Otomobil mi yapacağız marka mı yaratacağız?
BİR babayiğit çıkmadı ama sonunda yerli otomobil için “beşibiryerde” bulundu.
- Isuzu’nun Türkiye’deki üreticisi Anadolu Endüstri Holding.
- Austin ve Morris’in birleşerek kurduğu ve artık Jaguar’ın altında yer alan British Motor Company lisansıyla yola çıkan ama artık British’liği kalmamış BMC.
- Her türlü aracı fason üretme kapasitesine sahip Karsan.
- Elektronik devi Vestel.
- İletişim devi Turkcell.
Bana sorarsanız güzel bir “bileşim” ya da “birleşim”.
Geleceğin otomobili için bir araya getirilmesi gereken bir grup.
Bunlar birlikte bir otomobil üretebilirler mi?
Üretebilirler?
Ama zaten bir otomobil üretmek çok zor değil.
Mesele “bir” otomobil üretmekse evin garajında ben de üretebilirim.
Şasiyi bir üreticiden, motoru bir başka üreticiden, elektroniği bir diğerinden, aktarma organlarını birinden, her bir parçayı bir başkasından alırım, olur sana otomobil.
Peki yerli otomobil ne demek?
Ya da dünyada hangi ülkenin yerli otomobili var?
Mercedes, Alman değil mi?
Kimi motoru Fransa’da, kimi motoru Japonya’da, kimi motoru Almanya’da üretiliyor.
Motor dediğin de tek başına değil ki!
Bloku bir yerde, piston kolu başka bir yerde, silindir gömleği bambaşka bir yerde üretiliyor.
İnjeksiyonu desen ya Alman ya İtalyan ya Japon.
Elektroniği de keza öyle.
Yani anlayacağınız, otomobil dediğin, bir markadan ibaret.
Nerede kim üretiyor, kim yapıyor belli değil.
Hepsi aslında “haymatlos”, yani vatansız.
Türkiye’nin çıktığı bu yol aslında otomobil yapma yolu değil.
Otomobil markası yaratma yolu.
Bu açıdan bakınca, kurulan ekip iyi.
Yandan takviye edecek başka gruplar da oluşturmak şart.
Zorlu bir yol ama aşılmayacak bir yol değil.
Allah yardımcıları olsun.
Not: Üretimden ilk çıkacak otomobil sahibini bulmuş. İkinci sipariş de benden olsun. Nasıl bir otomobil olursa olsun, yerli markamızdan bir adet almaya talibim.
KÜÇÜK BABAYİĞİTLER GEREK
TÜRKİYE’nin üreteceği otomobil nasıl olmalı?
Bu konudaki düşüncelerimi daha önce de yazdım.
Elektrikli olmalı.
Otonoma geçişe hazır, hatta belki büyük oranda otonom sistemlerle donatılmış olmalı.
Demek ki Türkiye elektrik motoruna ve pil teknolojisine yatırım yapmalı, Ar-Ge yapmalı.
Otonom aracın yazılımlarını yapacak ekipler, laboratuvarlar, genç mühendisler yetiştirilmeli.
Ürün geliştirip lisans ve patentler alacak küçük araştırma grupları kurulmalı.
Aksi takdirde çağın gerisinden gelen bir otomobilimiz olur.
En rekabetçi sektörde nal toplamak zorunda kalırız.
**************
RİCA ETSEM CUMHURBAŞKANI’NA SORAR MISINIZ?
TARSUS’taki “sır kazı” 1’inci yılına girdi.
Ben daha önce sordum, yanıt alamadım.
Dün de Kadir Kaymakçı şahane bir mizahla konuyu ele almış.
Onun da bu sırrı çözebileceğini zannetmiyorum. Da Vinci’nin şifresini çözen Robert Langdon’ın bile çözemeyeceği derinlikte bir sır olarak sürüyor “Tarsus kazısı”.
Kazının yapıldığı evin sahibi bile olan bitenden habersiz. “Bana ‘Evin altını kazacağız’ dediler. Bir daha da giremedim içeri” diyor.
1 yıldır iğneyle kazsan epey bir yol almış olurdun.
Demek ki, sır hayli derinde.
Bu işi çözmek Cumhurbaşkanlığı uçağına binen taifeye düşüyor.
Cumhurbaşkanlığı uçağına önümüzdeki seyahatte binecek arkadaşlardan bir ricam var.
Şu anda Türkiye’de olan biten onca şey arasında beni en çok heyecanlandıran ve meraka düşüren konu bu kazı.
“Hangi belediye başkanına sıra geldi?” sorusundan çok daha heyecan verici bir durum bence.
Türkiye’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bilgisi dışında bir şey olamayacağına, hele hele böylesine sırlarla dolu bir kazıdan onun haberi olmaması mümkün olamayacağına göre lütfen kendisine sorar mısınız, “Sayın Cumhurbaşkanı’mız burada ne aranıyor?” diye.
Bu sorunun yanıtı Türkiye’de yılın gazeteciliği olur.
**************
EXORCISM
BİR yanda Türkiye, 21. yüzyılın otomobilini üretmek için elbirliğiyle yola çıktığını Cumhurbaşkanı öncülüğünde ilan ediyor.
Diğer yanda Türkiye’nin 21. yüzyılda gerek duyduğu insanları yetiştirmekle görevli bir üniversitesi aradığı öğretim üyesi için “ilan” veriyor.
İlan şöyle:
“Kuran ve sünnet rehberliğinde şeytanla mücadele edecek insan eğitimi üzerine çalışmaları olmak...”
Bu ilanı veren Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi Rektörlüğü’nü kutluyorum.
Bu işlerle uğraşan kiliseler duymuştum, ama ilk kez bir üniversitemizin böyle bir işe kalkıştığını görüyorum.
**************
ADAY OLABİLİR MİYDİ?
AKLIMA çok muzır bir soru geldi.
Biliyorsunuz, Kolombiya’da Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri adı altında yaklaşık 50 yıldır devletle savaşan bir silahlı grup vardı.
FARC denilen organizasyon.
Bunlar sonunda geçen yıl oturup devletle anlaştılar ve silahlı mücadeleye son verdiler.
Devletle anlaşan terör örgütü FARC’ın lideri Rodrigo Londono şimdi Kolombiya Devlet Başkanlığı’na aday.
Acaba Türkiye’de barış süreci olumlu sonuçlansaydı, terör örgütü PKK’nın lideri de Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı’na aday olabilir miydi?
Ben “Asla olamazdı” diyorum. Sizin yanıtınızı küfürlü olmaması halinde bana iletebilirsiniz!
**************
KURUNUN YANINDA
HOLLANDA’nın ırkçı lideri Wilders, “Parlamentomuzda Türk, İsveçli ve Faslı istemiyorum” demiş.
“Kurunun yanında yaş da yanar” dedikleri bu olsa gerek.
İki Müslüman, bir İsveçliyi de yaktı.
**************
HAKİKİ TEHLİKE
ŞU tıbbi araştırmalara bayılıyorum. Her gün birkaçı hayatı bize dar ediyor.
Dünün bombası şu: “Erkeklerin belirli bir yaştan sonra çocuk yapması tehlikeli.”
Bunun ne anlama geldiğini çözmek mümkün değil.
Hangi yaş, tehlike ne, oran ne? Bunları bilmiyoruz.
Sadece tehlikeli.
Acaba bu, “Erkeklerin belirli bir yaştan sonra eşlerinden başka birinden çocuk yapmaları tehlikeli” demek olabilir mi?
**************
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Karamsarlığın daha koyu bir karamsarlığa neden olmaktan başka bir işe yaramadığını anladığımız zaman.