Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İslam dünyasında durumumuz pek parlak değil. Gerçi İslam ülkelerinin ilişkileri toptan bir felakete dönüşmüş durumda ama beni biz ilgilendiriyor.

        ABD, Irak’ı İran’a teslim edince orada zaten yıllardır sıkıntılı bir ilişkimiz var.

        Darbe sonrası Mısır’la durumumuz ortada. Sisi, elinden gelse Türkiye’ye saldıracak veya birilerini saldırtacak. Türkiye’ye ambargo istemeye kadar vardırdı işi.

        Suudiler, İsrail ile el ele vererek Türkiye’yi bölme planları yapıyor.

        Suriye’yle durumumuzu anlatmaya bile gerek yok.

        Peki İslam ülkeleri arasında Türkiye’ye karşı en düşmanca tavra sahip olan hangisi biliyor musunuz?

        Bilmiyorsanız hemen söyleyeyim: Birleşik Arap Emirlikleri.

        Bu ülkeleri yöneten “emirlerin” Türkiye ve Türkiye’yi yönetenler hakkında pek çok toplantıda açık açık söylediklerini yazmamız kabil değil, ama hakaret hatta küfür düzeyinde bir dil kullanıyorlar.

        Türkiye’deki darbe girişimini finanse ettikleri dedikoduları zaten ortalıkta dolaşıyor.

        Ve şimdi Birleşik Arap Emirlikleri’nde yeni bir kampanya başlatılıyor.

        “Türkiye’yi boykot” kampanyası.

        Bunu da siyasi olarak değil iş dünyası olarak örgütlüyorlar.

        Birleşik Arap Emirlikleri vatandaşı işadamları, ülkelerinde “Katar’a destek veren Türkiye’yi boykot” edin çağrıları yapmaya başladı.

        Türk mallarının alınmamasını, Türk işadamlarıyla iş yapılmamasını ve bu ülkelerdeki Türk firmalarının ülke dışına çıkarılmasını istiyorlar.

        Bunun sadece BAE ile sınırlı kalmaması ve tüm Körfez ülkelerine yayılması çağrısını yapıyorlar.

        İslam âleminin en sevilen ülkesi ve lideri olma yolunda çıktığımız yolculukta vardığımız nokta bu.

        Bu noktada bizim hatalarımız kadar, bu söylemi çok güçlü şekilde haykırmamızın yarattığı rahatsızlıktan ötürü önümüze döşenen mayınlar da etkili oldu.

        Bazı şeyleri söylemeden yapmak gerektiğini anlamışızdır umarım.

        Çünkü bağıra bağıra yapmaya kalkıştığınız zaman yaptırmamak için her şeyi yapıyorlar.

        UYARMAK BİZE Mİ ÖZEL?

        ABD Büyükelçiliği veya konsoloslukları, Türkiye’de sık sık “terör ve saldırı” uyarıları yaparak vatandaşlarını “korumaya” çalışıyorlar.

        İtirazım yok. Her ülke vatandaşlarını korumak ister, koruyabilen korur.

        Merak ettiğim ise şu.

        Fransa ve İngiltere’de de en az Türkiye’deki kadar terör saldırısı olmaya başladı son dönemlerde.

        Acaba oradaki ABD Konsoloslukları da sık sık Paris veya Londra’da terör uyarıları yaparak vatandaşlarını uyarıyor mu? Çünkü muhtemelen o kentlerde Türkiye’dekinden daha fazla Amerikan vatandaşı vardır.

        Yoksa ABD sadece Türkiye’deki vatandaşlarını mı seviyor!

        DEVLET YAPAR VATANDAŞ ÖDER

        İslam ülkelerinin dostluğu, kardeşliği, ortak gücü, birliği diye çıkılan yolda gelinen nokta ilginç.

        Müslüman ülkeler hiç birbirinden bu kadar uzaklaşmamıştı.

        Yıllar önce bu köşede bu gidişatı yazdım, uyardım.

        Yıllar önce Arap Yarımadası ve Ortadoğu’nun tamamında bir mezhep savaşına doğru gidildiğini anlattım.

        Tabii ki, ciddiye alınmadım.

        Tabii ki, haklı çıktım.

        Durumun daha da kötüye gideceğinden hiç kuşkunuz olmasın.

        İşin ilginci bu işi “fiştekleyenlerin” başında Suudiler ve daha da ilginci, genelde Batı ülkelerinde ve özellikle de İngiltere’de mukim “imamlar” geliyor.

        Bunların internet üzerinden yaptıkları yayınları görseniz, korkudan saklanacak delik ararsanız. Siz bunları görmüyorsunuz ama bu yayınlar Arap dünyasında ve giderek radikalleşen unsurlar arasında oldukça etkili oluyor.

        Ve ilginçtir, bu yayınlara karşı Batı ülkelerinde hiçbir şey yapılmıyor.

        Sonrasında din adına yapıldığı iddia edilen terör dönüp bu ülkeleri de vuruyor.

        Devletlerin politikaları, kendi vatandaşlarını vuruyor.

        HESAP GAZETECİYE ÇIKIYOR

        Suudi Arabistan, TRT World’ün muhabirlerini gözaltına alınca oturup Suudilere karşı bir yazı döşeneyim dedim kendi kendime.

        Ama sonra vazgeçtim.

        Çünkü sadece Suudiler değil, neredeyse tüm dünya, özellikle de bizim içinde bulunduğumuz taraf, siyasetçisine kızdığı ülkenin acısını o ülkenin gazetecisinden çıkarıyor.

        Suudiler bizim Katar’a sahip çıkmamıza kızıp Türk televizyonunun muhabirini gözaltına alıyor.

        Biz de Merkel’e kızıp Alman dergisinin muhabirini tutukluyoruz.

        Anladığım kadarıyla herkesin gücü gazeteciye yetiyor.

        SİGORTA ADALETİ

        Geçen gün trafik sigortası primleriyle ilgili bitmek tükenmek bilmez tartışmalarla ilgili fikrimi yazarken, “Sigorta şirketlerinden pek hazzetmesem de” diye yazınca bir sigorta şirketi yöneticisinden mail geldi.

        Özetle, “Sigorta şirketleri size ne yaptılar da hazzetmiyorsunuz” diyen.

        Sigorta şirketlerinin bana ne yaptığını yazacak değilim.

        Ayıp olur, mesleğimin avantajlarını kötüye kullanmak olur.

        Burası kendi hakkımı değil, başkalarının haklarını aramak için kullanılırsa işe yarar.

        Ben hakkımı hukukumu yargıda ararım. Sigorta şirketlerinin vatandaşa ne yaptığıyla ilgili olarak o kadar çok örnek var ki, hangisini anlatayım.

        Mesela şu örnek uyar mı!

        Bir vatandaşımızın direksiyonunda bulunduğu otomobilin önüne aniden elinde köpeğiyle bir çocuk fırlar.

        Vatandaş çocuğa ve köpeğe çarpmamak için direksiyonu kırar, aracın hâkimiyetini kaybeder ve refüjdeki direğe çarpar.

        Kaza çok büyük değildir, ama şanssızlık bu ya, sürücünün beli kırılır, felçli kalır.

        Ortada bir başka araç olmadığı için sigorta şirketi ne hastane masraflarını öder, ne sürücüye tazminat.

        Kazada bir ikinci araç olsa, sürücünün ciddi bir tazminat alması mümkünken, ortada bir başka araç olmadığı için sürücü tek kuruş bile alamaz.

        Gerekçe de şudur: “Kişi kendi kusurundan kaynaklanan nedenlerle menfaat elde edemez.”

        Başka bir araç çarpsa ve sakat kalsa ciddi bir tazminat alacak.

        Kendisi başka bir araca çarpıp sakat kalsa yine ciddi bir tazminat alacak.

        Ama çocuğa çarpmamak için refüje çıkınca, “kendi kusurundan dolayı menfaat elde edemezsin”.

        Siz buna “sigorta” diyorsanız, kusura bakmayın ama ben demiyorum.

        Hak, hukuk ve adalet diyorsanız, ben demiyorum.

        Yürüyerek adaleti arayan Kılıçdaroğlu bilsin ki sorun sadece siyasi davalarda değil asıl adaletsizlik buralarda...

        Vatandaşın canını asıl bunlar yakıyor.

        İNTERNET SİTELERİ BİZİ SALAK ZANNEDİYOR

        İnternetteki haber sitelerinin sizi aptal yerine koymasından sıkılmadınız mı?

        Ben çok sıkıldım.

        Her gün rutin olarak izlediğim

        20 kadar internet haber sitesi vardı.

        Bu sayıyı giderek düşürüyorum.

        Nedeni beni aptal yerine koymaları ve benim de buna çok sinirlenmem.

        Öfkemin nedeni şu.

        Bir başlık görüyorum.

        Mesela “Bilmem kimden müthiş transfer”.

        Açıyorum. Aç ki, bulasın. Kırk sayfa geçiyor, başlıkta duyurulan kişi veya konu ortalıkta yok. Ya da bir ünlünün fotoğrafı ve altında “Öyle bir şey yaptı ki, hedef oldu” yazısı.

        Ulan ne oldu diye açıyorsun.

        Kırk yıllık bir arşiv derlemesi ve 150 sayfa.

        “Bilmem kim 1969’da bilmem ne dedi ve hedef oldu” diye başlıyor ve sürüyor.

        Tam bir “kerizleme” yeri.

        Bunu yapmalarının nedeni daha fazla sayfa gösterip daha fazla reklam geliri elde etmek.

        Hiçbir itirazım yok. Çok sayfa göstermek için çeşitli cinlikler bulabilirsiniz. Ama biraz yaratıcı olun.

        Tek yaratıcılığınız okuru salak yerine koymak olmasın.

        Ben de şimdi bu tür uygulamalar yapan internet haber sitelerini izleme listemden çıkarmaya başladım.

        Ama korkarım ki, yakında hiçbirini izlemeyeceğim.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Çok söylendi diye yalanların gerçeğe dönüşmediğini anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar