Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TOPLUMUN adalet duygusunu derinden sarsan pek çok olay oluyor her gün.

        Sıradan vatandaşın davaları bir yana, “FETÖ ile mücadele” kapsamındaki davalarda ve olaylarda da artık gözümüzün içine içine sokulan “saçmalık” boyutunda adaletsizlikler var.

        FETÖ’cü damatların salıverilmesi olayları henüz hafızalardan silinmemişken, “Arkası olan FETÖ’cüler serbest bırakılır” cümlesi kafalarda derin soru işaretleri yaratırken, birkaç gün önce gözaltına alınan Konyaspor Başkanı Ahmet Şan, hızla mahkemeye çıkarılıp hızla serbest bırakıldı.

        Şan’ın FETÖ’cülerle yakın ilişkilerinin yanı sıra telefonunda ByLock yüklü olduğu halde serbest bırakılması bir nebze vicdan sahibi olanlarda ciddi rahatsızlık yarattı.

        Öyle ya, kendisini arayan ve bazılarını açmadığı telefonlarda ByLock var diye Kadri Gürsel hâlâ tutukluyken, Konyaspor Başkanı’nın telefonundaki ByLock’a rağmen hızla serbest bırakılması haliyle epey bir soru işareti yarattı.

        Bu konuyla ilgili arayan bir dostum şöyle bir bilgi verdi:

        “Konyaspor Başkanı Ahmet Şan serbest bırakıldı ama yeniden tutuklanacak. Bu geçici bir serbest bırakma.”

        Şaşırdım.

        “Madem tekrar tutuklanacak, niye serbest bırakıldı?” diye sordum.

        Verdiği bilgi çok ilginçti:

        “Şan’ın üzerinde çok sayıda gayrimenkul var. Bu gayrimenkuller kendisine ait değil. Yediemin gibi bunlar onun üzerinde görünüyor, ama aslında başkalarına ait. Tutuklansaydı üzerindeki mallara FETÖ saikiyle elde ettiği gerekçesiyle el koymak gerekecekti. Bu da o malların asıl sahiplerinin mağdur olmasına yol açacaktı. Şan şimdi o malları devredecek. Sonrasında yeniden tutuklanabilir.”

        Bu iddia ciddi birine ait.

        Eğer öyle ise Ahmet Şan’ın üzerindeki mallar kime ait, doğrusu çok merak ediyorum.

        Şan’ın mal varlığını yakın takibe almak gerektiğini düşünüyorum.

        ************

        HASTALIK DEĞİL

        KEMAL Kılıçdaroğlu, “Erdoğan’da Kılıçdaroğlu hastalığı var” dedi.

        Kastettiği şu olmalı: “Erdoğan sürekli benimle uğraşıyor. Benden başkasını eleştirmiyor, hedefinde hep ben varım.”

        Doğru mu?

        Doğru.

        Hem de süper doğru.

        AK Parti Genel Başkanı olarak Erdoğan’ın hedefinde her zaman Kılıçdaroğlu var.

        Bunun nedeni çok açık.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti’yi kurduğu günden beri siyasette bir tek şeyi gerçekleştirmeye çalışıyor.

        2 partili bir siyaset ortamı.

        Bir sağ parti, bir de sol parti.

        Çünkü biliyor ki, böyle bir “düalite” içinde Türkiye’de hep sağ iktidar olacak, yani kendi partisi.

        Merkezde bir başka partinin gelişmesini, büyümesini istemiyor.

        Hele hele başkanlık sistemine geçişten sonra CHP isterse yüzde 49.9 oya ulaşsın, 50.1 ile her daim iktidar olabileceğini biliyor.

        Siyasetini de bu hesap üzerine kurguluyor.

        Bu yüzden de sürekli olarak Kılıçdaroğlu’yla uğraşıyor. Daha doğrusu CHP Genel Başkanı’yla uğraşıyor.

        Üstelik Kılıçdaroğlu’nun tarz, siyaset gücü, potansiyel olarak kendisiyle başedemeyecek düzeyde olduğunun farkında.

        Ringde her seferinde nakavt ettiği bir rakiple karşılaşmak isteyen bir boksör gibi.

        Bu taktik 15 yıldır Erdoğan’ı şampiyon yaptı.

        Bakalım daha ne kadar tutacak...

        ************

        İNCESTUS

        OKURLAR yazıyor: “Bu Murat Başoğlu rezaleti hakkında tek satır yazmayacak mısın?”

        Hayır yazmayacağım.

        Son yılların değil, hatırladığım tüm zamanların en büyük rezilliği hakkında yazmak istemiyorum.

        Ama ille de istiyorsanız bir şeyler anlatayım.

        Ensest ilişki tüm tarih boyunca, bazı istisnalar hariç hemen hemen tüm toplum ve kültürlerde lanetlenmiş bir ilişki türü.

        Kelimenin kökü Latince “incestus”.

        Yani “cestus” sıfatının “in” ekiyle olumsuzlanmış hali.

        “Saf olmayan, temiz olmayan, pis, kirlenmiş” anlamına geliyor.

        İlkel toplumların bazılarında görülen, kimi küçük ilkel ada kabilelerinde rastlanan, Eski Roma’da birkaç örneği bilinen, Mısır’da firavunların soylarının saflığını korumak için sadece firavunlara verilen bir ayrıcalık olarak görülen “aile içi cinsellik”.

        Bunun ille de cinsel ilişkiyle sonuçlanmış olması da gerekmiyor.

        Sıklıkla çocuklara yönelik cinsel istismarla karıştırıldığı için hukuki olarak da kafaları karıştıran bir durum.

        Yetişkinlerde, karşılıklı rızayla olduğu zaman, hukuki olarak ceza kanunlarında da karşılığı pek yok.

        Toplumsal olarak lanetlemekten başka elden bir şey gelmiyor.

        Yıllar önce bu köşede, Anadolu’nun bir ilinde tanık olduğum böyle bir rezaleti yazmıştım.

        Sık sık ava gittiğim bir köyde, genç bir adam, amcasının kızıyla evlenmişti.

        Daha sonra genç adam, eşini köyde bırakarak Türkiye’yi terk etmişti.

        Oğlanın babası da hem gelini hem yeğeni olan kızı hamile bırakmıştı.

        Ben de o gün o köye gitmeyi bırakmıştım.

        Yani böyle rezillikler ne yazık ki her yerde karşımıza çıkabiliyor.

        Tabii burada Murat Başoğlu kadar yeğeninin de “lanetlenmesi” gerektiğini unutmamak lazım.

        Ve galiba en iyisi, böyle haberleri çok da uzun süre gündemde tutmamak.

        Çünkü utanması olmayanların yerine biz utanıyoruz.

        ************

        KARIŞMAYIN, KARIŞMAYALIM

        ALMAN Sosyal Demokrat Partisi’nin başbakan adayı Martin Schulz, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seslenerek, “Almanya’nın içişlerine karışma” demiş.

        Haklı.

        Bir ülke, başka bir ülkenin içişlerine karışmamalı.

        Ama bu yolu açanların kendileri, yani Alman siyasetçiler olduğunu Schulz’a hatırlatmak gerek.

        Alman siyasetçiler de yıllardır Türkiye’nin içişlerine fazlasıyla karıştılar.

        Haklısınız.

        Karışmamak gerek.

        Ama önce siz karışmayı kesin.

        Kimbilir belki de bilerek yapıyorsunuz, ama karışmanız Türkiye’de en büyük zararı muhalefete veriyor!

        ************

        GÖRMÜŞ OLMALI

        TWITTER’da bir kadın, ilginç bir paylaşım yapmış.

        Profil fotoğrafına ve paylaşımlarına bakılırsa muhafazakâr dünyadan bir kadın.

        Şöyle diyor paylaşımında:

        “Atatürk’ün sünnetsiz olduğunu hepimiz biliyoruz.”

        Yaş itibarıyla bizzat bilmesi pek mümkün görünmüyor.

        “Hepimiz”den kastı kaç kişi onu da bilemiyorum.

        Ama abartmış bence.

        ************

        #Frenedeğilkuralagüven

        İÇİŞLERİ Bakanlığı, bayram tatili sırasında yollarda meydana gelen kazaları bir nebze azaltmak için köşe yazarlarından bir ricada bulunmuş.

        “Frenedeğilkuralagüven” hashtag’ini yazılarımızda kullanmamızı rica etmiş.

        Keşke burada yazdığımız birkaç kelimeyle trafik kazalarını azaltabilsek, ama yine de denemekte fayda var.

        Frene değil kurala güvenin.

        Not: Yine de frenleriniz bakımlı olsun.

        ************

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Umutsuzluğun, başarının en büyük düşmanı olduğunu unutmadığımız zaman.

        Diğer Yazılar