Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        2005 yılında İsrail’in Irak’ı 3’e bölme planı olduğunu ve bir Kürt devleti kuracağını yazdım.

        Ciddiye almadınız.

        Güldünüz.

        Geçen yıl İsrail ile Suudi Arabistan’ın Türkiye’yi ve İran’ı destabilize etmek, karıştırmak ve güçsüzleştirmek için Kürt devleti kurulmasına destek olma konusunda anlaştıklarını ve bunu da saklamadıklarını yazdım.

        Bunu da önemsemediniz, takmadınız, üzerinde düşünmediniz, kafa yormadınız.

        Şimdi İsrail Başbakanı Netanyahu, “Kürt devleti kurulmalıdır” diyor.

        Onu da ciddiye almayacaksınız biliyorum.

        Ama bence bu dünya üzerinde ciddiye alınması gereken tek bir devlet varsa, ister beğenin ister beğenmeyin, ister sevin ister sevmeyin o devlet İsrail’dir.

        Hâlâ kafanızı toprağa gömecekseniz, gömün.

        Ama sonra ağlamayın.

        Tarihe de “Türkiye’nin bölünmesine, küçülmesine neden olanlar” diye geçmeye hazır olun.

        Bir kişi, bir parti değil.

        Hepiniz, hepimiz.

        Tüm uyarılarıma rağmen..

        Ben bile...

        **************

        BU NAMAZLAR NORMAL Mİ?

        BEN Türkiye’den uzaktayım ama Türkiye bana çok yakın.

        Garip ülkem benim.

        Yeni olayımız “Namazcılar” diyebileceğim türedi bir grup.

        Dikkat ediyor musunuz, bir süredir çok garip “namaz kılma” görüntüleri ve haberleri geliyor.

        Antalya’da birisi tramvay yolunda namaz kılıyor. İki metre önde, iki metre arkada kılsa haber olmayacak, ama o yolun tam ortasında kılıyor ki tramvay dursun ve haber olsun.

        Birkaç belediye otobüsü haberi geliyor. Otobüsü yolculara bırakıp namaz kılmaya giden şoför.

        Bir kadın, yolda otobüs şoförüyle namaz için durması talebiyle tartışıyor ve kavga çıkarıyor.

        Ve son olarak bir kadın bikinisiyle, pahalı bir beach’te herkesin ortasında namaz kılıyor. Görüntüleri her yere dağıtılıyor.

        Diğer yandan da muhafazakârlık nedeniyle elbiseleriyle denize giren bazı kadınların “ıslak tişört yarışmasından çıkmış” gibi duran fotoğrafları sosyal medyada dolaşıyor.

        Bana sorarsanız bunlar normal şeyler değil.

        Birileri bizimle dalga geçiyor ya da tezgâhlıyor.

        Normal değil, alıştık değil, bildik değil.

        Sanki arkasında bir hesap var gibi...

        **************

        DİNDARLIĞIN HANGİ KULVARINDASINIZ AYŞE HANIM

        “SİYASİ olarak taraf olan gazeteler, misyon gazeteleri, belirli bir ideolojiye angaje olmuş gazeteler, fikirleriyle uyuşmayan ya da zıt düşen gazetecilerle çalışmama özgürlüğüne sahiptir ve fikir ayrılığına düşünce yollarını ayırabilirler” demiştim 3 gün önce.

        Çünkü Nuray Mert’in Cumhuriyet’ten “gönderilmesine” basın özgürlüğüne vurulmuş darbe olarak bakanlar ya da “Yazarları düşüncelerinden ötürü hapiste olan bir gazete nasıl olur da fikirlerini beğenmediği için Nuray Mert’i kovar” diyorlardı.

        Bu yazım üzerine bir kadın gazeteciden soru geldi:

        “Dindarım, Akit’te yazabilir miyim?” diye soruyor.

        Soruyu soran Ayşe Baykal... Hürriyet’in internet sitesinde köşe yazan bir hanımefendi.

        Kendilerini düzenli olarak okuduğumu söyleyemeyeceğim, kusuruma bakmasın.

        Ancak Ertuğrul Özkök’ün kendisinden sık sık bahsetmesinden dolayı tanıdım.

        Bazen de okuyorum.

        Akit Gazetesi’nde yazıp yazamayacağına karar verecek olan ben değilim, ama madem sormuş fikrimi söyleyeyim.

        Sayın Baykal, kendi deyiminizle “dindar” olmanız ya da benim baktığım yerden “dindar görünmeniz”, muhafazakâr ya da İslamcı basında her istediğiniz yerde iş bulabileceğiniz, yazı yazabileceğiniz ya da fikir beyan edebileceğiniz anlamına gelmiyor zannederim.

        Bunu siz benden daha iyi biliyor ya da hissedebiliyor olmalısınız, ama ben yine de söyleyeyim.

        Şu anda “dindar”lar arasındaki ayrışma, dindar olduğunu sergileyenler ile seküler yaşam tarzını savunanlar arasındaki ayrışmadan çok daha keskin ve şiddetli.

        Eski Türkiye’de bizler kendi aramızda çok şiddetli tartışmalar yapardık ve hâlâ yapıyoruz, ama bizim kendi aramızdaki tartışmalar, bugün “dindar” veya “siyasal İslamcı” yazarlar arasındaki tartışmaların yanında anaokulu çocuklarının kavgası gibi kalıyor.

        İslam siyasallaştığı oranda kendi içinde fraksiyonlara bölündü.

        Daha sonra fraksiyonların her biri daha küçük fraksiyonlara bölündü ve şu anda sadece Türkiye’de değil, dünyada bile yüzlerce farklı “İslamcılık” anlayışı hâkim.

        Bunlar arasındaki tartışmalar o kadar keskin ki, sıklıkla birbirlerini tekfir etme noktasına taşınıyor.

        Birbirlerine yağdırdıkları hakaret ötesi eleştiriler, bazen bizlerin aklına bile sığmıyor.

        Bunun üzerine Türkiye’de bir de siyasal kişilikler üzerinden ikinci bir bölünme var ki, bu meseleyi daha da komplike hale getiriyor.

        Bu nedenle Akit’te yazabilir misiniz emin değilim.

        Çünkü siyasal İslam’ın hangi kulvarında koştuğunuzu bilmiyorum.

        Yazılarınızdan bunu net bir biçimde çıkaramadım ki, bu da Akit’in pek hoşuna gitmez.

        Bu yüzden bence oturun oturduğunuz yerde.

        Hürriyet için sadece “dindar” bir yazarsınız ve muhafazakâr kitleyi temsil ettiğinizi düşünüyorlar.

        Akit’e gitmeye kalkarsanız yarın kendinizi dımdızlak ortada bulabilirsiniz.

        **************

        EĞLENMEK

        TÜRKİYE’den mümkün olduğunca haber almamaya çalıştığım bir coğrafyadayım.

        Fransa’nın güneydoğusunda, feria’ları dolaşıyorum.

        Bask bölgesinin mini mini kentlerinde, halkın hep birlikte eğlendiği mini bayramlarda.

        Bu bayramların bir kuralı var, herkes ya beyaz giyiyor ya kırmızı. Ya da kırmızı-beyaz.

        Nedeni şu: Zengin fakir ayrımı olmasın, herkes eşit biçimde eğlensin. Kimse üstünlük taslamasın, kimse kendini kötü hissetmesin.

        Tanıdık bir tavır değil mi?

        Sabahlara kadar yiyilip içiliyor, dans ediliyor, eğleniliyor.

        İki gece önce Dax feria’sındaydım.

        185 bin kişi katılmış eğlenceye.

        Tek bir olay yok, bir kişinin bile burnu kanamamış.

        Peki kaç güvenlik görevlisi vardı tahmin edebilir misiniz?

        Söyleyeyim: 185 polis, 200 gönüllü.

        Gün boyunca 210 ton içki tüketilmiş.

        Tek bir olay olmadan.

        **************

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Okulların başarı oranları ile kamuda iş bulabilme oranları paralel olduğu zaman.

        Diğer Yazılar