nasıl bir şey izleyeyim de, 2 sene sonrası için tecrübe kazanayım diye geldim.
Açıkçası seçimlere 3 gün kalmasına rağmen ortada öyle heyecan verici bir durum yok.
Sokakların üzerine tek bir parti veya aday bayrağı bile asılmamış.
Başkan adaylarının dev portreleri binaların cephelerinden yüzünüze bakmıyor.
Ortalık gayet sakin. Bir seçim havası falan da yok.
Genel kanaat, seçimlere katılımın düşük olacağı yönünde, Macron’un kazanacağına ise kesin gözüyle bakılıyor.
Katılımın düşük olmasının aşırı sağ lider Marine LePen’e yarayacağı kesin ama yine de seçilmesine yetecek kadar yaramayacağı düşünülüyor.
France Inter’de gazetecilik yapan Charline Vanhoenacker’in “Oyunu kullanan bir aptal, sandığa gitmeyen iki entelektüelden daha fazla ağırlığa sahiptir” sözü ise sosyal medyada en çok paylaşılan cümle haline gelmiş.
Ancak yine de oyunu kullanmayacakların sayısı hayli fazla.
Önceki akşam, 2’nci tura kalan iki aday, aşırı sağ Marine LePen ile En Marche (Yürüyüş) Hareketi Lideri Emmanuel Macron televizyonda tartışma programında karşı karşıya geldi.
En geç 2 yıl içinde Türkiye’de de bir başkanlık seçimi olacak ve umuyorum benzer bir tartışma programı da bizim televizyonlarda olur.
Gerçekten çok faydalı bir iş. Liderleri daha yakından tanıma fırsatı veriyor.
Baskı altında nasıl davrandıkları, sinirlenince nasıl bir tavır sergiledikleri, konulara hâkimiyetleri çok açık ortaya çıkıyor.
LePen-Macron tartışması da bu açıdan hayli verimli bir tartışmaydı. Aileden siyasetçi LePen, tartışmanın daha rahat görünen tarafıydı.
Genç Macron ise başlangıçta hayli heyecanlı görünüyordu ancak bu heyecanını hızla attı üzerinden.
LePen, iri laflar ve hamasetle etkileyici olma çabasındaydı.
Macron ise daha çok kendini anlatmaya, kendini tanıtmaya çalışıyordu.
LePen saldırgan, Macron ise aklı başında bir görüntü verdi.
LePen’in ilk saldırısı Avrupa Birliği üzerinden geldi. Macron’u, Fransa’yı Almanya’nın uydusu haline getirmeyi planlamakla suçladı. Fransa’nın kendi kaderini Almanya’nın eline bırakamayacağını, Macron’un AB’de revizyon talebinin Almanya’nın çıkarları doğrultusunda gerçekleşeceğini iddia etti.
Macron ise Avrupa Birliği’nin De Gaulle ve Adenauer’in ortak bir hayali olduğunu, De Gaulle’ün mirasına sahip çıkacaklarını ama Fransa’nın çıkarlarına uygun bir AB için uğraşacaklarını, bunun olmaması halinde Fransa’nın AB’den çıkmasına yine Fransız halkının karar vereceğini söyledi.
İki cumhurbaşkanı adayının tartışmasında iki liderin adı geçti. Bunlardan biri Putin, diğeri ise Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dı.
Son 1 hafta içinde önce Almanya’da, şimdi de Fransa’da Avrupa siyasetinin şekillenmesinde Erdoğan’ın ve Putin’in oldukça etkili olduğunu görmüş oldum.
LePen, Fransa’da İslam’dan söz ederken Erdoğan’a değindi. Yabancı düşmanlığını ve İslam karşıtlığını ön plana çıkardı.
Macron ise çok daha makuldü. “Tüm sınırları yabancılara kapatarak İslamcı veya başka türlü bir teröristi engelleyebileceğinizi mi düşünüyorsunuz? Bu politika ile ancak terörü artırırsınız” diyerek sağlam bir gol attı.
Tartışmanın en ateşli bölümü, İslam ve terörizm üzerine yoğunlaşılan bu dakikalar oldu.
LePen heyecanlı ve sert, Macron ise makul bir insan portresi çizdi.
LePen Fransa’nın Almanya ile değil Rusya ile yakınlaşarak ilerlemesinin daha doğru olacağını ima ederken Putin’den övgüyle söz etti. Rusya’ya yönelik yaptırımlara uymak zorunda olmadıklarını söyledi.
Macron ise Fransa ile Rusya’nın iyi ilişkilerinin sürmesinden yana olduğunu ama Ukrayna, Kırım gibi konuları da görmezden gelemeyeceklerini anlattı.
LePen’in Fransa’nın ekonomik ve sosyal meseleleriyle ilgili genelde yabancı düşmanlığı ve içe dönme üzerine kurulu cümlelerine karşın Macron uzlaşmacı ve demokrasi vurgulu çözümler önerdi.
Ekonomik konularda LePen oldukça zayıftı. İçi boş iri laflar etti. Macron ise daha detaylı ve düşünülmüş çözümlerden söz etmeyi tercih etti.
Tartışmanın sonunda Macron, “Fransa’yı önemsediğinizi düşünmüyorum, çünkü onun için bir projeniz bile yok” diyerek LePen’i hayli öfkelendirdi.
Fransız bir meslektaşımız tartışmayı “Çözümlerin adayıyla, ateşlemenin adayı tartıştı” diye yorumladı. Bence doğru bir yorum oldu.
Açıkçası LePen’i biraz ABD Başkanı Trump’a benzettim. Macron’u ise bir önceki Başkan Obama’nın tarzına daha yakın gördüm.
Bu seçim Fransa’da değil de ABD’de olsaydı muhtemelen LePen kazanırdı.
Fransa’da ise büyük bir ihtimalle Macron kazanacak.
Tersi olur mu? Zannetmiyorum.
Ama eğer olursa dünya biraz daha çılgın bir yer haline gelecek.
Siz bu satırları okurken, ben bir terslik olmazsa Macron’un seçim merkezini ziyaret ediyor olacağım. Hatta görüşme ihtimalimiz dahi var. Onu da yarın yazarız inşallah.