Yunanistan NATO üyesi değil mi?
TÜRKİYE uzunca bir süredir “hava savunma sistemi” arayışındaydı.
Körfez Savaşı’ndan bu yana zaman zaman Türkiye’nin hava savunma ihtiyaçları için NATO devreye girdi.
Diğer NATO ülkeleri, Türkiye’ye “geçici” olarak Patriot bataryaları yolladılar.
Rica minnet...
Neredeyse tüm NATO ülkelerinde var olan, hatta hiçbir tehdit altında olmayan Avrupa’nın küçük ülkelerinde bile bulunan Patriot’ları Türkiye bir türlü alamadı.
Sonunda birkaç yıl önce Türkiye, hava savunma sistemi için Çinlilerle bir ön anlaşma imzaladı.
NATO’da kıyamet koptu.
“Bu füzeler NATO’ya uyumlu değil, bu sistemi kuramazsınız” çığlıkları yükseldi.
Bu itirazların nedeni büyük ihtimalle, Türkiye’nin kaygılarının karşılığıydı.
Türkiye’ye yönelik tehdit bir NATO ülkesinden gelir veya bir NATO üyesi, Türkiye’ye yönelik tehdidin parçası olursa, muhtemelen NATO kodlu savunma sistemi işe yaramayacaktı.
Türkiye muhtemelen bu nedenle NATO dışı bir savunma sistemi istiyordu, NATO üyesi ülkeler ise muhtemelen aynı nedenle karşı çıkıyordu.
Çin’le yapılan ön anlaşma nihayete ermedi.
Türkiye şimdi yine NATO harici bir ülkeden, Rusya’dan savunma sistemi alıyor.
Şu anda dünyanın en gelişmiş sistemi olduğu iddia edilen S-400’ler gelecek Türkiye’ye.
Daha doğrusu iki batarya Rusya’dan alınacak, bir üçüncü S-400 sistemi ise Türkiye’de imal edilecek.
Bildiğimiz kadarıyla anlaşma böyle.
Ve şimdi yine NATO’daki “sözde” müttefiklerimizden itirazlar yükselmeye başladı.
“Türkiye’nin kararıdır karışamayız ama NATO’ya uygun değildir. NATO içinde kullanılamaz.”
Açıkçası ben müttefiklerimizin bu itirazını anlamakta güçlük çekiyorum.
Bildiğimiz kadarıyla komşumuz Yunanistan da bir NATO üyesi.
Daha önce çıktığı NATO’ya, Türkiye’nin 12 Eylül rejimi döneminde, daha doğrusu 12 Eylül darbesinden tam 38 gün sonra, Türkiye’nin yıllardır kabul etmediği dönüşü onaylamasıyla geri dönen Yunanistan da yıllardır Rus menşeli S-300 savunma sistemlerini kullanıyor.
İşin garabeti de burada zaten.
NATO üyesi Yunanistan, Rusya’dan savunma sistemi alırken kimse bir şey demiyor.
Sınırları sorunlu komşularıyla tehdit altındaki NATO üyesi Türkiye, Rusya’dan savunma sistemi alırken NATO üyesi bir ülkenin Rusya’dan savunma sistemi alması sorun oluyor.
Açıkçası bu durum NATO’nun en azından bazı üyelerinin Türkiye’ye uzun vadeli bakışları konusunda şüphe uyandırıyor...
‘DARBENİN BİR NEDENİ DE BU ’ İDDİASI
TÜRKİYE, NATO’nun askeri kanadından çıkan Yunanistan’ın NATO’ya dönmesine gerek Ecevit’in, gerekse Demirel’in başbakanlıkları döneminde izin vermemiş, 12 Eylül darbesinden hemen sonra 20 Ekim 1980 günü Kenan Evren, Yunanistan’ın NATO’ya dönme talebine Türkiye’nin uyguladığı şerhi kaldırmış ve tüm kararların oybirliğiyle alınmasını gerektiren NATO prosedürüne göre Yunanistan, NATO’ya geri dönebilmişti.
O dönemde Türkiye’de yapılan ABD destekli darbenin bir nedeninin de Yunanistan’ın NATO’ya dönmesini sağlamak olduğu ileri sürülmüş, ancak darbenin sansür ortamında bunu dile getirmek pek mümkün olamamıştı.
REFERANS
BENİ, Türkiye’de giderek daha fazla dini ağırlık hissettirmeye çalışan iktidarın uygulamaları dehşete düşürmüyor.
Onlarınki eşyanın tabiatına uyan bir durum.
Yapmayı vaat ettikleri bu, yaptıkları bu, yapacakları bu.
Beni daha fazla dehşete düşüren “sözde muhalefetin” tavrı.
Beni düşünceye sevk eden, muhalefetin de giderek daha fazla din referanslı bir siyaset ve eleştiri anlayışı içine girmesi.
Bu duyguyu ilk olarak Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde yaşadım.
Bir Ege adasında tatildeyim.
Güneşe uzanmışım, yanı başımda buz kovası içinde bir şişe beyaz şarap.
Cep telefonuma bir mesaj geldi:
“CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu.”
Haydaaaa!
Ekmeleddin Bey’i yıllardır tanırım. Severim de...
Ama CHP’nin adayı olması akıl alacak iş değil.
Erdoğan aday olmasa, AK Parti’ye cuk diye uyacak bir aday ama “dindar” kimliğinden ötürü CHP adayı.
O gün başlayan bu alışkanlık giderek güçlenmek suretiyle devam ediyor.
Geçenlerde Yılmaz Özdil’in haklı isyanına sahne olan Sözcü’deki Lütfü Oflaz güzellemeleri gibi.
Oflaz iyi adamdır, hoş adamdır, bildiğim kadarıyla namuslu, onurlu bir adamdır, ama o da siyasette “İslam” referanslı bir adamdır.
Ya da İhsan Eliaçık.
AK Parti’ye eleştirel baktığı için uzun süredir muhalif kesimlerin “baştacı”.
Niye?
İktidarı din referanslı eleştirdiği için.
Yahu kardeşim biz dinin siyasette kullanılmasını mı yanlış buluyoruz, yoksa dinin sadece bir parti tarafından kullanılmasını mı?
Hep beraber din eksenli siyaset yapacaksak, bırakın AK Parti yapsın.
Aslı varken taklidine gerek yok.
İŞTE ADALET
HIRSIZLIK, gasp, adam vurma, tehdit ve daha aklınıza ne gelirse hepsinden sabıkalı.
Daha önce 11 kez yakalanmış. Hepsinde de serbest bırakılmış.
Dün Tuzla’da bir polisi şehit etti.
Tek örnek bu mu?
Her gün birini vurup çıktığı ilk mahkemede serbest bırakılan hepimizin bildiği adamlar var.
Kimbilir benzeri daha neler var.
Anladınız mı Kılıçdaroğlu’nun “adalet” diye yürümesine niye milyonlar destek verdi.
CİNDY CRAWFORD İLE ISSIZ ADADA
METİN Hara adındaki zatın her yeri ve herkesi arayarak Adriana Lima ile olan aşkını anlatması, uluorta öpüşüp koklaşması bana eski bir fıkrayı anımsattı.
Belki unutmuşsunuz, belki duymamışsınızdır anlatayım.
Bir gün bir uçak kazası olur ve uçak okyanus üzerinde düşer.
Uçaktan iki kişi kurtulmuştur.
Biri şişman, kısa boylu bir adam, diğeri ise ünlü top model Cindy Crawford’dur.
Yüzerek bir ıssız adaya çıkarlar.
Günler geçer.
Sonunda olması gereken olur.
Cindy Crawford ile adam yatmaya başlarlar.
Bir, iki, üç gün derken bir gün adam, Cindy Crawford’un yanına gelir.
Elinde hindistancevizi liflerinden yaptığı bir bıyık vardır.
Cindy’ye, “Şu bıyıkları takar mısın?” der.
Crawford şaşırır “Niye?” der.
Adam, “Çok önemli, takman lazım” der.
Cindy Crawford bıyıkları takar.
Adam gömleğini ve pantolonunu da Crawford’a giydirir.
Dünya güzeli manken bir erkeğe dönüşür.
Ve adam, Cindy Crawford’un yanına oturur.
“Abi inanmayacaksın ama biliyor musun ben kiminle yatıyorum. Cindy Crawford’la” diye anlatmaya başlar.
Metin Hara’nınki de o hesap.
“İnanmayacaksınız ama ben kiminle beraberim” diye başlıyor.
Belli ki, kendi bile inanmakta güçlük çekiyor.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Siyaseti rakiplere karşı değil, ilkelerden yana olduğumuz için yaptığımız zaman.