Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ÖNCEKİ gün Türkiye’nin en önemli haberi neydi?

        Hangi manşet sosyal medyada, internet medyasında hemen her yerde geniş biçimde kullanıldı?

        Çok açık biçimde Habertürk’ün 17 Ağustos depreminin yıldönümünde “deprem uzmanları” ile yaptığı röportaj serisinin ilk bölümü olan Celal Şengör’ün sözleri güne damgasını vurdu.

        Habertürk’ün manşetinde sevgili dostum, “Depremin eli kulağında, en fazla 7.6” diyor ve ekliyordu: “Felaketi bekliyoruz. Türkiye bağımsızlığını kaybedebilir.”

        Celal Hoca’nın “Türkiye bağımsızlığını kaybedebilir” diyerek kastettiği şu: “Türkiye’nin en büyük kentleri ve ekonomik can damarları depremle yerle bir olacak. Bunun altından kalkmak çok zor. Dışarıdan yardım ve müdahale gerekebilir. Bu da bağımsızlığımızın kaybı demektir.”

        Bu sözleri duyan herkes pek bir şaşırdı, pek bir heyecanlandı, pek bir korktu.

        Peki Celal Şengör bu sözleri ne zaman söyledi:

        Habertürk’te önceki gün çıktığına göre, ondan önceki gün söyledi diye düşünüyorsunuz değil mi?

        Hayır efendim, yanılıyorsunuz.

        Celal, “İstanbul’da büyük bir deprem olabilir ve Türkiye’nin bağımsızlığına mal olabilir” cümlesini ilk kez bundan tam 18 yıl önce, 17 Ağustos depreminden hemen sonra söyledi. Hem de üst üste.

        Sonra!

        2000’de bir daha söyledi.

        2001’de bir daha söyledi.

        2002’de bir daha söyledi.

        2003’te bir daha söyledi.

        2004’te bir daha söyledi.

        2005’te bir daha söyledi.

        2006’da bir daha söyledi.

        2007’de bir daha söyledi.

        2008’de bir daha söyledi.

        2009’da bir daha söyledi.

        2010’da bir daha söyledi.

        2011’de bir daha söyledi.

        2012’de bir daha söyledi.

        2013’te bir daha söyledi.

        2014’te bir daha söyledi.

        2015’te bir daha söyledi.

        2016’da soran olmadı söylemedi.

        2017’de bir daha söyledi.

        Ve Türkiye her söylendiğinde bu sözlere şaştı, panikledi, “Eyvah” dedi.

        Başka da hiçbir şey yapmadı.

        1999’dan beri “deprem vergisi” adı altında vergi ödedik. Milyonlar toplandı.

        Onlarla da otoyol yapmışız, Maliye Bakanı öyle söylemişti.

        Ve bu arada bir deprem olur da çoğumuz ölmez isek eğer, Şengör önümüzdeki sene yine aynı şeyi söyleyecek ve biz çok şaşıracağız.

        Sonunda bir gün Celal Hoca’nın ve diğer bilim adamlarının “Olacak” dediği deprem olacak.

        Binlerce insan ölecek.

        Türkiye’nin önüne muazzam bir fatura çıkacak.

        O gün yine şaşıracaksınız.

        Ama ölmez sağ kalırsam ben hiç şaşırmayacağım.

        ************

        TEK SORAN TSK

        Celal Şengör’ün, “Önlem almazsak, hazırlanmazsak, yapı stokumuzu depreme hazır hale getirmezsek, bilime sırt çevirirsek büyük İstanbul depreminde yüz binlerce insan ölebilir ve Türkiye bağımsızlığını kaybedebilir” diye 18 yıldır yaptığı uyarıya bir tek kurum, “Bize bir anlat bakalım” demiş.

        Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK).

        Henüz daha kumpas davaları açılmadığı, Balyoz ve Ergenekon’la TSK’nın içi boşaltılmadığı, FETÖ’cüler kontrolü ele alamadığı için o sıralarda sadece TSK Şengör’ü ve başka bilim adamlarını davet edip “Anlatın bakalım neler olacak. Nasıl önlem almalıyız?” diye sormuş.

        ************

        SERVİS TERÖRÜNÜN SUÇ ORTAKLARI

        Dün gazetelerde “inanılmaz” bir haber vardı.

        Ve hiçbir gazetenin hakkını tam anlamıyla veremediği bir haber.

        Habertürk küçük de olsa manşetin tepesine taşımıştı, diğerleri onu da becerememişti.

        Haber şu: 3 yaşındaki Alperen, servis aracında uyuyakalınca hem servisin hostesi hem de sürücüsü minik çocuğu fark etmemiş, servis aracı otoparka bırakılmış. 8 saat güneşin altındaki panelvanda kapalı kalan çocuk sıcaktan ve havasızlıktan hayatını kaybetmişti.

        Her gün milyonlarca çocuk servisle okula gittiğine göre bu büyük bir haber, eskilerin tabiriyle 9 sütuna manşetlik bir rezaletti.

        Benzer bir olay bir arkadaşımın kızının başına gelmişti. Allah’tan okul dönüşü serviste unutulduğu için aile hemen aramış, 2 saat sonra çocuk serviste uyurken bulunmuştu.

        Belli ki, bu tip şeyler sık sık oluyor.

        Peki bu servisler neci, kimci bilen var mı?

        Hepimiz çocuklarımızı okula kaydettirirken okulu araştırıyoruz, iyi mi kötü mü inceliyoruz, maddi gücümüzün sınırlarını zorlayarak çocukları bu okullara kaydettiriyoruz da, acaba kaçımız çocuklarımızı okula götürüp getiren servislerin yetkinliğini araştırıyoruz?

        Büyük ihtimalle pek azımız. Binde birimiz.

        Bu servislerle anlaşan okullar da genelde pek bir inceleme yapmadan fiyata ya da okula en fazla komisyon verene bakarak bir servis belirliyorlar ve çocuklarımız onlara emanet ediliyor.

        Sonra da karşımıza çocuk tacizinden sabıkalı şoförler, çocuğu araçta unutup öldüren hostesler, sürücüler çıkıyor.

        Bu servislerin bir standardı, bir denetimi yok mu?

        Öğrendik ki, kamyon terörünün ardında bir grup rüşvetçi polis varmış.

        Peki bu servis terörünün ardında kim var?

        Suç ortakları kimler?

        RİVA’DA PİS KOKULAR

        Yazmayayım, kızmayayım diyorum ama duramıyorum.

        Galatasaray Spor Kulübü’nün divan kurulu toplantısındaki rezaleti gördünüz.

        Galatasaray Başkanı tarafından hiç hak etmediği halde Galatasaray Futbol Takımı’nın sahibi Sportif AŞ’nin yönetimine getirilen biri, oradan ayrıldıktan sonra başkanı ve yönetim kurulunu hakaretlerle eleştiriyor ve acayip ithamlarda bulunuyor.

        Başkan Özbek’e müstahak.

        O biri kürsüden yönetime hakaret ederken, yönetimde yer alan bir başka yakışıksız ona sövüyor. Sonrası rezalet.

        Ve biz daha bu rezaleti hazmedemeden yenisi patlıyor.

        Galatasaray Spor Kulübü’nün Riva projesini gerçekleştirmek üzere ihaleyi kazanan şirket, bir anda sözleşmeyi imzalamadan kazandığı ihaleden çekiliyor.

        Bana göre şaşırtıcı değil. Adı sanı duyulmamış bir şirketin bu işi yapmayacağı zaten baştan belliydi ve ben de bunu söylemiştim.

        Sıra ikinciye geliyor.

        İlk şirket bu işten Galatasaray’a 942 milyon TL verecekken, ikinci gelenin vereceği pay 761 milyon TL. Ama daha da önemlisi oran çok daha düşük. Yani beklenenin üzerinde gelir oluşsa bile Galatasaray’ın payı düşük kalacak.

        “Riva’dan 3 milyar gelecek” diyen başkanın bir mumu daha yatsıya varmadan söndü.

        Gele gele 761 milyon TL gelecek, O da bu şirket bu işi yaparsa.

        Peki diyelim ki hiç kimse yapmadı, ne olacak?

        Olacağı söyleyeyim, araziler TOKİ’nin garanti ettiği para karşılığı TOKİ’ye kalacak.

        Galatasaray Başkanı Dursun Özbek, TOKİ ile yaptığı sözleşmeyi genel kuruldan yani asıl mal sahibinden saklıyor; çünkü bu rezalet ortaya dökülürse kaçacak yeri yok.

        Ve ben bu işlerin arkasında pis kokular alıyorum.

        Bu kokuyu tüm Galatasaraylılar alıyor.

        ************

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Hayatı boyunca sporla ilişkisi olmamış tipler, spor kulübü başkanı olamadığı zaman.

        Diğer Yazılar