PKK ile Barzani'yi birleştirme süreci mi?
IRAK Ordusu, Şii Haşdi Şabi milislerinin desteğiyle peşmergenin üzerine yürüyor. Kerkük’te çatışma çok yakın.
Ve Kerkük’teki peşmergenin yardımına 700 kişilik bir PKK grubu gidiyor.
Düne kadar birbirinden nefret eden iki grup.
Barzani’yi ortadan kaldırmak için her şeyi yapan PKK, şimdi Barzani’nin askerleriyle birlikte Şii milislerden oluşan Irak ordusuna karşı savaşacak.
Ben buradan pis kokular alıyorum.
Sanki PKK ile Barzani’yi birleştirmek için yeni bir plan uygulanıyor.
Sanki Suriye’deki PKK ile Kuzey Irak’taki IKBY bütünleştiriliyor.
Sanki Barzani sonrası için yeni bir plan var. Sanki yine bir tezgâh kuruluyor.
**************
EZİKLİK DEĞİL ZARAFET
ESKİ Başbakanlardan Bülent Ecevit’in ABD Başkanı Bill Clinton’la Oval Ofis’teki fotoğrafı yine gündemde.
Bülent Bey orada “ezik” duruyormuş, Clinton üstünlük taslıyormuş gibisinden bir yorum, yıllar sonra yeniden mönümüzde.
Şunu peşin peşin söyleyeyim; Bülent Ecevit asla ve asla “ezik” bir Başbakan, “ezik” karakterli bir insan değildi.
Hatta iddia ediyorum ki tam aksi bir karaktere sahipti.
Zarafeti ve beyefendiliği “eziklik” zannederseniz o başka.
Eğer iddia edildiği gibi biri olsaydı, Türkiye’nin onuru ve Kıbrıs’taki soydaşlarımızın canı için Kıbrıs’a çıkarma yapacak yürekliliği asla gösteremezdi.
ABD Başkanı’nın özel temsilcisiyle dalgasını geçip ertesi gün Kıbrıs’a çıkarma yaptıran başbakana ezik demek biraz haksızlık olur.
Üstelik de bunu yaparken 3. ülkelerin desteğini falan aramamış, tam bir bağımsız ülke lideri gibi yapmış, bedelini de “şahsen” ve “siyaseten” ödemişti.
TÜSİAD’ın “devirmek için ilan verdiği” tek Başbakan boşuna olmadı.
Ama tam bir zarafet adamıydı.
Çok basit ama çok önemli bir örnek vereyim.
Başbakanlığı sırasında bazen beni cep telefonumdan arardı.
Arardı derken “bizzat” arardı. Sekreterine, özel kalemine falan aratmazdı.
Her seferinde mahcup olur, “Bülent Bey niye doğrudan arıyorsunuz? Bazen geç açıyorum, bazen duymuyorum. Mahcup oluyorum” derdim.
Yine böyle bir konuşmam sonrasında, “Fatih Bey, cep telefonu özel bir şey. Onu siz doğrudan açıyorsunuz. Sizi niye bir aracıyla konuşturup sonra da bekleteyim? Tabii ki ben arayacağım” demişti.
Ne kimseyi ezer, ne kimseye kendi ezdirirdi.
Türk siyasetinde eşi benzeri az görülmüş, gerçek bir beyefendiydi.
Nasıl bilirdiniz diye sorulur ya, canı gönülden söylemiştim “İyi bilirdik” diye.
**************
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
OKURLARIMIN merakla sorduğu bir soru var.
“Niye istifa etmesi istenen belediye başkanlarıyla ilgili bir şeyler yazmıyorsun?” diye.
Yazdım ama yeterli olmamış galiba.
Açıkçası bu konu beni hiç ama hiç ilgilendirmiyor.
AK Parti’nin kendi iç meselesi olarak görüyorum.
Ve bu konuda söyleyeceğim tek şey şu olur: “Geldikleri gibi giderler.”
AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a tutunarak geldiler.
AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan bırakınca giderler.
**************
‘RİSKİ ALARAK GELDİM’
TAHİR Elçi’nin Ahmet Hakan’ın programına katıldıktan sonra öldürülmesinin faturasını Ahmet Hakan’a çıkaranlar var.
Büyük haksızlık.
Her yıl, neredeyse yüzlerce kişi konuk oluyor programlarımıza.
Bu kişilerin ne fikirlerinden sorumluyuz ne yaptıklarından ne de başlarına gelme ihtimali olan şeylerden ve başlarına gelenlerden.
Ben kendi adıma sadece programlarımda gerilim olmasını engellemekten, kavga dövüş olmadan fikirlerin, görüşlerin konuşulmasını sağlamaktan sorumluyum.
Çünkü gerilimli programların sonra farklı yansımaları olabiliyor ve ben de bunu istemiyorum.
Adam gibi tartışılacak az sayıda ortamdan birini yaratmaya çalışıyorum.
Bunun aksi bile televizyon programcısını suçlamak için geçerli neden değil.
Konukların da kendi sorumlulukları var.
Yıllar önce Eşber Yağmurdereli’yi konuk etmiştim bir programda.
Program çıkışı gözaltına alındı ve tutuklandı.
Çok üzüldüm.
Meğer hakkında tutuklama kararı varmış. Ben bilmiyordum.
Program çıkışı polisleri görünce, “Eşber Bey, keşke gelmeseydiniz” dedim.
“Biliyordum böyle bir şey olabileceğini. Siz üzülmeyin. Ben riski alarak geldim” dedi.
Galiba güzel bir insandan gelen güzel bir özetti...
**************
LUCESCU KALIYOR
BAKIYORUM da, spor medyası fellik fellik Lucescu’nun yerine gelecek yeni bir Milli Takımlar Teknik Direktörü arıyor.
Her gün ortaya birçok isim atılıyor.
Arayışta olan dostlara bir haberim var.
Boşuna uğraşmayın.
Mircea Lucescu’nun işine son verilmiyor.
Lucescu görevinin başında kalacak ve A Milli Takım’ımızı
Avrupa Şampiyonası finallerine hazırlayacak.
Yoğun bir özel maç trafiği de millileri bekliyor.
Bilgilerinize.
**************
OTOMOBİLLERDE NAVİGASYON SOYGUNU
TÜRKİYE zannederim dünyada otomobillerin en pahalı satıldığı iki ülkeden biri.
Kişi başı geliri bizimkinin 5 misli olan ülke vatandaşlarının satın aldığı fiyatın 3 katına otomobil alıyoruz.
Bu otomobillere dünyanın en pahalı benzinini koyuyoruz.
Bu otomobillerin aksesuvarları için de üç misli para ödüyoruz.
Buna karşın aldığımız hizmet, bazı noktalarda tam bir rezalet.
Yeni nesil araçların hemen hemen tamamında değeri birkaç yüz Euro’dan başlayıp birkaç bin Euro’ya kadar çıkan navigasyon diye bir aksesuvar var.
Bender size tavsiye, sakın ola ki bu aksesuvara beş kuruş ödemeyin.
Çünkü otomotiv firmaları da, bunlara navigasyon hizmeti veren alt firmalar da Türk tüketicisini “eşek yerine” koyuyor.
Denemesi bedava.
Gidin en pahalı, en lüks markanın navigasyonlu bir otomobilini alın.
Bakın bakalım o navigasyon sistemi içinde Yavuz Sultan Selim Köprüsü veya Osmangazi Köprüsü, İstanbul-İzmir Karayolu’nun tamamlanmış bölümü ya da İstanbul’un 3. çevre yolu var mı?
Tabii ki yok.
Yahu bu yollar, bu köprüler açılalı bir yılı geçmiş.
Yüzlerce kilometrelik yeni yol hizmete girmiş, ama hiçbiri Türkiye’de satılan otomobillerdeki “yeni” navigasyon sistemlerinde yer bulamamış.
Bu kadar mı zor bunları da sisteme eklemek.
İBB Trafik, Google Maps bunu anında yapıyor da binlerce lira vererek aldığımız navigasyon sistemleri niye yapmıyor.
Ayıp değil mi?
Tüketiciye yazık değil mi!
**************
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
FETÖ ile mücadele, FETÖ’yü güçlendirme hareketine dönüştürülmediği zaman.