Büyükelçinin başının altından çıkamayacak büyüklük
ABD’nin Ankara Büyükelçisi’nin üst düzey bir elçi olmadığını ve ABD’nin Türkiye’ye verdiği önemi gösterdiğini vize krizinden bir gün önce yazmıştım.
Şimdi Büyükelçi Bass’ın vize krizinin sorumlusu gibi gösterilmesi ve Türkiye’ye yönelik bu yasağın Büyükelçi Bass’ın şahsi inisiyatifiyle alındığını düşünmek ise büyük bir “saflık” olacaktır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim bir büyükelçimiz böyle bir şey yapsa, onu orada bir dakika bile tutmayız” diyor, elçinin genel tavrıyla ilgili olarak.
Peki sizce Erdoğan, bunların bir büyükelçinin, hele Bass kalibresinde bir büyükelçinin başının altından çıkamayacak kadar “büyük sorunlar” olduğunu bilmiyor mu?
Elbette biliyor.
Biliyor ama Amerikan yönetimine kapı aralıyor.
Yani diyor ki: “Siz büyükelçiye yıkın sorumluluğu ve gelin bu işi temizleyelim.”
Yoksa Büyükelçi Bass’ın ABD Dışişleri Bakanlığı’na sormadan, Beyaz Saray’ın onayını almadan, Pentagon’a danışmadan böyle bir sert adım, hatta tekme atmayacağını bilmemesi mümkün mü?
Tabii büyükelçiye de aynı oyun oynatılıyor.
Büyükelçi de “Bana Washington’dan talimat geldi” demiyor ve “Ben yaptım” diyerek o da giderayak arkasındaki kapıyı aralık bırakıyor. Diplomasinin “uzlaşma” yolunu tıkamamaya gayret ediyor.
Bu iş çözülür mü?
Bu tamamen ABD’nin niyetine bağlı.
ABD şimdilik, “Sen benim adamlarımı rehin alırsan ben de başka yollara saparım” diyor.
Türkiye Gülen için sıkıştırdığı anda, ABD Gülen’i yerinden oynatmadan başka hamle yapıyor.
Amerikan Devleti bu işi uzatır, gerilimi tırmandırırsa, biliniz ki Türkiye’yi belirli bir vadede Kuzey Kore’leştirme, Suriye’leştirme, Irak’laştırma eğiliminde demektir.
Not: Bu yazı ABD Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasından yaklaşık 6 saat önce yazıldı.
**************
BİLEK GÜREŞİ
BEN, ABD’nin Türkiye’ye karşı gerilimi tırmandırma politikasının, Beştepe Külliyesi’nde bir rahatsızlık yarattığını düşünmüyorum.
Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan, gücünü göstermek, güçlü görünmek için bilek güreştirmeyi seviyor.
Hele hele bunu güçlü rakiplerle yapmayı daha da çok seviyor.
Bunun liderliğini ve liderlik etkisini pekiştirdiğini düşünüyor ve kendi tabanı nezdinde bunda haklı.
Rakibinin güçlü olmasından keyif alıyor.
Bu bilek güreşlerini kazanamasa bile, masadan da yenik ayrıldığı yolunda bir izlenim uyandırmamayı başarıyor.
**************
HÂLÂ 1 MART
GEÇTİĞİMİZ günlerde Türkiye’nin Kuzey Irak’ta, Suriye’de geldiği noktanın ve ABD ile ilişkilerde yaşadığı sorunların 1 Mart Tezkeresi geçmediği için başımıza gelen olaylar olduğunu yazdım.
Katılan oldu, katılmayan çok oldu.
O dönemde ABD ile o görüşmeleri yürüten Büyükelçi Deniz Bölükbaşı, Hürriyet Gazetesi’ne verdiği mülakatta, “Hâlâ 1 Mart Tezkeresi’nin bedelini ödüyoruz” dedi.
İşin göbeğindeki adam böyle diyorsa benim söylediklerim de doğrudur herhalde değil mi?
**************
BİR DİKKAT TACİRİ OLARAK E.Ö.
ERTUĞRUL Özkök, ki ben kendisine “Ertuğrul Abi” derim, “dikkat o...pusu” dememe kızmış.
Tabii gerçekten kızmamıştır, kızmış gibi yapıyor.
“Dikkat taciri gibi daha nezih bir kelime kullanabilirdin” demiş.
Sevgili Özkök, o tanım İngilizce’de aynen yazdığım gibi “attention whore”.
Ben de bir şeyi adlı adınca yazmayı severim.
Senin sevdiğin tabirle “dikkat tacirliği”nde uzak ara 1 numara olman ise hiç şaşırtıcı değil.
Köşende kullandığın kendi fotoğrafların bile senin “dikkat tacirliği” ötesine taştığını gösteriyor.
Ama merak etme, birlikte gideceğimiz ilk seyahatte ben yine senin fotoğraflarını her istediğinde çekeceğim.
Çünkü artık Kate Moss’tan bile daha profesyonel poz veriyorsun, ben de kendimi Mert Alaş gibi iyi bir fotoğrafçı zannediyorum sayende.
**************
‘ZOR’UN ÖRNEĞİ
ETRAFTAKİ boşanma ve ayrılık hikâyelerini görüp okudukça Çağla Şıkel ile Emre Altuğ ikilisi gözümde giderek büyüyor.
Yürümeyen bir evlilik nasıl adam gibi bitirilir, ortak bir geçmişi ve ortak çocukları olan çiftler nasıl ayrılır ve sonrasında nasıl davranır konusunda “El kitabı” olacak nitelikte davranışlar sergiliyorlar.
Her ikisine de, bu örnek ayrılıkları için teşekkür ediyorum.
Örnek ilişki nispeten kolaydır ama örnek ayrılık genelde daha zordur.
Onlar bu zorun örneğini veriyorlar herkese.
**************
EDEMEZLER
HERKESİN dilindeki soru şu: Futbol Federasyonu istifa eder mi?
Normal şartlarda bu duruma düşen bir Federasyon istifa eder, etmelidir de!
Ama Türkiye Futbol Federasyonu istifa falan etmez.
Edemez.
Yemez.
İstifa etmeleri için onları oraya getiren birinin “Hadi artık yeter” demesi gerekir.
Kendilerine “Yallah” denmedikçe onların istifa etme şansı da, cesareti de olamaz.
**************
BATAKLIK
ERHAN Çelik dün bir mesaj yollamış.
“Haklısın abi, ama bazı hatalar var ki, bataklık misali. Tam işimi, hayatımı yoluna koyuyorum dediğin anda yeniden üzerine sıçrıyor” demiş.
Kendi bakış açısından haklı olabilir.
Yaşadıklarını bilemem.
Ama bildiğim bir şey var, bataklıkta en kötü hareket çırpınmaktır.
Çırpındıkça seni dibe çeker.
Bir dal bulup tutunmak ve hızla uzaklaşmak gerekir.
**************
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
İnanmaya hazır olanı kandırmanın kandıranın değil inananın suçu olduğunu bildiğimiz zaman.