Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        OKUYACAĞINIZ yazıyı önceki gün kaleme aldım. Yani dün yayınlanacaktı. Dün okuyacaktınız.

        Köşeye sığmayınca bugüne kaldı.

        Gerçi dün Oray da bu konuyla ilgili yazmış ama ben “hafiften” bayatlamış gibi de olsa iki günlük bu yazımı paylaşmak istedim.

        CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Adalet Yürüyüşü’ sırasında çekilmiş fotoğraflarından bir albüm yapılmış ve yayınlanmış.

        Albümü görmedim ama albümden çıkan bir kare, dün bütün internet ortamında yer buldu.

        Fotoğrafta Kemal Bey, kızıyla birlikte yürüyüş sırasında konakladığı karavanda yemek yiyor.

        Üzerinde kendisine hafiften bol gelen bir pamuklu atlet, pilav ve patlıcan yemeğine benzer çoğu yenmiş bir tabak... Ortada bir toprak kâsede yoğurt. Tabağa dayanmış bir çatal. Kemal Bey ise elindeki kaşığı yoğurda daldırmış.

        Masaya kâğıt havlular serilmiş. Masanın yanında ise bir naylon poşet. İçinde muhtemelen ekmek.

        Düşüncem şu: Kemal Bey, bu fotoğrafı halktan biri olduğunu ve ne kadar sade olduğunu göstermek için çektirmiş ve servis ettirmiş.

        İyi de bu fotoğraf son derece kötü görünen bir kare.

        Bırakın servis ettirmeyi, bir gazeteci şans eseri böyle bir kare çekse, insan ‘Lütfen bunu yayınlamayın. Çok çirkin bir fotoğraf’ diye ricada bulunur.

        O denli kötü.

        Kemal Bey’e bir hatırlatma yapmak isterim.

        Bu ülkenin kurucusu, çok şeyimizi borçlu olduğumuz Atatürk’ü hatırlatmak...

        Mustafa Kemal, Türk değil, dünya siyasi tarihinin muhtemelen en şık, en iyi giyinen, en tarz lideriydi.

        Kemal Bey, acaba hem ülkenin hem partisinin kurucu liderinin böyle çekilmiş tek bir fotoğrafını bulabilir, gösterebilir mi?

        Gösteremez; çünkü Atatürk böyle bir fotoğraf asla çektirmezdi.

        Bırakın böylesini çektirmeyi, çok iyi biliyoruz ki Mustafa Kemal Atatürk, çekilen tüm fotoğraflarını alır, beğenmediklerini, kötü göründüklerini yırtıp atar, tarihe çirkin bir görüntü bırakmak istemezdi.

        O da halktan biriydi ama halktan biri olduğunu göstermek için pespaye fotoğraflara ihtiyaç duymazdı.

        Sakın yanlış anlamayın, herkesin evinde istediği gibi dolaşma, pijamayla, donla gezme hakkı vardır.

        Ama bir siyasetçi için böyle bir fotoğrafı yayınlatmak hiç hoş bir şey değil.

        Yakışmadı Kemal Bey.

        Belli ki, o foto muhabiri karavana girerek çekmiş bu fotoğrafı ve sizin haberiniz varmış.

        Bir konuğun karşısına böyle çıkmak bile hiç hoş değil Kemal Bey.”

        ************

        DUBLE PİLAV GÖBEĞİ

        DÜN de Hürriyet Gazetesi’nde o fotoğrafı çeken muhabirin sözleri yer aldı.

        Fotoğrafın izinli olarak çekildiğini ve izinli olarak yayınlandığını anladık.

        Hatırlarsanız, yürüyüş sırasında Kemal Bey’in kilo vermek bir yana hafiften göbek yaptığını yazmıştım.

        Sofrada hem bulgur hem de pirinç pilavı olduğunu öğrendik muhabir Selahattin Sönmez’in anlatımından.

        Hem pirinç, hem bulgur pilavını yersen, elbette yürüyüş sırasında bile kilo alırsın.

        ************

        SİGORTA OTOPARKI

        İSTANBUL’da bir kez daha fırtına, sağanak ve dolu yağacağı yolunda meteorolojiden uyarılar yapılınca, cep telefonuma bir mesaj geldi.

        Bir sigorta şirketinden.

        Dolu yağışı beklendiğini belirterek otomobillerimizi kapalı garajlara çekmemizi söyleyen bir mail.

        “Biz uyardık” diyerek sorumluluktan kaçma yöntemi.

        İyi de, dolu ihtimali var diye milyonlarca insan otomobilsiz mi yola çıkacak?

        Hadi de ki, çıktılar.

        Türkiye’nin neresinde bu kadar aracı alacak kapasitede kapalı otopark var.

        Keşke bir de onu söyleselerdi.

        ************

        BU YAZIDAN BUNU ANLAMAK

        ALLAH’ım, aklıma mukayyet ol.

        Dün Demet Şener’in bikinili fotoğrafının eleştirilmesine karşı çıkıp, “40 yaşında, son derece güzel, fit bir kadın. Gayet özgüvenle koymuş fotoğrafını. Size ne? Onu da mı sözde muhafazakârlık mengenesinin içine sıkıştırmak istiyorsunuz” diye yazdım.

        Bu yazıdan kim alınmış biliyor musunuz?

        Bazı kilolu kadınlar.

        Ve bana gerek mail, gerek sosyal medya yoluyla türlü eleştiri ve hakaret.

        Bu yazıdan şişmanlara yönelik bir hakaret çıkaran kafaya ne diyebilirim ki!

        “Allah’ım aklıma mukayyet ol”dan başka.

        Belli ki, bunları yazanların aklına mukayyet olmamış kimse.

        ************

        O SÖKÜĞÜ KENDİMİZ DİKELİM

        TÜRKİYE’nin hiç tartışmasız en güzel bölgesi Ege’nin kuzey kıyılarıdır.

        Hayli yıpratmamıza, çirkin binalarla hayli kirletmemize karşın güzelliğini koruma konusunda inatçı bir bölgemizdir.

        Bu bölgenin en güzel yerlerinden biri olan Ayvalık’taki Şeytan Sofrası adlı alan, geçen hafta yakıldı.

        Belli ki, imar amaçlı.

        Şimdi herkes söyleniyor, kınıyor, konuşuyor.

        Ben ise somut bir şey öneriyorum.

        Ayvalık halkı, ki aydın, bilinçli bir halktır, alsınlar ellerine onar, yirmişer fidan ve gidip yakılan bölgeye diksinler.

        Yakılan yeri daha gür, daha sık bir orman olarak yeniden yeşertsinler.

        Kimseyi beklemesinler.

        Orada oluşturulan söküğü kendileri diksinler.

        Ayvalıklı Hülya Avşar.

        Başı çeker mi acaba?

        ************

        ŞEYTAN, KALKAN ARIYOR

        “ŞEYTAN” Rıdvan Dilmen’in magazin gazetesi Kelebek’e verdiği “hayli siyasi” röportajla ilgili çeşitli değerlendirmeler yapıldı.

        Ertuğrul Özkök, Rıdvan’ın egosunun röportajdan fışkırdığını ve bu kadar şişik egoyu biraz indirmek gerektiği tavsiyesinde bulundu Rıdvan’a.

        Ben ise Rıdvan’ın verdiği röportajın satır aralarını bu şekilde okumadım.

        Bence Rıdvan orada egosunu sergilemekten öte bir şey yapıyor.

        Kendine kalkan oluşturmaya çalışıyor.

        Üzerine gelinmesini engellemek, eleştirilerin önünü kesmek, kendine bir kalkan oluşturmak için Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesine ne kadar yakın olduğunu vurgulamaya çalışıyor.

        “Ben bildiğiniz futbolcu Rıdvan değilim. Ben artık Erdoğan ailesinin içindeyim. Beni eleştirirseniz, aileden birini eleştirmiş olursunuz. Dikkat edin” demeye çalışıyor.

        ************

        KAYBEDEN MAYMUN OLSUN MU?

        BU ülke insanının büyük bölümü ne yazık ki, ırkçılığın ne olduğunu tam olarak anlayamıyor.

        Fenerbahçeli bir taraftar, Gomis’e “Maymun” demiş.

        Haklı olarak kıyamet koptu.

        Bunu yazan kişi, muhtemelen bunun ırkçılık olduğunun bile farkında olamayacak bilinç düzeyinde.

        Irkçılık yapmak kastıyla hareket etmemiş olsa bile bu düpedüz bir hakaret. Çirkin demeye çalışmış.

        Ama benim kendisine bir önerim var.

        Ekranda gördüğüm kadarıyla, Gomis maymun falan değil, bayağı bayağı yakışıklı bir adam.

        Gomis ile kendisine maymun diyen genç beraber bir akşam dışarı çıksınlar. Birkaç mekân dolaşsınlar. Bakalım kadınların gözünde Gomis mi daha yakışıklı, yoksa kendisi mi?

        Kadınlar karar versin.

        ************

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Kavak gölgesine yatan it, gölgeyi kendi gölgesi zannetmediği zaman.

        Diğer Yazılar